Bu kitap çok gerekli bir açığı dolduruyor. -Moses Hadas |
|
||||||||||
|
Saygıdeğer Fransızca Öğretmenimiz Tuğba Hocamız ve birbirinden yüreği güzel sınıf arkadaşlarımla fotoğraf üstüne fotoğraf ve selfie üstüne selfilerimizi çekecekmişiz ki geldim İstanbul’a… Sallanıyordum Datça’da, sallıyorlardı iki elimden tutmuş iki ayrı güzellik biri Datça 🏊🏻♀ diğeri çekmecemde ki opera bileti✨ Kazanan bileti alkışlıyoruz şak şak şakkk… Alkış önemli biricik günlüğüm; ne kadar etiket üzerine etiketimiz olsa ve boyumuz ulaşamıyor olsa da arşa… Alkış sesleri için her iki anlamda yapılmadık şey kalmadı dünyada.. Belki bizde yapıyoruzdur! İnsanız netice itibari ile her şey insanlar için ve alkış sesleri sarhoşluk hissi veriyordur bize de, bir anlamda sızıp kalmayalım da sağda, solda… Evin yolunu bulduğumuz müddetçe sorun olmaz alkış seslerinin verdiği sarhoşluk masumiyet barındırır nitekim. Benim evim kalemim; Yükselen burcum kalemim, Alçalanım kağıdım, Yüreğimi sermişim gözler önüne, isteyen dilediği anımı, şiirimi, yazımı alsın, iyi niyetli okuduktan sonra anım, şiirim, yazım müjdeler, sevinçler yaşatır yüreklere… Amma velâkin kötü niyet olursa okuyucuda anım, şiirim, yazılarım kabus olur uzaktan uzaktan baksın bence satırlara… Demedi; Hülya uyarmadı denmesin,dipnot aralarda yerini alsın sevgili günlüğüm… Baş uzanmalı mı yüksekte gezinen bulutlara? Lakin elin kaleme değipte duyguların çıkıveresi geldi mi yükses sesle, dökülünce kağıda yemin etsem başım ağırmaz başım değiyor bulutlara… Sadece bulutlar mı? Ay’a, Güneş’e, Yıldızlar’a daha nelere nelere… Geçmiş yazılarımızı hatırla… Kaç kereler dans ettik gezegenlerin arasına girip Satürn ile… Satürn’e bağlılığım ayrı…Onun yeri apayrı. Evimizin önünde ki camiinin bahçesinde hılahop çevirdiğim günleri anımsıyorum aklıma geldikçe Satürn aynı şeyi yapıyoruz, farklı dilleri kullanarak… Ben başımdan belime doğru geçirince hılahopu, dünyada mıyım zannediyordu rahmetli anneciğim veya yanımda ki arkadaşlarım? Gidiyordum bedenimi aralarında bırakarak ve hâlâ gidiyorum yine bedenimi bulunduğum ortama bırakarak. Ruhum anlama koşarken, bedenim de ortama uyum sağlıyor o anlarda. Anlaşılıyor mu bilmem,anlıyorlar mı beni acaba gözbebeklerime değerse gözbebekleri; işte o an yerde mi yoksa gökte mi olduğumu anlarlar. Gözlere bakmayarak saklıyorum yerimi herkesten ve her şeyden… Yüreğimin konuştuğu, elimin yazdığı şeyler.. Yüreğimin konuştuğu, elimin yazmadığı nice şeyler var avuç büyüklüğünde koca kalp dünyamda muhafaza ettiğim. Herkes herşeyi anlayamaz, edebiyat harici bende çoğu şeyi anlamıyorumdur herkes gibi zaman zaman, insanız nihayetinde sınırlıyız! Egoları anlamıyorum meselâ bunda bir mahsur da görmüyorum. Toprağa gidilen bu yolda ego boş işler çemberi, döndürür boş yere hemstır oyuncağı gibi dön dön dur… Ama ne? Yok olmak lazım çoğu zaman, ölümlü bedenin fotoğraflarını paylaşarak yok olmak lazım, ışınlanmak gibi oturduğun koltukta, hayal dünyanı genişletmeyi, geliştirmeyi ödevin bil sevgili günlüğüm✍🏻 bu da senin ödevin olsun. Anneciğim camdan bana bakarken camiinin bahçesinde dünya da yok oluyor Satürn’ün yanında nefes alıyordum, anneme hiç söylemedim bunları, hiç anlatmadım; belki anlayamazdı beni diye çekindim. Ellerimi iki yana açarak mutluluk içinde dönen hılahop maddeydi, manayı taşımakla mükellefti sanki… Arada Satürn kolları olmadığı için benim daha hazla hılahopu çevirdiğimi de ifade etmiştir. İçinden yer değiştirmekte geçmiştir belki bilemiyorum ama ben onun yerinde olmak istemedim hiç bir zaman. Kendimi ve bana verilen tüm nimetlerin kadrini, kıymetini bildim… Zor gelse de insan olmak, güzel bir şey çünkü. Sık sık bir buluttan diğerine atlayarak arada uçaklara çarpmadan hızla göz açıp kapayıncaya kadar dünyadan uzaklaşıp dans etmek için karşısına çokça geçtiğim olmuştur, çocukluk yıllarımdan beri diğer gezegenlerin kulağına gitmesin, Satürn’e bağlılık hissim var. Efendim sevgili günlüğüm? Garip mi buluyorsun tüm bunları içinden mi söylüyorsun bir de? Eee ama dışından söyle ki merakın gitsin! Sorularına cevap bulasın, karışık kafayla okuduğunu anlayamamaya karşılık soru sormak iyidir bence… Sen hiç rüya görmüyor musun sevgili günlüğüm✍🏻? Daha da önemlisi hayal dünyan ne alemde? Beslemiyor musun hayal alemini önüne kağıdı, eline kalemi alarak!? O vakit başını iki elinin arasına al ve bi düşün! Sen düşüne dur, ben devam edeyim müsaadenle… Tatil bu yıl yetmedi, yetmiyor bana sevgili günlüğüm sık sık kaçıp gitmek istiyorum İstanbul’dan sevdiklerimi ardımda bırakmak bile etimi çimdiklemiyor… Hadi çimdikledi diyelim, acı vermiyor.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hülya Kırklaroğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |