En tatlı sevinçler, en hiddetli kederler sevgidedir. -Pearl Bailey |
|
||||||||||
|
Kapıyı evin hizmetçisi açtı... Tüm gücüyle koştuğu, kırmızı yüzünden ve kullandığı her kelimeden sonra derin derin nefes almasından anlaşılan haberci çocuk, bir zarf uzattı. Hizmetçi pek şaşırmamıştı. Zira bu eve sıksık bu tür zarflar gelirdi. "Anlaşılan yine birileri öldürüldü veya biyer soyuldu." diye içinden geçirdi hizmetçi Esmeralda... Oturma odasından yükselen keman sesleri oldukça bohem bir hava veriyordu eve... Watson, oturmaktan vücudunun şeklini almış olan deri koltukta bişeyler okuyordu. Hizmetçinin elindeki zarfı aldı: - Bakalım ne olmuş... Hmmmm. Margel`lerin malikanesinde cinayet işlenmiş. Birisi uşağı vurmuş. Keman çalmayı bırakan Holmes lafa karıştı: - İlginç… Normalde uşaklar öldürür. 15 dakika içinde at arabasıyla yola çıkmıştı bu ikili... Malikaneye, şehrin dışına doğru uzanan anayolun sağındaki toprak yoldan ulaşılıyordu. Biraz sarsıntılı bir yolculuktan sonra gotik mimarinin belki de en iç karartıcı örneği olan malikanenin önünde durdular. Kapıyı çaldılar. Ama açılması uzun sürdü. Zira uşak ölmüştü ve evin aristokrat hanımı, kapı açmayı bile beceremeyecek yapıda biriydi.Sanki aristokratik aptallığın ete kemiğe bürünmüş haliydi... Biraz sonra kapıyı açmayı başardı. "Kesinlikle evin uşağı ölmüş." dedi Watson. "Umarım evdeki eşyaların kullanımıyla ilgili bilgilerini de kendisiyle beraber mezara götürmemiştir. Yoksa yeni uşak gelene kadar işiniz zor!" diye ekledi. Kendisinin beceriksizliğine göndermede bulunan bu sözleri duymamış gibiydi evin hanımı Mrs. Elizabeth Margel... - Ceset salonda... Beni takip edin." dedi. Holmes ve Watson peşi sıra takip ettiler. Salon oldukça sıcak bir atmosfere sahip ti. Zira şömine harıl harıl yanıyordu. Birazdan tüm ev halkı salonda toplandı. Bu sırada kapı tekrar çaldı. Ama Holmes artık olaya el koyduğu için kapıyı açmayı o teklif etti. Gelen, şehrin polis müfettişi Henry Fisherman idi. Yanında bir diğer polis memuru ile birlikte, şehrin önemli isimlerinden birinin evinde yaşanan olayı ilk elden araştırmak istemişti. Toplam on kişi, salonda yatan zavallı uşağın cansız ve inananlar için "ruhsuz" bedenine bakıyorlardı. Holmes tipik girizgahını yaptı... - Evet hanımlar ve beyler! Katil veya katiller ve/veya onların suç ortakları aramızda! Salondakiler ve kimlikleri kısaca şöyleydi: Elizabeth Margel: Malikanenin hanımı. Edward Margel: Elizabeth’in kocası ve çocuklarının babası. Şehrin zenginlerinden. Bir kereste atölyesi, şehrin dışında kömür madeni ve bir kumaş fabrikası var. Bob Lloyd Margel: Evin şımarık çocuğu. Babasının ölümüyle herşeyi ele geçireceği günü düşlüyor. Mary Margel: Sessiz ve içine kapanık kız. Annesi ile araları hiç bir zaman iyi olmadı. Frank Flowers: Bahçevan. Ama ne kadar uğraşsa da bu sevimsiz binayı güzel gösterecek bir bahçe yok... Sarah Saucepan: Evin aşçısı. Oldukça yetenekli. ,Hatta bir aşçı için fazla... Komser, polis memuru, Holmes ve Watson ile birlikte on kişi tamamlandı. Artık gerçek su yüzüne çıkmaya hazırdı. Holmes sorguya başladı... - Uşağınız! Adı ne demiştiniz? - Şey... Paul! Paul Underpants... - Peki soyadının rengi neydi? …diye bir espri yaptı Watson... Ama kimse gülmedi. BOB LLOYD: Lütfen bay Holmes. Zaten hepimiz sarsılmış durumdayız. WATSON: Deprem mi oldu! HOLMES: Hayır bay Watson. Fakat bu ailenin temellerinden şüpheliyim. Sanırım kolay yıkıla bilir. EDWARD: Bu ne cürret! Ailemizi yargılamaya mı geldiniz yoksa cinayeti çözmeye mi? HOLMES: Bence bu cinayetin sırrı ailenizde saklı bay Edward... Herkes oturacak bir yer buldu. Sakinleşmek için brendi ve viski ikram edildi. Cesedin üzerine de bir çarşaf serildi. Holmes ortaya geçti ve sorguya başladı.Watson ise polis memuruyla birlikte mutfağa gitti. Zira uşak bıçaklanmıştı. Belki birşeyler bulabilirlerdi yemek için veya olayı çözmek için... HOLMES: Şimdi sırayla olay sırasında nerede olduğunuzu ve sizi gören biri olup olmadığını anlatın. EDWARD: Ben çalışma odamdaydım.Akşam yemeğinden sonra çıktım. O andan sonra kimseyi görmedim. Taaa ki çığlığa kadar. HOLMES: Kim çığlık attı? EDWARD: Kimse. HOLMES: Ama ben bir çığlık duyduğuma eminim. EDWARD: Ben "çığlık" dedim ama atmadım! HOLMES: Atsanız hemen anlardım zaten. Ben dedektifim! Evet sayın Elizabeth... Ya siz? ELİZABETH: Ben akşam yemeğinden sonra yatak odama gittim. Biraz yorgun hissediyordum. HOLMES: Yatak odası he! Kaç yatak var? ELİZABETH: Sadece bir... HOLMES: Sadece bir yatak var ve siz oraya "yatak odası" diyorsunuz. Üzgünüm ama bu çok mantıksız. ELİZABETH: Ama "yatak odası" dedim "yatak deposu" demedim. HOLMES: Lütfen konuyu değiştirmeyin ve sorumu cevaplayın! ELİZABETH: Cevapladım zaten. HOLMES: O halde beni oyalamayı bırakın. Neyse... Peki siz nerdeydiniz ve ne yapıyordunuz genç bayan? MARY: Banyodaydım. HOLMES: Veeeee? MARY: Veee banyo yapıyordum. HOLMES: A-ha! Madem içinde olduğunuz şey bir banyoydu o halde neden bir başka banyo yapmaya ihtiyaç duydunuz. MARY: Ama ama! (Gözünden yaşlar süzülmeye başlar) HOLMES: O gözyaşlarının arkasına saklanamazsınız. Çünkü şeffaflar. Ayrıca küçükler. EDWARD: Lütfen sayın HOLMES! Kızım çok duygusaldır. Üstüne gitmeyin. ELİZABETH: Sulu gözdür sizin anlayacağınız. EDWARD: Yine başlama! HOLMES: Sessizlik! Bu sırada mutfakta... WATSON: Dikkat et. Sakın elini sürme. POLİS MEMURU: Ama elimi sürmeden alamam. WATSON: Şu mendille tut. POL.MEM: Ama leke olur. WATSON: Önemli değil. Ketçabı versene... POL.MEM: Sanırım hiç delil yok mutfakta. WATSON: HE? Aaa! Evet! Hiç delil yok. Uşak sırtından bıçaklanmış. Bak şurdaki bıçaklıkta bir bıçak eksik. Acaba kim mutfaktaki bıçaklara kolaylıkla ulaşıp kimseye görünmeden alabilir? POL.MEM: Aşçı kız mı? WATSON: Ya da görünmez bir adam! POL.MEM: Peki şu çamurlu ayak izleri ne olacak. WATSON: Bilmem temizlerler heralde. Öyle kalmaz. Salondaki sorgu devam etmektedir... HOLMES: Söyle bakalım delikanlı. Sen neredeydin. BOB LLOYD: Ben o sırada şehirdeydim. Doğum günü için alışveriş yapıyordum. HOLMES: A-ha! Benim doğum günüme daha çok var! BOB LLOYD: Eee ben de hediyeleri size almıyordum zaten. HOLMES: Ama benim bildiğim hediye doğum günü kutlanana alınır. Yoksa bu ailenin bu konuda da mı garip yöntemleri var? Neyse... Devam edelim. Sürprizi bozmak istemem. Siz nerdeydiniz bahçıvan Frank? FRANK: Ben dışardaki kulübemde uyuyordum. HOLMES: Umarım şeytana uymuyordunuz! FRANK: Yooo uyuyordum. HOLMES: A-ha! Demek şeytana tapıyorsunuz. Ne oldu? Yoksa efendin sana, Paul`ü öldürmeni mi emretti? FRANK: Ne? HOLMES: Geçelim. Ama bunları hep yazıyorum bi köşeye... Sorgu sırası aşçı kıza gelmişti. Yüzünden ne kadar tedirgin olduğu anlaşılıyordu. HOLMES: Pekala aşçı hanım. Sanırım mesleğiniz icabı bıçak kullanmayı iyi biliyorsunuz. SARAH: Nereye varmaya çalışıyorsunuz. HOLMES: Bi yere varmaya çalışmıyorum. Zaten bu şekilde bi yere varamayacağız anlaşılan. Kimse itiraf etmiyor. Pekala. Şöyle yapacağız. Kısa çöpü çeken... Bu sırada mutfaktan Watson`un sesi yükseldi... - Holmes! Holmes! Buldum! Buldum! HOLMES: Ne buldun? WATSON: Bu cinayeti; kimin, nasıl ve niye işlediğini. HOLMES: Anlat bakalım. WATSON: Pekala... Hatırlarsan eve gelen mesajda birinin "Vurulduğu" yazıyordu. Ama uşak bıçaklanmıştı. Çünkü, planı yapan bay BOB cinayeti babasının dolapta sakladığı tabancayla işleneceğini sanıyordu. Katil olarak seçtiği kişiye de tabancayı almasını tembih etmişti. Ama yemekten sonra evin hanımı Elizabeth yatak odasına gidince, katil dolaptaki tabancayı alamadan kaçmak zorunda kaldı. Pencereden çıktı ve duvarın kenarındaki çıkıntıdan yürüyerek evin duvarına yakın duran ağaca ulaşıp inmeye çalıştı. Ama duvarda giderken banyo penceresinin önünden geçti. Bu sırada evin sulugöz kızı Mary onu gördü ve çığlık attı. Katil de panikleyip aşağıya atladı. Üstü başı, yeni sulanan bahçenin çamuruna bulandı. Sonra arka kapıdan mutfağa girdi. Mutfaktan bir bıçak aldı. Bu sırada ev ahalisi banyoda çığlık atan Mary`nin yanına gitmişti. Öldürülen uşak Paul ise bay Edwar sıcağı sevdiği için şömineye odun atıyordu. Katil yavaşça yaklaştı ve zavallıyı bıçakladı. Katil aşçı Sarah, azmettiren ise oğlunuz BOB idi. SARAH: Hayır! Yalan! BOB: Nasıl beni babamın cinayetini planlamakla suçlasınız! HOLMES: Sakin olun. Size de söz vereceğiz. Ama önce bırakın da Bay Watson, bunu neden yaptığınızı da açıklasın. WATSON: Evet. Neden sorusunu ben de sordum. Sonra aklıma her zamanki neden yani para geldi. Paul size kaç yıldır hizmet ediyor bay Edward? EDWARD: Aman tanrım! Vasiyetim. Vasiyetim de kömür madeni hisselerimin yarısını ona bırakmıştım. Ama vasiyetimi kimse bilmiyordu! WATSON: Yoo! Oğlunuz bir şekilde öğrendi. EDWARD: Ama bunu sadece ben ve... Aman tanrım! WATSON: Devam edin bay Edward. Söyleyin. Aşçı kız Sarah’ya söylemiştiniz laf arasında değil mi? Onunla ilişkiniz vardı. Ama o işini sağlama almayı seven akıllı bir kız. Bu nedenle oğlunuzu da baştan çıkamıştı. Bu planı yapması için oğlunuzu zorlayan da oydu. Böylece uşak ölüp siz de cinayet silahı olması planlanan tabanca nedeniyle hapse girince herşey oğlunuza ve tabii onu baştan çıkaran aşçı kıza kalacaktı. Yıllardır size hizmet eden zavallı Paul'ü aradan çıkarmayı başaracaklardı. HOLMES: Peki ya bahçevan FRANK! Onun rolü yok mu! WATSON: Hayır! Onun suçu yok. Sadece şeytana uydu. Masum bir satanist... ”Acı gerçeklerin ortaya çıkmasıyla herkes sessizleşti. Zira bu zenginler böyledir. Her pisliği yapar, ortaya çıkınca da kabul eder ve ne bileyim kimseyi rehin alıp, para ve helikopter istemez. Zaten zengin, istese, parayı bastırıp alır. Polisten istemez.” KOMİSER: Sanırım herşey aydınlandı! Bana gerek yokmuş. Boşuna gelmişim. Neyse ben şuçluları alıp gideyim. Benimle gelen memur nerde? HOLMES: Bravo Watson. Kedi olalı bir fare tuttun. Ama nasıl çözdün valla anlamadım. Bu sırada mutfaktaki Polis Memuru kafasını tutarak salona gelir... POLİS MEMURU: Hey ne oldu burda! Tam bay Watson`a neler olduğuyla ilgili teorimi açıklamıştım ki bay Watson`un yere düşen parasını almak için yere eğildiğimde birisi kafama tavayla vurdu. Bayılmışım! HOLMES: WATSOOOOOON! WATSON: Ehi ehü ehhehüehh! THE END
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © ömer kırat, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |