Mermere sıkışmış bir melek gördüm ve onu özgürlüğüne kavuştuncaya dek mermeri oydum -Mikelanjelo |
|
||||||||||
|
’’Ünlem işareti ise daha sonra 15. yüzyılda, taksim ve tire işaretleriyle birlikte Rönesans döneminde kullanıma girdi.’’ Ah beee! Ünlem, eskiden de tanınıyor ve biliniyor olsan da, demek ki günümüzde senin de meşhur olma zamanın geldi de geçiyor. O başlıkta Beee’nin de sonuna gelmen lazımdı ama, tabi başlık olduğu için, oraya noktalamadan bir eleman olarak seni koyamadık ünlem kardeş... Böyle ufak tefek şeyler içinde kusura bakmayacaksın... Hey! Dediğim zaman ya da Vay! Dediğim zaman, veyahut Hay Allah! dediğim zaman, Oy ki Oyyyy! dediğim zaman, o kelimelerin, cümle gruplarının hemen bitiminde ne de güzel gelip oturuyorsun, yerleşiyorsun oraya... Pek de kullanmam ama, küfür cümlelerinin sonuna da yerleşirsin zaman zaman bilirim. Noktayı yazdık, virgülü yazdık, hatta ve hatta noktalı virgülü bile yazdık da şimdi seni yazmasak olmaz sevgili ünlem. Darılır inan bana İmla Sınıfındaki arkadaşların. Onlar darıldı mı bende dayanamam, hem vallahi hem de billahi ağlarım. Ben ağladım mı sende benim ağlamaklı cümlelerimin sonunda yerini alırsın almasına da, neticede ikimizde üzülürüz... Kızıyorsam birilerine, öfke duyuyorsam yazılarımda, onları yerden yere vuruyorsam veya vurmak istiyorsam, gel o zaman, gel yerleş cümleme ünlem kardeş... (!!!) Bazen de üç dört ünlem bir araya geliyorsunuz, o zaman benim aklıma sanki ünlemler adam olmuşta halay çekiyorlarmış gibi geliyor. Tam tey tey tey tey! Diyeceğim, diyemiyorum, içimde kalıyor... Tabi üç tane ünlemin olduğu yerde aslında büyük gürültüler vardır... Bundan sonra kendiniz için ve hayat için kuracağınız cümleleriniz dilerim noktalı, virgüllü, hatta üç noktalı olsa bile fazla fazla hüzün dolu, ünlemli olmasın. Tabi heeeey, yaşaaaa! Gibi sevinç dolu cümlelerin sonuna gelen ünlemler başımızın tacıdır, oda ayrı bir konu... Hadi iyisin ünlem kardeş, sayemde meşhur oldun. Yok yahu! ’’Ben zaten ünlüyüm, iki kelime yazdın diye havalara girme.’’ mi diyorsun sen bana? Eyvallah!
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ahmet Zeytinci, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |