..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
İnsan gülümsemeyle gözyaşı arasında gidip gelen bir sarkaçtır. -Byron
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Eleştiri > Toplum ve Birey > Mehmet Sinan Gür




13 Aralık 2002
Kadınların Korkulu Rüyası: Çarşaf ve Türban  
Mehmet Sinan Gür
Türban hiç de masum bir örtü değildir; devamı var çünkü.


:BEHH:

Akılsızız. Elimizde olan şeyin değerini bilmeyiz; onu korumak gerektiğini hiç düşünmeyiz. Cin akıllıyız. Bütün tersliklere rağmen, tüm olumsuzluklar bizi bulsa, yasalar, güç sizin karşınızda olsa bile bunları delecek bir yol buluruz. Aynı zamanda çok şanssız ve kadersiziz. Dinmek bilmeyen, aslında geriye çekilip bakınca hiçbir önemi olmayan anlaşmazlıklar yüzünden birbirimizi yer bitiririz.

İyi veya kötü bir Cumhuriyet dönemi yaşıyoruz. Türk kadınlarının birçoğu özgürlüğü, eşitliği tatmış. Hemşirelikten başka mesleklere – neredeyse tüm mesleklere - el atmış, erkeklerle çatır çatır hak mücadelesine girmiş. Bu ülkede ‘Şoför Melahat’ gibi filmler çekilmiş, gösterilmiş. Bir kadın yazar (Duygu Asena) ‘Kadının Adı Yok’ adında bir kitap yazabilmiş; haklarını savunuyor. Öyle konular var ki, kadınlar erkeklerin önüne geçebilmiş.

Cumhuriyet öncesi, kadınlar hiç de böyle değildi. Herkesin bildiği şeyleri yeniden yazmaya gerek yok. Ancak bugün, gelinen noktada kendi inisiyatiflerinde olmayan güçler nedeniyle yeniden eski konumlarına çekilme korkusu yaşıyorlar. Açıkça olmasa da yavaşça kadınların yeniden örtünmesi, kapanması isteniyor. Hayır efendim, nereden çıkıyor bunlar demeyin. Türbanlı olmak bir kesimin gözünde itibar görüyor mu, görmüyor mu? Sorunun cevabı önceki ‘hayır’ı evet yapar. Yalnız türbanla kalsa iyi. Ağzını örtmek, daha sonra yüzünü örtmek var. Kadınların –şimdiki türbanlılar ne kadar kabul etmeseler de- yavaş yavaş toplum yaşamından çekilmesi var. Aklınıza gelebilecek her türlü harem - selamlık ayırımı var. Bir bütünün başlangıcı olarak türban takma, çarşafa bürünme zorunluluğu olasılığı kadınların tepesinde Demokles’in kılıcı gibi sallanıyor.

Böyle bir şey olursa, yaralanan, zarar görenler yalnız kadınlar olmaz; bu bütün aydın düşünceli insanların ve demokrasinin başarısızlığı olur.

Bazı insanlar demokrasinin nimetlerini kendi çıkarları için kullanarak günü geldiğinde onu yok etme hesapları yapıyorlar. Hiç kuşku yok ki bu işi “Halk böyle istedi” diyerek yapacaklar. Hiçbir aklı başında insan kendi özgürlüğünün kısıtlanmasını oya koymaz. Bunun oylaması olmaz. Demokrasi sizin gibi düşünmeyen insanlara katlanmaktır. Fakat sizin gibi düşünmeyen insanlar size katlanmaya niyetli mi yoksa değil mi? Eğer değilse, demokrasi adına yine de hoşgörülü olmak olanaksız. Demokrat insanların da kendilerini koruma hakkı vardır. Her şey karşılıklı olmalı.

Şimdi türbanın kamu alanlarında takılmaması konusunu bir özgürlük sorunu olarak göstermek isteyenler var. Mevcut yasalarda kamuda çalışanların nasıl giyinmesi gerektiği belirtilmiştir. Öğrenciler kamuda çalışmıyor olsalar bile bir okul disiplinine girmiş kişiler olarak okulun giyim kuşam yönetmeliklerine uymak zorundadırlar. Buralarda türban takılmaması kuralı özgürlüğün kısıtlanması anlamına gelmez. Buralarda türban yasağının kalkmasını isteyen iki kesim var. Biri laiklik ilkesini delmek isteyenler. Onlar demokratik istek kisvesi altında toplumu baskı altına almaya çalışıyorlar. Bunun diğer tanımı takiyyedir. Diğeri sonsuz özgürlük isteyenler. Yani insan her yerde, her zaman istediğini yapabilmelidir diyenler. Sonsuz özgürlüğün de bir tanımı var: ANARŞİ.

Özgürlük en anlaşılır örneklerle, dolmuşta bacaklarını gererek oturmak demek değildir.. Yılbaşı geceleri havaya maytap fırlatıp başkalarının saçlarını, giysilerini yakmak değildir. Bir futbol ya da seçim zaferinden sonra havaya, insanların üzerine ateş etmek değildir. Bebekler büyüyünce çişlerini tutmayı öğrenir. Sinirlenince ağzına geleni söyleyenler, küfür edenler aslında çocukluk alışkanlıklarını terbiye edememiş kişilerdir. Buna bilim dilinde otistik davranış denir. Bir erkek güzel bir kadın görünce ya da tersi olunca doğrudan gidip boynuna sarılmaz. (üstü kapalı söylüyorum anlayın artık) Özgürlük adına istediğiniz her şeyi istediğiniz an yapamazsınız. Bu açıdan da kamu alanında türban takma yasağının özgürlükle uzaktan yakından ilgisi yoktur. Bunu öne sürmek aldatmacadan başka bir şey değildir.

Bunlardan başka ortada bir de gerçek var. Ezbere bilip üzerinde hiç düşünmediğimiz şu cümleleri bir kez daha tekrar edelim. Türkiye laik, demokratik bir ülkedir. Anayasamızda insanların yasalar karşısında dil, din, ırk, cinsiyet ayırımı gözetilmeksizin eşit muamele göreceği belirtilmiştir. Türkiye’de yaşayanlar Türkiye’nin bu özelliklerle sürmesini istemektedir. Kaldı ki çoğunluk böyle istemese de bu hak azınlıkta bile kalsalar insanların hakkıdır. Ama birçok kişi azınlıkta kalanların çoğunlukta olanlara uymak zorunda olduğunu düşünür. Laik bir ülkede özel yaşam ve resmi yaşam birbirine karıştırılamaz. Dil, din, ırk, cinsiyet kişinin kişisel özellikleridir ve iş yaşantısında hepsi geri plana itilmelidir.

Ortada bulunan bir gerçek daha var. Yazın en sıcak gününde siyah çarşaflara bürünüp kalın eldivenler çoraplar giymek, en azından başını sıkı sıkı örtüp yerlere kadar inen kalın bir pardesü ile dolaşmak, peçe takıp dünyayı siyah örtülerin arkasından görmek özgürlük değildir. Özgürlüktür diyen varsa ben özgürlüğü savunmuyorum.

Türbanı özgürlük sembolü olarak göstermek bir aldatmacadan başka bir şey değildir. Dünyadaki türban ve din mücadelesini görüyoruz. “Mutlu köle çoktur.” Önce kendi yandaşlarını kapatıp daha sonra sıra başkalarını zorla kapatmaya geliyor. Direnenlerin yüzlerine, bacaklarına faili meçhul kişiler tarafından kezzap atılıyor. Yöneticiler saldırıyı kınıyor. Kişiler yakalanırsa göstermelik cezalar veriliyor. Bunlar olmadı mı? Olmadı da ben mi uyduruyorum? Bu insanlara boşuna gerici denmiyor. Çünkü dünyanın genel gidişi tam ters yönde. Aydın kadınlarımız, günün birinde çarşaf giymek zorunda bırakılmaktan çok korkuyorlar. Bence erkekler de aynı korkuyu yaşamalı. Türkiye’nin bu duruma gelmesini istemeyenler varsa, olayları oturdukları yerde izlemek yerine kalkıp bir şeyler yapmanın zamanının geldiğine inanmalıdırlar. Gerçek özgürlük buradadır.

Anayasayı savunmak henüz suç değil. (İroniye bakar mısınız?) Özgürlük gerekirse güçle alınmalıdır.

.Eleştiriler & Yorumlar

:: Türban hiç de masum bir örtü değildir
Gönderen: EymurMusal / İzmir- Türkiye
24 Aralık 2002
Sayın Yazar, ben bu yazınızdaki düşüncelerinize gönülden katılıyorum. Altmış yaşın üzerinde bir çağdaş kadınım.Türbandaki maksat bizleri üzüyor. Bizler örtülü ninelerle büyüdük nasıl örtünüldüğünü de iyi biliriz. Gazetede gördüğüm resimlerde Meclis başkanımızın annesi de örtülü değilmiş. Başbakanımızın eşi de lise ikiye kadar örtüsüz. Peki neden sonra örtündüler? Bu bizi düşündürüyor. Saygılarımla.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın toplum ve birey kümesinde bulunan diğer yazıları...
Kitap - Karl Marx 32inci Dereceden Masonmuş
Anlaşmazlık Komedisi
01 09 Demokrasi Kavgası
Padişah Bahçesinde (Göztepe Parkı) Pijamayla Keyifli Saatler

Yazarın eleştiri ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Yemen Türküsü
Kitap - Sevdalinka - Ayşe Kulin
Erbil (Kuzey Irak) 1
Rüya Gibi - Kafkas Halk Dansları Gösterisi
Empati Kelimesinin Anlamını Hrant Dink'ten Öğrendim
Sezen Aksu Konserinin Düşündürdükleri
Film Kitap - Turyetski Gambit ve Plevne Savaşı
Boykot Bütün Dünyada Yayılıyor
İngilizce Eğitim I, ODTÜ ve Oktay Sinanoğlu
Cola Turka Üzerine

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Nazım Hikmet'ten Çanakkale Şiiri [Şiir]
Ateş ve Ölüm (Bütün Şiirler 16. 07. 2009) [Şiir]
Seni Seviyorum Bunalımı [Şiir]
İncir Ağacı [Şiir]
Bir Dosta E - Mektup [Şiir]
10 Ağustos 1915 Anafarta Ovası [Şiir]
Sevgisizlik [Şiir]
Mor Çiçekler [Şiir]
Eskiden [Şiir]
Bir Ruh Çağırma Operasyonu [Öykü]


Mehmet Sinan Gür kimdir?

Yazmayı seviyorum. Bir tümce, bir satır, bir sözcük yazıp altına tarihi atınca onu zaman içine hapsetmiş gibi oluyorum. Ya da akıp giden zamanı durdurmuş gibi. . . Bir fotoğraf, dondurulmuş bir film karesi gibi. Her okuduğunuzda orada oluyorlar ve neredeyse her zaman aynı tadı veriyorlar. Siz de yazın, zamanı durdurun, göreceksiniz, başaracaksınız. . . . Savaş cinayettir. Savaş olursa pozitif edebiyat olmaz. Yurdumuz insanları ölenlerin ardından ağıt yakmayı edebiyat olarak kabullenmiş. Yazgımız bu olmasın. Biz demiştik demeyelim. Yaşam, her geçen gün, bir daha elde edemeyeceğimiz, dolarla, altınla ölçülemeyecek bir değer. (Ancak başkaları için değeri olmayabilir. ) Nazım Hikmet’in 25 Cent şiiri gerçek olmasın. Yaşamı ıskalamayın ve onun hakkını verin. Başkalarının da sizin yaşamınızı harcamasına izin vermeyin. Çünkü o bir tanedir. Sevgisizlik öldürür. Karşımıza bazen bir kedi yavrusunun ölümüne aldırmamak, bazen savaşa –yani ölüme- asker göndermek biçiminde çıkar. Nasıl oluyor da çoğunlukla siyasi yazılar yazarken bakıyorsunuz bir kedi yavrusu için şiir yazabiliyorum. Kimileri bu davranışımı yadırgıyor. Leonardo da Vinci’nin ‘Connessione’ prensibine göre her şey birbiriyle ilintilidir. Buna göre Çin’de kanatlarını çırpan bir kelebek İtalya’da bir fırtınaya neden olur. Ya da tam tersi. İtalya’daki bir fırtınanın nedeni Çin’de kantlarını çırpan bir kelebek olabilir. Bu düşünceden hareketle biliyorum ki sevgisizlik bir gün döner, dolaşır, kaynağına geri gelir. "Düşünüyorum, peki neden yazmıyorum?" dedim, işte böyle oldu. .

Etkilendiği Yazarlar:
Herşeyden ve herkesten etkilenirim. Ama isim gerekliyse, Ömer Seyfettin, Orhan Veli Kanık, Tolstoy ilk aklıma gelenler.


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Mehmet Sinan Gür, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.