..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Ýnsan kendini bilmeli. Gerçeði keþfetmeye yaramasa da, yaþamayý öðretiyor. Ve bundan daha güzel birþey yok. -Pascal
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Ýnceleme > Dönemler > Salih Zeki Çavdaroðlu




25 Eylül 2021
Cumhuriyet' Ýn Radikal 'Ýnkilâplarý '' Sürecinde Tarihi Musikimiz de Payýný Almýþtý  
Salih Zeki Çavdaroðlu
Erken Cumhuriyet Döneminde Batýlýlaþma Adýna Öz Musikimize yapýlan müdahaleler...


:ADEH:
Cumhuriyet’ in yeni bir toplum inþa etmek için geliþtirdiði bir dizi “inkýlâp projesi” içinde hiçbir þekilde hedefine ulaþamamýþ, Mbaþarýsýz kalmýþ birkaç proje varsa bunlardan biri de müziktir. 1920’ li yýllarýn ortalarýndan 1950’li yýllarýn baþýna kadar olan radikal uygulamalar, baskýlar ve yasaklara raðmen Türk toplumu kendisine müzikte dayatýlan çok sesli müzik sistemine dayalý model olan “ulusal musýkî” yi hiçbir þekilde kabullenmeyecektir. Hatta resmî ideolojinin buyurgan isteklerine raðmen, kendi öz müziðini dejenere etme bahasýna da olsa boyun eðmeyecek ; dayatýlan çok sesli müzik o günden bu yana “ulus devlet elitleri” ne sadece zümresel prestij avuntusundan baþka bir þey vermeyecektir.
Ulus devlet kurulurken, Devlet’ in ekseninin de, seküler ve lâik dünya görüþünden yola çýkýlarak yapýlaþtýrýlmasýna karar verilmiþti. Böyle bir sistemin meydana getirilmesi için de, yerleþik deðerler ve kurumlarýn bir çoðundan vazgeçmek gerekecekti. Ancak, þu da bir gerçekti ki, ümmet temelli toplumu, ulus temelli bir topluma dönüþtürmek her halde pek kolay bir þey olmayacaktý.
“…Baþarýya ulaþabilmek için Osmanlý, hatta Ýslâm öncesi Türk ve Anadolu tarihleri ön plâna çýkarýldý. Osmanlýca büyük ölçüde tasfiye edilmeye çalýþýldý. Kemalizm, Türk insanýnýn kendilerini tanýmlayýþ biçimini deðiþtirmek amacýyla yeni bir alternatif kimlik sunmak istedi…” (1)
Deðerler A’ dan Z’ ye deðiþecek, kutsallar atýlacak; yerine yeni kutsallar konacaktý. Bunun için de özellikle din ve kültür ana eksen alýnarak, bu eksen etrafýnda þekillenmiþ ne kadar kurum ve kavram varsa hepsi, bir bir yürürlükten kaldýrýlacaktý. Yani;                               “…Osmanlý’ ya ait ne var, ne yoksa silip süpürmeye kararlý yeni yönetim, her halde bu konuda dünya üzerindeki en kararlý ve en telaþlý yönetimdi.Toplumu tepeden týrnaða deðiþtirmek için alfabesine, kýlýk kýyafetine, dinî müesseselerine, yüzyýllarýn birikimi olan temel deðerlerine müdahale ederek, bunlarý bir gecede deðiþtirmeye zorlayan yeni anlayýþ aslýnda Rusya’ da devrim yaparak, Çar ve ailesini öldüren Bolþevikler’ den daha radikaldi…” (2)
Osmanlý Alfabesi yerine Lâtin Alfabesi; Osmanlýca yerine “Arý Türkçe” yi tercih eden rejim, Osmanlý sanatýnýn en kadim ve popüler dalý olan mûsikîsine de elbette izin vermeyecekti. O zamana kadar bestelenmiþ 20.000’ den fazla esere sahip repertuarýyla, Osmanlý’ nýn adeta melodik tarih ve geleneði olan mûsikî de unutturulmalý ve tarihin karanlýklarýna gömülmeliydi.
“…Hititler’ in, Sümerler’ in sahneye çýkarýlýþý, sýrf Osmanlý’ yý unutturmak içindi…” (3)
Gerçi daha önceki yýllarda; hatta yüzyýllarda, aþaðý yukarý 18.yüzyýlýn baþýndan beri yani “Lâle Devri”, ”Tanzimat”, ”Meþrutiyet” gibi dönem isimleri veya “III. Selim”, ”II.Mahmud”gibi padiþah isimleri ile de tanýmlanan devirlerde de baþlatýlan “yenileþme”hareketlerinde de bir takým “kýyým”harekâtlarý olmuþsa da ;                                        “…Cumhuriyet,Tanzimat’ a kýyasla, radikal bir devrimciliði sergilemekte, Cumhuriyet,Tanzimat’ ýn ikircikli yapýsýna son vermeyi amaçlamýþ ve bunda da baþarýlý olmuþtur. Bu amaçla Cumhuriyet, geçmiþle ve gelenekle köprülerin atýlmasý anlamýna gelmektedir…” (4)
Bu zihniyetle yapýlan inkilâplar içinde hemen hemen çoðu istenilen amaca aþaðý yukarý yakýn bir þekilde ulaþmýþtýr. Ancak baþta “Türkçe Kur’an”,”Türkçe Ezan” ve “Türkçe ibadet”le birlikte “Polifonik müzik”projeleri Türk insanýnýn ezici çoðunluðunca kesin olarak reddedilmiþtir. Ülkenin yönetimi serbest iradesiyle seçtiði insanlarýn eline geçtiðinde, tek parti döneminde yapýlmýþ deðiþiklikler zaman geçirmeden, hemen aslî haline dönüþtürülmüþtür.
1950 senesinde, CHP’ nin demir yumruklu yönetiminin sona ermesiyle; takriben 15 senelik kesintisiz bir süreklilikte , Türkçe okunmasýna raðmen, ezan’ da ve ibadette herhangi bir geçiþ süreci yaþanmadan yeniden Arapça aslýna dönülmesinde herhangi bir zorluk yaþanmamýþtýr. Bu da zorlamalarla ve yapay bir þekilde oluþturulan inkýlâplarýn, aradan ne kadar zaman geçerse geçsin, baþarý þansý olmadýðýný, þartlarýn elverdiði takdirde hiç yaþanmamýþcasýna terk edileceðini ortaya çýkaracaktýr.
Özellikle Atatürk’ ün ölümünden sonra, Ýnönü’ nün “Millî Þef”lik döneminde Cumhuriyet’ in kuruluþu ile birlikte yapýlan doðru ve yanlýþlar bir bütün olarak “Kemalizm”adý altýnda tabulaþtýrýlacaktýr. O zamana kadar yapýlan bütün uygulamalar, tartýþmaya, hatta eleþtiriye kapalý tutularak Cumhuriyet’ in kutsallarý haline getirilecektir. Öyle ki; bu uygulamalardan dönülmesi Atatürk devrimlerine yapýlan ihanet olarak adlandýrýlacak, neredeyse cezâ kanununda yeri olmayan bir suç unsuru haline getirilecekti. Oysa, daha Atatürk saðlýðýnda, müzikte inkýlâp olamayacaðýný anladýðýný itiraf etmesine raðmen , Batýcý elitlerimizin hâlâ Türk milletinin geleneksel mûsýkisine dönme çabalarýný, Cumhuriyet devrimlerine ihanet olarak görmelerini anlamak mümkün deðildir.
Buna raðmen, özellikle 27 Mayýs 1960 darbesi ile baþlayan askerî müdahaleler ile, bu müdahalelelerin ara dönemlerinde Türkçe ibadet ve çok sesli müzik istekleri, tekrar tekrar servis edilecektedir. Ne gariptir ki; bu isteklerde bulunan kiþiler, Türkçe ibadet etmek istediklerinde veya çok sesli müzik dinleyecekleri zaman, hiç kimse onlara engel de olmamaktadýr. Bu durumda ortaya çýkan durum, toplumdan buna dair herhangi bir talep olmamasýna, hatta böyle düzenlemelere Türk toplumunun açýkça karþý çýkmasýna raðmen , bir takým çevrelerin, 1930’ larýn þablonlarýna göre gelenek ve maziden kopuk bir Türk toplumu özlemlerinin olanca þiddeti ile devam ettiðidir. Hatta bir takým akl-ý evveller, Geleneksel Mûsikî’ nin tek sesli olduðundan antidemokratik, çok sesli müziðin ise demokratik olmasýndan dem vuracak kadar saçmalamaya baþlayacaklardý. Bu söylemleri de, ne bireysel ve toplumsal psikolojiyi, ne müziði, ne de demokrasiyi tanýmadýklarýnýn bir ikrârý deðilmiydi?
Çok sesli müzik konusunda fikir ortaya koyan müzisyenler ve fikir adamlarý, hâlâ Cumhuriyet’ in bir müzik devrimini gerçekleþtirdiðinden , müzikte tekrar tek sesliliðe dönüþün olamayacaðýndan ciddî ciddî söz edecek idiler. Meselâ bir profesör :
“…Türk Müzik inkýlâbýyla müzik kültürümüzde eski bir çað kapandý,yeni bir çað açýldý…” (5)
Sözlerinin yaþadýðýmýz gerçeklerle uzaktan yakýndan bir ilgisi varmýdýr? Böyle bir inkýlâp düþünülmüþ ve uygulanmýþtýr. Bunlarý kimse inkâr edemez. Ancak gerçekleþtirildiðinden bahsederseniz size gülerler; veya size “Bunlarýn yaþandýðý ve bizim bilmediðimiz bir Türkiyemi var?” diye sorarlar.
Yine ayný yazarýn bununla da kalmadýðý , hiçbir þekilde hedefine ulaþmayan bir devrimi ;
“…bu güne kadar gerçekleþen aþamalarýyla Cumhuriyet döneminin en zor, fakat ayný zamanda en önemli ve baþarýlý inkýlâplarýndan biri olarak nitelendirilebilir… Dünya müzik tarihinin kaydettiði, ya da kaydetmekte olduðu en çok yönlü, en çok boyutlu, en geniþ kapsamlý ve en karmaþýk müzik inkýlâplarýnýn baþýnda gelmektedir…” (6) þeklinde mübalaðanýn da ötesinde ütopik bir dille anlatmasý gerçekleri deðiþtirmediði gibi, bu tasarýmýn ne kadar gerçekleþmesi imkânsýz bir hayal olduðunu da doðrular.
Yukarýdaki satýrlarýn yazarý kitabýnýn bir baþka yerinde ayaklarý yere basmakta, seksen küsur senedir harcanan çabanýn bir sonuca ulaþmadýðýný zýmnen ifade etmekteyse de, her þeye raðmen kendisi gibi düþünenlere þu züðürt tesellisini vermektedir :
“…inkýlâbýn tüm amaçlarýna ulaþmasý 2000’ li yýllarýn ilk yüzyýlýnda; yani 21. yüzyýlda gerçekleþecek gibi görünmektedir…” (7)
Bu cümle zaten çok sesli müziðin Türkiye’ deki durumunun ne kadar zor ve “ümitsiz vak’a” olduðunu da ortaya koymaktadýr. Her halde 2200’lü, 2300’lü vd. yüzyýllarda baþka Ali Uçan’ lar, ayný ütopyayý dile getirmeye peþ peþe devam edeceklerdir.
Ali Uçan, bu tezlerinde yalnýz deðildir. Batý müziði konusunda çok yararlý kitap ve ansiklopedilere imza atan Ahmet Say da bu konuda “habbeyi kubbe yapmakta”oldukça mübalaðalýdýr. Ýþte söyledikleri:
“…Türkiye’de çok sesli müzik, Atatürk’ün yukarýdaki görüþ ve ilkeleri doðrultusunda özgür düþünce temelindeki yaratýcýlýk ortamýna ilerlemiþtir. Buna ‘Türk Müzik Ýnkýlabý’denir. Müzik devrimi, müziðin kapsam, boyut, içerik, üslup, biçim, araç, yöntem ve teknikler bakýmýndan ‘eski durum’dan yeni durum’a köklü ve hýzlý bir dönüþüm olarak tanýmlanabilir…
…Osmanlý müziði,Türkiye Cumhuriyeti’ndeki büyük devrimleri anlatabilecek güçte deðildir…” (8)
Tezlerinde hiç de gerçekci deðildir. Ortada bir “inkýlâb”çabasýnýn olduðu doðrudur; Ancak bu ne özgür düþünce ortamýnda yapýlmýþ, ne de ülkede kabul gören müzik, yöntem ve teknik bakýmdan eski durumdan yeni duruma köklü ve hýzlý bir dönüþüm getirmiþtir. Ayrýca kendisi gerçekleþmeyen bir müzik devrimi, hangi “yapýtlarý”nda diðer büyük devrimleri anlatmýþtýr ? Anlattýysa, bunu kaç kiþi dinlemektedir? Bunlarýn somut verilerle açýklanmasý gerekir ki; adý geçenlerin böyle bir kaygýlarý yoktur. Bu belki þöyle doðru olabilir: Türkiye’nin müzik plâtformunu CSO’nun konser salonundan ibaret sayar, bunun dýþýndaki mahalleri yok sayarsanýz, dedikleriniz tamamiyle doðrudur ve size de kimse itiraz etmez.
Bu düþüncenin labirentine sýkýþýp kalmýþ olanlarýn , olmasýný düþündüðü þeyler gerçekleþmediðinde, yani “vuslatýn bir baþka bahara”kaldýðýný hayal edenlerin daldýklarý hayal aleminden çýkarýlýp, gerçeklerle yüzyüze gelmeleri için , söylenecek söz :
“…Popülist bir yöntemle ‘halkýn beðenileri’ni olumlu anlamda deðiþtirmesi amaçlanan ‘musiki inkýlâbý’ bir türlü gerçekleþememiþtir. Halk beðenisi, 50’li yýllardan itibaren, bir devlet kurumu olan TRT’ de bile belirleyici olmuþtur. Önlenmesi için soldan saðdan aydýnlarý bir araya getiren, TRT’nin ‘acýsýzýný’ bile denediði arabesk, 70’lerdeki ‘önlenemez yükseliþi’ile durumun vehametini göstermiþtir.Turgut Özal, bir baþbakan olarak, henüz 80’lerin baþýnda,’uzun yolda araba kullanýrken arabesk dinlemek iyi gidiyor’diyerek inkýlâbýn bittiðini tescil etmiþtir…” (9) olacaktý.
Cumhurbaþkanlýðý Senfoni Orkestrasý’ nýn eski Þeflerinden Gürer Aykal’ ýn iddialarý da bayaðý abartýlýdýr. Bakýnýz neler diyor Sayýn Aykal :
“…Çok sesli müziðimizi olanaklarý içerisinde hemen bütün dünyada icra ederek çaðdaþ sanatýmýzý çok kýsa bir zaman içerisinde ulusumuz adýna onur verici bir düzeye çýkartmýþtýr…
…Ulusal müziðimize evrensel boyutlar kazandýrdý .Bestecilik ekolümüzü getirdi. Uluslararasý düzeyde senfoni orkestralarýmýzý, yorumcularýmýzý yetiþtirdi. Onlarý evrensel sanatý, geniþ halk kilelerine götürmekle görevlendirdi…” (10)
Ayný Gürer Aykal, yukardaki yazýsýndan 13 yýl önce, yani 1985 senesinde Cumhuriyetle projelenen Klâsik Batý Mûsýkîsi ekseninde oluþturulacak olan “millî mûsikî” deðil de, günümüzde iyiden iyiye þirazesinden çýkan ve Türkiye’deki müzik kirliliðinin göstergesi olan “pop müzik” le teselli bulur ve demagojik çerçevede, bakýn neler söyler :
“…Çok sesli müzik birdenbire gelmez, bu bir emek iþidir, çalýþma iþidir. Bunu bir eðlence müziði olarak görmemek gerekir. Müzik eðlence deðildir; birikimle, katýlýmla elde edilen bir þeydir. Ayrýca çok sesli müzik Türkiye’de yaþanmaya baþlamýþtýr.Türkiye’de en çok dinlenen müzik, hafif müziktir. Ve hafif müzik bildiðiniz gibi çok sesli müziktir.Türkiye’de hafif müzik yapan pek çok grup vardýr ve bu çalýþmalarýn çok sesli müziðin gerektidiði sistem içinde yapmaktadýrlar. Bazýlarý da çok baþarýlý olmaktadýr…” (11)
Yani,teþbihte hata olmaz hesabý, fýkradaki tezgâhtarýn dediði gibi: ”Tuvalet kâðýdýmýz kalmadý, zýmpara kâðýdý verelim”zi
Aykal’ ýn yukarýdaki satýrlardaki ifadeleri, insaný hem acý acý güldürüyor, hem de düþündürüyor. Çünkü söyledikleri ile, yaþananlar birbiri ile hiç örtüþmüyor. Bunlar ülkeyi konser verdikleri salon içerisindeki kalabalýklardan ibaret görüyorlar ve dýþarýda yaþananlar, dinlenenler kendilerini pek de fazla ilgilendirmiyor diye düþünmemek elden gelmiyor.
Türkiye’ de batý yanlýsý müziðin radikal savunucularýndan Nevid Kodallý da, bu konuda oldukça saygýsýz ve bir sanat adamýna yakýþmayacak üslûpla,1988 Birinci Müzik Kongresinde sunduðu bildiride ve daha sonralarý ayný üslupla basýna verdiði röportajlarda, adeta kin ve nefret kusacaktadýr:
“…Atatürk’ ün ölümünden sonra O’ nun ilkelerine ve devrimlerine ilk ihanetler baþlamýþtýr ve günümüzde en þiddetli devresini yaþamaktadýr.
1940’ lý yýllarda devreye Devlet Radyosu girmiþ, sistemli bir þekilde alaturka dediðimiz ”meyhâne-gazino” türü müziði her gün biraz daha artan oranla halkýmýza aþýlamaða baþlamýþtýr. En gözde sanatçýlar, Ýstanbul’ un Kristal, Maksim vb. içkili gazinolarýn hanendeleri, sâzendeleri ve repertuvarlarý da oralarýn gereði meyhâne repertuvarýdýr. O günlerde ünlü halk ozanýmýz Âþýk Veysel tehlikeyi görerek:

Dizeleriyle gerçeði dile getirmiþ…60’ lý yýllarda transistörlü, pilli portatif radyolarýn yurda girmesiyle, köylüsüyle, kentlisiyle artýk, Türk halký TRT’ nin beyin yýkama alaný içindedir ve alaturka müziðe alýþtýrýlmaktadýr…
…Atatürk’ ün daha 1924’ den baþlattýðý müzik devrimine ihanet, daha önce de deðindiðimiz gibi, 1940’ lý yýllarda baþlamýþtýr. Önceleri saman altýndan sessiz sedâsýz yürütülen bu eylem,1960’ lý yýllarýn sonunda artýk su yüzüne çýkmýþtýr. Sinsice ve Makyavelist bir sistemle Atatürk’ ün söylev ve demeçleri kasten çarpýtýlarak müzik devrimini yok etme, belirli tutucu zihniyetteki kimseler tarafýndan programlý bir biçimde yürütülmeye baþlanmýþ ve halen de yürütülmektedir…(12)
Kodallý’ nýn bu bildirisi üzerine Cahit Atasoy kendisine, “Klâsik mûsikîmizi Bizans’a mal etmiþ olmakla Halk Müziðimizi de otomatikman Bizans’ a mal etmiþ olduðunu” , bu konuda H.Sadeddin Arel’ in “Türk Musýkîsi Kimindir?”isimli kitabýný okuyup okumadýðýný soruyor. Kodallý bu soruyu bir takým yuvarlak laflarla geçiþtiriyor. Akabinde Necdet Varol kendisinden millî kültürün taným ve tarifini istiyor. Kodallý bu soruya karþýlýk çaresizliðini : “Millet kültürü dediðimiz zaman ,o kültür yaþýyorsa, o kültür vardýr, millet kültürüdür ve ulusal kültürdür.”cümlesiyle itiraf ediyordu. Þimdi ortaya bir takým iddia ve tezlerle çýkacaksýnýz, ancak bunlarý açýklayamayacaksýnýz, isbat edemiyeceksiniz. Bu milletin altý asýrlýk hayatýnda kendisine mal ettiði mûsikî için hiç sýkýlmadan meyhane mûsikîsi yakýþtýrmasý yapacaksýnýz; öbür taraftan Batý’ dan hiçbir altyapýnýz olmadan , bir baþka toplumun müziðini ithal edip, ona “ulusal müzik”gömleði giydireceksiniz. Devletin en totaliter dönemlerindeki dayatmalarýna raðmen, milletin kabul etmediði müzik için , devrimlerden geriye dönüþü,Atatürk’ e ihanet þantajý yapacaksýnýz. Ondan sonra halka, bu müziði dinletemediniz diye TRT’ ye veryansýn edeceksiniz. O zaman adama derler ki: “Marifet iltifata tabiidir.Müþterisiz metâ zayîdir”
Bu iddialarda bulunanlara en güzel cevabý, yine o müziðin bu ülkedeki önemli isimlerinden biri olan Muammer Sun veriyor :
“…Okullarýmýzda bu güne kadar öðretmeðe çalýþtýðýmýz neydi? Batýlý uluslarýn okul þarkýlarý; Türk bestecilerinin batý dizilerinde ve ölçülerinde yaptýklarý, çoðu onlara benzer okul þarkýlarý ve kuram, kuram, kuram…Ülküyle beklediðimiz sonuç neydi? Her okullu, okul dýþýnda da SCHUBERT’ leri, CHOPÝN’leri, BEETHOVEN’leri sevecek, dinleyecek ve anlayacak.
Bu ekimin sonunda ne biçtik? Bol bol piyasa müziði, sevgilisi ile dans müziði özenticisi…Niçin Türkiye’ de batý müziðini yaymak? Sayalým ki yaydýk. Artýk herkes Batý uluslarýnýn okullarýnda söylenen þarkýlarý söylüyor, hatta bir çok kimse bunlarý çalýyor olsun! Ne olacaktý yani bununla? Batýlýlaþmýþ olacakmýydýk gerçekten?...” (13)
Derken, aslýnda kendi çok sesli özgün müziðimizi geliþtirememekten yakýnýyor ve bu güne kadar yapýlanlarýn sadece bir taklitten öteye gidemediðini söylüyordu. Çok sesli müziðin bu günkü durumunu da mizahî bir üslûpla þöyle anlatýyordu:
“…Bizim müzik öðretimimiz bana bir karikatürü anýmsatýyor. Karikatür þöyle:
Havaalaný yolunda reklâm tabelalarý var; AÝR FRANCE ile uçunuz; imza Fransýz Hava Yollarý , PAN AM ile uçunuz; imza Amerikan Hava Yollarý, LUFTHANSA ile uçunuz; imza Alman Hava Yollarý…Ve bunlar gibi birkaç tabela daha. Son tabela bizim: AÝR FRANCE ile,PAN AM ile,LUFTHANSA ile uçunuz;imza Türk Hava Yollarý…Tutumumuzu anlatýyormu?..” (14)
Bu çarpýcý ve ironik tabloya itiraz edebilmenin pek mümkün olabileceðini sanmýyorum. Olayýn rasyonel olarak analiz ve sentezini yapanlarýn her halde söyleyebilecekleri sözler:
“…Çok sesli müziðin Türkiye’deki geliþmesi coþkulu olmuþ, fakat yaygýnlaþmasý istenildiði gibi olmamýþtýr.Temel ve orta öðretimdeki müzik eðitimi de çok sesli Batý müziði usullerine dayandýrýlmýþtýr. Ancak mutlak bir sonuç alýnamamýþtýr.
Toplumlarýn müzik kullanýmý ve ihtiyacý, çok çeþitli müzik türlerinden oluþmaktadýr. Ýnsan hayatýnýn, günlük yaþamýnýn çok çeþitli anlarýnda deðiþik türlerde müzik ‘tüketimi’ yapýlýr….Yani özellikle alt ve orta kültür tabakalarýnýn ve hatta üst kültür gruplarýnýn günlük yaþamýnda da yer tutan müzikler, genellikle hafif müzik türleridir…” (15) in benzeri ifadelerden baþka bir þey olmayacaktýr.
2007 yýlýndan baktýðýmýzda, kültürümüze asýrlar öncesinde baþlayan yapay ve despotik müdahaleler, yöneticilerin istediði sonucu vermediði gibi, bütün geleneksel deðerlerin erozyona uðramasýndan baþka bir iþe de yaramamýþtýr. Musýkînin de bu durumdan etkilenmemesi mümkün deðildi. 1930’ lardan bu yana “Türk Sanat Mûsikîsi” adý altýnda üretilen eserlerde, istisnalar dýþýnda, genellikle büyük bir kalite kaybý görünüyor. Hatta Amerikan aksanýyla hafif müzik söyleyen pop þarkýcýlarýnýn, klâsik besteleri komediye çevirdiklerine de sýk sýk þahit oluyoruz.
Ancak yaþanan bunca olumsuzluklara raðmen bugün klâsik, neo-klâsik, romantik ve Cumhuriyet sonrasýnýn geleneksel tarzdaki eserleri, TRT ve birkaç özel radyoda sabah-akþam çalýnmaktadýr. Kaliteli müzik firmalarý, geçmiþteki kayýtlarý temizleyerek, dinleyicilerine sunuyorlar. Türkiye genelinde ve Ýstanbul özelinde Belediyelerimiz sýkça ve düzenli olarak Türk musýkisi konserleri düzenliyorlar. 1950’ den bu yana, siyasete yapýlan bir çok müdahaleye raðmen, Türkiye’de demokratikleþme çabalarý, þartlarýn elverdiði ölçülerde devam ediyor. Bunu bütün çabalarýyla önlemek isteyenler, çabalarýnýn günden güne bunu deðiþtirmeye yetmeyeceðini anlamakta ve hýrçýnlýklarý gitgide artmaktadýr.
Türk insaný bünyesine uymayan müziðe hiçbir zaman, zorla da olsa, evet demeyeceðini açýk bir þekilde ifade etmiþtir. Halâ ve ýsrarla, müzik kültürümüzü 1930 ve 40’lý yýllara döndürme çabalarý “havanda su dövmek” ve “abesle iþtigâl”olarak nitelendirilebilir.
Uzun senelerin ve belirsiz ortamlarýn yeþertip geliþtirdiði arabesk, pop-arabesk türler bugün için her ne kadar baþat müzik görüntüsü veriyorsa da, yeni nesiller geçmiþlerinin müziðini tanýdýkça ve meyilleri öz musýkilerine döndükçe, bu yoz müzikler tamamen geldikleri yere döneceklerini umud ediyoruz. Çünkü bir yaradýlýþ kuralýdýr ki; yapay temeller üzerine inþa edilen hiçbir þey kalýcý olamaz. Toplum müziðin eðlencelik yaný dýþýnda, duygu ve düþünce iþlevini tanýdýkça,müzikteki bu deformasyon da onarýlmaya baþlayacaktýr.
Sözün özü :
“….Türkiye toplumu, Batýlýlaþma sürecinin yarattýðý, aslýnda doðal sayýlmasý gereken bir olgu olan ikiliðin 1920’lerde resmî ideolojinin elinde keskinleþtirilmesiyle kurgulanan ‘alaturka-alafranga’soyutlamasýný yýkmýþ, aþmýþtýr.Yanlýþ bir biçimde ortaya sürülmüþ bir sorun üzerinde kopan bu tartýþma günümüzde artýk anlamýný büsbütün yitirrmiþ; mûsikî sanatý yönünden de, halk katýnda da geçersizleþtirmiþtir. Eski kutuplaþmayý hortlatmak isteyenler çýksa bile, bu tavýr itibar görmüyor. Mûsîkîsever yeni Türk dinleyicisi Batý sanat mûsîkîsini dans müziðinden, hafif müzikten ayýrt edebildiði gibi, beþyüz yýllýk bir geleneði olan Osmanlý okumuþ çevre mûsikisini de bu mûsikînin son dönemde piyasaya düçmüþ haliyle tanýmlamýyor. Biliyor ki, Batý sanat mûsikîsi de, Klâsik Osmanlý musýkisi de belirli bir musýkî bilgisi ve birikimi olmadan zevkine varýlamayack,’zor’ sanatlardýr.
Cumhuriyet tarihinin geride býraktýðýmýz yetmiþ beþ yýlýnýn en dikkate deðer olgusu mûsikîde merkezin parçalanmasý,yerini hem çoðul, hem de karmaþýk bir yapýya býrakmasýdýr…” (16)

(1) Levent KÖKER,”Modernleþme, Kemalizm ve Demokrasi”, Ýletiþim Yayýnlarý, Ýstanbul 1990, s.81
(2) Levent ELPEN,”Kaybettiðimiz Medeniyet”,Tarih ve Düþünce Dergisi, Nisan-Mayýs 2001, s.42
(3) Cemil MERÝÇ,”Maðaradakiler”, Ötüken Neþriyat, Ýstanbul, 1978, s.24
(4) Kadir CANATAN, ”20.Yüzyýl Türkiye’sinde Tarih ve Gelenek Sorunu” Bilgi ve Düþünce Dergisi, Ekim 2002, s.55
(5) Ali UÇAN,”Geçmiþten Günümüze,Günümüzden Geleceðe”Türk Müzik Kültürü, Müzik Ansiklopedisi Yayýnlarý, Ankara, 2000, s.63
(6) Ali UÇAN, ”a.g.e”, s.64
(7) Ali UÇAN, ”a.g.e”, s.65
(8) Ahmet SAY,”Türkiye’nin Müzik Atlasý”, Borusan Kültür Yayýnlarý, Ýstanbul,1998, s.33
(9) Orhan TEKELÝOÐLU, ”Terk Edemediðimiz Halka Güzellik Taþýma Sendromu”, Radikal Gazetesi-Cumartesi eki, 25 Ocak 2007
(10) Gürer AYKAL, ”Cumhuriyet ve Müzik”, Yeni Türkiye, Cumhuriyet Özel sayýsý IV, Eylül-Aralýk,1998, s.2983
(11) Bülent AKSOY, ”Cumhuriyet Dönemi Musýkisinde Farklýlaþma Olgusu”, Cumhuriyet’in Sesleri, Tarih Vakfý Yayýnlarý, Ýstanbul,1999, s.32
(12) “ BÝRÝNCÝ MÜZÝK KONGRESÝ”, Ankara,14-18 Haziran 1988, Kültür-Turizm Bakanlýðý Güzel Sanatlar Gn.Md.Yayýnlarý, Ankara, 1988, s.109-111
(13) Muammer SUN, ”Türkiye’ nin Kültür, Müzik ve Tiyatro Sorunlarý”, Ajans Türk Yayýnlarý, 1969, s.1
(14)      Muammer SUN,”a.g.e”, s.2
(15)      Sina AKÞÝN,”Yakýnçað Türkiye Tarihi” (1908-1980), Milliyet Yayýnlarý, Ýstanbul, C.1, s.505
(16)      Bülent AKSOY, ”Cumhuriyet Dönemi Musýkisinde Farklýlaþma Olgusu”, Cumhuriyet’in Sesleri, Tarih Vakfý Yayýnlarý, Ýstanbul, 1999, s.35

Salih Zeki Çavdaroðlu
28 Haziran 2009

https://ferahnak.wordpress.com/2021/09/25/cumhuriyet-in-radikal-inkilaplari-surecinde-tarihi-musikimiz-de-payini-almisti/



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn dönemler kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Türkiye' Nin Üç Asýrlýk Asrîleþme Ya da Batýlýlaþma ve Çaðdaþlaþma Patinajlarý
Demokrat Parti Ýktidarý ve Onu Bitiren 27 Mayýs Darbesi" Nde Müzikte Yaþananlar

Yazarýn Ýnceleme ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Mukaddes Kitabýmýz’daki Âyetler ile Tarihî Veriler Iþýðýnda: Türkiye’de Yahudicilik Hareketleri
Necip Fâzýl" da "Peygamber" Aþký….
2. Adam Ýsmet Ýnönü' Nün Müzik ile Ýliþkisi
Endülüs Ýslam Devleti Medeniyeti Ýçinde Elbette Musýki de Vardý
Bir ‘uç Beyi’ : Münir Nureddin Bey
Osmanlý Düþmanlýðý Cumhuriyet Hükümetine Osmanlý Arþiv Belgelerini Dahi Hurda Kaðýt Deðerinden Sattýrmýþtý
Yazýlýþýnýn 600. Yýlýnda Süleyman Çelebi" Nin "" Mevlîd" Ý
1930’ Lu Yýllarda Musýkimize Yönelik Tasfiye ve Ayar Sonrasý Aralanan Kapý Ýle Tanýþýp Dost Olduðumuz Arap Musýkisi ve Arap Filmleri Maceramýz
Ezan Bundan Tam 70 Sene Önce Tekrar ‘rab’ Ça Okunmaya Baþlanmýþtý.
‘ 2. Adam ‘ Ýsmet Ýnönü’ Nün Cumhurbaþkanlýðý Döneminde Kültür, Sanat ve Musýki

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Vefatýnýn 67. Yýlýnda Ziya Osman Saba’ Yý Rahmetle Anýyoruz... [Þiir]
Ýki Bedene Tek Ruh [Þiir]
Adý Konulmamýþ Duygular [Þiir]
Aþk Bir Terennüm Ýse [Þiir]
Hayal Bazan Gerçeði Aþar [Þiir]
Sensizlik Beyitleri [Þiir]
Yaðmuru Beklerken [Þiir]
Her Þey Geçmiþte Kaldý [Þiir]
Vesvese [Þiir]
"" Mâzi Kalbimde Yaradýr "" [Þiir]


Salih Zeki Çavdaroðlu kimdir?

Otuz yýldan fazla bir süredir Geleneksel Türk Musýkisi eðitimi aldým. Üsküdar Musýki Cemiyeti' nde 20 yýl korist - solist olarak görev yaptým. Bu güz Türk Musýkisi üzerine makaleler yazýyorum. (bkz. www. musikidergisi. com)

Etkilendiði Yazarlar:
N.Fazýl , C.Meriç, B.Ayvazoðlu,


yazardan son gelenler

yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Salih Zeki Çavdaroðlu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.