..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Ýnsan bir küçük dünyadýr. (Mibres Kosmos) -Demokritos
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Bilim Kurgu > ömer kýrat




13 Mart 2006
Buzdolabý Adam Elma  
B.A.E. (Birleþik Arap Emirlikleri Olmayanýndan)

ömer kýrat


Her olay, ondan sonra olacak teorik olarak sonsuz sayýda olayýn nedenlerinden biridir. Bu nedenle "neden" sorusu anlamsýzdýr. "Niçin" sorusu ise aklýn ve mantýðýn deðil duygularýn yarattýðý bir sorudur.


:FAJJ:
Buzolabý-Adam-Elma (B.A.E)

"Çok komiksin!" dedi adam, diðerine... "Seni sýrf bu yüzden öldüreceðim!" Ardýndan, verdiði sözü tutmak için silahýndaki tüm kurþunlarý, komik olanýn vücuduna boþalttý. Ama iþin tuhaf yaný kurþunlarýn, gümüþ gibi parlamasýna raðmen ayný isimdeki elementten yapýlmamýþ olmasý ve komik oluþunun kurtaramadýðý adamýn "kurt adam" olduðu konusunda þaka yapmamasýydý. Bu sayede, normal bir insaný (hani þu kurt adam olmayan ve baþkasýnýn da olduðuna inanmayanlarý) öldürecek aðýrlýktaki yaralardan etkilenmeyen adam, kendisini öldümeye çalýþan adama diþlerini gösterebiliyordu þu anda... Tabi gülmüyor, ait olduðu yaratýk familyasýnýn sýklýkla yaptýðý bir þeyi yaparak, hýrlýyordu.

Bu saçma dialoðun ardýndan gelen vahþi intikam sahnesi bitmeden televizyon kapandý. Elindeki kumandayý "kumandan" edasýyla tutan adam "Ýzlenecek bir þey yok..." düþüncesiyle yerinden kalktý. Belli bir amacý olmaksýzýn, güvenlik kameralarýnýn yaptýðýna benzer bir þekilde evin içinde dolaþtýrdýðý bakýþlarý, kitaplýktaki kitaplara iliþti. Acaba açýp birini okusa mýydý? Ardýndan, kitaplarýn ait olduklarý yerde yani "kitaplýkta" kalmalarýnýn herkes için en iyisi olduðuna karar verip mutfaðý gözüne kestirdi.

Artýk bir hedefi vardý. Mutfaða gidecekti. Bu hedefe varmak için kullanýlacak her araç meþruydu. Bu yüzden, pek sevmemesine raðmen pofuduk terliklerini giydi. Terlik giymeyi sevmemesi ile buna raðmen giymesinin, birbirinden baðýmsýz gibi görünen iki nedeni vardý. Sevmemesinin nedeni; annesinin, çocuk eðitimi anlayýþýnda terliðin önemli bir yerinin olmasýydý. Buna raðmen giymesinin nedeni ise sabah kýrdýðý su bardaðýnýn, sadece büyük boyutlu parçalarýný toplamýþ olduðu gerçeðiydi.
Görünüþte bu ikisi birbirinden baðýmsýzdý. Ama aslýnda kendini bildiðinden beri kiþiliðinin parçasý olan tembelliði nedeniyle annesinin terlikleri, sahibinin ayaðýndan ziyade elinde paralanmýþtý. Tembelliði nedeniyle yerden toplamadýðý kýrýk camlar ile terlik giymeyi sevmemesinin ardýndaki tarihsel iliþkiler aðý, adamýmýzýn zihnindeki "terlik" dilemmasýnýn kaynaðýydý.
Mutfaðýn kapýsýný açtý. Mutfak ýþýklarýnýn, kapýsý açýldýðýnda otomatik olarak yanmamasý ne kötüydü. Üstelik bunu yapan (yani kapýsý açýlýnca ýþýklarý yanan) yeðane makine evin ayný bölümündeydi. Sanýrým bunu, ev dizayn eden mimarlarýn, makine üreten mühendislerden "model alarak öðrenme" yöntemiyle bir þeyler kapmayý pek umursamamalarýna baðlayabiliriz.

Iþýk düðmesi, mutfaðýnýn 1,5 metre içinde duvarýn üstündeydi. Terlik giyse bile pofuduk olduklarý için yine de güvenemiyordu. Kötü ihtimallerin içinden en iyisi bile gerçekleþse bu, terliðinin zarar görmesi olacaktý ki zaten hiç sevmediði bir þeyden yeni bir çift almak zorunda kalma fikri, en azýndan sýkýntý vericiydi. Dolayýsýyla dikkatle yaklaþarak elini duvarda gezdirdi. Düðmeyi buldu ve ilk kez ateþi kontrol ederek aydýnlatma için kullanan maðara adamýnýn yaþadýðýna benzer bir göz kamaþmasý eþliðinde ortamý aydýnlattý.

Artýk tek yapmasý gereken buzdolabýnýn kapaðýný açmaktý. Ýþin, beden gücü gerektiren kýsmý bitmiþti ama belki de daha zor olabilecek olan kýsmý yani zihinsel çaba kýsmý yeni baþlýyordu. Bu "seçim" aþamasýydý. Ne yiyip ve/veya içeceðine karar vermesi gerekiyordu. Seçimler önemliydi. Zira en basit bir seçim bile sizi öldürebilmekten tutun, dünyanýn sonunu getirmeye kadar çeþitlilikte sonuca neden olabilecek olaylar zincirini baþlatabilirdi. Yani dünyaya çarpan gök taþýnýn, memelileri ve özelde insan türünü gezegenin "baþat" türü haline getireceðini kim bilebilirdi ki? Bir parça kaya çarptý ve bugün dinazorlarýn baþ rol oyuncusu olduðu filmler çeken bir memeli türü eðemenliði eline geçirdi. Dolayýsýyla tamamen ilgisiz bir seçim sandýðýnýz þey veya her hangi bir eylem, en azýndan evrenin sonuna dek, sayýsýz denebilecek sayýda (!) sonuç doðuracaktý. Zaten kahramanýmýz da bazen tüm varoluþun; domino taþlarýnýn ardý ardýna yýkýlmasýna benzer bir olaylar zinciri sonunda "tanrýnýn gülmesini saðlayacak" bir tür ilahi eðlence (komedya?) olduðundan þüpheleniyordu. Tanrýyý bilmiyordu ama dünyada olup bitenler bazen onu kahkahalarla güldürüyordu.

Dolabýn raflarýnda gezinen gözleri bir avcý gibi avýný ararken, bedeni de buna uygun olarak hiç kýpýrdamýyordu. Öylesine kýmýldamýyordu ki sanki buzdolabýndan dýþarý çýkan soðuk hava onu birden dondurmuþtu. Tabi bunun olmasý imkansýzdý. Özellikle de bu buzdolabýnýn bunu yapmasý... Zira öylesine eski ve yorgundu ki sanki içine koyulan þeyleri, onlarla ilgilenmeyerek "kendinden" ("kendiliðinden" anlamýnda deðil, "kendisinden" anlamýnda) soðutma yöntemini uygulayarak çalýþýyordu.

Adamýn bakýþlarý, yalnýz baþýna meyvelikte duran elmaya takýldý. En son ne zaman elma aldýðýný hatýrlamýyordu. Hatta dolabý son açtýðýnda onu görmediðinden emindi. "BUNUN NE ÝÞÝ VAR BURDA?" dedi içinden...

Ýlginç bir þekilde (tabi evrenin nasýl bir yer olduðunu bilmeyenler için ilginç) elma da tam olarak ayný þeyi (belki tek fark kendisini, nesne deðil özne olarak kullanmasýydý zihninde kurduðu cümlede) düþünüyordu:

- Hey! Nerdeyim ben? Ne oldu? Niye böyle soðuk ve karanlýk bir yerdeyim? Þu anda olgunlaþmýþ olmam ve dalýmdan koparak yerde yuvarlanýp, yeni bir elma aðacýna dönüþmek için filizlenme çalýþmalarýna baþlamam gerekiyordu. NE ÝÞÝM VAR BURDA!

Adam, saðlýklý bir þeyler yeme havasýnda olmadýðýna karar verdi. Dolabýn kapýsýdaki rafta duran kutu kolayý aldý ve elmayý, merak ve umutsuzlýk dolu düþünceleriyle baþbaþa býrakýp biraz hava almak için balkona çýktý.

Hava birkaç gündür sýcaktý ve bu gece, yakýnlardaki denizden buharlaþan sular denize dönmeye karar vermiþlerdi anlaþýlan… Gökgürültülü saðanak yaðýþ ansýzýn bastýrdý. Bu sýrada balkonda kutu kolasýný yudumlayan adam hafifçe ürperdi. Çünkü þimþek çaktýðý sýrada yüksekçe bir balkonda elinde metal bir kola kutusuyla durmak tehlikeli olabilirdi.

Gerçi yýldýrým düþmesi düþük bir ihtimaldi ama adam, bunu þansa býrakmayý istemedi. Bu güne kadar "þansa" býraktýðý tüm iþlerde baþarýsýz olmuþtu. Her ne kadar zor iþlerdeki (mesela iþ bulmak) baþarýsýzlýklarýna pek üzülmese de kutu kola içmek gibi basit bir konuda uðrayacaðý baþarýsýzlýk onu bile yýkardý. Özellikle de baþarýsýzlýk, bir yýldýrýma binerek gelmiþse!

Ýçeri girdi... Yýldýrým düþmesi ihtimali karþýsýnda geri çekilmesinin verdiði "yenilmiþlik" duygusundan ve korkmuþluk hissinden kurtulmak için kendini baþarýlý bulduðu bir konuya odaklandý; Yataðýna uzanýp bir süre kýpýrdamadan yattý... Taa ki havada biriken elektirik, topraða inmek için onun oturduðu daireyi seçene dek...

Yýldýrým, inanýlmaz bir gürültüyle binaya çarptý. Her ne kadar çýkardýðý gürültü bir zamanlar insanlarýn ona tanrýsallýk etfedip, onu inanç sistemlerine dahil etmesini saðladýysa da bu çaðda, onu çýkarana tanrýsallýk etfedilen gürültülere "pop müzik" deniyordu. Dolayýsýyla yýldýrýmýn gürültüsünün "inanýlmaz" olmasýnýn iki anlamý vardý: Ýlki gürültü miktarýnýn alýþýlmadýk derecede yüksek oluþunun insanlarda yarattýðý þaþkýnlýkla ilgiliydi. Ýkincisi ise yýldýrýmlarýn ve çýkardýðý seslerin artýk "inanç" konusu olmamasýydý.

Büyük bir þokla (yaklaþýk birkaç milyon volt) yataktan fýrlayan adam, yüzüne Hubble Teleskobu tutulmuþ bir uzaylý gibi þaþkýndý.

Bu þaþkýnlýðýn nedeni daha önce yataktan hiç fýrlýyarak kalkmamýþ olmasý deðil -ki normalde sürünerek ya da sürüklenerek kalkardý- evdeki tüm elektirikli aletlerin çalýþmaya baþlamasýydý.

Neler olduðunu anlamak için camdan dýþarý baktý. Her yer karanlýktý. Görebildiði alandaki tüm elektirikler kesilmiþti. Ardýndan apartman dairesinin kapýsýný açtý. 10 katlý binada sadece 4 daire doluydu. Onun bulunduðu katta baþkasý yoktu. Dolayýsýyla neler olduðunu sorabileceði alt katlardaki komþularýna baðýrdý: "Hey neydi bu!" Sekizinci katta oturan genç kýz cevap verdi: "Elektrikler kesildi. Sanýrým bir yýldýrým yüzünden..."

Kýzýn yüzü daha önce olmadýðý kadar güzel gelmiþti adama... "Her halde konuþurken yüzüne tuttuðu fener nedeniyle olmalý." dedi. Bunu duymuþtu. Gösteri dünyasýnda özellikle müzik camiyasýnda, sanatçý yaþlandýkça yüzüne tutulan ýþýk artýyordu. Böylece yüzdeki ayrýntýlar (kýrýþýk, sarkma, meymenetsizlik vs.) belli olmuyordu. Ayrýca "ilahi" bir hava da katýyordu ki bu "sanatçýlara tapýnýlan" çaðýmýzýn gereklerine uygundu.

Tekrar dairesindeydi. Hemen hemen ayný anda, elektirikleri kesik bir apartman dairesi için etrafta fazla elektirik olduðunu farketti. Bu nasýl olurdu? Mutfaða gitmeye karar verdi. Aslýnda bu pek "karar verme" sayýlmazdý. Daha çok iç güdüsel bir þey ya da bir refleks gibiydi. Bir þey yapmadan veya bir yere gitmeden önce uðradýðý ilk ve son yer hep mutfaktý. Adeta start/finiþ düzlüðüydü günlük yaþamýnýn...

Ýçeri girmesiyle gözleri faltaþý gibi açýldý. Zira sabah kýrdýðý bardaðýn, toplamaya üþendiði küçük parçalarýndan biri, küçük ayak parmaðýna batmýþtý. Yataktan heyecanla kalkarken (zira heyecanlanmasý için bir yýldýrým dolusu nedeni vardý) yine terliklerini giymemiþ ve þimdilerde ölü olan annesinin, mezarýnda, adeta birþey ararmýþ gibi ters dönmesine neden olmuþtu. Annesini bu hareketinin ardýnda müslümanlarýn giysileri, özellikle de terlikleriyle gömülmediði gerçeðini unutmasý vardý tabii ki…

Kendi boyunda birine çattýðýný sanan küçük cam parçasýný, küçük parmaðýndan çýkartýrken aklýna, onu terliksiz dolaþmamasý konusunda uyaran ve þimdilerde mezarýnda dönüp duran annesi aklýna geldi. Zaten ne zaman caný acýsa aklýna o geliyordu. Kendini Pavlov'un köpekli deneyinde gibi hissetti. Gerçi denek bu sefer yemekle uyarýlmýyor, kýzgýn annesi ile korkutuluyordu. Salgýladýðý sývý ise salya deðil göz yaþýydý.

Düþüncelerini toplamasý bir kaç saniyesini aldý. Buzdolabýnýn arkasýndaki duvarda açýlmýþ olan 30 santimlik deliði farketmesiyle birlikte düþünceleri, tekrardan beyin kývrýmlarýnýn etrafýnda daðýldý. Bunu, ardý ardýna kafasýnda beliren sorular takip etti:

"Lanet olsun! Ne oluyor burda! Neden her yerde elektirikler kesilmiþken benim evimde kesilmedi? Neden buzdolabýnýn arkasýndaki duvarda koca bir delik var? Yýldýrým buraya mý düþtü yoksa? ..... Dolabýn içinden yükselen bir yardým çýðlýðý mý duyuyorum?"

Son soru diðerlerinin pabucunu dama attý. Öylesine aptallaþtý ki olap bitenler karþýsýnda hissettiði þaþkýnlýk ve korkuyu bir an için unutup, buzdolabýnýn kapaðýna uzandý. Açtý... Yüzüne vuran soðuk dalgasýyla iyice afalladý. BUZ dolabý daha önce hiç olmadýðý kadar adýný hakkediyordu. Ardýndan, az önce duyduðu yardým çaðrýsýný tekrar duydu; "Heeey! Çýkarýn beni burdan! Donuyoruuum!"

Sesin, meyvelikteki tek varlýk olan elmadan geldiðine yemin edebilirdi. Yani yanýnda, ikna etmesi gereken biri olsaydý. Uzandý ve deliliðinin ilk meyvesi olduðunu düþündüðü elmayý aldý. Ardýndan elmadan gelen sesi tekrar duydu; "Hey! Kim o? Kimdir soðuk cehennemimden kurtaran beni? Beni tutan sýcak dost elin sahibi kim?"

Adamýn duyduðu bu "Þekspirane" sözler ona göre, aniden baþlayan zihinsel bozukluðunun kanýtýydý. "Newton olsa ne düþünürdü?" dedi içinden... Ardýndan, durumun tuhaflýðý karþýsýnda kimsenin mantýklý bir sonuca (delilik dýþýnda) varamayacaðýna karar vererek devam etti;
"Sanýrým konuþan bir elma bulmak, bir elma sayesinde yerçekimini bulmaktan daha zor hazmedilecek bir þey... Acaba delirdim mi? Ama bunun için GEÇERLÝ bir nedenim yok. Gerçi yaþamak için geçerli bir nedenimin olmamasýna raðmen yaþýyorum. Belki de aklýmý kaybetmemin de bir nedeni yoktur."

Konuþan elmayla birlikte (tabi bu “Konuþan elma”nýn isim babasý, kaçýrdýðý aklýydý) mutfaktan çýktý. Biraz hava almaya ihtiyacý vardý. Balkondan, þehre baktýðýnda elektiriklerin geldiðini ve yaðmurun dindiðini gördü.

- "Evet anlat bakalým, senin hikâyen ne?" dedi elmaya... Elma adeta içini döktü;

- Aslýnda senin bana anlatacaðýný umuyordum. Ben neler olduðunu pek bilmiyorum. Kendimi bildim bileli bir aðaçta sallanýyordum. Ardýndan birinin beni kopardýðýný hissettim. Ordan oraya ve elden ele dolaþtýk, diðer bir sürü elmayla... Belki de türümüzün bir özelliðidir diye düþünüyordum ilk baþlarda, bu bitmek bilmeyen yolculuklarýn nedeninin ne olduðu hakkýnda... Belki de göçmenizdir diyerek. Aynen bahçedeki aðaçlara yuva yapýp, ardýndan giden kuþlar gibi... Sonunda kendimi çok soðuk ve karanlýk bu yerde buldum. Biraz önceye deðin o kadar kötü deðildi. Sonra o gürültü, tuhaf his ve ardýndan gelen soðuk... Feciydi...

- Demek görebiliyorsun. Karanlýðý algýladýðýna ve bahçedeki kuþlardan bahsettiðine göre...
- Bu beslenme biçimimle ilgili. Bilirsin, fotosentez. Hücrelerim ýþýða karþý duyarlýdýr. Biraz dikkat ve çalýþmayla ustalaþabilirsin.
- Senin gibi baþkalarý da var mý? Yani böyle insanlarla konuþan?
- Þey... Ýþin gerçeði ilk kez bir insanla karþýlýklý konuþuyorum. Bir keresinde, bizi yetiþtirenlerin konuþmalarýný duymuþ ve kullandýklarý böcek ilaçlarýnýn kaþýntý ve depresyona neden olduðu konusunda onlarý uyarmaya çalýþmýþtým. Ama ya duymadýlar ya da depresif ve kaþýnan bir elmadan tavsiye alacak havada deðillerdi.
- Hýmmm. Acaba bu deðiþim yýldýrýmdan dolayý mý oldu?
- Yýldýrým mý? O da ne?

"Bir elmaya, yýldýrýmý nasýl anlatabilirim?" diye düþündü adam... Ardýndan aklýna statik elektirik geldi. Elmayý üstündeki kazaða birkaç kez sürdü. Elma pýrýl pýrýl olmuþtu.

Elma, bu tuhaf hisle irkildi;
- Hey! Bu da ne? Sanki karýncalandým... Karýncalar sarmýþ gibiydi aynen...
- Ýþte bu statik elektirik. Yýldýrým ise bunun kat be kat fazlasý. Karýncalanmadan çok fillenmeye benzer.
- Fillenme?
- Yani yok edicidir senin anlayacaðýn.
- Oh... Peki. Yaþama ve canlýlara pek dost birþey deðil gibi...
- Evet ama uygun koþullar altýnda bir elektirik þoku hayat kurtarabilir ya da baþlatabilir. Muhtemelen bu gezegende de böyle olmuþtur. Bu arada, diðer elma ve bitkiler birbiriyle konuþuyor mu? Eðer öyleyse bu vejateryenler için kötü haber demektir.
- Vejateryen?
- Sadece bitki yiyenler...
- Yani kurtlar, týrtýllar ve diðer böcekler gibi mi?
- Aþaðý yukarý. Neyse... Ne demiþtim? Ah evet! Diðer bitkiler de kendi aralarýnda konuþur mu?
- Bulunduðumuz bahçede tek konuþan biz elmalardýk. Etrafta bulunan yüzlerce çeþit bitki ve meyva sessizdi. Bilmem... Belki de iletiþimsizliðimizin nedeni dil sorunuydu.
- Ýlginç... Bak ne diyeceðim. Benim çok uykum var. Yaþadýklarýmý kafama yerleþtirmek için uyumalýyým. Seni þuradaki kapaklý kaba koyacaðým. Böylece meyve sinekleri ve kurtlar rahatsýz edemez. Kim bilir belki uyku, akýl saðlýðýma iyi gelir.

Bu sýrada, þehre elektirik saðlayan nükleer santralde tuhaf geliþmeler yaþanmaktaydý...

- Efendim! Þuna baksanýz iyi olacak!
- Bu da ne? Göstergelerde arýza mý var?
- Hayýr efendim. Hepsi normal.
- Ama bu imkânsýz. Yani þehir, bize nasýl elektirik verebilir? Þehirde benim bilmediðim baþka bir nükleer santral mi var? Lanet olsun...
- Ne yapacaðýz efendim?
- Þehrin o bölgesine giden elektiriði kes! Görünüþe göre ihtiyacý yok zaten... Ben enerji bakanlýðýndan birilerini arayacaðým.


1 trilyon 662 milyar 570 milyon kez olan þey tekrar olmuþtu. Yani "ertesi gün"... Kabaca 4,55 milyar yaþýnda olan ve her yaþý (yýlý) 365,25 gün süren gezegenimzin, en iyi yaptýðý þey ile bir delinin ve bir mevlevi üstadýn yapmakta en iyi olduðu þeyin ayný olmasý tuhaftý; DÖNMEK! Daha da tuhaf bir düþünce iþe "tanrýyý" katýnca ortaya çýkýyor. Her zamanki gibi...
Evrene bakýnca gördüðümüz hemen herþey dönüyor: Gezegenler, uydular, yýldýzlar, galaksiler veya küçük olan þeylerden elektronlar vs… Tanrý hariç, bulduðu her þeyi döndürüp sonra bunu seyreden bildiðim diðer zeki varlýklarýn "otistik" olarak tanýmlanmasý baþ döndürücü deðil mi? Yoksa tanrý da bir... Daha neler!

Ýsterseniz karþýlaþtýralým: Bir otistiðin genel özellikleri ve tanrýnýnkiler ile karþýlaþtýrýlmasý:

1.Her þeyin ayný olmasýný istemek, rutin yaþama baðlýlýk, deðiþikliklere aþýrý tepki vermek: Aslýnda "deðiþmezlik" iddasý birçok dini kitapta vardýr. Bununla övünen bir tane biliyorum.

2. Göz temasýnýn çok olmasý az ya da hiç olmamasý: Tanrýyý gören (peygamberleri dýþýnda, o da hepsi deðil) pek kiþi yoktur herhalde...

3.Sürekli ayný oyunlarý oynamak: Ona ne þüphe!

4. Acýya karþý duyarsýzlýk: Özellikle de yarattýðý varlýklarýnkine karþý...

5.Yanlýz kalmayý tercih etmek: Bu konuda çok yetenekli olduðunu düþünüyorum.

6. Temastan, kucaða alýnmaktan ya da sevilmekten hoþlanmamak: Eh! Bunu anlayabilirim. Yani pek uygun bir görüntü olmaz zaten...

7.Objelere gereksiz yere baðlanmak: Kursal metinler, ibadethaneler vs. gibi örnekleri mevcut!

8. Ekolali (Cevap vermek yerine, kendisine söylenenleri aynen tekrar etmek) : Bu daha çok kendinin yaptýðý deðil de diðerlerine yaptýrdýðý (din görevlileri veya elçilerine) bir þey...

9.Objeleri kendi etrafýnda çevirmek: Evrene bakýp da bunu yapmadýðýný söyleyemeyiz.


Her neyse... Hikâyemize geri dönelim.


Rodin "Düþünen Adam" heykelini þu anda bulunduðumuz evdeki adam bakarak yapsaydý, salondaki pufa oturmuþ, elinde tuttuðu saklama kabýndaki elma ile konuþan bir adam figürü ortaya çýkardý. Ve muhtemelen yine de Bakýrköy Ruh Ve Sinir Hastalýklarý Hastanesi bahçesinde bir kopyasý olurdu.

Durum geçen günkü ile aynýydý. Adamýn hâlâ, konuþan bir elmasý veya bu semptomlara sahip zihinsel bir bozukluðu vardý. Elma "Ýyi uyudun mu?" dedi. Adam "Uykuyu biliyorsun demek." diye soruyla yanýtladý. Sanki elmanýn söyledikleinde mantýk hatasý bulursa bu durum sona erecekmiþ gibi...

- Evet. Bizi yetiþtirenlerden biri gölgemizde uyumuþtu. Ne olduðunu anlamadýk önce... Daha iyi geliþmemiz için kendini feda etti sandý bazýlarýmýz; "Ýnsan-gübre" misali... Tabii baðlý olduðumuz aðaç, köklerini uzatýp onunla beslenmeye çalýþýnca gerçek ortaya çýktý. Bayaðý telaþlanmýþtý bahçedekiler. Hatta uzun süre konuþup tartýþtýlar bizen biraz uzakta.
- Demek aðaç hareket ediyordu...
- Pek sayýlmaz. Sadece bir kaç ince kökünü oynatabiliyordu.
- Ýlginç bir aðaçmýþ... Ama meyvesi kadar deðil!


Olay aslýnda çok basitti. Bir grup Milli Güvenlik mensubu, terörist denen türün genel ve ayýrtedici özelliklerini otaya koyan bir araþtýrma yaptýrdý. Bu özellikler, hayvanlarýn üremesi ve hayatta kalma stratejileri ile ilgili bir konuya dikkatlerini çekti. Hani doða belgesellerinde gösterilen bir sahne vardýr: Kuþ yuvasýndaki zayýf yavru, güçlü yavru tarafýndan gagalanarak veya ebeveynlerince aç býrakýlarak hatta yenerek öldürülür.
Ýþte bu Milli Güvenlikçiler, biz insanlarýn bunu yapmamamýz nedeniyle bugün "terörist" denen insanlarla uðraþmak zorunda kaldýklarýna inandýlar böylece... Teröristler, yapý itibarýyla yuvadaki zayýf yavruya benziyorlardý. Çok çocuklu ailelenin en az sevilen çocuðu veya tek çocuklu ailelerin en büyük baþarýsýzlýðý; Asosyal, iç dünyasýna kapalý, beceriksiz, resesif (çekinik) gen sahibi... Kýsacasý ailenin "kaybetmeye mahkum" (looser) çocuðu...
Ýstatistiklere göre kendini kurtaramayan (genel anlamýyla) bu tür çocuklar, dünyayý veya ait olduklarý sýnýfý ya da etnik kökeninden olanlarý kurtarmaya, liderliðe soyunuyordu. Çünkü, ancak kendilerinin lideri olduðu, kurduðu, yönettiði bir ortam, tam onlara göre olurdu. Kendi içinde tutarlý görünen bu çýkarýmda bir noktayý gözden kaçýrmýþtý bu güvenlikçiler. O da hali hazýrda bir çok ülke yönetiminin böyle "çalý kýlýklý" (ingilizcesi Bushy) insanlarýn elinde olduðu gerçeðiydi. Yani onlarý durdurmak için biraz geç kalmýþlardý.
Araþtýrma sonucunda elde ettikleri bilgi, onlarý bir proje geliþtirmeye yöneltti. NANO TEKNOLOJÝ ve GENETÝK teknolojisini kullanarak, ailelerin yapamadýðýný yapýp, toplumu, bu potansiyel preterörist-zayýflardan ayýklayacaklardý. Ýnsanýn "zayýflýðýný" temsil eden ilk günaha atýfta bulunarak projenin adýný "YASAK ELMA" koydular. Büyük bir meyva bahçesinin altýna gizlenen laboratuvarda genetik olarak deðiþtirilmiþ ve nano-robotlar ihtiva eden elmalar verecek aðaçlar yetiþtirdiler. Öyle ki bu elmalar sadece "resesif" karakterlileri etkileyecekti. Bilinçlerini kontrol altýna alýp, onlarý intihara sürükleyecek bir dizi komut ardýndan görev tamamlanacaktý. Kim bir looser'in kendini öldürmesinden þüphelenirdi ki?
Ayrýca bilim adamlarý, sadece bu tip insanlarý etkileyip, elmayý satýn almalarýný saðlayacak bir "etiket" geliþtirdiler. Bir tür hipnotik-dalga (hipno-wave) yayan etiket, yalnýzca uygun insanlarý etkiliyordu. Elma tüketilince nano-robotlar beyne gidip kiþiyi zombiye çevirecek deðiþiklikleri yapacaklardý. Etketin bir diðer özelliði de her ihtimale karþý, etki altýna alýnan kiþinin, yaptýðý alýþveriþe iliþkin hafýzasýný silmesiydi. Böylece iþler ters gitse bile arkada iz kalmayacaktý.
Sonuçta projede iþler ters gitti. Önce aðaçlarýn kökleri bahçede çalýþanlara saldýrdý. Ardýndan insan bilincini etkilemesi gereken elmalar, kendileri "BÝLÝNÇ" sahibi oldular. Bu beklenmedik sonuç karþýsýnda korkan (daha çok felsefi etkilerinden) Milli Güvenlikçiler projeyi iptal etti. Aðaçlarýn ve elmalarýn imhasýna karar verdiler. Ýþlerin imha konusunda da ters gitmesi þaþýrtýcý deðildi. Yetkililer, elmalarýn; "imha edilmesi gerekenleri halka yediren insanlar" tarafýndan imha edilmesine karar vermiþlerdi farkýnda olmadan... Ama zaten "sonuçlarýný" bilmeden ve genel olarak ne yapýldýðýnýn farkýnda olunmadan gerçekleþtirilen bir eylem deðil miydi bilim?

Bir miktar (tam olarak 42) elma imha görevlilerinden biri tarafýndan çalýnarak, kaliteli ürünleri ucuza sattýðýný idda eden bir süper markete satýldý. Ki bu taným bu ürün için doðruydu. Geliþtirilmesine milyonlar harcanan ve çoook yetenekli bilimadamlarýnýn uðraþlarýyla ortaya çýkan bu ürün gerçekten ucuza satýlýyordu.


Bu sýrada, yani: Afrika'da bir yerlerdeki bir aslan, tesadüfen ilk insanlara ait fosilleþmiþ bir kafatasý bulduðu ve bölgesini iþaretlemek için kullandýðý, Kuzey Kutbu'ndaki yavru bir penguen penguenlik tarihinde ilk kez bir kutup ayýsýna "anne" diye seslendiði, Amerika Birleþik devletlerindeki bir hayvanat bahçesindeki "shampy" isimli þempanze, bakýcýsýnýn cep telefonunu kullanarak 911'i aradýðý sýrada, hikayenin geçtiði þehre elektirik saðlayan nükleer santralde çalýþan mühendis ve bir kaç eðitimli (yani elektiriðin çarpabildiðini bilen ve bunu bildiðini bilen) adamý, sistemden elektirik alacaðýna sisteme elektirik enerjisi veren bölgenin trafosuna varmýþlardý.
Çünkü dün gece baþlayan bu tuhaf geliþme ile ilgili olarak Enerji Bakanlýðý'ný arayan nükleer tesis mühendisine, "Kendiniz halledin!" denmiþti. Çünkü bakanlýkta telefonlara bakan müsteþar, aslýnda sucuk ve pastýrma üretmekten anlayan ama bir akrabasý yakýn bir zamanda enerji bakaný olan biriydi ve dolayýsýyla olayýn ciddiyetini anlamamýþtý. Çünkü olayýn sucuk veya pastýrmalarla direkt bir ilgisi yoktu ve bu yaþýna dek bunlardan baþka bir þeyi umursamak (ve hatta anlamak) zorunda kalmamýþtý.
Ekip, ellerindeki teknik cihazlarla fazladan enerjinin kaynaðýna doðru ilerlemekteydiler. Sonunda bir gece önce yýldýrým düþtüðünü öðrendikleri apartmana dek geldiler.

Ýnsanlýk tarihinde ilk kez konuþan bir elma ile karþýlaþan adam, iyi bir sýnav veriyordu. Birkaç saattir hemen hemen her þeyden konuþuyorlardý. Adam; yarattýðý canavara veya robota ya da himayesi altýna aldýðý sevimli uzaylýya, dünya ve insanlýk hakkýnda bilgi veren (vermeye çalýþan) kahraman rolünü oynamakta baþarýlýydý. Ama çene kaslarý bu kadar uzun süre durmadan çalýþmaya alýþýk deðildi. Bu nedenle, dün akþamki olaydan sonra hasar kontrolü yapma bahanesiyle, saklama kabýndaki elmayý TV'nin karþýsýna koyup salondan ayrýldý. Ýlk uðrak yeri... Durun, söylemeyeceðim! Tahmin edin. Eveeeet! Süre doldu!

Mutfak kapýsýný açtýktan sonra buz dolabýnýn kapýsýný açýk býrakmasýnýn ne gibi ekstrem sonuçlarý olabileceðini gördü. Mutfak, buzluða dönmüþtü. Buzlu zeminde dikkatlice ilerleyip dolabýn kapýsýný zorlanarak kapattý. Ardýndan sigortalarý kontrol etmek için hole gitti. Saðlamdýlar ve yanýk belirtisi yoktu. Oysa yýldýrýmýn hasar verdiðini düþünmüþtü. Çünkü tüm elektirikli cihazlar birden bire çalýþmýþtý dün gece...
Bu durumun, faturasýný etkileyip etkilemeyeceðini anlamak için elektirik sayacýna baktý. Baktý... Baka kaldý... Sayacýn, neden geriye doðru gittiðini açýklamak için mantýklý bir neden düþündü. Ama "sayacýn, zaman ayarlý bomba taklidi yaptýðý" þeklinde, mantýksýz açýklamalardan baþkasýný bulamadý. Ya da elektirik kullanmayýp tersine ürettiði gibi... Bu olabilir miydi? Bomba deðil, öbürü... Bir þekilde dünkü yýldýrým, buzolabýný bir tür jenaratöre, pile çevirmiþ olabilir miydi? "Bomba taklidi yapan sayaç" açýklamasýnýn þansý kalmýþ mýydý bu ihtimal karþýsýnda?
Fizikle ilgileniyordu. Biraz matematik, biraz kimya, biyoloji (evrim özellikle)... Küçükken ve gençliði boyunca (ki bu iki devir halen toplam yaþamýnýn büyük bölümünü kapsýyordu) müptelasý olduðu bilimkurgu edebiyatý (içinde gerçek bilim olan, Star Wars deðil) ve izlediði filmlerin ayrýca Mc Gayver dizisinin etkisiyle bu konularda temel þeyleri öðrenmiþti. Gerçi sosyal hayat ve genel olarak varoluþtan kopuktu ama bu, kopuk olduðu þey hakkýnda bir þeyler öðrenmesine engel deðildi. Eðer Smashing Pumpkins'in þarkýsýndaki gibi kafesteki fare ise en azýnda bunun nasýl bir kafes olduðunu anlamasý felsefi açýdan önemliydi.
Devirdaim motoru, termo dinamik yasalarý, ýsýl enerji, tersine entropi, enerjinin korunumu gibi kavramlar beyin kývrýmlarýnda kayak yapmaya baþladýðý sýrada kapý çaldý.
Nükleer enerji tesisinden gelen ekip, sonunda anomalinin kaynaðýna ulaþmýþtý.

Bu sýrada yakýnlardaki bir süpermarkette...

Gözlerindeki "þüpheci" bakýþlarla etrafý süzüyordu. Ne zaman halka açýk bir yere gitse, buranýn "teröristlere" de açýk olduðu düþüncesi benliðini sarardý... Buna bir de son projelerinde yaþadýklarý baþarýsýzlýk eklenince "milli güvenliði saðlamak" ütopik bir hayal halini almýþtý. Amaçladýðý þeyin, asla gerçekleþmeyecek bir ütopya olduðunu anlayan herkes gibi kendini "pazara" açtý.
Süper Market, içinde herþeyi barýndýran (“süper” olduðu için kriptonit hariç) devasa bir ön-çöplüðe benziyordu. Ýnsanlar buradakileri satýn alýyor ve dikkatli bir ayýklama süreci (tüketim diyenler de var) sonrasýnda saf halde "çöp" elde ediyorlardý. Bu çok önemli bir þeydi. Yani öyle olmalýydý. Zira bir þeyin önemini, sadece niteliði deðil bununla birlikte "niceliði" belirlerdi ki insanlýðýn en çok ürettiði þey olan "çöp" nicelik ölçütü bakýmýndan "önemli" sýnýfýna giriyordu.Belki bir iþe yaramýyorlardý. Ama evrenin de iþe yaramayan "ýsýl enerji" çöplüðüne evrimleþtiðini düþünürsek aslýnda bu, büyük dönüþümün küçük çaptaki (insanlýk ölçeðindeki) pilot uygulamasýydý.

"Bir insan, ayný anda hem tedirgin hem de sýkýntýlý olabilir mi?" sorusunun ete kemiðe bürünmüþ, olumlu yanýtý gibi reyonlar arasýnda yürüyen "Milli Güvenlikçi" meyva reyonunun önünde durdu. Dünyanýn dört bir yanýndan gelmiþ, rengarenk, farklý tad ve aromalardaki meyvalar göze güzel gelen bir kompozüsyon oluþturuyordu. Güvenlikçi, yýllarýn alýþkanlýðý ile kompozüsyonun güzelliðine "sýzan" çürük meyvalara odaklandý.
Diðerleri kadar iyi (parlak vs.) olmayan bir iki meyva gördü. "Eee hepsini yanyana koyarsanýz böyle olur!" diye geçirdi içinden.
Sonra...
Tanýdýk bir þey (ses, koku, görüntü vs.) algýlayanlarda gözlenen neredeyse evrensel "donup kalma" anlarýndan birini yaþadý. Bir kasa kýrmýzý elmaya kilitlendi bakýþlarý. Ve etiketlerine... Ýnanamadý. "Bunlarýn yok edilmiþ olmalarý gerekiyordu!" diye düþündü. Ama "olmasý gereken" ile "olan" arasýndaki fark deðil miydi Dünya'yý macera (!) dolu bir yer yapan? Ya da hiç varolmamasý gereken bir evrende, gerçekten de "olmasý" gereken ne olabilirdi ki... Ünlü ressam "herþey olmasý gerektiði gibidir" derken espiri mi yapýyordu? Elbette! Herþey olmamasý gerektiði gibidir.
Evrenin ilk ortaya çýktýðý (patladýðý) andan beri devam eden Kaostan -> Dengeye geçiþ süreci devam ededursun, Milli Güvenlikçinin kafasýndaki düþünce-kaosu azalmaktaydý. Yýllarýn verdiði tecrübe ile (Ki bu yýllar, içinde; paranoya, muhafazakârlýk, milyonlarca ölü beyin hücresi, hayal kýrýklýklarý vs. olan bir tür Ýsviçre çakýsýydý ve þu an kullanýlan fonksiyonu tecrübeydi) ne yapmasý gerektiðine karar verdi. Tüm kasayý satýn aldý ve depo görevlilerinden "baþka olmadýðýný" öðrendi.
Aracýna atladýðý gibi teþkilatýn merkez binasýna gazladý. Birkaç saat sonra durum anlaþýlmýþtý. Sadece 1 elma kayýptý. Kendine bir kasa elma ayýran imha görevlisinin, imha ettiði þeylerin neler hisettiðini anlamasý saðlandýktan sonra, baþlarýnda en tecrübelileri ve iptal edilen projeyi ilk ortaya atan Milli Güvenlikçi olan 4 ajan, kayýp elmanýn izini sürmeye baþladýlar.
Böyle bir duruma karþý bir takip mekanizmasý eklenmiþti elmalara... Sapý, anten görevi gören meyva özel bir sinyal gönderiyordu. Ama sinyal pek güçlü deðildi ve belirli bir noktadan ziyade bir alan bilgisi ulaþýyordu güvenlikçilerin tarama cihazlarýna. Dolayýsýyla bulma þansýný arttýrmak için ayrýldýlar.

Bu sýrada kapýsý az önce çalýnan evde...

Adam, gözetleme deliðinden baktý. Bilimsel kimliklerini, moda anlayýþlarýyla harmanlamýþ 3 kiþi vardý dýþarda... Ýkisi teknik alet ve cihazlarla donanmýþtý. Uzun boylu olanlarý ise takýmýn "beyni" olmalýydý.
Kapýsýný çalan 3 bilimadamý... Acaba tüm hayatýnýn bir tür bilimsel deney olduðunu ve (iki gündür yaþananlarý da açýklayacak bir þekilde) "kafayý yediði" için deneyin sona erdirildiðini açýklamaya mý gelmiþlerdi?
Ama ellerindeki aletler bir psikoloðun kullanacaðý türden þeyler deðildi. Daha çok elektronik ile ilgili gibiydiler. Gerçi "þok" tedavisi diye bir opsiyon psikolojide de vardý ama tüm bunlara da zaten büyük bir elektrik þoku (alzeimerli okuyucalara hatýrlatma; hani yýldýrým düþmüþtü ya) neden olmamýþ mýydý? Tabii bu, yaþamý baþlatan ilk yýldýrýma deðin ilerletilebilinecek bir açýklamaydý ayný zamanda...
Genelde doktorlarýn "çivi çiviyi söker" temalý tedavilere pek itibar etmediðini hatýrladý. Þoku baþka bir þokla tedavi edemeyeceklerini bilirdi doktorlar... Otuz yýldýr sigara içen akciðer kanseri hastalarýna "içmeye devam et" demelerinde ise daha pesimist bir hava vardý.

Çekinerek kapýyý açtý.

Nükleer Santral Mühendisi, çekinilerek kapý açýlmasýna alýþýktý. Buna alýþkýn olmasýnýn 2 nedeni vardý. Ýlki, üniversitede okurken eðitim masraflarýný karþýlamak için güvenlik görevlisi (bir tür kapýcý) olarak çalýþtýðý binanýn kapýsýnda "ÇEKÝN" yazmasý ve buna ek olarak tuhaf bir tesadüf, gelenlerin "CHECK ÝN" denen þeyden yapmak istemesiydi. Ýkincisi ise, dýþ görünümünün (uzun boy ve büyük kafa) ona kapý açanlarýn zihninde belirmesine neden olduðu "Kim bu kapýmý çalan uzun boylu ve koca kafalý þüpheli þahýs?" düþüncesine yabancý olmayýþýydý.

Kapýyý açan adam ve mühendis bir kaç saniye bakýþtýlar. Sanki birbirlerinin düþündüklerini anlýyor gibiydiler. Mühendis; "Dün olanlarla ilgili geldik." dedi.
Adam:
- Biliyorum. Yýldýrým düþmesi ve elektirik sayacýmýn, gerisayým sayacýna dönüþmesiyle ilgili heralde... diye onayladý.

Mühendis, "O halde içeri girebilir miyiz?" þeklinde nazik bir soruyla karþýlýk verdi. O anda adamýmýzýn aklýna oturma odasýnda TV seyreden elma geldi. Eðer tüm bu garipliklerin bilimsel bir açýklamasý varsa, yani delirmemiþse, elmayý kendine saklamayý düþündü. En azýndan onu ortaya çýkarak kiþi olmak istedi. Bu yüzden "Tabi girin ama bir saniye izin verin." dedi bilimsel ekibe... Ýçeri girdi ve saklama kabýndaki elmayý kapýp ilk aklýna gelen yere, mutfaða götürdü ve Kutuplar'dan tek eksiði penguen kolonileri olan bu cihazdaki kapaðý olan yegane yere, buzdolabýnýn derin dondurucusuna attý.
Ýçeri buyur edilen bilimsel ekip, genel bir kontrolden sonra yýldýrým düþen dolabý incelemeye baþladýlar. Ýnanýlmaz bir þekilde ve miktarda "enerji" üretiyordu ilk verilere göre... Hatta yaþadýðýmýz çaða (Bilgi, Atom, Petrol gibi birçok ismi olan çaða) yeni bir isim daha verilmesini gerektirecek bir buluþ olabilirdi bu; BUZDOLABI ÇAÐI
Ýronik bir þekilde ürettiði temiz enerji ile küresel ýsýnmayý ve iklim deðiþimini durdurup, Kuzey Ülkeleri'nin BUZUL ÇAÐINA girmesini engelleyebilecek bir buluþ olma potansiyeli de vardý. Buzul Çaðý'na karþý Buzdolabý Çaðý...
Yanlarýnda getirdikleri aletlerle birkaç ölçüm daha yaptýktan sonra bilimsel ekibin lideri olan mühendis; "Onu tesise götümeli ve ayrýntýlý testlere tabii tutmalýyýz. Gerekli merciilere bilgi vermeden önce... Acele etmemeli ve bir yanlýþ anlaþýlmaya veya hataya yer býrakmamalýyýz. Yani ilk araþtýrmalar bitene kadar bu olay gizli kalmalý!" diyerek yapýlacaklarý ortaya koydu.
Dolabýn sahibi (ve içindeki elmanýn) "Ben de sizinle gelmek istiyorum." diye ýsrar etti. Zorluk çýkaracaðýný düþünerek - ki zorluk, beraberinde gürültü de çýkarýr- kabul ettiler.

Ayný sýrada yakýnlardaki bir caddede seyreden araçta...

- Yer deðiþtiriyor! Sinyal alaný deðiþiyor. Hareket halinde olmalý... HAVVA 1 den tüm ekiplere! Hedef hareket halinde! Tekrar ediyorum; Hedef hareket ediyor!

Milli güvenlikçi, uyarýyý yaptýktan sonra zayýflayan sinyalin kapsama alanýndan tamamen çýkmamasýný umarak gaza yüklendi.

Yarým saat sonra kasasýnda buz dolabý olan araç, Nükleer Enerji Tesisine varmýþtý. Kargo, dikkatlice içeriye taþýndý ve nasýl çalýþtýðýnýn anlaþýlmasý için fiþi en yakýndaki prize takýldý.
Konuyla ilgili herkes makinenin baþýnda toplanmýþtý. Nükleer Santral Mühendisi düþüncelerini ilk dillendiren oldu:

- Eðer bu, düþündüðümüz þey ise "enerji savaþlarý" son bulacak! Enerji tüketiminin çevreye verdiði zarar azalacak....

Nükleerci kadar optimist olmayan adam, kendi düþüncelerini açýklama ihtiyacý hissederek lafa girdi.

-Enerji kýtken ortaya çýkan sorunlarý aþarýz ama bu sefer de enerjinin bol olduðu durumun yarattýðý sorunlarla yüzleþmemiz gerekir. Mesela savurganlýkla... Bir þeyin deðerini miktarý belirliyorsa "sýnýrsýzlýk" deðersizlikle eþ anlamlý olabilir.

Onlar tartýþa dursun biz de bu kýsa aradan faydalanýp dünkü yýldýrým çarpmasý sýrasýnda buzdolabýnda neler olduðunu (ve içindeki elmaya) gözden geçirelim. Genetik olarak deðiþtirilmiþ ve nano-teknoloji ile yeniden yapýlandýrýlmýþ elma, sakince dolapta otururken, dolabýn kapýsý aniden açýlýr. Adamýmýz kutu kolasýný alýr. O sýrada dolaba giren nemli hava, elmanýn üzerinde su damlacýklarý oluþturur. Elmanýn yüzeyindeki nano ölçüdeki bir yarýktan içeri giren bu su, elmadaki (her elmada bulunan) mineral tuzlarý, genetik kod ve diðer hiçbir elmada olmayan nano partiküllerle birleþerek yarýktan dýþarý akmaya baþlar. Bu tuhaf karýþým artýk, dolabýn iç yüzeyindedir. Bildiðiniz gibi buzdolaplarýnýn soðutma prensibi; sývý halden gaz hale hýzla geçen ve bunu yaparken de ýsý soðuran bir maddenin, borular içinde, kompresör vasýtasýyla dolaþtýrýlmasý þeklinde açýklanabilinir. Bunun için çeþitli kimyasallar kullanýlýr ki Sodyum Nitrat da bunlardan biridir.
Ýþte elmadan süzülen ve tuhaf bir çorbayý andýran sývý dolabýn içindeyken düþen yýldýrým, bu maddenin soðutma sistemine girmesine yolaçýnca, ortaya; her tür enerjiyi (ýsýl enerji, ýsý enerjisi, ýþýk ve içinde "ý" harfi olmayan diðerlerini) elektirik enerjisine çeviren, hem de bunu, kullandýðý enerjiden fazlasýný üreterek yapan bir makine çýkar. Aslýnda bundan da fazlasý olur.... Þey... Tartýþma bitti. Nükleer tesise geri dönelim.

Diðer 3 ajan sinyali kaybetmiþtir. Ama dördüncü Milli Güvenlikçi sinyali takip ederek tesise ulaþmýþtý. Günü kurtaran tek kiþi olmak için diðerlerine de haber vermemiþti. Yaratýlmasýna karar verdiði elmalarý bulmayý umduðu son yer, bir nükleer Tesisi idi. Acaba elma, yapmasý gerekenin (teröristleri yok etmek) tam tersini yapmýþ ve onu satýnalan adamý, bir nükleer terör saldýrýsý yapmaya mý þartlandýrmýþtý? Yoksa elma deðil bir terörist mi yaratmýþlardý? Aklýna en kötüsünü getirdi, alýþýldýðý üzere...

Buna izin veremezdi. Kapýdaki görevliye kimliðini açýkladý ve ana binaya doðru aracýný sürerken, silahýný da kabzasýndan çýkardý.

Tesisin kontrol odasýnda...

Adam, buzluktaki elmayý düþünüyordu. Acaba ondan bahsetmeli miydi? Elma nasýldý? Bir elmanýn donarak ölmesi mümkün müydü yoksa içeriðindeki þeker, antifriz görevi görür müydü? Bu sýrada mühendis, adama dönerek, az önce bittiðini sandýðýmýz tartýþmanýn bitmediðini göstererek konuþmaya kaldýðý yerden devam etti:
- Bu keþfi herkesle paylaþamayýz! Bu teknoloji yayýlmamalý. Yanlýþ ellere geçebilir...

Adam, duyduðu þeylerden hoþlanmamýþ bir ifadeyle:

-Ama tüm dünya ile paylaþacaktýk hani? Dünya'nýn enerji ihtiyacýný karþýlayacak bu buluþ enerji savaþlarýný bitirecekti hani?
- Öyle tabii... Fakat tek elden kontrol edilmeli. Teknolojiyi deðil, o teknolojiyle üretilen "ürünü" satmalýyýz!
- Satmak mý?
- Yani elbette bir karþýlýðý olmalý. Sýnýrsýz enerjinin de bir maliyeti olacaktýr. Dolayýsýyla kâr etmeliyiz.
- Bence þimdiden filmlerdeki; baþta iyi niyetli olan ama sonra sapýtan, güç delisi karakterler gibi konuþuyorsun. Nükleer enerjiyi hatýrlatýrým sana... Senin uzmanlýðýn. O da ilk baþta enerji sorununu çözecek buluþ olarak lanse edildi. Bir çok ülkeye yayýldý. Ama sonra "yanlýþ eller" kavramý yine kendini gösterdi. Oysa birbirinden nefret eden iki ülkenin elinde, dünyayý defalarca kez yok edecek silahlara dönüþtüðünde bile, heralde "doðru ellerde" olduðu için hala buradayýz. Bir nükleer tesisteyiz. Sence bu bilgiyi paylaþmakta da bir sorun var mýydý?
- ...

- KÝMSE KIMILDAMASIN! ELMA NERDE?


Bazen çok ciddi bir ortamda meydana gelen alakasýz bir olay, tüm ciddiyeti ve konsantrasyonu yok edebilir. Mesela garip (belki kokulu) bir ses veya anlamsýz (ya da öyle olduðu sanýlan) bir soru... O an tesisin kontrol odasýndaki durum aynen böyleydi.

Mühendisin yardýmcýlarý bazý ekipmanlarý getirmek için az önce odadan ayrýlmýþlardý. Þimdi içerde 3 kiþi vardý. Tabii "kiþi" den kastýnýz insan denen canlý türü ile sýnýrlýysa...

Aniden odaya giren ve garip bir soru ile birlikte yüzlerine bir de silah yönelten Milli Güvenlikçi'ye öylece bakakaldýlar. Ardýndan adamýmýz, sorulan sorunun "elma" ile ilgili olmasýndan çaðrýþým yaparak olup bitenlerle ilgili çýkarýmlarda bulunmaya baþladý. Ýlk olarak, silah tutan yabancý tarafýndan sorulan sorunun cevabýný bildiðini farketti.
Milli güvenlikçi ise o sýrada, radyoaktif felakete dönüþecek bir terörist saldýrýsýný engelleyecek tek kiþi konumunda olduðunu düþünüyordu. Silahýný sýrayla ve belirsiz aralýklarla odadakilerin yüzlerine tutuyordu. Ýçlerinden birinin daha az "dehþete kapýldýðýný" farkedince, sorusunu bir kez de ona yönelerek tekrarladý.

- Elma nerde? Ne kadarýný yedin? Seni ele geçirmesi için yemiþ olmalýsýn. Ama hala sinyal dönderdiðine göre hepsini deðil.

Nükleer mühendisin o anki zihinsel durumunu kelimelerle deðil, bir rock konserinde þanssýzlýk eseri Ozzy Osbourne'un eline düþmüþ ve üzerine doðru hýzla gelen elektro gitara (yani göreceði son þeye) dehþet ve þaþkýnlýkla bakan bir tavþanýn fotoðrafý ile anlatmak daha kolay olacaktýr.

Olup biteni anlama kararlýlýðýnda olan adamýmýz ise ayrýntýlarý öðrenmek için blöf yaptý ve "Demek doðruymuþ!" dedi. Güvenlikçi yemi yuttu.

-Elbette doðruydu! Yani yapmaya çalýþtýðýmýz þey... Tüm teröristler, bu zihin kontrol elmalarýyla yok olacaktý. Fakat hesaplayamadýðýmýz þeyler oldu... Hem sen bizi yargýlayamazsýn! Biz bu ülkenin güvenliði için yaþarýz.

Bu cevap, adamýn kafasýnda, neler olduðuna iliþkin bir resim oluþturmuþtu. Filmlerden aþina olduðu konu, yani "kontrolden çýkan bir deney" vardý iþin içinde... Gerçi olayýn "buzdolabý" kýsmý hala karanlýktý. Belki de sadece tesadüftü. Yani elma ve dolabýn bir araya gelmesi... Eðer bir tanrý varsa ona "tesadüf tanrýsý" demeliydik aslýnda... Zira en çok yarattýðý þey bu... Adamý, bu kýsa süreli felsefi düþünce sekansýndan çýkartan þey, bir el silah sesi oldu. Milli güvenlikçi ciddi olduðunu göstermek için bir el ateþ etti az ilerde duran dosya dolabýna...

O an, birkaç yýl öncesinden gelen bir kehanetin gerçekleþtiði andý. Zira tesisi inþaa edenlerden biri, ana bilgisayarýn dosya dolabýna benzediðini düþünerek "Umarým dosya dolabý zannedip, ona yapýlmamasý gereken bir þey yapmazlar!" demiþti. Çünkü tüm tesis bu yapay zekâ modülüne (dosya dolabý görünümlü þeye) baðlýydý ve ona zekâsýný verenler, üzerine ateþ edildiðinde yapmasý gerekenler ile ilgili bir program yüklememiþlerdi.

Birden alarmlar çalmaya baþladý. Zaten alarmlar hep "birden" çalmaya baþlarlar ve "alýþtýra-alýþtýra çalan alarm" biz insanoðularýnýn teknolojik birikimi ve hayal gücünün ötesinde bir olgudur.
Milli güvenlikçi, terör saldýrýsýnýn baþladýðýný sandý ve adam ile iþbirlikçisi mühendisi öldürmek için silahýný onlara yönetti. Evet, belki görevini (saldýrýyý engellemeyi) baþaramamýþtý ama en azýndan bu iki teröristin, kendisinden ve radyoaktif serpintiden etkilenecek milyonlarca insandan daha az yaþamasýný saðlamak da bir tür "küçük zafer" olabilirdi. Her ne kadar radyoaktif serpintiyle ölmek, silahla vurulmaya tercih edilebilinir bir ölüm þekli sayýlmasa da...
Sonuçta yapmasý gerekeni biliyordu. Tüm kariyeri boyunca uyguladýðý, bunun için eðitildiði þeyi yaptý ve kontrolü "paranoyalarýna" býrakýp, tetikte duran parmaðýný hareket ettirmek için gereken sinyali, sinir sistemi vasýtasý ile yolladý.
Alýþýlmadýk bir durum vardý. Normalde bunu yaptýðýnda (yani tetiði çekince) bir gürültü çýkmasý gerekirken, o an çýkmamýþtý. Gerçi bir aydýnlýk olmuþtu ama bu da barutun yanarken çýkardýðý alevinkine benzemiyordu.
Daha sonra bunun nedenini anladý. Çünkü tetiði çekememiþti. Bu nasýl olurdu? Beyni, gereken sinyali göndermiþti. Buna emindi. Biraz daha zaman geçince þaþýrtýcý gerçeði farketti. Tüm vücudu donmuþtu. Ve bu, gün boyunca doðru þekilde farkettiði ilk þeydi.

Bir-iki saniye içinde yaþanan olaylarýn, Milli Güvenlikçi'nin bakýþ açýsýyla geliþimi bu þekilde olmuþtu. Odadaki diðer kiþiler ise buzdolabýnýn kapýsýnýn (ve tabi ki ýþýðýnýn) aniden açýldýðýna ve silahýný ateþlemek üzere olan güvenlikçinin olduðu yerde donduðuna þahit oldular.

Aþýrý soðuðun neden olduðu buhar daðýlýnca, buzluktaki elma göründü ve az önceki baþarýsýndan dolayý, buzdolabýný tebrik etti:
-Ýyi iþ baþardýn. Tam zamanýnda!

Arkasýndaki ince soðutma borularýndan oluþan ýzgarayý ses telleri gibi kullanan buzdolabý, duyabilinecek en metalik sesle karþýlýk verdi:
- Buna sevindim!

Mühendisin o anki düþünceleri ve hislerini anlatacak en iyi þey; Ozzy Osbourne'un gitarýnda mucizevi bir þekilde kurtulan ama bu sefer de uzaylýlar tarafýndan kaçýrýlýp, etobur dev havuçlarýn yaþadýðý bir gezegene götürülen tavþanýn fotoðrafý olabilirdi.
Takip eden sýrayla: tüm fizik bilgisini altüst eden þeyler yapan bir beyaz ev eþyasý, patlamak üzere olan bir nükleer reaktör, saniyeler içine donan bir milli güvenlikçi, konuþan elma ve buzdolabý gören bir nükleer nühendisin zihinsel durumunu ancak bu örnekle açýklayabilirdiniz.

Adamýmýzýn þaþkýnlýðý ise bundan biraz daha (yaklaþýk bir konuþan elma miktarýnda) az idi. Zira konuþan elma kýsmýný daha önceden atlatmýþtý. Buzdolabýna dönerek;

-Sen... Sen de mi konuþuyorsun?
dedi...
- Þey.. Evet! Dünden beri... Sanýrým.
- Neden hiçbir þey söylemedin?
- Bilmem. Sanýrým sürekli "çok gürültülü çalýþtýðýmdan" yakýndýðýný hatýrladýðým için... Biliyorsun ki suyun ve tabii ki buzun hafýzasý vardýr. Neyse... Az önce elma bana bildiklerini anlattý. Buzluða girip donmaya baþlayýnca buz kristalleri vasýtasýyla bir bað kurduk. Odada olup biteni izlerken, silahlý adamý durdurmaya karar verdik.

Adamýn dikkatini elma çekti bu sýrada...

- Elma! Sen iyi misin? Umarým donmak sana zarar vermemiþtir.
- Aslýna bakarsan benim için endiþe etmene gerek kalmadý. Zaten çürümeye baþlamýþtým. Bildiðin gibi biz elmalar, sizin tersinize çürüyerek ölürüz, öldükten sonra çürümeyiz. Donmanýn etkisi geçici olarak bunu yavaþlattý ama bu sefer de hücrelerimde oluþan buz kýristalleri çok fazla zarar verdi bana...
- Ama... Kurtulacaksýn deðil mi? Bir yolu vardýr mutlaka... Burdan çýkmalýyýz. Tesis patlayacak! Sonra seninle ilgileniriz.

Buzdolabý çekinerek lafa karýþý;
- Eee... Ben sisteme baðlandým. Çekirdek erimesi baþlamýþ. Bunu durduramam ama yeterince anti-madde üretebilirsem, reaktörün patlarken ortaya çýkartacaðý radyoaktif enerjiyi ve partikülleri zarasýz hale getirip "saf enerji" þekline dönüþtürebilirim. Tabii tesis yine de yok olacak. Ama güzel bir krater býrakacak ardýnda... Ve siz þimdi kaçarsanýz kurtulabilirsiniz.

Elma, kalan gücüyle adamý uyarýr:

- Hadi! Çýkýn burdan! Uzaklaþabildiðiniz kadar uzaklaþýn. Gerisini biz hallederiz.

"Lanet olsun!" dedi adam.
-Bu kadar elma sevdiðimi... Yani bir elmayý bu kadar sevebileceðimi hiç bilmezdim. Senle iyi dost olduk. Hem konuþacak o kadar çok þey var ki... Yok olmaný istemiyorum.

Elma, adamý teskin etti;
- Yok olacaðýmý kim söyledi? Merak etme. Bir þey olacaksa olacaktýr. Ve emin ol, birazdan olacaklar “yok” sýfatýný hakketmiyor. Zaten hiçbir þey gerçekte "yok" olmaz. Þimdi git. Dondurduðumuz insaný da unutma...

Adam, mühendis ve adeta "düþünmeyen adam" heykeli olan Milli güvenlikçi, içindeki telsizden sürekli "HAVVA 1 DURUMUNU BÝLDÝR!" lafý duyulan arabaya binip, tesisten yarým kilometre kadar uzaklaþmýþlardý ki muazzam bir enerji sütunu göðe yükseldi. Ardýnda, aynen buzdolabýnýn dediði gibi camlaþmýþ yüzeyiyle, güzel bir krater býrakarak...

Ortaya çýkan yüksek ýsýl enerji, güvenlikçinin buzlarýný eritti ve çok hýzlý donduðu için organlarý zarar görmeyen zavallýyý hayata döndüren þey, öldürmek üzere olduðu adamýmýzýn hayat öpücüðü oldu. Tramvatik günün ardýndan mühendis, þaþýrmaktan yorulmuþ ve baygýn halde yatýyordu.

Bu sýrada, yani; bir grup bilimadamý Afrika'da ilk insanlara ait fosilleþmiþ bir kafatasý bulmuþken bölgesini korumaya çalýþan bir aslan tarafýndan saldýrýya uðradýðý, Kuzey Kutbu'nda yaþayan bir Eskimo, evlat edindiði pengueni emzirmeye çalýþan bir kutup ayýsý gördüðü, ABD'deki bir mahkeme "Shympy" isimli þempanzeyi "cep telefonu gaspýndan "yargýlanacak kadar zeki bulduðu sýrada, tüm bu tuhaf geliþmelerden habersiz kendi garip geliþmelerinin þokundan kurtulmaya çalýþan üç adamýn birkaç milyon kilometre uzaðýnda ilerleyen enerji sütununda, onu dinleyene çok ilginç gelebilecek bir konuþma sürüyordu:

- Vay be! Bilinci, saf enerji ile birleþtirdik sanýrým. Artýk elma deðilim ve kendimi harika hissediyorum. Ya sen? Hala buzdolabý gibi mi hissediyorsun?

- Ýronik... Beni hayata getiren þey bir yýldýrýmdý. Baþlayan hayat, sonunda kendi varlýðýnýn özbilincine vardý. Þimdi ise bilincim, onu bu günlere getiren "bedenden" ayrýlýp saf enerjiyle bütünleþti. Kim bilir belki bu enerji de bir baþka yerdeki "ilk canlýya" hayat verecek yýldýrým olacak...

- Ben farklý bir ironiyi farkettim. Dün TV izlerken, NEWTON adlý bir adamýn, yerçekimini ve daha birçok þeyi, kafasýna düþen bir akrabam sayesinde farkettiðini ve insanlýða sunduðunu anlatýyorlardý.

- Sence bu seyahatimiz ne kadar sürecek?
- Entropiye baðlý... Isýl enerjiye dönüþene dek her halde. Neden sordun?
- Sýkýlýrsak diye... Konuþabileceðimiz çok konu var ama onlar ya da konuþma arzumuz bittiðinde ne yapacaðýz?
- Bilmem. Herhalde senin dediðin gibi bir gezegen bulur ve orada yaþamý baþlatýrýz. Çünkü entropiye karþý verilen en epik ve lirik mücadele yaþamýn ta kendisi…
- Pekala. Eee sýradaki konu ne?
- Yasak elmayý yediði için, evrende ebedi þaþkýnlýða ve dehþete mahkûm olan tavþan ile arkadaþlarý aslan, penguen, kutup ayýsý ve þempanzenin hikâyesini duymuþ muydun?
- Þempanze mi? Bir þempanze biliyorum. Adý neydi? Shympy idi galiba...
-...
-...

THE END

.Eleþtiriler & Yorumlar

:: akþýn zayýf ama tebessüm kuvvatlý :)
Gönderen: Levent Ölçer / /
9 Aralýk 2007
yav ben aslýnda bilimkurgunun daha bi akþýnlýsýný severim. Lakin baþlýk ilgimi þeyetti. okudum. çok sevdim. hehe.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn bilim kurgu kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Frank Einstein
Piþmiþ Tavuðun Baþýna Gelenler
Ayrý Dünyalarýn Ýnsanlarý
Son Dua: S. O. S
Evrim Tarihinin Baþarýsýz Baþ Yapýtlarý
Robotlar
Tarihin Baþý; Medeniyetler
Herkese Kötü Bir Rüya Gibi Gelecek
Bazen Ýnsanýn

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Kuran'a Ayak Basan Ýlk Türk
Noel Baba'nýn Gerçek Hikâyesi
Dinlenme Tesisi (Hac - Mahal)
A Playlist Story
Yalnýzlýk Üzerine Bir Yanýlma/yanýlsama
Ordu Olmayan Adam
Bill Clift'in Karýsýnýn Anlatacaklarý Var!
Mutlu Olmaktan Mutsuz Olan Adam
Bana Ne! (Cinayet Nedeni)
Hilkat Garibesi

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Sherlock ve Watson [Roman]
Hâlâ Emekleyen Ýnsanlýk [Deneme]
Dünya Kadýnlar Dünü [Eleþtiri]
Türban Baðlamýnda Korunmasýz Dinsel Ýliþki [Eleþtiri]
Bir Mayýs Ýþçisi Gibi Yayýlmak Meydanlara [Eleþtiri]
Numeroloji [Bilimsel]
Koçlarýn Arabalarý & Tanrýlarýn Sessizliði [Bilimsel]
Diyet [Bilimsel]
Repeat After Me: Evren, Evrem, Evre! [Bilimsel]
Ödeme Güçlüðü Çekenler [Bilimsel]


ömer kýrat kimdir?

Merhaba edebiyat aþýklarý! Edebiyata duyduðunuz aþkýn karþýlýksýz olmasýna neden olan kiþi, yani edebiyatýn gönlünü kaptýrdýðý, dolayýsýyla sizin aþkýnýza karþýlýk vermemesine neden olan kiþi olarak, büyük bir sorumluluðum olduðunun bilincindeyim. Bu bilinçle, amatör edebiyata büyük bir katký saðlayacaðýna, yeni bir soluk ve beniz getireceðine inandýðým bu sitenin üyesi olarak, üyesi olduðum ve edebiyata yeni bir beniz ve soluk getirip, katký saðlayacaðýna inandýðýmý az önce belirttiðim bu sitedeki yazýn serüvenime sizleri de davet etmekten kývanç duyuyorum ve kývancýn kelime anlamýný tam olarak bilemediðim için þaþkýnlýk yaþýyorum.

Etkilendiði Yazarlar:
Douglas Adams, Emil Zola, Garcia Marquez, Oscar Wilde, Woody Allen


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © ömer kýrat, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.