İyi bir aşk mektubu yazmak için, neler yazacağını bilmeden oturman, kalktığında da ne yazdığını bilmemen gerekir. -Rouesseua |
|
||||||||||
|
çarpacak şekilde uçup,az öteme kondu.Ne garip!.. Yerden bir şeyler topluyor, ama toplarken adım atamayıp sadece zıplıyordu!..’Demek kuşlar yürümesini bilmiyor’dedim kendi kendime.Bunca yaşıma rağmen, ilk kez dikkatimi çekmişti bu gerçek. Yalanım yok,kendimdenutandım biraz da.Bakıp da görmeyen gözleri olan biriymişim meğer ben! O an, var gücümle bağırmak ’Özür dilerim senden minik kuş!’ demek geçti içimden.Beni anlamayacağına karar verip vazgeçtim bağırmaktan. Doğu Ekspresi de gelmişti zaten;acı bir düdük sesiyle beraber...Valizimi kapıp atladım içine.Kompartımandaki odalara göz atıp boş bir yer aradım;buldum da!.. Odada üç kişiydiler:üçü de erkek.Birisi uyukluyor, biri gazete okuyor,diğeri pencereden dışarı bakıyordu.Valizimi yukarıdaki yüklüğe koyarken yardım etti gazete okuyan yolcu. İçlerinde en genç olanıydı. İşte dedim, pırıl pırıl, iyilik seven bir genç!..Yarınlarımı ona emanet edebilirim! İçime oturan güven duygusunun hafifliği alıp götürdü beklemekten doğan yorgunluğumu. Oturdum pencereden dışarı bakanbeyin yanına. Tren İstanbul’un banliyö istasyonlarında bir durup bir kalkarak ilerledi doğuya doğru: “Tiki tak,tiki tiki tak!..” Koca şehir arkalarda kalmıştı şimdi!Bir yanda irili ufaklı yerleşim yerleri, dağlar, ovalar; bir tarafta Marmara denizi! Hep merak ettim bu denizde yaşayan balıkları ben...Acaba köpekbalığı var mıydı, ya da balina?...Ama ben biliyordum ki bu denizde pranalar yaşardı. Adı insan olan pranalar!..Durmadan yiyorlardı bu denizi. Fabrikalarla açmışlardı ağızlarını!..Dişleri zehir!..Canım sıkıldı birden, bitmesini istedim Marmara denizinin.Bitti de! Nihayet bir göl kıyısından geçiyorduk şimdi. Mavi bir sis çökmüştü gölün üstüne. Rüzgarın etkisiyle usul usul çalkalanıyordu çukurunda. Rüzgarla sevişiyordu adeta. Derken denize özgü martı kuşları havalanıp uçtu göl içlerine doğru; kayboldular.Onlar değildi kaybolan, ben yanlış düşünüyordum aslında.Onlar kendi topraklarında, kendi sularında yaşamalarına devam edeceklerdi çünkü. Onları orada bırakan, terk eden bendim! Suçlusu ben değildim bu terk edişin, suçlu beni alıp giden bu trendi işte! Keşke onların arasında uçan iki kanat olsaydım.Onlarainat, terkederdim denizlerimi, göllerimi...Takılırdım özlemlerimin ardına, göğün mavisi bitene kadar uçardım. Gücüm bitince konardım başka sulara, yada düşer ölürdüm!.. Tanır mıydın beni? Tren duruverdi ansızın! Yerimden kalktım, çantamı sırtlayıp attım kendimi dışarı. Oysa trenden inmeyi hiç istemiyordum. Gidebildiği kadar uzaklara gitmeyi, uğrayacağı bir şehirde aradığım yüze gülümsemeyi, ona;”Ben geldim, merhaba!” demeyi isterdim. Umudumu sırtıma yükledim çaresiz, indim trenden. Trenin kalkarken çaldığın düdük sesi bir ıslık olup “Hadi gel!” diyordu sanki!..İmkânsızlığımı unutmuş olacaktı şüphesiz. Az ötedeki tepeyi geçerken boynunu büktü, gözden kayboldu sonra; ağlıyordum! Boştakalan elimle gözlerimi silip el salladım arkasından. ”Doğuya bir selam, bir yudum sevgi götür benden!...” diyerek... (devam edecek)
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Tayyibe Atay, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |