Zamanı gelen bir düşüncenin gücüne hiçbir ordu karşı koyamaz. -Victor Hugo |
|
||||||||||
|
Türkiye’ de 1876 tarihinden beri ; Kânun- ı Esasiye ismi ile başlayıp, daha sonra, 1921’ de Teşkilât- ı Esâsiye Kanunu, Cumhuriyetin kuruluşu ile 24 Mayıs 1924’ te kabul edilen, daha sonra, 27 Mayıs 1961’ de, ondan sonra da 7 Kasım 1982’ de kabul edilen bütün Anayasalarımızın “MÜLKİYET HAKKI” üst başlıklı maddelerinde, mülkiyet hakkının “ kutsallığı ve dokunulmazlığı” na hassasiyetle vurgu yapıldığı görülecektir. Bu günlerde, Türkiye olarak, herhalde kamu oyunu meşgul eden en önemli gündem; “ Ayasofya Müze olarak mı kalsın; yoksa tekrar Camii olarak mı hizmet versin?” sorusunun cevabıdır. Konunun ; Bakanlar Kurulunun 1935’ de tek taraflı bir kararı ile müzeye çevrilen Ayasofya’ nın, o tarihte yürürlükte olan ve İsviçre Medeni Kanunu’ ndan adapte edilen, 4 Ekim 1926 tarih ve 743 sayılı Türk Medenî Kanunu’ nun “ Aynî Haklar” bölümündeki ve yine o tarihte yürürlükte olan, Tapu Sicil Nizamnamesi hükümleri ve Tapu Sicili konusunda, anlaşmazlığa düşen Medenî Hukuk Profesörlerinin dahi, görüşüne müracaat edip, onun verdiği “ mukteza” ları kabul ettikleri, rahmetli Hocam, Tapu Kadastro Genel Müdürü Galip Esmer Bey’ in, 1060 sayfalık dev eseri, “ MEVZUATIMIZDA GAYRİMENKUL HÜKÜMLERİ” isimli, 1960’ lı yıllarda yazılmış ama, hâlen bir başka eserle aşılamamış kitabındaki bilgiler çerçevesinde değerlendirilmesinin uygun olacağını düşünerek, bu konuyu inceleme cür’etine giriştim. Kadastral işlemleri yapılıp, Tapu kütükleri tanzim edilmiş bir beldede, gayrimenkul mülkiyetinin, ya da mülkiyetin gayri aynî hakların, rızâi ya da kazâi olarak el değiştirerek edinilmesinin, tartışmasız tek göstergesi “TAPU SENEDİ” dir. İster özel şahıs veya tüzel kişi, herhangi bir arazi, arsa, yada binaya ilişkin bir tapu senedine sahip ise, onun mülkiyet hakkı, ancak ve sadece bunun yine Tapu Sicil Müdürlüğü nezdinde, karşılıklı rızayı beyân eden bir temlik ile takrir sonrası “icap-kabul” ün, ” Resmî senet” e imza ve bunun “ Tapu Kütüğüne” tescil edilmesi ile, hukukî bir değer kazanır. Gayrimenkul mevzuatında, yukarıdaki rızaî işlemlerin dışında, herhangi bir karşılıklı akdi gerektirmeyecek, özellikle, kamu yararı söz konusu olduğunda , ilgili idarenin “ istimlâk” hükümleri çerçevesinde, tescilsiz ve tek taraflı iradesi ile edinebileceği , hususlar da sayılmıştır. Ancak bu işlemlerin dahi, kullanılabilir bir hak haline gelebilmesi için, o gayrimenkulle ilgili olarak, gerekli bedelin, mal sahibi adına, ilgili bankaya yatırılıp, vergi vb. diğer işlemlerin de yerine getirilip, önceki mülkiyet hakkı sahibinin de bunu kabulüne dair Tapu’ da yapılacak, bir yazılı sözleşme şartı vardır. Kaldı ki, tapu senedinde Ayasofya’ nın vasfı hâla AYASOFYA CAMİİ ŞERİFİ olarak kayıtlıdır. Her hangi bir sade vatandaş dahi, kendi adına tapuda “ mesken” olarak kayıtlı binasını “ işyeri “ olarak kullanamazken, Ayasofyanın müze olarak kullanılması da, affedilemeyecek, bir göz yumma, bir idare-i maslahatıdır. Ayasofya’ nın, “ müze “ yapılmasında böyle bir prosedür uygulanmış mı ? Göremiyoruz. Aksine, sanki ülkede bir Anayasa, Medenî Kanun, Tapu Sicil Mevzuatı vd. hukuki metinler ile diğer hukukî teminatlar yokmuş da, feodal bir yapı hüküm sürercesine, 1935 yılında Bakanlar Kurulu’ nun, birkaç cümlelik tezkeresi ve sonunda “böyle oluna “ buyurganlığı ile yaptığı tasarrufun, hiçbir hukukî dayanağının olmadığı, gün gibi ortadadır. Bu sebeple, Ayasofya’ da Devlet’ in, 85 senedir, Kültür Bakanlığı eliyle kullandığı intifa ve işletme hakkı, her türlü hukukî dayanaktan yoksun ve tamamen fuzulî işgal mahiyetindedir. Ayasofya’ nın Tapu maliki vakfın tüzel kişiliği, hâlen mevcut ve ayrıca Kapalıçarşı’ nın da maliki ve tasarruf sahibidir. Vakıf Mütevelli Heyeti’ nin hâlen bu durumu kabullenmesi de , görev ihmali addedilecek bir kayıtsızlıktır. Onların, bu gün 85 yıllık bu mülkiyet gaspına, onca yıllık işgalin, gecikme bedelleri ile , müzenin günlük giriş bedellerini baz alarak toplam ecrimisil bedelini taleb ederek , Kültür Bakanlığı aleyhine davâ açması mevcut kanunlarımızın öngördüğü en tabii haktır. Aslında bu işin çözüm yeri, bu günkü mer’ i kanunlara göre Danıştay vd. yargı kurumları değildir. Bu gün, şahsen benim, tapu ile sahip olduğum, Sultanahmet Meydanında 4 m2. lik bir büfemi, bir gün devlet bir kararname ile, benim değil rızamı almak, tebligat bile yapmadan ve hiçbir bedel ödemeden, meselâ onu “Turizm Danışma Bürosu” yaptığını ferman eylese idi, İstanbul Valiliği’ ne , bir dilekçe ile müracaat ederdim ve talebim şu olurdu : “ 4.12.1984 tarihli, 3091 sayılı, TAŞINMAZ MAL ZİLYEDLİĞİNE YAPILAN TECAVÜZLERİN ÖNLENMESİ HAKKINDA KANUN uyarınca, tapu senedi ile kayden maliki bulunduğum gayrimenkulümün üzerindeki fuz’ulî işgalin kaldırılıp, tekrar tasarrufuma iadesi hususunda gereğini arz ederim. Saygılarımla…" Salih Zeki Çavdaroğlu 11 Haziran 2020 https://ferahnak.wordpress.com/2020/06/11/ayasofya-nin-85-senedir-muze-olarak-kullanilmasi-acikca-mulkiyet-hakki-ihlalidir-yani-tapu-kaydi-nin-mulkiyet-sahibi-ve-vasfi-nin-devlet-tarafindan-bir-hak-gasbi-fiilen-degistirilme/
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Salih Zeki Çavdaroğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |