Hiçbir zaman karakterlerimin hüzünlü olduklarını düşünmedim. Tersine yaşam dolular. Trajediyi seçmediler, trajedi onları seçti. -Juliette Binoche |
|
||||||||||
|
Dünyanın hangi ülkesinde olunursa olunsun, yaşanan olaylar gerçekten bağımsız ve objektif şekilde incelenip, halkın doğru bilgilendirilmesi için iki yol vardır. Bunlardan birisi, olayları araştıracak kişilerin, bağımsız, bilimsel ve gerçek demokrat kimliğe sahip olmasıdır. İkinci yolsa kariyer, ideolojik, ekonomik, dini, siyasi ve ticari olarak devlete veya bir yerlere bağımlı olmamaktır. Demokratik olmayan kurumlara bağımlı kişiler, isteseler de doğruları yazamazlar. Bağımsız objektif çalışmak her zaman mümkün olmadığına göre, her olay mecburen düzeni rahatsız etmeyecek şekilde gerçekler çarpıtılarak yazılır. Bu da olayların temel kayağının açığa çıkmasını engellemektir. İstisna kişi ve kurumlarsa, ekonomi ve kariyer peşinde koşmadan bu zorluğu aşmaya çalışsalar da, herkese ulaşmaları çoğu zaman mümkün olmuyor. Herhangi bir kişi, oluşum ve gücü, direkt ya da dolaylı katliam yapmaya sürükleyen tek yapı devletlerin kendileridir. Devletler sorgulanmadan hiçbir olayın gerçek yüzü asla anlaşılamaz. Çünkü devletler topluma din, etnik siyasi ve maddi çıkarlara dayanan fikirlerin babasıdır. Sıralanan yapılar, devletlerin siyasal politik emellerinde kullandıkları en büyük kaynaklardır. Bunlardan birisi devletin elinden alınsa asla yaşayamaz. Onun için yaşanan olayların arkasından, devlet yönetimleri ve bağlı oluşumları sürekli timsah göz yaşı dökerler. İnsanlar her zaman iki gerçeklik üzerine olumsuz olayları yaşar. Bunlardan birisi doğal koşulların etkilemesiyle hastalık ve kazalar sonucunda meydana gelenlerdir. Diğeriyse insanların, kurumların ve devletlerin sınırsız maddi varlıklara sahip olmak için ortaya çıkardıkları din ve etnik üstünlük egoizmidir. Olayları önlemenin merkezinde devlet olduğuna göre, devlet yönetimlerinin psikolojik yapıları her şeyden önce sorgulanmalı. Gerek kişiler arasında gerekse kurum, devlet ve devletler arası yaşanan soğuk ya da sıcak çatışmalar, üstün din, ırk ve sınırsız maddiyatçılık üzerine değilse, başka sebepler olduğunu iddia edenler dünyayla paylaşmalıdırlar. İnsan hayatına mal olan olayları önlemenin bilimsel yolu, sosyoloji başta olmak üzere psikoloji ve antropoloji biliminin şu temel ilkelerine bağlı hareket edilmelidir. “Tüme varım ve tümden gelim” formülü ile “Varsayım, gözlem, test deney ve genellemeyle, sebep sonuç ilişkisine göre doğru sonuca ulaşılır. Bu şu demektir. Ortaya çıkan bir olayda bireyden veya bir noktadan hareket edilerek bütüne ulaşmaktır. Ya da tümden küçük noktaya doğru gelmektir. Toplumdan sorumlu devlet olduğuna göre, ya devletten bireye veya bireyden devlete varılacak incelemeler objektif şekilde yapılmak zorunda. Devleti korumak adıyla hareket etmek, halka en büyük ihanettir. Dünyanın her yerinde devletin büyük küçük tüm sorumluluğu ortaya çıkarılmadan, gerçek adalet asla sağlanamaz.. Örneğin birey, kişiler ve devletler durup dururken katliamlara varan olaylara neden yönelirler? Mevcut devletlerden katliamlara karışmamış sicili temiz bir tanesini kim gösterebilir ki? Devlet yönetimlerine her türlü etki eden Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam'ın başlattığı ırkçılık, her olayın ana kaynağıdır. Çünkü mevcut devletlerin hepsi üstün din, üstün millet ırkçılığıyla teşkilatlanıp toplumu yönetmektedirler. İfade edilenlere sınırsız maddiyatçılıkta eklendiğinde, faşizm resmileşmiş demektir. Bazı devlet yöneticileri geçmişte yaptıklarından dolayı özür dilemiş olsalar da, bu onların suçtan tamamen arındıkları anlamına gelmiyor. Sebebiyse, soğuk savaş şeklinde bildiklerini okumaya devam ediyorlar. Örgütlü veya örgütsüz bir kişinin din, ırk, ideolojik veya maddi çıkar amaçlı katliam vb. olayları yapması, bireyin bilinçaltına yerleştirilen egoist üstünlükçü kültürden kaynaklanır. Bireyleri yönetip eğiten ve sözde vatana millete hayırlı evlatlar yetiştiren devletler olduğuna göre, suçlu devlet yönetimi değil midir? Bu direkt şu anlama geliyor. Devletler dinci, ırkçı ve maddiyatçı psikolojiyle kişiliksiz insanlar yetiştirmektedir. Kişiliksiz insan istediğine sahip olmak için, çatışıp savaşmaktan başka türlü hareket edemez. Dünya devletlerinin hepsinin temel mantığında, sen üstünsün, biz üstünüz, sen birinci olmalısın, biz birinci olmalıyız. Sen orayı kontrol etmelisin, biz oraya hükmetmeliyiz. En çoğu bizim hakkımızdır. Biz en kutsal din, ırk ve kültüre sahibiz. Onlar lanetlidir, onları biz yönetip emrimiz altına almalıyız ki, dünya bunların eline geçmesin gibi hayvani, ukala, megaloman ve maddiyatçılık hakim kılınmaktadır. İfade edilenler her türlü katliamı desteklemek değil midir? Bunların yerine mümkün olanla ve doğal şekilde yetinmek, Kimsenin aklına gelmiyor. Hiçbir kişinin, dinin, düşüncenin, ırkın ve kültürün diğerinden üstün olmadığı neden evrensel dünya kültürü olarak insanlara kavratılmıyor? Dünyada yaşanacak yerlerin ve tüm maddi varlıkların eşit şekilde paylaşılacağı organizasyon neden kurulmuyor? Örnek teşkil eden Birleşmiş Milletler (BM) gibi bazı oluşumlarsa, hem kuruluşundan itibaren hem de tüm pratikleri göstermelik ve ikiyüzlüdür. Gelinen noktada çoğu devlet yönetimleri ve bilim insanları, zeka sınırlarını zorlayacak şekilde nükleer silahları geliştirmeleri, bireysel ve toplu katliamlara onay değil midir? Demek ki, bireylerden başlayıp devlet politikasına dönüşen egoist canavarlık; din, ırk ve maddiyatçı katliamlarla dün Halepçe, Maraş ve Sivas'taydı, bugünse Yeni Zelanda'da yaşanmıştır. Failler devletler tarafından desteklenmese, bireyler asla telafisi mümkün olmayan olaylara yeltenemezler. Her türlü katliam ve çatışmaların ana kaynağında devletlerin olduğunu timsah göz yaşlarından rahatlıkla anlıyoruz. Her devlet ağır şekilde suçlu ve katliamcıdır. Kendisine insanım diyen herkes özeleştiri yaparak devlette ve toplumda temiz bir sayfa açmalı. Dünya genelinde temiz bir sayfa açılmadığı sürece, yeni katliamlar hazır demektir. Cemal Zöngür
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Cemal Zöngür, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |