Kendinden daha uyanık insanları işe aldığın zaman, senin onlardan daha uyanık olduğunu kanıtlamış oluyorsun. -R. H. Grant |
|
||||||||||
|
Galerici İlhan Murat Karaşahin süit dairesindeki yatak odasında baş ağrısıyla uyandı. Yüzünü yıkayıp salona geçti. Salon dağınıktı. İçki şişeleri yerlerde, koltuklarda uyuyan iki kadın. Yüzünü buruşturarak kadınlara baktı. Mutfakta ağrı kesici aradı. Dolaplarda bulduğu bir paket kekle ağrı kesiciyi içti. Dolaptan maden suyu çıkardı. Şişeyi açarken telefonu çaldı. “Müdür arıyor.” -Aloo -Günaydın İlhan Bey. -Günaydın müdürüm. Günaydın, hayırdır sabah sabah? -İki gün önce sattığımız arabanın sahibi geldi İlhan Bey. Hasarlı araba sattığımızı iddia ediyor. -Hangi araba? -İki gün önce sattığımız siyah cip İlhan Bey. 400 bin lira olan. -Servise ve kaskoya haber verin. Adam orada mı? -Adam değil İlhan Bey. Aracı genç bir kadın getirdi. -Satış sırasında çektiğimiz fotoğrafların çıktısını alın. Ben de hemen çıkıyorum. Salonda uyuyan kadınlardan biri sese uyanıp mutfağa gelmişti bu sırada. Sırnaştı. İlhan Murat kadını itekledi. -Yavaş gel. Çıkarken evi temizleyip çıkın. -Ayıp oluyor İlhan. Akşam gelecek misin? -Belli olmaz. Anahtarlarını, cüzdanını alıp hızla çıktı. 1 EYLÜL 2013 Orhan Metin Karaşahin bahçe içindeki dublex evinin yatak odasında uyandı. Hemen saatine baktı. 07.20 Aceleyle banyoya girdi. Mutfakta sarışın bir kadın gürültüden Orhan Metin’in uyandığını anlamıştı. Isıtıcıyı çalıştırdı. Kapıdan giren Orhan Metin’e gülümsedi. -Günaydın kocacığım. Kahvaltıya ne istersin? Orhan Metin’in yıllardır mustarip olduğu rahatsızlığı-hiçbir şeyden mutlu olamamak, her ortamda agresifliğini korumak- anında nüksetti. -Ne kocası lan. Yatağıma girdin diye hemen yavşama. Kadının morali bozuldu ama bozuntuya vermedi. Orhan Metin dolaptan çıkardığı sürahiden bardağa limonata doldurdu. Bir nefeste hepsini içti. -Kahvaltı yapmayacak mısın? -Yapmayacağım. -Hep böyle mi olacak Orhan? -Anlamadım? -Ben 20 yıldır kendi kazancımla geçiniyorum, sigortamı yatırıyorum. Para için önüne gelen zenginin altına yatan biri değilim. İki aydır çalışmıyorum. Masraflarımı karşılıyorsun sağ ol ama ben kendi paramı kazanıp harcamak isterim. Böyle mi devam edeceğiz? -Sıkılana kadar böyle Sevcan. Sıkılana kadar böyle. Sorun mu var? Genç kadın diklendi. -O zaman bir an önce sıkıl Orhan. Çalışmam lazım. Orhan Metin sinirlendi ama tepki vermedi. Bir an düşündü. -İşe evimden gidip geleceksin. Müşterilerin masasına oturmak yok. Çağırırsam sadece benim masama oturacaksın. En fazla haftada üç gün. Bu şartlarla iş bulabilirsen çalış. Akşama yemek falan hazırlama. İşim bitince seni aldırırım. Sevcan hiç beklemediği bu duruma çok sevindi. Orhan Metin’i kucakladı, yanağından öptü. Orhan Metin kapıdan çıkarken geri döndü. Kadını yanağından öpüp çıktı. Sevcan yıllardır beklediği ama gerçekleşeceğini asla ummadığı bu öpücükle o kadar çok sevindi ki sevinç çığlıkları atarak içeri geçti. Karaşahin Sarrafiye Orhan Metin Karaşahin dış cephesi altın renginde boyalı dükkânın önünde aracından indiğinde saat 08 olmuştu. Sadık adamı Soner Çakal kapının önünde sigara içiyor, müdür Fevzi dükkanın içinde kasadan çıkardığı altınları tezgaha yerleştiriyordu. Adamlarını bir şey söylemeden döviz bürosu ve sarrafiye olarak düzenlenmiş dükkana girerek asma kat ofisine çıktı. Ardından elinde bir poğaça ve çayla yardımcısı Soner Çakal küçük ofise girdi. Çay ve poğaçayı masaya bıraktı. Orhan Metin ’in işaretiyle oturdu. -Çakal. -Buyur ağabey -Tahsilatları hallettiniz mi? -Dün halletttik ağabey. 70 bin tahsil ettik. 10 bin ceza aldık. Emrettiğin gibi. Parayı kasaya verdim. -10 bini sen al. Mızırdandılar mı? -Mızırdandılar ağabey. Kayıtları ve Güvencemizi verdik. Bir şantaj durumunda muhataplarının biz olduğumuzu söyledik. İkna oldular. Orhan Metin’in ağzından beklenmeyen bir cümle çıktı. -Ben niye evlenmedim biliyor musun Çakal? -Bilmiyorum ağabey neden? Orhan Metin sırıttı. -Evli olsaydım karıma hediye vermekten iflas ederdim Çakal. Orijinal kayıtları ne yaptınız? -Sildim ağabey. -Magazincilere güvenme takip ettir. Kayıtlar ortalığa dökülürse skandal olur. Gazetecileri iyice korkut. -Tamam ağabey hallederim. Soner Çakal bir şey söylemek istiyormuş gibi baktı. -Ne var Çakal? -Haddehanenin ustabaşısı bir şeyler dedi. -Ne dedi? -Daha ucuza demir getiren tedarikçiler varmış piyasada. Onlardan ham madde alırsak daha çok kar ederiz diyor. Orhan Metin karşılık vermeden birkaç saniye düşündü. -Ortak olduğumuz iş yerleriyle ilgili prensiplerimizi hatırlıyor musun Çakal? -Her zaman aklımda ağabey. -Altın işi dışında ismimiz geçmeyecek, ya gizli ortak ya da hissedar. İş randımanlıysa çalışmasına karışmam. Bu adam bunu bilmiyor mu? -Her seferinde söylüyorum ağabey. -O zaman bu adam ya bizden çalıyor, veya çalmaya hazırlanıyor Çakal. Git konuştur. Çaldıysa çaldığını al. Göm. Ortağın yanına git yeni adam bulsun. -Çalmadıysa ağabey? -Çalmadığına ikna olursan son kez ikaz et. Prensiplerimizi unutmasın. Bijon’u ne yaptınız? -Araştırıyoruz ağabey. Bildiğim kadarıyla Bijon Suphi’nin itten, kopuktan bir çetesi var. Sanayide üç-beş tamirhaneyle ortak çalışıyorlar. Gece arabaları çalıp parçalıyorlar. Lüks arabaların jant, far ve dikizlerini soyup okutuyorlar. Âlemde Bijon’un finansörünün Caner Çaylı olduğu dedikodusu var. Dedikodular doğruysa Bijon, finansörüne güvenip bize tebelleş olmaya kalkabilir ağabey. Orhan Metin 45 yıllık hayatı boyunca kimseden korkmamıştı. Sadece ağabeyinden çekinirdi o kadar. -Hele öyle bir şey denesinler de görelim Çakal. Hele öyle bir şey denesinler. -Şaka yapıyorum ağabey. Denesinler mekânlarını kafalarına yıkarım. -İlhan? -İlhan ağabeyle alakası yok gibi. Bizim çocuklar satılan arabaların fotoğrafının çeken bir iki kişi görmüşler. Biri İlhan ağabeyin çalışanı. -Ayrıntılı araştırın Çakal. Eğer İlhan bu işin içindeyse engellemek lazım. Ali ağabeyimin kulağına giderse kötü olur. Ben İlhan’la konuşurum. -Ağabey... -Söyle Çakal. -Helin Hanıma koruma ayarladınız mı diye soracaktım ağabey. Orhan Metin aşağılar gibi baktı. -Seninkiler beceremediler değil mi Çakal? -Beceremediklerinden değil ağabey. Bizimkiler amatör. Açık veriyorlar. Helin Hanım sürekli azarlayıp kovuyormuş. Orhan Metin güldü. -Helin yapar, azarlar da kovar da. Bu gün birine bakacağız. Birini bulsak bile Helin’i takibe devam edin. Koltuğundan kalktı. Soner de kalktı. -Seninle geleyim mi ağabey? -Sen dükkanda kal Çakal. Ustabaşıyla ilgilen. İşimiz var Helin’i alacağım. Senden pek hazzetmiyor. -Biliyorum ağabey. Bu yüzden sordum zaten. 1 Eylül 2013 Ali saat sekiz otuz da içinde kamyon dönecek büyüklükteki kağıt deposunun önüne geldiğinde deponun tentesi yarı açıktı ve içinden kavga benzeri sesler geliyordu. İlgilenmedi. Beklemeye başladı. Helin ve bir arabada Tuğrul Ercan başka bir arabayla depo önünde durduklarında deponun içinden gelen kavga sesleri kesilmişti. Deponun önünde çömelmiş bekleyen Ali arabalardan inenleri görünce ayağa kalktı. Üzerinde beyaz keten pantolon ve bol bir tişört vardı. Deponun tentesi açıldı. Arabadan inen Helin meraklıydı, -Sen kimsin? - Ali Yıldırım diye cevap verdi Ali. Mülakat için geldim. Bu sırada Tuğrul Ercan’da aracından inip yaklaştı. -İş başvurusu Helin Hanım. Mülakat için geldi. Hep birlikte depoya girdiler. İçeride yüzleri kan içinde yatan iki kişi başlarında sigara içen iki kişi vardı. İçeri girenleri görünce telaşla sigaraları yere atıp ezdiler. Helin her zaman ki gibi şirretti. -Size kaç kere kapalı mekanlarda benim olduğum yerlerde sigara içmemenizi söylemedim mi? Burayı havalandırın. Yüzleri kan içindeki iki adamı ilgisizce süzdü. -Ceplerine 300 dolar koyup dışarı atın bunları. Yeni bir mülakat yapacağız. Senin işine yarar mı Tuğrul? Tuğrul Ercan kendisine bakan adamlara; -İşi istiyorlarsa yarın yanıma gelsinler. Götürün dedi. İri yarı adamlar yerde yatan iki kişiyi aceleyle dışarı bırakıp tekrar içeri girdiler. Helin Ali’ye yaklaştı. Başıyla adamları işaret etti. -Bunları indirebilir misin? -Aynı anda mı? -Tek tek. -Süre var mı? -Sana ne kadar lazım? Ali adamları kısa bir an süzdü. -6 dakika. -Birisi için mi? -İkisi için. -Emin misin? -Evet. Kan kırmızı rujlu dudaklarını yalayan Helin son sözünü söyledi. -Sözünü tutmazsan biraz öncekilerden beter olursun. Para da vermem. Yediğin dayakla kalırsın 4-5 adım geride bekleyen ağabeyi Orhan Metin’e yaklaştı. -Paran hazır mı ağabey? -Sen ne kadar koyuyorsun? -10 bin. Tuğrul Ercan kıkırdadı. -Geçen hafta kazandığın parayı gözden çıkardın galiba Helin Hanım. - Ali Yıldırım adamlarını 6 dakikada indireceğini söyledi. Ben inandım. 10 bin koyuyorum. Ağabey? -Tamam Helin Tuğrul’un adamlarına benden 15 bin. -Tuğrul? -Bende 10 bin lira koyuyorum Helin Hanım. Orhan Metin itiraz etti hemen. -Bizim bahiste dolar çalışır Tuğrul. Cimrilik yapma. Adamlarına güvenmiyorsan bende oynamam. -Elbette güveniyorum Orhan Bey. Tamam, on bin dolar da benden. Helin uzun topuklarının üzerinde geri döndü. -Mülakat başlasın beyler! Ali tişörtünü çıkardı. Zayıf ama kaslı bir vücudu vardı. Üzerine doğru gelen ince bıyıklı adam yaklaşırken Ali sol ayağını kırk beş derece sola çevirince biran durakladı. Ali bu bir anlık tereddüdü affetmedi. Sol ayağını düzeltti. Fırlayıp adama yaklaştığı anda sol ayak bileğinde yaylanıp sağ ayak tabanını adamın göğüs kafesine yapıştırdı. Beklemediği bu darbe karşısında afallayan rakibi kendisini ayakta tutamadı. Yıkılmamak için geriye iki adım attı. Ama kesilmiş ağaç gibi sırt üstü geriye yıkıldı. Ama adam hem idmanlı hem hazırlıklıydı. Hızla ayağa fırladı. Ali hazır bekliyordu. Sağ yumruğunu vuracakmış gibi hareketlendi. Rakibi savunmaya geçerken ayağını değiştirip sol yumruğunu yapıştırdı. Beklemeden sağ yumruğunu rakibinin yüzüne indirdi. Hamlesinin sonucunu görmek için beklemedi. Geri çekilip diğer adama döndü. Sol tarafındaki kökünden kesilmiş kütük gibi önüne yıkılan adama bakmadı bile. Birkaç saniye diğer adamın hamle yapmasını bekledi. İkinci rakibi bağırarak üzerine saldırdı. Ali yumruğundan kurtulunca bir an şaşalayan adam Ali’nin zıplayarak sağ yanağına vurduğu yumrukla gözünün önünde yıldızlar uçuştu. Devamında yüzüne midesine inen yumrukları sayamadı. Son yumruğu sol şakağına yer yemez devrildi. Heyecanla kavgayı seyreden Helin Karaşahin kolundaki altın kaplama saate baktı. 5 dakika. Şuh kahkahalar atarak Orhan Metin’e doğru ilerledi. Gülerek avucunu uzattı. -15 bin dolar alayım ağabey. Orhan Metin Karaşahin gülerek korumasından aldığı parayı Helin’e uzattı. -Tuğrul senden de 10 bin alayım. -Üstümde yok Helin Hanım. Şirkete gidince takdim ederim. -Üstüne yatmak yok Tuğrul. Öğleden önce isterim paramı. Helin Ali’ye yaklaştı. -Tarzın hoşuma gitti Ali. Artistlik yapmadan işini yaptın. Artistlik yapanlardan nefret ederim. -10 yıldır dağda sağ kalmaya çalışmaktan artistlik yapmayı öğrenmeye de yapmaya da fırsatım olmadı Helin Hanım. -Dağda dövüşmeyi öğretiyorlar mı? -Dağda savaşmayı boş vakitlerimde dövüşmeyi öğrendim. Helin depo kapısına doğru yürüdü. -Tuğrul, Ali temizlensin, kuralları anlat. Şirkete getir. Ali Yıldırım ’ı ben alıyorum. Başka bir şey söylemeden araca geçti. Tuğrul Ercan’ın yüzü asılmıştı. Adamlarının yenilmesinden çok para kaybetmek zoruna gitmişti. Ali’ye seslendi. Başıyla işaret etti. -İlerde sağda lavabo var. Temizlen, kurulan. 10 dakika sonra arabada ol. 5 dakika sonra temizlenen kurulanan Ali şirket arabasının şoför koltuğundaydı. Kontağı çevirip hareket etti. -Eryavuz’u nerden tanıyorsun? -Tanımam. Altay Binbaşı aramış. -Ordudan niye atıldın? -Atılmadım Disiplinsizlik yapan askerlere ve sivil halka sert davrandığım için soruşturma açıldı. Biz atmayalım sen istifa et dediler. İstifa ettim. -Vazgeçilmez biri misin? -Bilmiyorum. Başarı belgelerim var. -CV’inde eksik bilgiler var. Neden? -Bir sene önce adımı değiştirdim. Görev belgelerimi güvenlik için Altay Binbaşı’yla birlikte yaktık. Sivillerin yakın takibi altındaydık. -Neyse ben araştırırım, yanlış veya eksik bilgi tespit edersem… Para kaybetmek zoruna gitse de Ali’nin kontrollü ve soğukkanlı tavrı Tuğrul Ercan’ın hoşuna gitmişti. -Kulağını aç beni iyi dinle. Helin Karaşahin’in yakın koruması olacaksın. Unutmaman gereken tek ve en önemli kural şu; Koruma olduğunu ve kimi koruduğunu asla unutmayacaksın. Bunu unutanların cesetleri henüz bulunamadı. Helin doğal olmayan her türlü kokudan nefret eder. Ter, sigara, içki. Yanındayken dikkatli ol. Günün her anında Helin’in yanında olacaksın. Başka şoförle işe gelirse çalışma saatlerin sabah dokuz akşam altı. Şoför istemezse şoförlük sana ait. Helin ne zaman yatmak için evine giderse mesain o zaman biter. Olmaz ama olur da acil bir durum ortaya çıkarsa Helin’in oturduğu sitede kalacaksın. Araban var mı? -Yok ama bulurum. -Ya araba al veya Helin’in evine yakın bir eve taşın. Ruhsatın var mı? -Var. -Makinen var mı? -Var Glock ve CZ -CZ ve Glock. Sebep? -Glock hafif. CZ Büyük şarjörlü ve uzun menzilli. -İyi tercih. Bana üç isim lazım güvenlik soruşturman için. -Üç arkadaşım yok. Sadece Bekir var. Sahilde çay bahçesi var. Bekir Özayhan. -Deli Bekir mi? -Deli olup olmadığını bilmiyorum. Adını biliyorum. -Eski arkadaşın mı? -Yeni tanıştık. 15 gün önce çay bahçesine yapılan saldırıya müdahale ettim. Dost olduk. -Başka arkadaşın, akraban yok mu? -Yok. -Neden? -Bizim işleri bilirsin Tuğrul Bey. -Bey değil. Tuğrul komutan diyeceksin. -Bizim işleri bilirsin komutan Çenesi gevşek olanın arkadaşı çok, ömrü kısa olur. Soru sorma sırası Ali’ye gelmişti. -Tuğrul Komutan işe aldığınız herkesle böyle konuşur musunuz? -Hayır sadece patronların yakın korumalarıyla. Patronların özel güvenliği bana bağlı. Helin arabasından inerken ve binerken seni görmezsem, patronların her hangi birinden şikâyet duyarsam, seninle ilgili icra, avukat ve emniyetten ararlarsa kovulursun. Bir başkasından şirket, patronlar ve çalışanlarla ilgili konuştuğunu duyarsam kovulursun. Patronların yakınındaki kadınlardan birine yan gözle yiyecekmiş gibi bakar, rahatsız edersen ölürsün. Bir aylık deneme süresi sonunda kadrolu olarak işe alınırsın. Sormak istediğin bir şey? -Yok komutan. Benim üstüme bahis oynasaydın kazanırdın. Adamlarını yeneceğim belliydi. Daha sonra para kazanma işi olacak mı? -Olabilir ama diğerleri bu kadar kolay olmaz. -Olur komutan. Dövüşten önce su ve sigara içerlerse bugünden bile kolay olur. Orhan Metin arandığını fark ederek kulaklığı taktı. -Aloo. Efendim ağabey. Yoldayız geliyoruz. Kim? 15 dakika içinde oradayız ağabey. Tamam görüşürüz. Memleketten Haşim Ağa gelmiş. Yeşiltepeli için. -Boş ver ağabey. Ölmeseydi bize ne? -Saf saf konuşma Helin. İnfazların arkasında kimin olduğunu bulmamız lazım. Sıradaki biz olabiliriz. -Bu kadar tırsmaya gerek yok ağabey. Orhan Metin ters ters Helin’e baktı.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2025 | © MUSTAFA ESER, 2025
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |