Yaşamak ne güzel şey be kardeşim. -Nâzım Hikmet |
|
||||||||||
|
Bir yazı okudum bugün; Saliha Malhun'a ait. Yazı sahibinin ne anlatmak istediğinden ziyade, benim ne anladığıma dair birkaç şey söylemek istiyorum. Yazı, toplumsal yanlışlar, deforme olmuş duygular, kırılganlıklar ve vazgeçmelerden oluşuyor. En çok da sevginin yamalı bir giysiye dönüşmesinden... Yazıda beni en çok etkileyen ve bir şeyler söylemeye zorlayan kısmı aynen aktarıyorum. "Gerçekten sevebiliyor mu insanlar birbirini? Aşktan söz etmiyorum. Çünkü aşkın inanca, ilişkiye, söze, saza ihtiyacı yok. Aşk çılgınların ve delilerin meşrebi. Bize göre değil aşk, bizi çoktan terk etti." Derler ki, doğada kumru ile kurt tek eşlidir. Kurt eşi ölünce kendine bir eş edinir. Kumru ise eşi ölse bile eş edinmez ve ölünceye kadar yalnız yaşar. Diğer canlılarda bu özellik yoktur. İnsan tuhaf bir yaratık. Bununla ilgili Orta Anadolu'da söylenen bir türkü var, "İnsan kısım kısım yer damar damar" diye başlıyor. Bu türkü bütün insanlığın bir özeti bana göre. Hainlikle sadakat arasında varlık gösteren gökkuşağı gibi insan. Ne ararsan var. Bu renklerin tonu ve genişliği zaman zaman değişebiliyor; ya sadakatle doğru trent yükseliyor, ya hainliği doğru. Bizler de trent yükselişi aşamasına göre değerlendirmeler yapıyoruz. Sevmenin sınırı yok. Bir haber yazısında okumuştum. Annesi ölen yeni doğmuş bir bebeği anne kokusunu alsın diye annesinin göğsüne yatırıp, memesini veriyorlar. Bebek büyük bir sevgi ve iştahla memeye sarılıyor. O anda annenin yüzüne garip bir gülümseme ve gözlerinden de yaş geliyor. Bu görüntünün resmini de yayınlamışlardı. Ben bu bilgi üzerine, diğer canlıları bilmiyorum, ama insanın öldükten sonra da sevmeye devam ettiği kanaatindeyim. Sevmek bir meşrep işi, bir karakter işi elbette; bazı kimseler, biz tasvip etmesek de, sevgilerini şiddete yönelik gösteriyorlar. Bunun en iyi sanal örneğini John Steinbeck "Fareler ve İnsanlar" adlı romanında gösteriyor. Bizim toplumumuzda da, tabiri caizse çimdikleyerek, ısırarak sevgisini gösteren garip yaratıklar var. Ben de Erich Fromm gibi sevmenin bir sanat olduğunu düşünenlerdenim. Ve aşk... "... aşkın inanca, ilişkiye, söze, saza ihtiyacı yok. Aşk çılgınların ve delilerin meşrebi." Biz nedense ya âşık olmaktan korkuyoruz, ya zoru görünce vazgeçiyoruz. Oysa Saliha Malhun'un da dediği gibi aşk bir çılgınlık ve biz bu çılgınlığı yakalamak istemiyor ve vazgeçiyoruz. Oysa aşk emek ister, aşk uğraş ister, aşk maşuk için her şeyden feragat ister... Sanırım biz aşkın istediklerini kabul edecek kadar cesur ve kuvvetli değiliz. Halbuki insan Tahir olabilmeli, Zühre olabilmeli, Leyla olabilmeli, Mecnun olup Leyla için çölü vaha görebilmeli. Aslı için yanmaktan korkmamalı, Aslı olup yanma pahasına saçlarıyla sevdiğinin küllerini toplayabilmeli, diye düşünüyorum. Aşk insana, insanda aşka sadakat gösterirse, yeryüzü cennet olur mu bilmiyorum, ama bildiğim insanlık ölçütündeki trendin tavan yapacağıdır. Sözü yine Saliha Malhun'un cümlesiyle bağlayalım. "Vakt-i şerifleriniz hayrola." 13 Kasım 22 Gölcük
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Osman AKTAŞ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |