"İnsanların bazen neye güldüklerini anlamak güçtür." -Dostoyevski |
|
||||||||||
|
İnsan olup insanüstüymüş havalarında dolaşanları hep yadırgamışımdır. Kendini her ortam ve koşulda mükemmel hisseden, kusursuz ilan edenler üç aşağı beş yukarı aynı özelliklere sahiptirler. Genelde insanlara tepeden bakarlar. Dalga geçerler. Alay ederler ve hep bir küçümseme halindedirler. MFÖ'nün şarkısındaki "Sen neymiş be abi" nakaratının karşılığıdır zat-ı muhteremler. En yüce insan, akıl küpü, görgülü, ahlaklı, asil ve ulaşılmaz varlık olmak kolay mı? Ne hikmetse hep kıskanıldıklarını düşünürler. Allah bilir nazar boncuğu takmadıkları köşe bucak yoktur. Çocukla çocuk, gençle genç olamazlar. Olgun değil kendilerine ölgünlerdir. Böbürlenerek, kasılarak, kibirlenerek geçer ömürleri. Onlara göre; yoklukları büyük eksiklik, varlıkları da kıymetli varlık fonudur. Montaigne'in "Her insanda insanlığın bütün halleri vardır"sözünün farkındalığında olsalar keşke ama nerde. İnsanın narsistliği ne kadar antipatikse kendini çok değersiz görmesi de bir o kadar sağlıksız. "Ortalama iyi insan" olmak bile yeterli değil mi? Bir insanın kendine ve Dünya'ya aşırı anlam yüklemesi bana çok anlamsız geliyor. "Kendiyle Barışıklar Durağı"nda inmeye ve biraz da gülmeye var mısınız? Bende hikayeler bitmez biliyorsunuz. Olay bir Anneler Gününde yaşandı. Çalıştığım kurumun servisindeydim. Araç henüz hareket etmemişti. Saati gelince tekerlekleri dönecek ve bizleri evimize götürecekti. Bay, bayan pek çok elemanın elinde çicek buketleri vardı. "Demek ki anneleri sağ." dedim uzaklara dalarak. Önümdeki oturan bayan birden arkasını döndü. Bana yönelttiği soruya hüzünlü bir ifadeyle "Yıllar önce kaybettim. Yok maalesef. Keşke olsaydı" dedim. Bayan, hayret uyandıran bir ifadeyle beni dinledi ve başını öne çevirdi. Ardından yanındaki beye bir şeyler fısıldadı. Ben cama başımı yasladım. Servis de nihayet hareket etti. Bir ara önüme baktığımda bayanın bir küçük aynaya bakarak, gözüne kaçan şeyi çıkartmaya çabaladığını gördüm. Aman Tanrım dedim. Demek bayan bana "Aynanız var mı?" diye sormuş. Bayanla aramızda gelişen son konuşmayı aktarıyorum. - Siz benden ayna mı istediniz? Hay Allah aynayı, anne anlamışım kusura bakmayın. - Asıl siz kusura bakmayın. Ben de sürekli yanınızdan ayırmadığınız, sizde özel bir anısı olan, sevdiğinizden yadigar, değerli bir aynanız vardı da kaybettiniz ya da kırıldı da ben sorunca hatırlayıp üzüldünüz sanmıştım. Ölümlü dünyada eşyayla bağ kurmak hiç bana göre değil. Kendini aşırı beğenenlerle de hiç işim olmaz. İnsan mükemmellik seviyesine programlanmış bir robot değil. Kaldı ki cihazlar bile hata veriyor zaman zaman. İnsan, evrende minicik bir nokta. Önemli olan güzel anılmak, güzel yaşlanmak. Keşke herkes bunun bilincinde olsa. Kalın sağlıcakla.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Aysel AKSÜMER , 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |