İnsan kendini bilmeli. Gerçeği keşfetmeye yaramasa da, yaşamayı öğretiyor. Ve bundan daha güzel birşey yok. -Pascal |
|
||||||||||
|
Ülkemizi muasır medeniyetler seviyesine taşıyacak en önemli unsur? Böyle bir soru ile karşılaştığında insan şunun farkına varmalıdır. O seviyedeki ülkeler bunu nasıl başarmış. Bu sorunun cevabı da tabii ki geleneksel ve modern sömürgecilik ile kendinden olmayan fakir milletleri kaynak ve iş gücü olarak kullanmak suretiyle olduğudur. Bizim ülkemiz tarihinden bu yana bunu zaman zaman denese de başaramamış bilakis kaynaklarını ve iş gücünü doğrudan ya da dolaylı olarak kullandırmış bir ülke olagelmiştir. Tarihte büyük güçler gitmek istemedikleri savaşlara veya cephelere ordumuzu yönlendirmiş, girdikleri savaşlarda sıkışınca yine ordumuzdan destek istemişlerdir. Ülkenin kaynaklarını ve milli değerlerini yozlaşmış siyasi ve bürokratlar sayesinde ele geçirip fakir halkı da fabrikalarında çalıştırıp sadece standart bir gelirle kullanmışlardır. Bunların yanında böyle ayak işleri ile uğraşmadıkları için kendilerine kalan zamanda kendi halklarının refahı için yaptıkları düzenlemeler ve gelişmeye yönelik ayrılabilen enerji de onları gıpta edilen ülkeler haline getirmiştir. Ülkemiz muasır medeniyetler seviyesine bu sebeplerden ötürü ulaşamaz. Arabesk, kendi kendini tüketen, ama bir yandan da fırsatçı insanların ezici üstünlüğe sahip olduğu bu topraklar bireysel başarı hikâyeleri ve kitlesel başarısızlık hikâyelerine mahkumdur. Zincirin bir üst halkasına atlamak devletler için yüzyıllar ile ve ancak global konjonktür müsaade ediyor ise olabilecek bir şeydir. Köklerimizde kelamda ‘’ insanı yaşat ki devlet yaşasın ‘’ düsturu olmakla birlikte eylemde ‘’ devletin malı deniz yemeyen keriz ‘’ve de ‘’ bal tutan parmağını yalar ’’ şiarı olduğunu da bu toplum içinden çıkardığı sayısız devlet adamı, iş insanı, dolandırıcı, hırsız ve bilimum madrabaz ile zaten defahatle kanıtlamıştır. Gücü ve kaynağı yönetme fırsatı bulanlar toplumu ya da ülkeyi değil bireysel kısıtlarını büyütmeyi tercih ettiği için de muasır medeniyetler seviyesine kendi iç dinamiklerimiz ile ulaşmamız pek olası görünmemektedir. Bu konuda kurulacak her türlü hayal ancak her şeyin hayal edildiği gibi gittiği bir 200 yıl sürer ise gerçekleşebilir. Dünya tarihi uzun planlı hayallerin hem tuttuğu hem de tutmadığı örnekler ile doludur. Ama dünya tarihi. Günümüzde dünyada bireyselliğin ve bencilliğin özgeciliği yıkıp geçtiği bir düzen vardır ve bu düzen küresel güçlerin dünya ekonomisi ve rotası üzerindeki etkisi ve komşu ülkelerin siyasi ve politik durumlarının ülkemize iz düşümleri düşünüldüğünde tutacak 20 yıllık bir plan bile pek olası değildir. Evet coğrafya da kaderdir…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Erdem İlker, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |