Bir ülke bağımsız olmadan, bağımsızlık da erdem olmadan ayakta duramaz. -Rousseau |
|
||||||||||
|
Parçalar organizesi likenler gibi biyolojik bireylerde bireyler arası bir koloniye yapılardı. Bu simbiyoz yapılar kendi birey kümeleriyle yalıtımlı olup dışa karşı olabildiğince kapalı iç yardımlaşmaydı. Sosyal dışlama ile seçici olabilmekteler. Parçalar organizesi birçok sosyal tavırlar ortaya koyabilmektedirler. Sürü tipi seçme ayıklama süreci en az durumla kısıtlı olan bir savunma ve sosyal hayata kabul olunma sistemidir. Hemcinsler totem yapı ile sosyal yaşantılarını tekil ve sürü mevcuda göre hayli geliştirip çok yüksek seviyeye çıkarmıştılar. Totemi sosyal yapılar, seçme ayıklama duyarlılığı en yüksek olan yalıtımlı bir alandı. Totemi sosyal yaşamlar dışarıda sağlayıştı enerji girdisi yapan avcı toplayıcı düzenli hayatlardı. Yardımlaşma üzerine birbirine ters tutumlarla birbirini tamamlama olan simbiyoz yaşam hemcinsler nezdinde totem yaşamla taçlanmıştı. Bir totem alan içinde olmayan diğer sosyal bireylere ve hayata karşı oldukça yüksek bir yalıtma uyguluyordular. Totemi sosyal yaşamlar özgün kültürün koruyucusu, geliştiricisi ve kültürlerinin o yalıtım alanına özgü oluşuyla da etnikliktiler. Düzenli çevrimleri içinde olan totemi sosyal yapılar üreten ilişkileri ortaya koymuştu. Bir süre sonra üreten ilişkiler totemi sosyal yapıları dışa açacaktı. Varlığı ve seçiciliği dışa kapanmayla oluşan totemi yapıların kendilerini dışa açmaları ile oluşan süreçte totemi sosyal yapıların sonunu da getirecektiler. Totem gruplardaki zorunlu nüfus azlığı istisnaları ve cürmü sınırlı olmak kaydıyla, ancak bir totem mesleği ortaya koyabilecek çap ve sınırlılıktaydı. Sınırlı bir nüfus totem grupların birkaç üretim işini bilmelerine ve birkaç totem mesleği içinde olmalarına pek pek izin vermiyordu. Dıştaki karşı grupların farklı kullanım değeri üreten bir patent sahipliği içinde olmaları grup içi üreten ilişkilerin gruplar arası ürün takaslarıyla oluşan süreçler, üretim hareketleri ittifaklısına dönüşmüştü. Biyolojik bireyler ekseniyle olan bencil sağlayışı, kolektif sağlayış kılan tutum özgecil oluştu. Bu türden ortaklaşma gruplar arası yapı ekseninde eş zamanlı (senkron) çevrimin odağını oluştu. Yeni olan ittifak üreten ilişkiler eksenin de bir yapıydı. Süreç sosyo toplumsa inşacı süreçti. Yeni yapı toplum sal olarak üretip kolektif paylaşıyor sosyal alanda ürettiklerini tüketip yeni bir ruh ile yaşam içine koyuluyorlardı. Saf enerjinin enerji düzenli kesikli sürekli, fren etkili akışları içindeki çevrimlerdeki görünümlerle bin bir kılığa girmekle yola çıkan hayat yeni sentezli yapıları içinde akıl almaz sonuçlar ortaya koymuştu. Totem grupla oluşmuş olan kültürler dışta gruplar arası sentez içinde uygarlıkları doğurmuştu. Yine totem grubun yalıtması içinde çıkan totem grupların etnik yapısı, dıştaki grup kişilerinin biyolojik sentezi ile ilk kez İNSAN dediğimiz sosyolojiyle ilah sonrası sosyo toplumun, sosyo toplum taşıyıcıları ortaya çıkmıştı. Bir örnek daha vereyim. Her bir totem grubun kendi totem mesleği vardı. Dışa kapalı totem meslekli grubun gördükleri mesleğe dek işlerin ve iş safhalarının adlandırmasını yaptılar. Totem meslekleri için kullandıkları iş araç gereçlerinin adlandırmasını yaptılar. Totem mesleklerinin özüne uygun her bir düşünceyi tavrı ve mantıktı kavrayışları olan basit bir dillerini de ittifaklı oldukları sosyo toplumun içine getirdiler. Her bir grup meslek dili karşı grubun anlamadığı dil düşünce ve mantıktı işleyiş şeması olmakla bu farklılıklar ittifak içinde çok köklü, çoklu ve farklı düşünmenin bilinci ve kaynağı oldular. Üreten ilişkiler ittifakı içinde olan konsorsiyum, yeni yapıyı ve kişilerini sosyo toplum tipi bir öznel varlığa doğru götürecekti. Bu yeni varlık, totem yapıdaki gibi yekpare davranan ve kişileri anışla değildi. Üreten ilişkiler ittifakı olan yapı birkaç totem meslek nedenle çok köklüydü. Başta ittifak birçok iş kolu olan farklı iş gücünden oluşmanın senteziydi. İttifaklar meslek çeşidine göre birçok farklı düşünceye sahip fikri anlayışın içinde olmakla, ittifakı düşünceler de farklı yorumlamaydılar. Farklılıklar ittifakın doğal fay kırıklarıydı ve ittifakların fay kırıklı yapı üzerinde inşa edilmesiydi. Aynı zamanda da ittifaklar karmaşan entegrasyonla örgütlenen bir zenginlikti. İttifaklar fay kırıklı segmentler entegrasyonu üzerine bina olmuştular. İttifakı sosyo toplumsa yapılar üreten ilişkiler bağıntısı nedenle üretim hareketi girişmesiydi. İttifaklar çeşitli üreten ilişkilerden kaynaklı üretim hareketi olmakla doğal olarak ve zorunlu olarak parçalı, kırıklı yapıydı. Kırıklı, fayla oluşan yapıdaki entegrasyon, segmentlerin üzerine kuruluydu. Yapının işlev olan bütünü segmentler üzerinden gruplara; grup mesleklerine, grubun kolektif oluşuna; kolektifi oluşan kişilerine ve kişilerin enerji sağlama zorunluluklarına bir vurguydu (atıftı). Bu geriye bağlanım yasasıydı. Sonucun ya da bütünün geri beslenme yapmasıydı. Bütünün ilkte olanla geçmişini ve kendisini çağırmasıydı. Buna öz yineli işlev ya da yinelgen işlev denir. Bu nedenle çevrimler rekursif (kendini tekrar eden) fraktal yapılardı. Gerçekçi yapılardı. Rekursif yapı fraktal ligi (kendisini tekrarlayıp kendisini çağıran yapının kırıklı yapılar oluşu) üzerinde inşa olmanın içinde gidilecek olan yol da çatallanma ve dallanmalar içinde olacaktı. En temel enerji düzenli sentez yapı atomlardı. Sosyo toplumsa sentezli yapıların durumu, atoma dek yapılarla belirir. Dallanma çatallanma içinde olan sosyo toplumsa yapılar atoma dek inşa düzeni yapılaşmalı atıflarıyla adeta makro ve mikro dünyalar arasında da bir geçiş ritüelinin senfonisini çağrışıyorlardı. Atom yapılı moleküler organizasyon makro düzlemin içine doğru moneralarla, virüsler olan yapı inşa içinde yola çıktı. Moneralar, virüsler, bakteriler içinde hayat ta çatallanacaktı. Bu fraktal çatallanmayı veren kollardan hemcinslerimizi oluşan bir kol genel hayatı başka tür bir akış içinde canlandıracaktı. İşte bu yeni kol, kendisini üreten ilişkilerin enerji düzeni içinde çağırma olmasıyla sosyo toplumdu. Üreten ilişki insan hayatını diğer hayatlar arasında yeni bir ruh seviyesine çıkarıyordu. Bu yol biricik ve tek yol değildi. Gelinmiş olan ve gelinecek olan en son yol değildi. Belki konjonktüre göre yol biricikti. Çünkü bugünkü gelinen yol moneraların, virüslerin, bakterilerin, dinozorların egemen olduğu dünya içindeki birçok hiyerarşik konjonktürel düzlemler içinde gelinmekle o dönemlerde hemcinslerin esamisi bile olmayan dünyalara göre biricikti. Şunun şurasında biz üreten ilişkiler içinde 6, bilemedin 7 bin yıldır insan olduğumuza göre gelecek konjonktür içinde başka bir primat kim bilir ne tür durumla ne isim alacaktı. Diğer hayatların ne tür bir ruh seviyesi ortaya koyacakları bir egemenliğe ulaşacaklarını bilmiyoruz. Ne hayat ne egemenlik ne gelişmiş enerji düzenlenim süreçleri kalıcı ve sürekli değildi. Üç beş bin, on bin yıl insan hayatı için uzundu. Ama evrenin hayatına göre on bin yıl günler haftalar aylardı. Şeyler bir enerji düzenletici transfer çevrimleriyle olan akışın bağıntısı içinde gelip geçici düzenlerdi. Böyle olmakla hiçbir şey hem bizim için hem başkaları için değildi. Ola gelenler sadece geleceğin inşasını yaşantı kılan enerji düzenleri içindeki neden sonuç bağıntılı ruh bilinç olmanın konjonktürel belirimle kullanımları içinde olmanın ayrıcalığıydık. Bu ayrıcalık gibi görünen toplumsal yetenek ve toplumsal özgürlük bizim gururumuz olsa da şımarma nedenimiz değildi. Aksine sorumluluğu duyulan kutsal var oluşun ağır sorumluluğu altında kıvranışın da bilinciydi. Kutsal olan biz değildik “var oluştu”. Biz de “var oluş kadar kutsaldık”. Yani parçalı oluş, bütün dediğimiz tekilliğin temasından kopan durumun eksiğini zıddıyla tamamlayan imgenin yapısalcı anlamla okunuşuydu. Bu parça ve her bir parça kendisini eksikli yapı ile çağırıyordu. Geri bağlanım tekillikteki temaya ait bilgi ile doluluk kadar patlamasıyla birlikte temaya ait eksikliğin kendisini çağrışmasını taşıyan boşluk yük yapısını da taşıyordu. Evrenimiz içindeki parçalar hem tekilliğe ait tema eksikliğini taşıyordu. Hem kendi evrenimiz içinde evrenimizde parçalanan saf enerjideki bütünlükten yoksun oluşun eksiliğini taşıyordu. Tekilliğin patlamadan kaynaklı, tekilliğe duyulan tema eksikliği, patlayan tekillikteki parça enerjilerin deltalar yaparak evrelere ayrılıp evrenleri oluşturmasıydı. Evrenleri oluşan tekillikteki kısımlar kendi evrenimizin kullanamadığı enerji olmakla, evrenimizdeki enerji tekilliğe ait bütünü oluşan eksikliğini çağrışıyordu. Tekillik patlamakla tema olduğunu bilecekti. Patlamadan geri kalan süre durum yokluğa duyulan bir eksikli bir boşluktu. Parça temadan eksik olan yokluğa, yani geride tekilliğin yerinde kalan varlığa duyulan ayrılıkla stresli, tedirgin ve çılgın ve özlem yüklüydü. Eksiklik ya da eksilen yokluktu. Eksiğin yeri boşluk devinmesiydi. Eksik varlığına, varlığı da eksiğine arzu yüklüydü. Bu yükler birbirini çağıran zıt yüklerdi. Biri yokluğunu çağıran diğeri varlığa doğru yönelimle koşan yüktü. Tekillik geride kalanıyla ayrılanlardan (yokluktan) tema olduğunu bilecekti. Eksiklik, eksikliğin bilgisiydi. Tema eşanlı ve paralel seyirli iç içe evrenlerdeki hologram görüntüden bir parça olan ve evrenlere özgü olan holografi hali içinde tekilliğin imge sel temasını verebilecekti. Evrenimizdeki temanın bilgi taşıyıcısı dalgaydı. Ve evrene ait bütünlüğün bilgisine göre biçim ve eylem oluş girişmeli özel bağıntılı yasa taşıyıcısı da parçacıktı. Dalga ve parçacık akışlı ikilemi içindeki derişme ile belirme özne-nesne veya mana-masimadır. Evrenlere dağılmakla tema, evrenimiz içinde eksiği ile akış olmuştu. Yine kendi evrenimize bağlı bütünden kopuşun eksikliği bu öznellik ve özel bağıntıdandı.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Bayram Kaya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |