Aşkın aldı benden beni. -Yunus Emre |
|
||||||||||
|
Evet, bekle bizi Mars dünyanın içine ettik şimdi sıra sana geldi... Senin de içine etmek için ant içtik insanoğlu olarak... Hatta senden sonra daha sırada kimler var kimler. Satürn'e mi kayarız, yoksa Jüpiter'e mi artık hangisine denk gelirse... Beynimiz meynimiz yok bizim. Hep yaptık bunu, yine yapıyoruz kendi ellerimizle kendimizi ateşe atıyoruz... Dünyanın içine ettik, hatta etmekle de kalmadık, içine etmekten daha da beter ettik. Denizleri, ırmakları kirlettik, ormanları, ağaçları yok ettik, hayvanları acımasızca ortadan kaldırdık, nesillerini kuruttuk, yaşama hakkı tanımadık onlara... Şimdi sana, insanlarımız belki kısa bir zamanda, belki biraz daha uzun bir zamanda varacaklar... Senin böğründe koloniler kuracaklar, orada çoğalacaklar. Ondan sonra, işte o sonrası beni çok düşündürüyor, insanoğlu sana da dünyaya davrandığı gibi davranacak, senin havanı da topraklarını da kirletecek bir şekilde, çoğalınca. Türklerin bu konuda meşhur bir sözü vardır ''Nerede çokluk orada ...okluk.'' Türklerin bu lafını yabana atmayalım... İlk önce sınırlı sayıda insan ulaşacak belki Marsa, ama sonra, işte o sonrası için arpacı kumruları gibi düşünüyorum. Sonra hukuk kuralları konulacak Mars Hukuku ve onun dalları tabi ki. Daha daha sonra rüşvet, iltimas, adam kayırma, sahtecilik, her bir şey orada da olacak, olmayacak demek saf dillilik olur sanırım... Küçük devletçikler olacak, sınırlar çizilecek. Sınır oldu mu sınır anlaşmazlıkları da olacak illaki. Belki ileride üretim tesisleri, fabrikalar kurulacak, fabrikalar kurulduğu zaman çevre yine kirlenmeye başlayacak. Çevre kirlendiği zaman çevre hastalıkları çıkacak ortaya... İşte o zaman neyin olacağını siz de tahmin edeceksiniz... Dünya nasıl kirlendiyse insanoğlunun eliyle, Mars da kirlenecek, kirletilecek, sonra başlayacak Mars da isyanlar. Buralardan nerelere kaçarız, daha ileri de hangi gezegenler varsa artık, o gezegenlerin bahtına... Elimizde olanı dünyamızı koruyabilsek insanca, insanlık ne uydumuz Ay'da ne de Mars da hayat var mı yok mu sorularını kendine sormayacak. Ne de oralara gitmek için gemiler yapacak...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ahmet Zeytinci, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |