..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Güzellik her yerde karşılaşılan bir konuktur. -Goethe
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Bilimsel > Felsefe > Cemal Zöngür




21 Kasım 2017
Düşünce ve Nitelik  
Din Korkusu İnsanı Tanrıya Götürürken, Aklın Niteliksizleşmesine Sebep Olur

Cemal Zöngür


İlk insan ataları olan Primat ve Neandertaller M.Ö. 200 ve 165 bin yıllarında koku, ses, korku, ışık işaret dilini kullanarak, anlaşılmaz bir düzen, duygu ve düşünce içerisinde yaşama başlamışlardır. Anılan dönemdeki insan ve düşüncenin niteliğini belirtmek gerekirse, hayvani özellikten pek bir farkı bulunmamaktadır. Bu dönemin insan düşünce yapısını, iç güdüsel his olarak adlandırmak ta mümkündür.


:AJGJ:


Düşünce; insanın tek ve en gerçekçi aynasıdır. Biraz kültürel olarak kendisini geliştirmiş her insan, karşısındaki kişinin düşüncesini ve buna bağlı olarak dışa yansıyan hareket, mimik gibi birçok noktasından nasıl bir fikre sahip olduğunu rahatlıkla anlayabilir.

Bir toplumun nasıl düşünüp yaşadığını neler yapmak istediğini birebir incelemek mümkün olmasa da, şu yöntemle kısa yoldan doğru bir sonuca ulaşmak imkanı mevcuttur.

Toplumları temsil eden lider, yönetici ve misyon sahibi kişilerin ortaya koymuş oldukları pratik, ifadeler ve de yönetim şekilleri, o toplumu anlamak için yeterli olup en az % 80' doğru sonuca götürmektedir. Kişi ve toplumların düşünce yapısının nasıl oluştuğunu ve niteliklerini anlamak için şu tarihsel süreçlere bakmak yeterli olacaktır.

İnsan ana rahminde ceni şeklindeyken, diğer temel güdülerde olduğu gibi düşünce güdüsü de bilinç havuzunda yer alıp, düşünme yetisiyle mevcut olarak doğar.

Bu yeti her yaş evresinde gelişim gösterirken, kişinin eğitim, uğraş ve ilgi alanlarına göre daha ileri aşamaları yakalamaktadır. Ancak insanın hem anatomik yapısı hem de düşüncesinin gelişimi milyon yıllar aradan geçtikten sonra günümüzdeki konumuna geldiğini unutmamak gerekir.

Diğer birçok güdü ve kültürel yapılarda olduğu gibi düşüncenin gelişimi her toplumda farklılıklar gösterdiği için, “Düşünce ve Nitelik” adıyla yeniden bir incelemenin gerekli olduğu kanaati doğmuştur.

Çünkü içerisinde bulunduğumuz 21.yy astronomik düzeyde çok hız şekilde ilerleyip, on yıl önceki bilgilerin fazla bir hükmünün kalmadığı bir zamanı yaşamaktayız. Buna rağmen bazı idealist toplum ve düşünceler hâlâ eski yapılarında ısrarlarını sürdürmeleri, düşüncelerin niteliklerini sorgulatmayı gerekli kılmaktadır.

İlk insan ataları olan Primat ve Neandertaller M.Ö. 200 ve 165 bin yıllarında koku, ses, korku, ışık işaret dilini kullanarak, anlaşılmaz bir düzen, duygu ve düşünce içerisinde yaşama başlamışlardır.

Anılan dönemdeki insan ve düşüncenin niteliğini belirtmek gerekirse, hayvani özellikten pek bir farkı bulunmamaktadır. Bu dönemin insan düşünce yapısını, iç güdüsel his olarak adlandırmak ta mümkündür.

Aradan yine yüz bin yıl geçtikten sonra M.Ö. 65 bin yıllarından itibaren Paleolitik Çağ olarak bilinen Avcılık ve taş devri yaşam dönemiyle, iletişimini biraz daha ilerletip yeni arayışlara koyulmuştur.

Avcılığa adım atan insan, doğal olarak çevresinde yiyebileceği hayvan ve bitkileri elde edebilmek için taş ve ağaçları kullanmayı denemesiyle, düşünme egzersizi olan deneme yanılma aşamasına geçmiştir.

Aynı zamanda ilk tapınma şekli olan Poloteist pagan dini inanışla, hem yaşam biçimlerinde bir düzen ve kural oluşmuştur hem de inanışla birlikte düşüncenin önü tamamen açılmış oldu.

Günümüzde olduğu gibi o dönemlerdeki her yeni uğraş ve hareket, düşünce açısından çağına göre çok ileri aşamalar sayılmaktadır. Zaten insanın en büyük özelliğinden bir tanesi, düşüncesi geliştikçe konuşması da ilerleyip ikisi birbirini tamamlamıştır.

Ara dönem olarak bilinen Mezolitik evreyle birlikte yaklaşık elli bin yıl sonra M.Ö.15 binlerden itibaren, (Neolitik )“Tarım ve Toplayıcılık” yaşamı başlamış oldu. Tarımla birlikte artık doğadaki iklimsel değişimler, toprak, su ve güneşin nasıl bir fayda sağladığını anlayacak kadar daha ileri bir düşünce sahibidir artık insan.

Doğadaki hayvanların çiftleşerek nasıl çoğaldıklarını, insan ve hayvanın gücüyle neler yapıldığını öğrenen İnsan, düşünerek çok şey yapacağına kanat getirip, dikkatini çeken her şeyi araştırmaya koyulmuştur.

Neolitik Çağın araştırma düşüncesi, hemen hemen dünyanın her bölgesinde aynı özellik ve aşamada gelişmiş olup, insan Neolitik dönemde sahip olduğu bilgi, birikimle M.Ö. 4 bin yıllarında Kral Tanrıcılık dönem olan Sümer Uygarlığı'na kadar bu bilinçle yaşadığını anlamaktayız.

Sümer Uygarlığı'yla ön plana çıkan erkek, Katın Tanrıçaların destek ve yardımcılığında devlet yönetim şekilleri başta olmak üzere ordu, sanat, yazı ve siyaset gibi birçok işleri icat edip, düşünce yapısını yüzde seksen oranında tamamlamıştır.

Yakalamış olduğu bu aşamada kalmayan insan, M.Ö.1500 yıllarından itibaren “Gök Tanrıcılık” inanç yapısındaki düşünce ve edebiyatla, daha ileri noktalara ulaşmış oldu.

Böylece insanın yaşamına giren pre bilimlerden doğa, devlet, ordu, din, siyaset, Ahlak ve kutsal metinler genel dünya düşünce yapısı olan felsefeye doğru hızla yol almıştır. Başta Helenler olmak üzere diğer birçok krallıktan düşünürler, bununla yetinmeyip, somut ve akıl yapısını ikna edici düşüncelerden pozitif bilimsel felsefeyi yakalamayı başarmışlardır.

M.Ö.700 yıllarından itibaren Helenlerin başlatmış olduğu felsefe okulları artık insan beynini yüzde yüz kullandığı düşünceyi var etmiştir. Böylece dünyanın her yerinde aynı etkiyi gösteren iki farklı düşünceden Metafizik ve Materyalist felsefe, insanlığın düşünces temeli olmuşlardır..

Materyalist düşünürler doğacı pozitif bilimsel yaşam düşüncesini temel alırken, Metafizikçiler tanrı ve dine dayanan idealist düşüncede tıkanıp kalmışlardır.. Dünyanın her yerine iki düşünce yapısı yayılarak, hem insanın yaşamında hem de düşüncesinin niteliklerini belirlemiş oldular..

Kimse ne gücensin ne de alınsın, şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki, Materyalist düşünceye sahip felsefeci ve bilim insanları pozitivizmle büyük ilerlemeler kaydedip, insan yaşamını hem kolaylaştırmışlardır hem de sağlık alanında insan üstü buluşlar icat edilmişlerdir.

Metafizik düşünceye sahip felsefecilerse, tanrının varlığını şahlara çıkararak dünya toplumlarının sorunlarını kökten çözeceklerini hayal edip, aynı yolda ilerlemeyi sürdürmelerine rağmen yerlerinde çakılıp kalmışlardır. Her iki düşüncenin sonuçlarına baktığımızda nitelik olarak şunu rahatlıkla ifade etmek mümkündür.

Özellikle Avrupa ve Batılı idealist düşünceye sahip metafizikçi felsefeciler, daha fazla ileri gidilemeyeceklerini anlayınca, Materyalist filozof ve bilim adamlarının haklılığını görüp, yaşadıkları tüm ülkelerde laiklik, sekülerizm ve demokrasiyi kabul etmek zorunda kalmışlardır.

Böylece idealist felseficiler yalnızca inanan insanların maneviyatıyla ilgili alanlarda düşünsel çalışmalarını sürdürmüşlerdir. Metafizik düşüncenin diğer bir savunucuları olan Müslüman din felsefecileri ise, bu düşüncelerinde en ufak bir geri adım atmayıp bildikleri yolda ısrarlarını hâlâ sürdürmeleri, temsil ettikleri toplumların her konuda geri kalmalarına sebep olmaktadırlar.

Bunu Müslüman toplumlarının yaşam kaliteleri, çevre temizliği, sağlık hizmetleri, can güvenliği ve devlet yönetimlerindeki çatışma, kaos ve bilgi geriliğinden rahatlıkla analayabiliyoruz. Her iki temel düşünce yapısıyla ilgili gerçekler bu doğrultuda olduğuna göre, nitelikli düşüncenin Materyalizm olduğunu söylemek yerinde olacaktır.

Çünkü ifade edilen seküler, laik ve demokratik ülke insanları sağlık, güven, çevre temizliği, insan hakları, huzur ve bilgi açısından çağın şartlarına göre yüksek derecede imkan ve olanaklarla yaşamaktalar.

İnsanlığa tüm bu olanakları sunan temel kaynaksa, Avrupa ve Batılı materyalist felsefeciler başta olmak üzere, daha sonra seküler ve laikliği kabullenen metafizikçi idealistlerin katkıları olduğunu söylemek mümkündür.

Müslüman metafizikçilerse bırakalım geldikleri nokta ve düşüncelerini sorgulamayı, daha da geri giderek, bin beş yüz yıl önceki yaşamı yeniden toplumların hayatına sokmaya çalışmaları, hangi düşüncenin daha nitelikli olduğunu en iyi şekilde açıklamaya yetmektedir. İşte düşüncelerin niteliklerini sorgulamak bunun için çok önemlidir.


Cemal Zöngür



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın felsefe kümesinde bulunan diğer yazıları...
Şehitlik Duygusu ve Yitip Giden Canların Ağırlığı
Kime Göre Ahlak Neye Göre Ahlaksızlık
Kariyerizm ve Kıskançlık Kişilik Bozukluğu Mudur?
Türkiye Burjuvazisi Artık Konuşmasın (2)
Düşüncenin Gelişimi ve Toplumsal Körleşme
İnsan, Üst İnsan ve İkiyüzlülük
İnsan Beyninde İyilik ve Kötülüğün Düzeni
Akıl ve Oluşum
İnsan Niçin Yaşar
İnsan, Düşünce, Alt Düşünce ve Üst Düşünce

Yazarın bilimsel ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Geri Kalmışlık ve İrrasyonalist Siyaset Nedir?
İlkeli Mücadelenin Felsefi Diyalektiği
Siyaset ve Fetişizm
Kadın Katliamları Neden Önlenemiyor?
Faşizmin Tarihi ve Türleri
Kuran'a Göre Ilımlı İslam Mümkün Mü?
İslam Mezhepler ve Tarikatlar
İslam'da Güncelleme (Reform) Mümkün Mü?
İnsanın Dine İnanışı, Dinden Kaçışı
Kuzey Kore İnsanlığın Sonuna mı İşaret Ediyor?

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Dinlerin Doğuşu ve İslam'ın Gerçek Özü (1) [Deneme]
Lider mi Toplumu Şekillendirir; Toplum Mu Lideri? [Deneme]
Hz. Ali ve Ehlibeyt Alevi Midir? [Deneme]
Dinlerin Doğuşu ve İslam'ın Gerçek Özü (3) [Deneme]
Tbmm'de Yedi Maddelik Anayasa Değişikliği Neyi Çözer? [Deneme]
Dinlerin Doğuşu ve İslam'ın Gerçek Özü (2) [Deneme]
Alevilerin Kapılarına Saldıranların Açık Kimliği [Deneme]
"Türkleri Yeniden Tanımak" Araştırma Kitabımı Yazma Nedenim : [Deneme]
İşte Türkiye'nin Yaşam Kalitesi ve Mutluluk Karnesi..! [Deneme]
İslamiyet Yeniliğe Açık Bir Din Midir? [Deneme]


Cemal Zöngür kimdir?

Ben Cemal Zöngür, Anadolu Üniversitesi Kamu Yönetimi mezunuyum. Sosyoloji, Tarih ve Siyaset üzerine araştırmalar yapmaktayım. Yayınlanmış bir kitabımın dışında çeşitli gazetelerde yüzden fazla makalelerimde yayınlanmıştır. Ve iki kitap dosyam yayına hazır durumdadır.

Etkilendiği Yazarlar:
Tam bağımsız Tarih ve Siyaset üzerine yazan her Yazar


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Cemal Zöngür, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.