Ben bir dünya yurttaşıyım. -Sokrates |
|
||||||||||
|
Öncelikle, İslam’daki "şirk" ve "müşrik" kavramlarının doğru anlaşılması önemlidir. Şirk, yalnızca puta tapmakla sınırlı olmayan, Allah’a karşı yapılan her türlü eş tutma anlamına gelir. Allah'tan ve O'nun rızasından öncelikli tutulan her şey, şirk olarak kabul edilir. Müşrik ise bu duruma düşen kişiye verilen isimdir. Nebimiz Muhammed döneminde müşrikler, İslam'ın yayılmasını engellemeye çalışmış, Müslümanlara zulmetmişlerdir. Bu zulüm, Müslümanların Medine'ye hicret etmelerine ve burada yeni bir toplum yapısı kurmalarına yol açmıştır. Medine'deki ilk yıllarda, Müslümanlar ve müşrikler arasındaki ilişkiler, hoşgörü ve barış temelinde şekillenmiştir. Medine Anayasası, Müslümanlar ile diğer inançlar arasında eşitlik ve güvenliği sağlamak amacıyla hazırlanmış, böylece hem dini hem de sivil haklar güvence altına alınmıştır. Hudeybiye Anlaşması da, Müslümanlar ile müşrikler arasındaki 10 yıl sürecek barışı sağlamış ve her iki tarafın birbirine zarar vermemesi kararlaştırılmıştır. Ancak bazı müşrik kabileleri, bu anlaşmaya uymayarak Müslümanlara saldırmışlardır. Bu durum, Nebimiz Muhammed'in Mekke'yi fethetmesine ve müşriklere karşı tavır almasına neden olmuştur. Tevbe suresi, Medine’de kurulan İslam Devleti'nin dış ilişkileri ve savaş stratejileri hakkında önemli bilgiler sunar. Bu ayetlerde, müşriklerle yapılan anlaşmaların ihlali ve bunlara karşı alınacak tutum tartışılmaktadır. Tevbe Suresi 1. Ayet: "Bu, müşriklerle yaptığınız antlaşmalardan Allah ve Resûlü’nün sizlere ilanıdır. Artık yeryüzünde dört ay boyunca serbestçe dolaşın. Ve bilin ki Allah’ı aciz bırakacak değilsiniz. Gerçekten Allah, inkâr edenleri hor ve hakir kılar." Bu ayet, Müslümanlar ile müşrikler arasında var olan antlaşmaların bozulduğunu ve bundan sonra müşriklere karşı bir uyarı yapıldığını belirtir. Burada verilen dört aylık süre, müşriklere kendilerini toparlama ve zarar vermeme şansı tanımak amacıyla verilmiştir. Bu süreç, bir savaş ilanı değil, adaletli bir süre tanıma anlamına gelir. Müşrikler bu süre içinde barışçıl bir tutum sergileyebilirler. Tevbe Suresi 2. Ayet: "Yeryüzünde dört ay boyunca dolaşın, fakat bilin ki Allah’a karşı koyabilecek değilsiniz. Allah, inkâr edenleri küçültücü bir şekilde cezalandıracaktır." Bu ayet, müşriklere verilen dört aylık sürenin, Allah’ın adaletine karşı gelmenin mümkün olmadığını hatırlatan bir uyarıdır. Müslümanlar, bu süre içinde barışçıl bir çözüm arayarak bir mücadele ortamı yaratmamaya çalışmalıdırlar. Ancak sonrasında, zulme uğramış olan tarafın haklarını koruma sorumluluğu doğacaktır. Tevbe Suresi 3. Ayet: "Bu, Allah ve Resûlü tarafından, haccın sonrasında tüm insanlara bir ilan olarak yapılmıştır: ‘Allah’tan ve Resûlü’nden yüz çevirenlere, inkâr edenlere büyük bir azap gelecektir.’" Bu ayet, müşriklere yapılan uyarıları ve onların inkâr ettikleri takdirde karşılaşacakları azabı açıkça bildirir. Bu, savaşın başlatılması için bir neden değil, aksine, inkâr edenlerin davranışlarının sonuçlarıdır. Ayet, onlara yapılan affedici bir uyarıdır ve bu uyarıyı kabul etmeyenler, zalimlikte ısrar edenler için bir tehdit oluşturur. Tevbe Suresi 4. Ayet: "Ancak kendileriyle antlaşma yapıp da antlaşmalarına sadık kalan, size karşı hiçbir kötülük yapmayan müşriklerle olan antlaşmalarınızı, süresi sona erene kadar yerine getirin. Şüphesiz Allah, takva sahiplerini sever." Bu ayet, müslümanlarla antlaşma yapan ve antlaşmaya sadık kalan müşriklerin korunması gerektiğini vurgular. Bu durumda olan müşriklere zarar verilmemelidir. İslam, yalnızca zulme uğrayanlara karşı bir tavır almak değil, anlaşmalara sadık kalmayı ve barışı sürdürmeyi emreder. Tevbe Suresi 5. Ayet ve Sonraki Hoşgörü Mesajı Tevbe suresi, İslam’ın savaş hukukuna dair bir takım hükümler içerirken, aynı zamanda müşriklere karşı olan tutumu da belirler.Tevbe suresi 5. ayet, "Haram aylar bitince müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün" ifadesi, ilk bakışta sert ve acımasız bir yaklaşım olarak algılanabilir. Ancak bu ayeti tam olarak anlayabilmek için, onu tarihsel bağlam içinde değerlendirmek gerekir. Ayetin bir bütün olarak anlaşılabilmesi için önceki ayetlerle birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu ayet, Hudeybiye Anlaşması'nı ihlal eden ve Müslümanlara zulmeden müşriklere yöneliktir. Anlaşma süresinin sona ermesinin ardından, bu müşriklere karşı verilen mücadelenin bir parçası olarak, "öldürme" eylemi söz konusu olmuştur. Buradaki bağlam, savunma ve intikam değildir; aksine, zulüm ve ihanetin karşılığıdır. Müşriklerin, Müslümanların güvenliğini tehdit etmeye devam etmeleri, bu tür sert bir yaklaşımı zorunlu kılmıştır. Tevbe Suresi 6. Ayet: Ancak, 6. ayet, bu sert dilin ardından önemli bir değişim gösterir. Tevbe Suresi 6. ayetinde ise çok önemli bir uyarı vardır. "Eğer müşriklerden biri, senden eman isterse, ona eman ver; güven içinde olacağı yere ulaştır" ifadesi, İslam’ın hoşgörü ve merhamet anlayışını net bir şekilde ortaya koyar. Burada, düşmanlık yapmış olan kişi bile, eğer barış talep ediyorsa, ona güvenlik sağlanması ve barışçıl bir çözüm önerilmesi gerektiği belirtilir. Bu ayet, İslam’ın zalime karşı bile affediciliği ve merhameti ön plana çıkardığını gösterir. İslam, savaşın ne zaman ve neden yapılması gerektiğini belirleyen net kurallar koyar. Savaş, zulmün ve baskının zirveye ulaşması durumunda savunma amacıyla yapılır. "Müşrikleri öldürün" emri, tarihsel olarak bir savunma ve karşılık verme durumunun ifadesidir. Ancak bu, her durumda uygulanan bir ilke değildir. Barış, hoşgörü ve merhamet, İslam’ın temel değerlerindendir. İslam, insanların inançlarına, fikirlerine ve haklarına saygı gösterilmesini öğütler. Bu bağlamda, İslam'da savaşın yalnızca son çare olarak ve adaletin sağlanması amacıyla yapılması gerektiği vurgulanır. Kur’an’da Allah, “Kim bir canı haksız yere öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi olur” (Maide Suresi, 32) buyurur. Bu ayet, hayatın kutsallığını vurgular ve savaşın sadece zulmü durdurmak için meşru bir seçenek olduğunu ifade eder. Ayrıca, İslam, düşmanları bile affetmeye, onlara güvenlik sağlamaya ve barışçıl çözümler üretmeye teşvik eder. Tevbe Suresi'nin 5. ayetinin yanlış bir şekilde "İslam’ın vahşet ve savaş dini" olarak lanse edilmesi, Kur’an’ın ve İslam’ın mesajının yanlış anlaşılmasından kaynaklanmaktadır. Tevbe suresi ve özellikle 5. ayet, tarihsel bağlamda müşriklerle yapılan savaşlar ve anlaşmalar üzerinden bir düzenleme yapmaktadır. Bugün bu ayeti anlamak, sadece savaş hukuku üzerinden değil, barış ve hoşgörü temelinde bir anlayış geliştirmekle mümkündür. İslam’ın getirdiği öğretiler, hoşgörü ve affetme üzerine kuruludur. Müşriklerin bir zamanlar zulmetmeleri nedeniyle gösterilen sert tutum, bu zulme karşı bir karşılık olarak anlaşılmalıdır. Müşriklere karşı verilen savaşlar, tarihsel bir bağlama dayanır ve bu bağlamda savunma amaçlıdır. İslam’ın esas mesajı, insanlara adalet, merhamet ve hoşgörü sunmaktır. Bu nedenle, Kur’an’ı ve İslam’ı anlamak için yalnızca ayetlerin metnine değil, onların tarihsel bağlamına ve genel mesajına da dikkat edilmesi gerekmektedir.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2025 | © Muhammed Rıdvan Kaya , 2025
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |