Uygarlık, gereksiz gereksinimlerin, sonsuz sayıda artmasıdır -Mark Twain |
|
||||||||||
|
Bir de ikincil durumla kişisi refahı veren kimi yaşamsal sağlamalar vardır. Ekmek, temel durumla yaşamsal olan birincil sağlamadır. Savunma, güvenlik ha keza yine birincil durum içinde olan bir sağlatmadırlar. Ama baklava ikinci durumla mutlak olmayan bir karşılanmadır. Köleci sistem içinde kişilerden yapılacak kısıntılar ya da yok saymalar ikincil tür hak edişler içinde yapılacak küçültmeydi. Eğer muktedirseniz, kinci tür sağlamalar içinde istediğiniz gibi oynamalar yaparsınız. Köleci süreç içinde kurnazca olunan ikinci bir önemli nokta daha vardır. Bu nokta da "herkesin doğru olduğu bir yerde siz gizli gündemle eğri" olacaktınız. Yine "herkesin iyi olduğu yerde siz; gizli ve kurnaz tutum içinde ikiyüzlü tavırla kötü" olacaktınız. Herkes aksi durum içinde olmadan siz zengin olamazdınız. Herkesin mutsuz olduğu yerde açıktan mutsuzluğu yerecektiniz. Herkesi mutsuz kıldığınız yerde siz gizlice mutlu olacaktınız. Herkese kaybettirtilen mutsuzlukları siz kendinize mutluluk yapmadan, mutlu olamazdınız. Mutsuzluk mutlu oluşlar içindeydi. Mutluluk ta mutsuzluk içinde belirir. Uzun olan bir kişi yanına kısa olan biri gelmedikçe uzun kısa yargınız oluşamaz. İlk yargılarımız böylesi ilk karşılaşmalar içinde oluşurlar. Artık ilk eylem ve ilk gözlemlerden oluşan algılarımızın imgeleri içinde yargılarımızı geri çağırıp bunun üzerinde düşünceler geliştiririz. İlk karşılaşmalar içinde kıyaslama değer yargılarımız oluşmayınca, uzun-kısa yargılarımızın da oluşamayacağı açıktır. Köleci sistem uzunu (zengini), kısayı (fakiri) El ’in takdiri olarak hem gösterir. Hem de kader öğretisi içinde gösterdiği uzunu (mutluyu), kısayı (mutsuzu) bize olağanlık içinde öğretir. Oysa kolektif sistem içinde herkesin birbirine göre nimet külfet dengesi içinde olunduğu bir yerde, mutluluğu da mutsuzluğu da bilemezdiniz. Köleci sistem koşullarını verecek olan gizli gündeminizi dahi kolektif kabuller içinde söylersiniz. Ortak aklın destekçisi olmakla söylersiniz. Sureti haktan görünürsünüz. Ortak akıl içinde doğru olanı söylerken dahi, ikinci ve gizli gündemli yüzünüzü gözeterek ortak aklı söyler olacaktınız. Yani ikiyüzlülük sistemin işleyişiydi. Ezilen de ezene iki yüzlü olacaktı. Sonra da dengeleri bozulan sistemin somut çelişkilerini veren yansımaları karşısında sorunu, soyut söylemler içinde El ile izah edecektiniz. Yani "herkese verecektiniz talkını, kendiniz yutacaktınız salkımı". Yarın yeniden üretecek durumda olacağınız kadar yiyecek ve içeceği size verilir. Buna boğaz tokluğu veya ölmeyecek kadarla yaşatma diyorduk. Köleci gözetme içinde efendiler boğaz tokluğunu veren hak edişler üzerinde rızkları kısarlar. Efendiler köle hak edişleri üzerinde (köle emek gücü üzerinde) kısıtlama ya da sömürü yapacaklardı. Kölelerin hak edişleri üzerinde yapılacak kısıtlamalar veya sömürüler belli ve zorunlu değerler içinde kalınmakla keyfi olabilirdi. Bu iş sizin keyfinizin üzerindeki nedenlerle böyleydi. Bu iş sizin dışınızdaki zorunlu nedenlerden ötürü böyleydi. İş sizin keyfi sömürme içinde olamayacağınız zorunlu bir sınıra geldi mi, durum değişiyordu! Değişen bu durumda keyfiliğiniz sizin boyun eğişinize dönüşüyordu. Boyun eğdiğiniz yer, kölelerin yarın yeniden ve yeniden üretir durumla, tokluk içinde olmalarıydı. Yarınki çalışmayı yapamayacak kadar toklukla olamayan kişilere mecburen yardım, sadaka verecektiniz. Bu zorunlu boyun eğişi siz iyilik olarak söylüyordunuz. Gerçeği, sömürüyü, emek gücünü saklayıp, iyiliği El ’in merhameti olarak söylüyordunuz. İyiliği El ’in size acıyan ihsanı olmakla açıklıyordunuz! Üretim tüketmeyi, tüketme de üretmeyi geri çağırıyordu. Yani çalışma, beslenmeyi; beslenme de üretmeyi geri çağıran bir geri beslenme referanslarıydı Bu sınır noktalar sizin dışınızdaki sınır değerler olmakla denklikleri gözetir. Üretiyorsanız enerji (emek) harcayacaktınız. Enerji harcıyorsanız, beslenecektiniz. Bu değer sınırlar içindeki ortak akıl ile kolektif birim zaman ortaya konacaktı. Böylece üretenin, tüketmesi; tüketilenin de geri yerine konması, sistemin düzen sekanslarını veriyordu. Sadaka ile zekât ile iyilik ile asgari, karşılık sekansları gözetecektiniz. Sadaka, zekât, iyilik; karşı sekansı sönüme götürmeyecek olan ölçü değerler olmakla, denge sel zorunluluktular. Birbirini geri çağıran; geri beslenmeli, geri iletilmeli süreçlerdi. Kolektif denkliği veya kolektif birim zamanları oluşacak olan değerler nedir? Kişilerin ölmeyecek kadar beslenme yapmasıydı. Kişilerin yarın yeniden ve yeniden üretim yapma işini ortaya koyabilmelerine karşılık oluştu. "Kardeşini yaşat ki yaşayasın", diyen kolektif düşünce şimdi "kişiyi yaşat ki sömüresin" vecizine dönmüştü. Siz köleye en az beslenme yaptırmakla, asgari bir en fazla emek gücünü sömürebiliyordunuz. Yine siz, köle kişiyi en az beslenme içinde tutmakla; kölenin ihtiyacını en az durum içinde karşılamakla siz, kölenin muhtaçlığını her an güdüyordunuz. Kişinin en az durum içinde ihtiyacını karşılıyor olmanız, kişinin ihtiyacı içinde kişinin rızkı kısmanız kölenin ihtiyaçlı olmasını ortaya koyuyordu. Bu muhtaçlık tuzağı, kişiyi her an kontrol altında tutma sürecini sizin elinize veren bir yetki ve güçtü. Kişilerin yarın yeniden üretim yapacak kadar beslenememesi nedenle ölmesi demek, efendinin kolektif birim zamanlı sömürüyü ortaya koyamaması demekti. Sömürüyü kesikli sürekli yapamaması demekti. Bu tür zorunlu ve kritik değerler içinde kalacaktınız. Zorunluluğa uymak şartıyla, paydaşlı oluşun; sağlatma yapmanın takdirini veya sağlama yapmanın kararını en azla yetinen değerler içerisindeki bir hak edişe doğru, kısabildiğiniz kadar kısarsınız. Bu tür rızktan kısarak rızk dağıtma işi hedeflenen duruma göre paydaşların refah payından, paydaşların emek gücünden ve paydaşlı kolektif sinerjiden sömürme yapmaktı. Sistem köleler için, en azla yetinilen koşula göre çevrim olur. Eksiğini de El ‘in lütfuyla, himmetiyle, merhametiyle tamamlayan bir anlayışına dönüşür. 15 Üreten kolektif yapıların çevrim yapabilmeleri için gerekli olan bir depo enerjiler vardır. Bu tür ilk depo enerjiler avcı toplayıcı dönem içinde artırılıp biriktirilen depo enerjilerdir. Depo enerji nasıl artıp birikiyordu? Kolektif grup tükettiğinden fazlasını avlayabiliyor, üretebiliyordu. Tüketilen kadar üretmeye emek harcanması diyorduk. Tüketilenden fazlasını üretmeye de emek gücünü harcama diyorduk. Artan, biriken depo enerji kolektif birim zamanlı emek gücünden ileri geliyordu. Bu depo enerji üreten ittifakı yapı içinde üretim güçleri bağlamında, üretim nesneleri bağlamında, üretim araçlı grup meslekleri bağlamında, şimdiki sürecin zenginlik kaynaklarıydılar. İşte bu kabilden depo enerjiler ittifakı yapı içinde şimdinin yatırım gücünü ortaya koyuyordu. Yatırım gücü türünden görünen depo enerjiydi. Paraya, pula, finansmana, krediye, faize ihtiyaç duyulmadan depo enerjiydi. Her yeni işe başlayışa depo enerjiydi. Yani kolektif depo enerji yatırımdı. Yatırım gücüydü. Zaten bütün tuzak, kolektif depo enerjisinin ele geçirilmesi için kurulan tuzaktı. Bitmez tükenmez olan kolektif emek gücünün ele geçirilmesi işiydi. Kolektif depo enerjisinin bir güç, bir yaptırım eylemi olabilmesi için kolektif sahipliği kişisi sahiplik yapmak lazımdı. Bu gerekmeyi El üzerine alacaktı. El, kolektife ait malı, mülkü kimine var, kimine yok türünde dağıttı. Böylece kolektife ait mal-mülk ve miras bu izah içinde kişisi sahipli mülke dönüşmüştü. Kişisi mülk sahipliği tuzağı da kimine mülkü öngörüyordu. Kiminin de mülksüz olmasını ön görüyordu. Bu ön görüler kolektif sisteme göre ortak sahipli oluşun tersi olan ters durumlarla ortaya konmasıydı. Herkese göre olan sahiplik şimdi bu kes de mülk sahibi kimi kişilere göre olmanın bilinmesine çevriliyordu. Köleci takdir, günümüzde de mülk sahibine göre olan takdirdi. Köleci sistem kolektifin malını kimi kişilere dağıtmıştı. Yani kolektif birikimden ve kolektif geri beslenmeden vaz geçmemişti. Buraları kişilerin körlük ve bilmezlik alanları yapmıştı. Sürekli vergiler kamu maliyesini oluşur. Yani vergiler sürekli devlet hazinesini oluşan kolektif depo enerjilerdi. Bu depo enerji olan vergiler yine El takdiri ile dağıtılıyordu. Hem de şimdilerde kâr garantisi adı altında dağıtılıyordu. Finansman adı altında dağıtılıyordu. Yap işlet diye dağıtılıyordu vs. Her yıl vergilerle oluşturulan hazine birikimli depo enerjisi hala ihale adı altında, yeniden ve yeniden seçilmiş üstün kişilere dağıtılıyordu. Kısacası kolektif zenginlik dediğimiz depo enerjiler, türlü kurnazlık içinde; türlü hileci söylemler içinde sömürüye araç yapılacaktı. Bu tür kurgular üzerine olan sömürü, sömürüsünü; "kolektifi kişisi fedakârlıkların üzerine" yıkacaktı. Köleci sistem kolektif fedakarlığı, özelleştiren mülk sahipliği içinde kişisi fedakarlıklar, aile fedakarlıkları üzerine aktarmıştı. Özel mülkiyet toplum sal güvenceyi ortadan kaldırmıştı. Köleci adalet, kolektif güvenceyi kişi ve aileler üstüne yıkacaktı Analık kavramı, babalık kavramı kolektif sigortayı, kişiler üzerinde kişinin ailesine miras etmişti. İşte doğal düzlem dışında söylenen, belirtilen analık kavramı böyle bir tanımlamaydı. Kolektif sigortayı başının çaresine bakacak olan kişiler üzerine yıkmaktı. Ana, kolektif sigorta yokluğunda kolektif sigorta görevini üslendirilmekle ailesine güvence olması istenen anaydı. Ayakları altına cennet serilecek olan ana fedakârlığı da bu kapsamda söylenmişti. Siz köleci sistem içindeydiniz. Ve köleci sisteme göre düşünüp, köleci sisteme göre çare üretiyordunuz. Neyi düşünüp, neye çare üretiyordunuz? Kolektif sistemden çıkmakla kolektif koruyuculuktan, kolektif paydaşlı oluştan kopmuştunuz. Kopuşla birlikte kaybedilenleri, kopuşla birlikte bozulan değerleri düşünüp bunlara köleci anlayışla çözüm üretiyordunuz. Köleci paydaşlı algı yüzünden belki de çok iyi niyetle, analık kavramını söylüyordunuz. Ama bu söylem, Güneş’i balçıkla sıvamaydı. Yok olan kolektif güvence; yok olan kolektifi öğretili özveri, kişi fedakarlığı üzerine yıkılıyordu. Kolektif özveri köleci amaçlı kişisi özverinin ana oluş fedakârlığına dönüşmüştü. Köleci fiili pekişecek kanıksatmalara göre oluşan bir çıkarımdı. Deryada yaşayan balığın deryayı bilmemesi gibi kişiler yapı içindeki köleci düzeni görmüyordu. Olup biteni köleci düzene göre kanıksıyordu. Köleci sisteme göre bir ön yargı içindeydi. Kişiler bu tür kavram söylemlerle istemeden sömüren sistemin değirmenine su taşırlar. Bu tür öğretilerle kanıksama yapmanın içinde olan iyi niyetlere de biz; "cehenneme giden yol, iyi niyet taşlarıyla döşenir" diyorduk. Kolektif paydaşlı toplum tabanı içinde üretmek, nitelikli becerikli kolektif birim zamanlı, kolektif emektir. Yine, paylaşan sürece ve paydaşlı yaşantıyı oluşan çeşitlilikleri veren süre durum da nitelikli, becerikli emeklerdi. Bir alan içine doğal ve temel etki, her yöne doğru eşittir. Kolektif yapılar da bu etkiyi olabildiğince ve herkese göre dağıtmağa çalışmakla iyice eksen merkezine doğru aklaşır. Buna biz kolektif oluşun, kolektif etkisi diyoruz. O halde kolektif etki de denkçe eşittir. Kolektif etkinin eşitliği demek herkesin on elma yemesi üzerine olan etki, demek değildi. Herkesin tüketen ihtiyacına göre, herkesin harcadığı ya da harcayacağı kolektif enerjiyi yerine koymasına göre mutlaka elma yiyeceğini ön gören etkidir. Yani kolektif etki, kolektif düzenli olanağın depo enerjisiydi. Depo enerji bu nedenle mazeretli çalışamayana, güçsüze, sakata, çocuklara, eğitime beslenme ve karşılanma olan bir kullanımdı. Etki eşit tepkidir. Etki tepkiye tepki de yeni bir etkiye dönüşür. Yani zıtlıklar birbirine dönüşür. Yani zıtlıkların birbirine dönüşmesi zıtların birbirini çağıran geri beslenmeli tekrar kopyalarıydı. Temel referans içinde olan, kendisini kopyalayıp, tekrarlayan süreçlerin hayatı oluşma da çok uygundu. Kendisini kopyalayan kendisini tekrarlar olan sürecin başında, beslenme, savunma, cinsellik vs. geliyordu. 14 Beslenme açlıkla; savunma saldırmayla veya kaçınmayla, dolma boşalma süreçleriyle birbirini çağırıp birbirine dönüşüyordu. Birbirini tekrarlayan kopyalar oluyordular. Hayat çevrede av süreçleri içinde, avlanma süreçleri içinde, hastalıklar kazalar nedenle, sürekli ve ölümlü ve birbirini tekrarlayan bir mücadeleydi. Açık havanın kapalı havaya, kapalı havanın açık havaya dönüşen tekrarları ve kopyaları gibi tekrarlar içinde hep güçlüler değil kimi kes hasta ve sakatlar da hayatta kalabiliyordu. İşte bu nedenle kolektif gücü ve kolektif aktarımı sürdürme veya cinsellik üzerinde soyu kimin sürdüreceği gibi seçilimler bu tür acizlere rastlatılan bir seçilim de olabiliyordu. Kendisini tekrar eden süreçler nedenle hayat işi şansa bırakmıyor; her olanağın boşluklu tanecikli yapısı üzerinde kendisini tekrarlamayı garanti ediyordu. Bu nedenle kolektif depo enerjinin bu tür tekrar paylaşımla kullanımı çok önemliydi. Kolektif kullanımın sağlatması olan tekrar süreçler, kişisi ihtiyaca dönüşür. Kişisi üretime gücüne dönüşür. Kişisi beceri dönüşür. Kişisi emek gücüne dönüşür. Yani kolektif kapasite sağlatan kullanımla; tüketen, üreten, kişisi yetili kapasite ile tabana doğru sınırlıdır.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Bayram Kaya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |