İnsanlığın hangi filizi köreltilmek istenmişse, tersine o filiz daha gür büyümüştür. -Freud |
|
||||||||||
|
Shakespeare’in komedileri ve tragedyalarında, soytarıların söz konusu bu zor zenaatı nasıl yaptıklarını gösteren bir sürü örnek var. Örneğin, On İkinci Gece’deki Feste’yi ya da İşinize Nasıl Gelirse’deki Touchstone’u, belki “komik tip” olarak görebilirsiniz; ama asıl Troilus ve Cressida’daki Thersites ve Kral Lear’daki “The Fool”, soytarılığı incelikli, çâlâk bir zekâ ve zarif; ama örseleyici nüktelerle gerçek bir bilgeliğe dönüştürdüklerini de fark edersiniz… Arthur Koestler, “Mizah Yaratma Eylemi”nde de söylüyor ya, soytarı ile bilge, kardeştirler diye… Soytarı da, bilge de gerçekten zekâlarıyla yaşarlar. Nükte, yaratıcılık, icad etme ustalığı demek olan zekâ ile dâimâ aynı düzlem üzerinde yol alırlar… Shakespeare’in ve genelde İngiliz tiyatrosunun “The Fool (soytarı)” dediği tipler (Feste, Touchstone, Thersites ve Kral Lear’in The Fool’u), “bilge soytarılar” diye bilinirler. İngiliz dilinde “fool”, aynı zamanda “budala” ya da dümdüz “deli” anlamında da kullanılır. Soytarılar, bazen safdil görünürler, –çoğu defa da uçuk ve kaçıktırlar!- Uçuk ve kaçık, evet; ama George Orwell’in Tolstoy üzerine yazdığı bir denemede dediği gibi, dâimâ en doğru ve en akıllıca sözleri ilk onlar söylerler… Doğrudur. Soytarılık, öyle kolay kolay edinilmesi mümkün olmayan bir nükte ustalığı ve zarif bir bilgelikse eğer, yapan için bu iş zor bir zenaat olmalıdır. Fakat bir bakıma da kolaydır! Yani bir kere soytarılar ne yaparlarsa yapsınlar, ne söylerlerse söylesinler, kimse onları ciddiye almaz, alamaz… Mina Urgan’ın dile getirdiği “bir soytarı, alaylarında ne kadar ileriye giderse gitsin, sözleri iftira addedilip cezalandırılmaz.” sözüne dayanarak bunu söylemek mümkün. Yine, On İkinci Gece’de, Olivia’nın dile getirdiği de tam olarak budur. Olivia şöyle der: “There is no slander in an allowed fool… (İzin verilmiş bir soytarının sözlerinde hakaret yoktur.)” –Google çevirisinde: “İzin verilen bir aptalda iftira olmaz…” yazıyor ama bence doğrusu ilk yazdığım gibi olmalıdır… “Bilge soytarı” ya da “Bilge kaçık” tipi, Erken İslam döneminden başlayarak, Arap ve bir anlamda da Osmanlı döneminde karşılığını bulmuştur. Arap ve İran çalışmalarında uzmanlaşmış bir İngiliz tarihçi ve oryantalistti olan Clifford Edmund Bosworth’ın, “The Medieval Islamic Underworld” adlı kitabında, Doğu Hıristiyanlığının Erken İslam dönemindeki nüfuzunun bu “Bilge soytarı” tipinde görünür olduğunu yazar. Bosworth’e göre, Arapların “Âkil el–Mecânin” dedikleri tip bu tiptir. Âkil el–Mecânin, giyim kuşamlarında yoksul ve asketik tiplerdir. Aptalmış gibi görünürler; ama gerçekte bilgece sözler söyleyerek herkesi hayretler içinde bırakırlar… Bosworth, Erken İslam’ın Âkil el–Mecânin’lerinden en çok bilineninin, Ebu Vuheyb Behlül bin Amr el Kûfî yani bizim bildiğimiz adıyla “Behlûl-i Dânâ” olduğunu bildiriyor. Behlül, Harunürreşid döneminde yaşamış ve Charles Pellat’nın “İslam Ansiklopedisi”ne yazdığı “Behlül” maddesine bakılırsa, onun öyküleri, esprileri ve şakaları, “Bin Bir Gece Masalları”nda bile zikredilmiştir. Bu arada Prof. Dr. Ahmet Arslan’ın Türkçeye çevirdiği Franz Rosenthal’in “Erken İslam’da Mizah” adlı kitabında “Behlül Dânâ”ya dair herhangi bir şey göremedim… Rosenthal, gördüğüm kadarıyla daha çok, meşhur Eş’eb’e isnat edilen 160’a yakın hikâyeyi aktarmış eserinde… Burada ilginç olan, Franz Rosenthal’in, bu tiplere Arapça “battal (soytarı)” denildiğini, ama yaygın kavramlar olarak, “ahmak”, “muğfel” ve “reki” (budala, deli, vb.) kelimelerinin kullanıldığını belirtmesidir. İlginç, zira Rosenthal “battal”ı İngilizceye “buffoon” diye çevirmiş. Mina Urgan da “soytarı”nın İngilizcede “fool”dan başka “clown”, “buffoon”, “jester” gibi kelimelerle karşılandığını yazmış. Shakespeare’in “On İkinci Gece”deki Feste’yi ve “Nasıl İşinize Gelirse”deki Touchstone’u ve “Kral Lear”deki The Fool için “fool”u kullanmış. Mina Urgan şöyle diyor: “Buffoon, bilinçli soytarılık yapan kişidir ve onun kaçık olması söz konusu değildir. Ama “fool” ya gerçekten delidir ya da deli olmadığı halde, çevresindekileri güldürmek için deli görünebilir. Urgan, “buffoon” ile “jester” arasındaki farkı da şöyle izah ediyor: “Buffoon’un şakaları kaba ve ilkeldir. O ince şakalar ve nüktelerden çok, el şakaları ve şaklabanlıklar yapar. Oysa Jester’in sözlerinde dâima zekâ ve bir zarafet vardır. Öyleyse, diyor Urgan, en yüksek ve en akıllı soytarı tipine jester diyebiliriz.” Jester’e bu açıdan bakıldığında, daha çok, saray ve yüksek aristokrat çevrelerinin soytarılarına verilen bir isimdir desek herhalde realist bir tespitte bulunmuş oluruz. Bunlara direkt olarak “saray soytarıları” demekte bir beis yoktur. Bilinen Jester’ler: XV. yüzyılın başlangıcında Meksika’da, İmparator Montezuma’nın sarayındaki soytarılar, Eski Mısır’da Firavun mezarlarındaki resimler, hükümdarların yanında soytarı cücelerinin varlığını ispat ediyor. Yine Hint tiyatrosunda, çirkin cücelerin soytarılık yaptıklarını Wiki’den araştırdığımızda görebiliyoruz… Saray soytarılarının Osmanlı’daki karşılığına bakacak olursak o da herhalde, “İncili Çavuş” olmalıdır. İncili Çavuş’un IV. Murat döneminde yaşadığını biliyoruz. Araştırmacı, yazar Aydın Oy, Türk Folkloru Belleten’de (1987 1–2) İncili Çavuş fıkraları üzerine yazdığı bir yazıda, “bir ayağı sarayda, öbür ayağı sarayın dışında olan” çavuşun, “saray adamları arasındaki dedikodular, birbirini çekememezlikler, gammazlıklar, kıskançlıklar, rekabetler, entrikalar ve toplumsal yapıdaki bozuklukları, mizahın ve hicvin arayıp bulamadığı malzemeler olarak kullandığını söyler. İncili Çavuş’un sözlerinde de dâimâ bir zekâ ve zarafet vardır…” der. Evet, bu işler böyledir! Uzun lafın kısası soytarılık aslında çok zor bir zenaattır! Kalın sağlıcakla…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Yûşa Irmak, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |