..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Sanatçının işlevsel tanımı bilinci neşelendirmektir. -Max Eastman
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Toplum > lütfi akarçay




18 Temmuz 2023
Kızım ve Ben... Ya da Zamanda Yolculuğumuza Alegorik Bir Yaklaşım...  
lütfi akarçay
Pazarda ve markette sebze ve meyve alırken ‘doğal’ olanını arıyor, hızlı büyüme seansına maruz kalmış hormonlularından kaçmaya çalışıyoruz. Niye ? Çünkü biliyoruzki onu pre-matüre olarak sofralarımıza sunan katkılı karışımlar vücudumuza sirayet ettiğinde yıllar içinde bizde tamiri mümkün olmayan arızalara yol açacaklar,


:FED:
Pazarda ve markette sebze ve meyve alırken ‘doğal’ olanını arıyor,
hızlı büyüme seansına maruz kalmış hormonlularından kaçınmaya çalışıyoruz.
Niye ? Çünkü biliyoruzki onu pre-matüre olarak sofralarımıza sunan karışımlar vücudumuza sirayet ettiğinde yıllar içinde bizde tamiri mümkün olmayan arızalara yol açacaklar,kazandıklarımızı kaybettiklerimizi geri almak uğruna harcayacağız.
Peki midemize girenleri düşündüğümüz, organik olmasına dikkat ettiğimiz kadar Rabbimizin bize en büyük lütfu ve hediyesi olan çocuklarımızın gelişimi,doğallığını korumaları ve kaybetmemeleri
için ne kadar uğraş veriyoruz ve/ya özen gösteriyoruz, hiç sorguladınız mı ?
Mesela çocuğunuz bir çiçek, bir gül gördüğünde ona ilgi gösterip koşuyor mu ?
Kendisini bağrına basıp sarılan, öpüp koklayan halası ve teyzesine aynı karşılığı verebiliyor mu ?
Cola ve cipsi gördüğünde saldıran çocuğunuz sac üzerinde pişen mayalı hamurdan yapılmış
gözlemenin kokusunu içine çekip onu iştahla avuçlarının içine alabiliyor mu?
Başka bir şehire gittiğinizde o şehrin avmleri ve mağaza vitrinlerine değil de antik/tarihi eserlerine,
camiler ve külliyelerine ilgi gösteriyor mu ?
Ve en önemlisi ;
Bir kedi ve köpeğin eziyetine, ölümüne üzüldüğü, ilgi gösterdiği kadar ülkesi ve dünyadakii insanların çektiği yoksunluğa , ölümlerine üzülüyor, empati yapabiliyor mu ?
Atraksiyon merkezi duygusal zeka mı yoksa sadece dijital rasyonellik mi ?
Peki bütün bunları neden yazdım, nereden aklıma geldi ?
Kızım 12. Sınıfa geçti. Hani şu üni sınavını geçmek için ‘test aracı’ kıvamına sokulan öğrenci grubu
yani. Saat 16’da okuldan çıkıyor, özel matematik dersi aldığı hocanın etüt merkezine koşturuyoruz.
Telefonlar teslim ediliyor,önce seans çalışmaları sonra kur başlıyor yani Şirince’deki matematik kampı
gibi demek istiyor(d)um ama dün gördüklerimden sonra adını değiştirdim ; ‘matematik esir kampı’.
Sekreter hanım seans için 10 – 12 öğrenciyi seans odasına aldı, üzerlerinden kapıyı da kilitledi.
-Neden yapıyorsunuz bunu, dedim..
-Hocam, dışarı çıkıyorlar, çalışmaları aksatıyorlar, dedi.
Tamamı neredeyse özel okuldan çıkıp gelen, tam kurtulduk, rahat bir nefes alacağız derken
kendilerini sayılar ve rakamların esaretine teslim ediyorlar, föylerle zamana karşı yarışıyorlar.
Hocamız da sitemkar ;
-Ağabey, kur ve seanslar bitince nasıl kaçıyorlar,bir görsen,
kalayım da biraz tekrar yapayım, çalışayım diyen yok, diyor bana.
Tam bir kara mizah…
Ve sabah 8.15’te evden çıkan çocuğum saat 20.30’da eve gelebiliyor.
Sonrası malum ; yakın dostu ve sırdaşı telefonuyla haşır-neşir, avlu seansına çıkmış mahkum edasıyla
özgürlüğün tadını çıkarıyor.
Ne dalında kızarmış kirazdan
Ne tarlada uzanmış yatan karpuzdan
Ne pervazdaki güvercinlerden
Ne anasının peşinde koşturan buzağıdan
Ne Neşet Ertaş’ın çalan Gönül Dağı’ndan
Ne annesinin işten arta kalan zamanda hazırladığı kabak dolmasından..
Hiçbirinden haberi yok,
Hiçbirini de merak etmiyor,
Daha kötüsü boğucu sıcak ve neme
kızgın toprağa bile umarsız.
Bir elinde colası,cipsi
Bir elinde spotfy yüklü telefonu
Umurunda mı dünya.
Utanıyorum ‘ders çalış’ demeye zira bir baba olarak bir anda maziye gidiyorum sonra oradan
dönüyor empati yapıyorum, med-cezir/git-gelden sonra kızıma duyuramadığım hatta korku ve
endişeyle karışık duyurmak istemediğim bir isyan çığlığı içimde :
-kendi paralarımızla kendi çocuklarımızı devasa bir ‘test anaforu’na terk ediyıruz !..
Sonrasında karşımızda kelebek gördüğü zaman gözlerinde sevinç pırıltısıyla onu kovalayan
değil korkuyla kaçan bir profil gözlemliyoruz.
İçinden geçtiğimiz global kaosun derinlerimizde açtığı depresyonun tezahürleri, dışa-vurumlarını
yaşıyoruz ebeveynler olarak, o korku ve endişe aslında çocuklarımız konusunda bizi daha çok
yanlışa, tedavisi mümkün olmayan çağdaş hastalıklara sevk ediyor.
Çocuğumuzuun matematik, fen bilgisi,Türkçe veya Fizik-kimya-biyoloji dersleri için duyduğumuz
endişe ve kaygıyı moral / ahlaki dünyası için ne kadar duyuyoruz ?
Ellerinden tutup bir çiçeğe dokunup sevmeyi
Bir kuzunun bir buzağının başını okşamayı
Çıplak ayakla toprağa basmayı
Bir hasta yakınını ziyaret etmeyi
Kabristana götürüp dua etmeyi
Bir fabrikada çalışan insanın alın terini silmeyi
Başak veya Ayçiçek tarlaları içinde yürümeyi
Gösterip öğrettik mi ?
Harry Potter’ı takip ettikleri, tanıdıkları kadar
Mevlana’yı
Yunus’u
Nasrettin Hoca’yı
Karacaoğlan ve Veysel’i
Tanıttık mı, okutup dinlettik mi ?
Peki ya senin benim kısacası bizim kuşağın en büyük hasleti olan
‘Hasret / Özlem’ duygusunu tattırdık mı ?

Hülasa yaşadığımız dünyada sadece yediğimiz, içtiğimiz
Sebze ve meyveler hormonlu değil
‘Doğallık’ problemi yalnızca besinlerimizde yok ;
Bizden bir parça olan, genetik kodlarımızı taşıyan göz nurumuz çocuklarımızda,
Yeni neslimizde de var hatta çok daha fazla var.
Onlara o kadar çok görünür-görünmez emülgatör / katkı maddesi yüklüyoruz ki,
Nasıl bu maddeler sebzelerin ve meyvelerin genetiğini-doğallığını bozuyor,
Rengini,tadı ve kokusunu değiştiriyor, anomali bir yapıya büründürüyorsa,
Çocuklarımızda / yeni nesillerimizde de davranış bozuklukları, sosyopat kimlikler,
hastalıklı organizmalar olarak tezahür ediyor.
Peki çok mu zor Anadolu’nun genetik kodlarına dönmek ?
Yeniden o eşsiz doğallığı yakalamak ?
İbni Haldun :
“İnsan, alışkanlıklarının çocuğudur..” der.
Yapılması gereken “konformist” yaşam tarzımız ile dijital bağımlılığımızdan fedakarlık
yaparak ‘toplumsal anksiyete’ haline dönüştürdüğümüz kaygı ve endişelerden sıyrılmak.
Bir çiçeğe dokunmak ile geometrik bir problemi çözmek arasındaki dengeyi kurduğumuzda
Neşet Ertaş’ın ‘Gönül Dağı’nı dinlemenin hazzını yaşamaya başlayacaksınız,
Vesselam…










Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın toplum kümesinde bulunan diğer yazıları...
Kaht-i Ricalin Tam da Zirvesindeyiz...
"Tek Adam"... Şark Dünyası'nın "Mitolojik İkonu"
"Siyasi Ahlak" ve "İdeal Devlet" Üzerine Tarihsel Bir Analiz...
Algı Operasyonları... Ya da "Malumatçı Baba Tahir'den Günümüz Medyasına"
Verin Değerlerimi!..
"Ganimet"i Görünce Uzlaşıdan Vazgeçmek...
Sosyo - Kültürel Bir Erozyon;"dil ile Din Arasında Kayıp Kimlikler... ""

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
İçimdeki Med - Cezir...
Kûtül Amare'yi Anarken...
Kelimeler Küser mi, Küsüyorlar İşte…
Çanakkale...
Mevlana ve Biz...
Dua...
Işid,nusra,öso ve Diğerleri... Neo - Liberalizm’in "Küresel Tetikçileri"
Gül ve Bülbül Üzerine Bir "Serenad"...
Men Dakka Dukka...
Eğer Sorarlarsa…

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Ne Öğrendin Dersen Ey Yâr... [Şiir]
Yaşayarak Öğreneceksin Çocuk... [Şiir]
Bizden Gidenlerin Adını Zaman Koymuşlar... [Şiir]
Uyansın Umutlarım Güneş Gözlerinde... [Şiir]
Leyla'ya Mektuplar - II - [Şiir]
Düşmelerim Hep Senin Yüzünden... [Şiir]
Muna (Li) Sa’ya… [Şiir]
Ağlasam Yağmurlarda... [Şiir]
Gelecek mi O Kervan... [Şiir]
Acımı Kaybettim Despina... [Şiir]


lütfi akarçay kimdir?

yazılmamış en son şiiri,söylenmemiş en son türküyü yüreğinde arayan adam. . .

Etkilendiği Yazarlar:
Mevlana,Yunus Emre,M.A.Ersoy,Nazım Hikmet,Necip Fazıl,Yahya Kemal,Sezai Karakoç, vs...


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © lütfi akarçay, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.