Gençliğinde müzik öğrenen, felsefeyi daha iyi anlar. -Platon |
|
||||||||||
|
Öyle ya! Kuneytra’da Ortadoğu’nun baş belası olan Hasan Sabbah’ın fedaileri, Nizam-ül Mülk’ün nizamını bozuyor. Ve tabii ki Malik Eşter, Pardon! Kasım Suleymani‘nin, on yıllardan bu yana savaş halindeki Irak’ın yorgun halkına yardım için sahaya inmesiyle bir vaveyladır koptu. Ne oldu size de on yedinci yüzyıldan bu yana savaşmamakla övündüğünüz komşunuz İran’a karşı hep birlikte ‘‘Pers Emperyalizmi’’ şarkısını koro halinde tutturdunuz? Bu şarkının güftesi kime ait biliyor musunuz? Bilmiyorsanız kolları taşla ezilen Filistinli kardeşlerinize sorun. Onlar bu güftenin sahibini asla unutmazlar! Ne oldu size? Ne oldu size de kendilerine dokunulmazlık zırhı giydirilen Aşere-i mübeşşire ehli gibi her istediğinizi yapma ve söyleme salahiyetini buldunuz? Ne oldu size de Cemaat hocaları olarak hep birlikte Şiiliğe karşı Yahudilere bile söylemekten utanıp, çekindiğiniz hakaretleri din adına yapmaya başladınız? Ne oldu size de Müslümanlığınızın birinci şartı Allah’tan başka ilah olmadığına şahitlik yapmak iken, NATO’nun emirlerini İslamınızın şartlarından öncelikli bildiniz? Oysa sizler en az kırk yıl boyunca (ki bu kırk yılda Kudüs’e şükür secdesi ile kırk sefer düzenleyebilirdiniz) yoldaki işaretleri okuyarak hatim indirirdiniz. Hani imanınızdan Şüphe etmediğiniz gibi Siyonizm’in de İslam’ın baş düşmanı olduğundan şüphe etmezdiniz. Hani nerede o Mescid-i Aksa için akacak olan kanlı-şanlı Sloganlarınız? Hani Düşmanlarınız Haçlı NATO emperyalizmiydi. Şii-Sünni kardeş, ayrımcılık yapanlar kalleşti? Ne oldu size de her tarafı yakılıp yıkılmış İslam coğrafyasında ümmetin evlatları kendi küllerinden yeniden kendini yaratmak isterken, sahip olduğu coğrafyasını kendi inancı, kültürü ve değerleri ekseninde şekillendirirken, sizler de birden bire İslam dünyasında İsrail stratejistliğine soyunup, gönüllü akıl hocalığı yapmaya başladınız? Ne oldu? Neden bugün bile ‘‘Paralel devlet oluşturmuşlar’’ diye terör ilan ettiğiniz iktidar ortağı cemaatinizin ortaklarına ve planlarına gönüllü asker oluyorsunuz? Düne kadar İktidar ortağınız olan cemaat, sizi İran ajanlığı ile suçlarken, bugün o terör örgütünden daha fazla İran düşmanlığı yaparak, onları sollayarak, geride bırakmanız neden? Neden dün Kardeş ülke ilan etmekle övündüğünüz Suriye’ye, bugün kiralık katilerinizi mücahitlik etiketi altında gönderip yeğenlerinizi katlediyorsunuz? *** Demek ki Yavuz’un Ruhu bedeninizden hiç çıkmamış. 2. İdris’iniz de hazır. Ey Ahali! Duyduk duymadık demeyin! Bağdat’ a, Şam’a, Yemen’e, Mısır’a sefer vaar! Kahire’yi fethetmek için Sina’yı geçmek istediğimizde, ulu Tanrı bizi yağmurla ödüllendirecek! Kutsal Gaz ve Petrol yatakları, Pardon! Kutsal emanetler ve beldeler sizi bekliyor. Bu ulu Tanrının, ‘‘Necip Türk milletine’’ özel hediyesidir! Büyük Türk’ün (Kaşgarlı Mahmut) ‘‘Tanrı, İslam’ı korumak için Türk milletini özel yaratmış” ilhamı yersiz değildir. Mete Han da “Tengri’den aldığı levhalarla” bize yol gösterecektir. Necip Türk milletinin 21. Yüzyıl sultanının kerametiyse, kendinden menkuldür. Abdestinden şüphen olsun da bundan olmasın. O’nun, en büyük kerameti; Neo-Osmanlı imparatorluğudur. Bu ilahi bir vaattir! Kutsal‘‘Erdanay ‘’örgütünün, iki kıta arasındaki iki saraya dokuduğu mekik buna şahittir. ‘‘Erlik han’’ Türklük için korunmuş bakir Afrika kıtasının hazinelerini teslim etmenin sabırsızlığı içinde… *** Türk İslamcıları- Ortadoğu hakkındaki küresel tezlerinin bini, bir paraya gitse de- Arap Baharı ve akabinde Ortadoğu’ya Sultan olmak adına, siyasal İslamcı tezleri ve de Stratejik çukurlar uğruna döktürdükleri kanın yarısını, Kenan diyarında akıtsaydılar ya! Yazboz tahtası olsa da ‘‘yeni Ortadoğu ve Türkiye’’, ‘‘yeni Ortadoğu ve Araplar’’, ‘‘yeni Ortadoğu ve Kürtler’’ Yeni Ortadoğu ve Persler’’ başlıkları altında Saray Nedimleri Kara Kıtada arz-ı endam ederken, yegâne tehlike Şiilik! "Yeni Ortadoğu ve yeni Osmanlı(yeni Türkiye)” akıncıları olarak IŞİD helak olsa da Stepnede Tanrısal bir zatın komutasındaki binlerce Kürt Gerillası var! *** Peki, neden İran’ı hedef alıyorsunuz? Üstelik Yıllarca ABD-İsrail ve Batı karşıtlığı yaptığınız ve bunun sesi hala kulaklarda çınlarken. Hani İran İslam devrimi bizim için bir laboratuvardı? Hani eldeki olumlu-olumsuz bütün değerlerimizi o laboratuvara sunacak, elde edilen sonuçlarla rotamızı belirleyecektik? Hani … Ben söyleyeyim: Anlamamış fakat anlar gibi yapmıştınız. Dünyevi menfaatleriniz ön plana çıkınca da anlamazlığınızı mezhep kılıfına büründürerek kıvırdınız. Doğrulara aşina olmak beyinlerinize ağır geliyordu. Seksen yıl boyunca memleketiniz ulemasızlıktan kasıp kavrulurken, yüzlerce yıllık ulema geleneğine burun büktünüz. Soru(n)larınızı ilim ve edep uğruna ömrünü çürüten büyük (A. M.Yezdi, Ü. C. Amuli gibi)ü statlara sormak yerine, kıyıda köşede atıl olan İngiliz Şiiliği yapan mollalara sordunuz! Oysa İran ve Şiilik hakkında en fazla yarım asır önceden öğrenmeye başladığınız ve hala iki kelimeden öteye geçmeyen İslami bilgi kırıntılarınızı bile o havzanın tercüme kitaplarında öğrenmiştiniz. Anlamadınız, anlamak istemediniz. Çünkü sizin din diye bildiğiniz yegâne olgu, ya eli kanlı atalarınızın fetih yolu, ya da Muaviye’nin Allah’ın kitabında kusur bulma ve onun kullarını kendine köle edinme diniydi. İbadette olmazsa olmaz diye bildikleriniz ise; Mecusilik ile itham ettiğiniz, on dört asır önce Ali’nin adaletine gönül vermiş bir milletin eski kültürü! Yeni Türkiye ve Yeni İslam’ınız ise, Kardeşlerinizin kanını dökerek efendilerinize katran pompalama kethüdaları yapmak adına, zillet olarak size yeter! Üstelik bu zilleti, Allah’ın dini adına hizmet ettiğinizi söyleyerek yapıyorsunuz. Dini bilgilerinizin kaynağını oluşturan kitapların tercümesini abdesti dahi doğru-dürüst almasını bilmeyen NATO İslamcılarınca yapıldığını bile bilmeden! *** Peki ya Kürt İslamcı aydınlar, sizlere ne oldu? Pek ala, biliyoruz ki Türkiye’de din adına söz söylemek ve ardından İktidara kul olmak isteyenler, ilk önce Şia'ya bir güzel saydırmak zorunda. Ve tabii ki bu kadarı yetmez, Amerika basınından daha aşağı seviyede bir de iftiralar döşemeli ki sadakatte kusur etmediğini ispatlamış olsun. Size Ne oldu da İktidardan nevale kapmak için düne kadar her hafta sonu gece yarılarına kadar konuşmalarımızı günlük yazılarınıza dönüştürmeyi ne çabuk unuttunuz? Peki analarınızın bugün bile rahibe kıyafetidir diye giyinmekten utandığı mantonun yerine Halep’ten, Şam’dan getirilen Kara çarşafların üstündeki Suriyeli tezgâhtarların alın terinin kokusu gitmeden, onlara ihanet edişinize ne demeli? En fazla sekiz-on yıl öncesi sabahlara kadar bizimle Velayeti Fakih’i tartışanlar, ne oldu da O makamda oturanı diktatörlükle itham eder oldunuz? Hani kurulmuş olan bu İslam devleti Huseyni Kıyamın bize bıraktığı yegâne değerli hatırasıydı? Hani sade yaşamı ile İsa’nın takvasını andıran Pir-i Cemeran’ı anmadığımız sohbetlerin bir değeri olmazdı? Yokluk ve yoksulluk günlerinizde, elde avuçta olanları ihlas ve samimiyetle bölüşmedik mi? Batılı aydınlara öykünmek, onlar gibi popüler olma özleminize “varsın olsun” diyerek, istediğiniz kaynakları büyük bir özveri ve fedakârlıkla ulaştırmadık mı? Peki, ne oldu size de Ebu Sufyan’ın, Hamza’nın mezarına attığı tekme anında sarf ettiği sözleri şimdi sizin kalemlerinizde damlalar oldu. *** Fatih’in lümpen İslamcıları! Ebu Zer; Hayal dünyasında rol almak değildir. Ebu Zer, Bir Karakterdir. Zalim nerde olursa olsun, zulüm kimden gelirse gelsin, ona karşı şerefini korumak, insani kimliğini yitirmemek, zalimin gücü önünde eğilmemek, adaletten sapmamak, dünya metaına değil, Allaha sadık kul olmanın adıdır. Rebeze; saraylıların zulmüne isyan, sultanların kölelik boyunduruğuna başkaldıranların ölüm durağıdır. Rebeze; tek kişilik bir ümmet olanların, yalnız başına yaşaması, ölmesi ve öyle dirilmenin adresidir. Türk Lümpen İslamcıların hemen hepsi Bremen mızıkacıları gibi hep bir ağızdan, koro halindedir. Bir yandan Emperyal İran(!) diye yırtınırken, öte yandan Osmanlı haritasını raftan indirmek lazımmış diye akıl hocalığı yaparlar. Bir yandan Osmanlı Şehirleri İran kontrolündeymiş, öte yandan ‘‘Yeni bir oyun(tuzak) kurmak lazım’’-mış! Osmanlı haritalarını raftan indirmek, bunun hayallerini kurmak, öyle Don-Kişot naraları atmakla olmuyor işte! Planlarınıza gelince; kurun bakalım… Allah da size bir oyun(tuzak) kuruyordur. Bu ümmetin kaderi sizin gibi lümpen İslamcıların ellerine terk edilecekse ümmetin geleceği bugünkü halinden daha vahim olacak demektir. *** İnanın, özlem duyduğunuz ‘‘Dombra ve Step kültürü’’ aşkına iktidar döneminizdeki zulüm, Muaviye’nin Murran Sarayından çıkan fetvalar sebebi ile Mezopotamya’daki akıttığı kanı aratmıyor. Muaviye kadar ona emir eri olanlar da aynı mukadderatın yolcusudurlar. Kıssa-i Musa’da Firavun ve beraberindekilerden anladığım kadarı ile…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Muhammed CAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |