Yaşamak ne güzel şey be kardeşim. -Nâzım Hikmet |
|
||||||||||
|
o yüz, o bakışlar bana ait değil. gözlerimi yummamı istediniz ve göz yumdum, her şeye olduğu kadar gerçeğe de. kara bir bulut gibi sardınız etrafımı, görmezden gelmemi istediniz beni var kılan ne varsa. sürekli mazlum olduğunuzu söylediniz, hepimiz adına acı çekiyormuş gibi yapıyordunuz. oysa biz, acının ne olduğunu öğrenmiştik. acı sizin gözlerinizdeki öfkenin içinde. acı aslında yanı başınızda bir yerlerde ama sizin sandığınız kadar uzağımızda değil. acı içimizde. tüm zalimlerin zulümlerine haklı gerekçeleri olduğunu biliyor muydunuz, hepsi haklı olduklarını çünkü güçlü olduklarını söylüyorlardı. sizinki nedir bayım. yeni bir endüstri yaratmak için ateşe odun mu topluyorsunuz. yeni prodüksiyonlar mı geliyor efendim. siz istediniz de neyi inkar ettik ki biz. isteyin, acı çekmişliğimizi unutup sizi acıların kralları ilan edelim. siz isteyin, elinizde olsun soykırım tekeli. gözlerimizdeki öfkeyi gizleriz biz. sırtımıza basarak çıktığınız merdivenlerde, zafer çığlıklarını atarken siz, bizler acıyı yudum yudum içeriz de ses etmeyiz. bilirsiniz mazlumların gücü yoktur, yalnız sizin vardır efendim, gözleriniz çakmak çakmak, bugün ne güzel gülüyorsunuz. inanın ardınızdan bağırdım ama duymadınız, size feda olsun yeryüzü, isteyin gökyüzünü, çıkıp yıldızları toplarız sizin için. siz yeter ki emredin. emredin içimizdeki sağlamları ayıklayıp çürükleriyle yer değiştirelim. siz isteyin yakalım, yıkalım efendimiz. biz en şanlı elçileri bile kapılarda bekletiriz, siz isteyin. küçük çocukların attığı taşlar alnınızda yara izi mi yaptı, bir daha olmaz efendim. sizim silahlarınız var, tanklarınız, hegamonyanız. dünyada sizden izinsiz bir sinek bile uçamaz efendim. kainatın kutsadığı sizsiniz efendim. Ancak siz pişmiş aşa su katabilirsiniz. yalnızca siz sırtımızdaki urbaları sahiplenebilirsiniz. isteyin, gözlerimiz bağlansın kurbanlıklar gibi. sizin zafer tacınızı biz giydirelim, isteyin. tüm çırpınışlarımız sizin mutlu olmanız için. bakın milliyetlerimizi, cinsiyetlerimizi, cibilliyetlerimizi verdiğiniz çil çil altınlara çoktan değiştik. ruhumuz elinizde, siz isteyin efendim. siz isteyin konuşsun her yerde borazan başılar. siz isteyin biz düğmeleri çevirelim. isteyin ki siz, bir ağıt tutsun dünyayı. tüm körleri, topalları, yaşlıları, çocukları sizin için selametleriz ölüme. Yeter ki siz yaşayın. hatta diyebiliriz ki siz yaşayın diye ölür bütün insanlar. siz kutsanmıştınız değil mi. adınıza ayrılmıştı topraklar. restoranda yer ayırtır gibi ayırmıştınız yerinizi. kanlı şarabı getirmeye gitti hizmetçileriniz, siz isteyin yeter ki. işte geldi. paylaşmayı sevmediğinizi daha önce söylemiştiniz, aklımızda efendimiz. kırık kaburgalarımızdan yaptığınız haritanın sağlamlığına şehadet ederiz. bugün dipçiğiniz daha bir güzel parlıyor. ne de güzel bakıyorsunuz. buyurun bugün buraları yakınız. bu gördüğünüz tabiatın cömertlikleri size sunulmuş hediyeler efendim. siz yapın biz seyrederiz. sizi en son gördüğümüzde kan damlıyordunuz. size o kadar yakışmış ki halen çıkarmadınız o kanlı halinizi. size yakışıyor da efendim. tüm temizleyiciler sizin emrinizde, siz kirletirsiniz, biz temizleriz. dünyanın kutsal efendileri, siz yersiniz, biz doyarız, siz gülersiniz biz ağlarız. biliyoruz, her şey bizim iyiliğimiz için. bunca haykırış, ölümle karşılayış, çocukları analarından ayırmanız hep bizim iyiliğimiz için. siz öldürdükçe biz daha bir özgürleşiyoruz. tüm baş makaleler aynı şeyi haykırıyor. elinizdeki kanın bizim iyiliğimiz için olduğunu haykırıyorlar. siz bizim için öldürüyorsunuz, biz bizim için ölüyoruz. dünyanın dengesini böyle kurmuştunuz efendimiz, öyle değil mi. sizin bir de yıldızınız vardı. tek bir yıldız. size yol gösteren öğretileriniz var bir de. size zalimlik yakışıyor efendim. siz coşkunun ateşini daha bir yakın, biz ölüme susadık efendim. aramızdaki fesat tohumlarını ayıklamak mı, elbette efendim. eğer içimizden size karşı çıkacaklar varsa bilsinler ki hepimiz sizin yanınızdayız. ya sizdeniz ya da sizden. başka alternatifimiz yoktu değil mi. ne güzel buyurmuştunuz, biz o hal üzereyiz efendim. hayır biz halen virane olmamış bir ocağın başında ısınıyoruz. kanlarınızın kızıllığıyla akan nehirleri seyrediyoruz. siz elbetteki güçlüsünüz, tüm manşetler de öyle diyor. tüm ekranlar sizin ne kadar haklı olduğunuzu haykırıyor. düşmanlarınız dize gelmeye başlamış, herkes sizin gibi düşünüyor. yoksa.... siz isteyin efendim, biz ölmeyi sürdürürüz. nasılsa sizin tüm dünya. siz firavunu duymuş muydunuz efendim. kötü günleri hatırlamak istemiyorsunuz demek. ben de tam onu söyleyecektim efendim. kötü günler galiba geride kalıyor.artık kafanızı gömdüğünüz ölüm çukurlarından çıkarabilirsiniz. musa geliyor!
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © nihat, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |