Mermere sýkýþmýþ bir melek gördüm ve onu özgürlüðüne kavuþtuncaya dek mermeri oydum -Mikelanjelo |
![]() |
|
||||||||||
|
![]() Son günlerde Türkiye’de ve dünyada yaþanan Ýslam ya da Müslüman kisvesindeki kiþilerin yaþadýklarý ahlak sorunu, din faktörünün yeni baþtan deðerlendirilmesini gündeme getirmiþtir. Marks’ýn orta çað Hristiyanlýðý için söylediði “Din bir afyondur” cümlesi bugünkü Müslümanlarýn sergilediði dinin tam da bu cümleyle örtüþüyor olduðunu söylemek sanýrým yanlýþ olmaz. “Görünen köy kýlavuz istemez” sözü belki bugünün Müslümanlarýnýn dini temsilleri için söylenmiþ bir söz deðil, ama bugünü çok da güzel ifade etmekte. Þimdi ben bir Ýslam Misyoneri olarak insanlara bu dinin yüksek ve ilahi deðerlerini anlatmaya çalýþsam, insanlara demen gereken “Selam” kelimesinden Ýslam kelimesinin türediði ve bu kelimenin de sevgi, hoþgörü ve barýþ anlamlarýna geldiðini doðal olarak söylemem gerekir. Eminim karþýmdaki insanlar da bana, Müslümanlarýn hýrsýz, sahtekâr, dolandýrýcý, adam kayýran, hak hukuk gözetmeyen, insanlarý fýrkalara ayýrmakta bir mahsur görmeyen, kendileri için helal olan her þeyin baþkalarý için haram olduðunu iddia eden kimseler olduklarýný söyleyip, benim anlattýðým dinin Müslümanlýk olmadýðýný, baþka bir þeyden bahsettiðimi söyleyeceklerdir. Böyle söylemezlerse eðer, benim bir yalancý olduðumu düþünüp, söylemezler mi? Ýþte mistik kültür veya din mefhumuna saldýrýnýn kaynaðý da bu sosyal gerçeklik deðil mi? Ben bile neredeyse dine saldýrabilecek duruma gelmiþsem, diðerlerinin bunu yapmasý bana göre gayet normal. Yazýnýn baþýnda altýn ve pislik benzetmesine yer vermiþtim, þimdi o benzetmeye yeniden dönelim. Altýn Allah’ýn dini, pislik bugünkü Müslümanlarýn gösterdikleri davranýþlar… Müslümanlar Allah’ýn dinine bulaþmakla onu deðersizleþtirebilirler mi ya da Müslümanlar Allah’ýn dinine tabi olduklarýný söylemekle deðer kazanabilirler mi? Ben her insanýn doðuþtan Tanrý inancýný taþýdýðýný düþünüyorum. Ateist dediðimiz kesim de kozmos denilen maddeyi ezeli ve ebedi varlýk olarak kabul edip Tanrýlaþtýrmakta. Yani tarih boyunca din ve Tanrý inancý olmayan bir varlýk bana göre yoktur. Kimi göksel birtakým varlýklara, kimi yerde gördüklerine, kimi muhayyilesinde oluþturduklarýna, kimi korkusunun, kimi sevgisin var ettiði varlýklara iman etmeyi sürdürmekte. Bütün insanlar kendi iman ettiklerinin dýþýndakileri batýl kabul etmekteler. Kiminin Tanrý’sý batýn, kiminin Tanrý’sý Zahir’dir. *** Nazým Hikmet… Nazým bir zaman sözde Ýslamcý ya da muhafazakâr denilen kesimlerce vatan hani, þiir hýrsýzý, ahlaksýz, Stalin’i peygamber gibi gören, Türkiye’yi deðil, SSCB’yi anayurt kabul eden bir hain ve bir devlet düþmaný olarak tanýndý / tanýtýldý. Bakýn vatan hainliðini kendisi nasýl anlatýyor “Vatan Haini” adlý þiirinde. “… Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz, ben yurt hainiyim, ben vatan hainiyim. Vatan çiftliklerinizse, kasalarýnýzýn ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan, vatan, þose boylarýnda gebermekse açlýktan, vatan, soðukta it gibi titremek ve sýtmadan kývranmaksa yazýn, fabrikalarýnýzda al kanýmýzý içmekse vatan, vatan týrnaklarýysa aðalarýnýzýn, vatan, mýzraklý ilmühalse, vatan, polis copuysa, ödeneklerinizse, maaþlarýnýzsa vatan, vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombasý, Amerikan donanmasý, topuysa, vatan, kurtulmamaksa kokmuþ karanlýðýmýzdan, ben vatan hainiyim. Yazýn üç sütun üstüne kapkara haykýran puntolarla: Nâzým Hikmet vatan hainliðine devam ediyor hâlâ.” Nazým Hikmet… Sosyalist çevrelerce kabul edilen evrensel düzeyde bir þair… “Tam Baðýmsýz Türkiye” sloganýyla yola çýkan ve kelle koltukta yürüyen, Türkiye’de olduðu sürece ömrünün önemli bir kýsmýný hapislerde geçiren bir vatansever. Evrensel þair kabul edilmesinin nedenlerinden biri, evrensel bir þair olan Neruda’nýn Nazým’ýn ölümü üzerine duygularýný ifade ettiði þiiri... “Bir Güz Çelengi … Sana Þili'nin kýþ krizantemlerinden bir demet sunuyorum Ve soðuk ay ýþýðýný güney denizleri üzerinde parýldayan Halklarýn kavgasýný ve kavgamý benim Ve boðuk uðultusunu acýlý davullarýn, kendi yurdundan... Kardeþim benim, adanmýþ asker, dünyada nasýl da yalnýzým sensiz. Senin çiçek açmýþ bir kiraz aðacýna benzeyen yüzünden yoksun dostluðumuzdan, bana ekmek olan, rahmet gibi susuzluðumu gideren ve kanýma güç katan Zindanlardan kopup geldiðinde karþýlaþmýþtýk seninle Kuyu gibi kapkara zindanlardan Canavarlýklarýn, zorbalýklarýn, acýlarýn kuyularý Ellerinde izi vardý eziyetlerin Hýnç oklarýný aradým gözlerinde Oysa sen parýldayan bir yürekle geldin Yaralar ve ýþýklar içinde. …” Ýþte Nazým’ýn Evrenselliði. Ve bu evrensel vatan haini, bir zorbalýða baþkaldýran bir din adamýný destanlaþtýrýyor. Bu destan kahramaný Þeyh Bedreddin. Þeyh Bedreddin Destaný’nda Nazým’ýn din görüþünü, ateizmle iliþkisini ve mistik düþüncelerin toplumsal geliþmelerdeki katkýsýný nasýl dile getirdiðini birlikte görelim. *** Þeyh Bedreddin Destaný 14 bölümden oluþmakta. Destaný bir bütün olarak ele alýp, kültürel ve beþerî yönü ile Kur’an-ý Kerim ayetleri doðrultusunda ilahi yönüyle deðerlendirmek… Osmanlý arþiv bilgilerinde Bedreddin’in Ýslam karþýtý düþünceler yaydýðý ve peygamberlik iddiasýnda bulunduðu, asýl Ýsyan nedeninin ise Bedreddin’in kazaskerlikten alýnmasý olarak gösteriliyor ve idamý da meþru bir zemine oturtulmuþ oluyor. Türkler Müslüman olduktan sonra din adamlarýna çok önem vermiþler, eski oba beylerinin yerini þeyhler ve mürþitler almýþtýr. Bu din adamlarýna önemli ölçüde arazi verilmiþ, bir tür týmar beyi gibi iþlevlerini yürütmüþler, savaþ zamanlarýnda ise gönüllüler hariç bu tarikatlarýn üyelerini askerlik ve vergiden muaf tutmuþlardýr. Daha sonraki yýllarda devlet kendince, dirlik ve düzeni saðlamak için bu tür yapýlaþmalarýn güçlenmesine meydan vermediði gibi, kendi yandaþlarýný bu kuruluþlarýn baþýna geçirmek için uðraþ vermiþ, baþaramadýðý zaman da onlarý yok etme yolunu seçmiþtir. Bedreddin, Mehmet Çelebi döneminde yaþayan ve isyan eden bir tarikat þeyhidir. Nazým Çelebi Mehmet’i ve tahta çýkýþýný bakýn nasýl anlatýyor? “Sedirde al yeþil, dal dal Bursa ipeklisi, duvarda mavi bir bahçe gibi Kütahyalý çiniler, gümüþ ibriklerde þarap, bakýr lengerlerde kýzarmýþ kuzular nar idi. Öz kardeþi Musa’yý ok kiriþiyle boðup yani bir altýn leðende kardeþ kanýyla abdest alarak Çelebi Sultan Memet tahta çýkmýþ hünkâr idi.” Derler ki, Fetret devrinden çýkan Osmanlý gerek mali gerek askeri ve gerekse siyasi yapýlaþmada hayli zayýf düþmüþtür. Bu nedenle sivil kuruluþlarýn birçoðu bugünkü anlamda kamulaþtýrýlmýþ, vergileri artýrmýþ, tekke ve tarikatlardan da devlete bir miktar yardým yapýlmasýný zorunlu kýlmýþtýr. Ýþte bu zorunlu yardýma maruz kalan tarikatlardan biri de Þeyh Bedreddin tarikatýdýr. Nazým Ýznik halkýnýn o günkü durumunu þu dizelerle anlatýyor. “Bu göl Ýznik gölüdür. Yanýnda Ýznik kasabasý. Ýznik kasabasýnda kýrýk bir yürek gibidir demircilerin örsü. Çocuklar açtýr. Kurutulmuþ balýða benzer kadýnlarýn memesi. Ve delikanlýlar türkü söylemez.” Toplanan gelirin önemli bir kýsmý devlet tarafýndan alýnýnca, kalan bütçe tekkenin masraflarýný karþýlamaya yetmemeye baþlamýþ ve zamanla homurtular da isyana dönüþmüþtür. Devlet alacaklarýndan vazgeçmek yerine bu kuruluþu yok etme yoluna gitmiþtir. Devlet kendi itibarýný halkýn rahatýndan daha çok öncelediðini göstermiþtir. Bunu Nazým’ýn destanýna aldýðý Kaygusuz Abdal deyiþinde de görüyoruz. “Baba Musa’mýzdan almýþ cehdini Gördün mü Kaygusuz zulmün vaktini Padiþahlar tacý ile tahtýný Yoklar gider bizim Dede Sultan’a” Osmanlýyý kurduran ve devletleþtiren bir tarikatken, Osmanlý birdenbire tarikat karþýtý durumuna geliyor. Ýnsan cevapsýz bir soru da olsa ya da tatminkâr cevabý olmayan bir soru da olsa “Neden” sorusunu sormadan yapamýyor. “Bedreddin yiðitleri ufka baktýlar. Gitgide yaklaþýyordu bu topraðýn sonu fermanlý bir ölüm kuþunun kanatlarýyla. Oysaki onlar bu topraðý, bu kayalardan bakanlar, onu, üzümü, inciri, narý tüyleri baldan sarý, sütleri baldan koyu davarlarý, ince belli, aslan yeleli atlarýyla, duvarsýz ve sýnýrsýz, bir kardeþ sofrasý gibi açmýþtýlar.” Tarikat ve tekkeler var olaný paylaþmak amacý doðrultusunda kurulan mekanlardý. “Yârin yanaðýndan gayri” her þeyin paylaþýldýðý mekânlar…. Her þeyin paylaþýldýðý yerlere de destek veren elbette olacaktýr. Allah Kur’an-ý Kerim’de malýnýzýn kýrkta birini yoksullara verin demiyor. Ben böyle bir ayet görmedim, duymadým da. Allah her türlü koþulda verebilecekleri ne kadar çok olursa o kadar iyi olurdan oldukça çok ayette bahsediyor. Al-i Ýmran suresi 92. Ayette bunlardan biri, “Sevdiðiniz þeylerden baðýþta bulunmadýkça hayra ermiþ olmazsýnýz. Sizin hayýr için harcadýðýnýz her þeyi ise Allah bilir” diyor. Bedreddin’in kendi kendine verdiði söz nazýmýn dizelerinde ölümsüzleþiyor. “Ben gayrý zuhur ve huruç edeceðim! Toprak adamlarý topraðý fethe gideceðiz. Ve kuvveti ilmi, sýrrý tevhidi gerçeklendirip biz milletlerin ve mezheplerin kanunlarýný iptâl edeceðiz…» Bilindiði üzere mezheplerin tamamý toplumlarý gerek yaþantý, gerek dini düþünce ve gerekse siyasal anlayýþ olarak parçalara ayýrmaktan ibaret. Nazým, bir noktada kendi dine bakýþ açýsýný bu dizelerde Bedreddin’e söyletiyor. Savaþ öncesi bir manzara… Okuyanýn tüylerini ürperten bir manzara… sular yanmadý, sular kana boyandý, boyanacak. “Sýcaktý. Sýcak. Sapý kanlý, demiri kör bir býçaktý sýcak. … Bu gelen Þehzade Murattý. … Sýcaktý. Bedreddin halifesi mülhid Mustafa baktý, baktý köylü Mustafa. Baktý korkmadan kýzmadan gülmeden. Baktý dimdik dosdoðru. Baktý O. En yumuþak, en sert en tutumlu, en cömert, en seven, en büyük, en güzel kadýn: TOPRAK nerdeyse doðuracak doðuracaktý.” Ve karþýlýklý kýran kýrana bir savaþ… Her savaþ elbette toplu cinayettir. Ve her savaþýn kaynaðý da dindir. Ýnananlar ve inanmayanlar arsýnda geçmekte bu savaþlar. Yukarýda da bahsettiðimiz gibi Bedreddin sahte peygamberlikle suçlanmýþ ve bu yüzden yok edilmiþ olduðu söylenmekte. Taht kavgalarýnda kundaktaki bebeði bile öldürmekten imtina etmeyen birinin hangi mantýkla dini deðerleri koruduðunu anlamak da göre mümkün deðil. Ayný dine inanan kiþilerin arasýnda ihtilafa bakýldýðýnda da bu bozgunculuk apaçýk ortaya çýkmakta. “Bedreddin yiðitleri þehzade ordusunun karþýsýna çýktýlar. Dikiþsiz ak libaslý baþ açýk yalýnayak ve yalýn kýlýçtýlar. Mübalaða cenk olundu. Aydýnýn Türk köylüleri, Sakýzlý Rum gemiciler, Yahudi esnaflarý, On bin mülhid yoldaþý Börklüce Mustafa’nýn düþman ormanýna on bin balta gibi daldý.” Birbirini öldüren ve birbirini dinsizlikle suçlayan iki topluluk… Her dönemde bunu görmek mümkün. Sýffin savaþý Müslüman olduklarýný iddia eden kimselerin birbirlerini öldürme meþruiyetinin baþlangýcý. O gün bugün birbirlerini türlü bahane ve sebepler yaratarak ve birbirlerini dinsizlikle suçlayarak öldürmekteler. Herksin masum, herkesin suçlu olduðu bir dünyada yaþýyoruz. “Bana destek vermiyorsan kafirsin” mantýðýnýn hüküm sürdüðü bir dünya… Ýnsanlar hak bildikleri yolda yürüyorlarsa ölüm onlar için toya gitmek gibidir. Bedreddin de Hak bildiði yolda yürüyenlerdendi. Nazým da böyle gördü ve destanlaþtýrdý. “Bedreddin gülümsedi. Aydýnlandý içi gözlerinin, dedi: – Mademki bu kerre maðlubuz netsek, neylesek zaid. Gayrý uzatman sözü. Mademki fetva bize aid verin ki basak baðrýna mührümüzü.” Bedreddin ne ilkti, ne de son. Dünya denen yerde peygamberler, peygamber soyundan gelenler, ariler, alimler, müderrisler öldürülüyorsa sorgulanacak çok þey var demektir. Bedreddinler ve Pir Sultanlar elbette ölecek. Hak ölenin deðil, hak yaþayanýn. Ölenin hakký mahþere… Yaðmur çiseliyor. Gecenin geç ve yýldýzsýz bir saatidir. Ve yaðmurda ýslanan yapraksýz bir dalda sallanan þeyhimin çýrýlçýplak etidir. Yaðmur çiseliyor. Serez çarþýsý dilsiz, Serez çarþýsý kör. Havada konuþmamanýn, görmemenin kahrolasý hüznü Ve Serez çarþýsý kapatmýþ elleriyle yüzünü. Yaðmur çiseliyor. 1400 yýl süregelen bu zihniyet, uzay çaðýnda dünyayý mahvedip yaþanmaz hale getirip, uzayýn neresinde yaþanabilir, çalýþmalarý yapýlýrken bizim uðraþtýðýmýz þeylere bir bakar mýsýnýz? Din adýna insaný sömüren mi ararsýn, devleti kutsallaþtýrýp insaný hiç sayanlar mý ararsýn, Atatürk’ü tabulaþtýrýp onun arkasýna sýðýnarak kendi sömürü düzenine yön verenler mi ararsýn, “Peygamber hata yaptý biz hata yapmayýz” diyen küstahlar mý ararsýn, bir insana dokunmanýn Allaha ibadetten öncelikli olduðunu iddia edenler mi arasýn, Sevr maðarasý olayýný günümüze taþýyýp kendisine mal edenleri mi ararsýn, çirkeflikle ilgili ne ararsan var derde devadan gayri. Korkunç bir manzarayý süslü göstermenin en kolay yolu belki de din. “Düþünerek ve aklederek iman edin” diyen bir Allah’ýn bile buyruðunu hiçe sayýp, her þeyi din adýna meþru görmektir Müslümanýn görevi bu zihniyete göre. Aksi ise þirk, münafýklýk, kâfirlik, teröristlik, bozgunculuktur Bedreddin’e de, Nazým’a da Allah’tan rahmet diliyorum. 23 Haziran 22 Gölcük
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
![]() | Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2023 | © Osman AKTAÞ, 2023
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |