Aşk eski bir masaldır ama her zaman yepyenidir. -Heine |
|
||||||||||
|
Felsefe; evren, dünya, canlı ve cansız varlıkları araştırıp inceleyen bilimsel düşünce demektir. İnsanlık var olduğu günden bu zamana kadar, özellikle insan yaşamına her zaman iki felsefi yapı yön vermiştir. Bunlardan birisi Metafizik, diğeri Materyalizmdir. Metafizik İdealist Düşünmek; insanın düşünce ve iradesini hiçe sayan, en büyük güç olduğuna inanılan tanrıcılığa bağlılıktır. Ve bu mantık bilimsel araştırmaların tanrıya şirk koşmak olduğunu ileri sürerek, her türlü bilimsel gelişmeye düşmanca bakan anlayıştan ibarettir. Materyalist Felsefi Düşünce; evren, dünya, canlı ve cansız varlıkları inceleyen, insan bilgisine büyük değer veren bilimsel düşünce bütünüdür. İşte modernite ve modernizm, materyalist felsefenin bir icadı olup, insan yaşamını değiştiren bilimsel devrimlerin adıdır. Toplum ve bireyin temel yaşam dayanakları olan dil, din, düşünce, siyaset, ekonomi ve teknik araçlarda yaratılan devrimler ile, ilkel yaşam arasındaki temel fark, modernite aracılığıyla bilince çıkarılmıştır. Moderniteden hareketle türetilen Modernizm, 16.yüzyılda Avrupalılar tarafından var edildi. Bunun gelişmesini sağlayan felsefeci ve bilim insanlarından Anthony Giddens, Karl Marx, Max Weber ve Emile Durkheim önde gelen isimlerden sadece bir kaçıdır. Modernite ve Modernizm Fransızca kökenli olup çağdaş ve yenilik demektir. Çağdaşlık ve yeniliklerin modernlik olabilmesi için, her şeyden önce bilimsel felsefi düşünceye dayanması gerekir. Bu da Materyalist felsefeden başka bir düşünceyle mümkün değildir. Materyalist felsefeyi kabul etmeyip, metafizik düşünceye göre yaşayan toplumların modernlikleri, sahtekarlık veya taklitçiliktir. Taklitçilik gelişmemiş, akıl yürütemeyen, gördüğünü tekrarlayan zeka darlığı demektir. Bu yapı doğru olanı da yozlaştırmaktan başka bir işe yaramaz. Metafizik düşünceye sürekli bağlı kalan toplumlar, modern olamayacakları gibi modern görünenlerse çağ dışı, geri, cahil ve sadece dış görünümle yetinen topluluklardır. İdealizmin ilklerini uygulayan bütün toplumlar sağlık ve eğitim başta olmak üzere, diğer modern teknik araçların hiçbirisinin üretemiyorlar. Her türlü araç ve gereci başkalarından satın alırlarken, bazı yedek parçaları üretmekle yetinirler. Modernizme karşı çıkıp, yan veya montaj sanayi üretimine dayalı ülkeler, esasında bağımsız da değildirler. Çünkü yaşamın temel kaynaklarına cevap olacak araç ve bilimsel metoda sahip olmadıkları için sürekli birilerine bağımlı yaşarlar. İdealizme sarılıp her türlü araç ve tekniği dışarıdan aldıkları halde, bağımsız ve modern olduğunu söyleyen yalancı ülkelerden birisi Türkiye'dir. Türkiye'nin durumu bu noktada olduğuna göre, diğer idealist ülkelerin daha rezil bir durumda olduklarını rahatlıkla ifade edebiliriz. Diğer taraftan materyalist bilimsel yapıyı kabul edip kavramış toplumlar, çağın gelişimine en uygun ilerlemeyi sürdürdükleri için, en az sorunla yaşarlar. Zaman zaman ortaya çıkan büyük sorunlarını dahi kolayca çözme imkanına sahip olduklarını bütün dünya biliyor. Yaşanan gerçeklerden anlaşılacağı gibi modern olmak isteyen kişi, toplum ve devletler; “Diyalektik Materyalist Felsefenin” Evrim Teorisine inanıp bu çerçevede hareket etmeleri şarttır. Çünkü Evrim; her şeyin neden ve nasıl değiştiğini sorgulayıp bilimsel sonuca oturtmaktır. Bilimsellik ise; insanın bilinç yapısı ve eğitim başta olmak üzere, sosyal yaşamında engel teşkil eden ne varsa hepsini atmakla işe başlar. Bunların yerine mantık ve bilim çerçevesinde daha kolay, yeni teknik araç ve sistemler icat edilerek gerçekleştirilir. Geçmişte ve günümüzde icat edilen modern yaşamın ilkelerinden seküler, laik, demokratik ve özgür düşünme biçimi, Materyalist felsefecilerin bir icadı. Buna rağmen modernizmi moda adıyla yozlaştıranlar içerisinde yine, idealistler en önde gelenlerdir. Modernite ve modernizm, materyalist felsefi düşünceyle böyle bir gerçekliğe sahipken, metafizikçi İslam'a bağlı Türkiye gibi devletler, modernizmden ne anlamaktadırlar? Bizim açımızdan burası daha büyük bir önem taşıyor. Türkiye toplumunun modernizm adına bilim dışı yaşadığını, Türkiye Cumhuriyeti'nin (T.C.) temel ilkeleri ve mevcut Anayasa net bir şekilde gösteriyor. İstisnaların dışında, toplu yaşayan insanların düşünce, yaşam ve dünyaya bakışlarını, devlet yönetimlerinin sahip oldukları felsefeye bağlı eğitim sistemi belirler. Türkiye Cumhuriyeti'nin felsefesi metafizik idealizm olduğuna göre, devrim olarak topluma öğretilen her şey yalan ve şovdan ibarettir. Bunun analizinini şu örneklerle yapabiliriz. Cumhuriyet veya Atatürk ilkelerine göre oluşturulan Anayasa, Metafizik İslami düşüncenin açık özetidir. İslami metafizik toplumların modernliği, dinleri gereği hep yüzeysel, giyim ve dış görünüme dayanan talikçilikten ibarettir. Bu anlayışın bilimsel düşünceyle uzaktan veya yakında bir bağlantısı bulunmuyor. Hiçbir şekilde buna modernizm denilemeyeceği gibi, metafizik İslami düşünce her zaman modernizme zıt ve karşıdır. İlkel, işlerliği çoktan bitmiş bazı uygulamalar sayılmazsa, taklitçi idealizmin en ufak bir yeni icadı bulunmuyor. Aynı mantıktan hareket eden Atatürk'ün kılık kıyafet ve harf değişikliğini büyük bir devrim şeklinde göstermekte, esasında bilimsel felsefeden uzaklığın açık kanıtıdır. “Kılık Kıyafet ve Alfabe Değişiminin” bilimsellikle alakası olmadığını şu gerçeklerden anlıyoruz. Erkeklerin takım elbise kravatlı olması ve kadınların saçını başını açıp etek ve pantolon giymesi hiçbir topum için bilimsel buluş olarak görülemez görülmemiştir de. Giyim ve kuşamın bugüne kadar kişi ya da toplumun düşüncesinde en ufak bir değişiklik yarattığını kim gösterebilir? Bu konularla ilgili Rusların şu atasözü çok güzel bir örnektir. Biz insanı giyimine göre karşılar, bilgisine göre de uğurlarız. Aynı şekilde bizde de güzel deyimler mevcuttur. Örneğin Eşeğe altın semer vurmakla, eşek eşekliğinden kurtulmaz. Atatürk'ün en büyük devrimi olarak gösterilen “Harf Değişikliği” bir devrim değil, sadece değiştirmektir. Bir şeyin devrim olabilmesi için dünyada görülmeyen ya da bilinmeyen yeni bir şeyi icat etmekle olur. Devşirme Osmanlı'nın kullandığı Arap Harflerini, Cumhuriyet yönetimi terk edip, Latin Harflerine geçmesini devrim olarak görmek düşünce yoksunluğudur. Çünkü Latin harfleriyle kravatlı ve kravatsız İslami gericilik devam ettirildiğine göre, Cumhuriyet modern değil taklitçi ve şovmendir. Böyle bir modern anlayış, sadece dil ve kültür genetiği bozulmuş düşünemeyen devşirme yapılarda görülen bir durumdur. Bu yüzden hiçbir konuda gerçek bir değişim ya da yenilik yapılamadığı için, Türkiye bin yıldır yerinde saymaya devam ediyor. Cemal Zöngür
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Cemal Zöngür, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |