..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Özyaþamöyküsü baþka insanlarla ilgili gerçekleri anlatmak için eþsiz bir araç. -Philip Guedella
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Deneme > Yaþam > Mehmet Sinan Gür




17 Nisan 2002
Ankara’dan Sevgilerle  
Mehmet Sinan Gür
Çok sevdiðim mesleðimin örgütlenmesi olan mimarlar odasý seçimlerine katýldým. Onunla birlikte çaðrýþýmlar ve güncel olaylar yaþadým. Buyrun...


:BECA:
12-13-14 Nisan günleri odamýzýn, yani Mimarlar Odasýnýn genel seçimlerine katýlmak üzere Ankara’ya gittim. Uygar insanlarla bir arada, hiç de Türkiye þartlarýnda olmayan, güzel, demokratik bir seçim ve genel kurul ortamý yaþadýk.

Neler yaptýðýmýzý anlatacaðým fakat önce seçimlerle ilgili kaba bir bilgi vereyim. Oda seçimleri sýrasýnda bütün Türkiye’den delege mimarlar Ankara’ya toplanýrlar. Mimarlar Odasý yönetici adaylarýnýn iki yýllýk bir dönem için oylandýðý seçimlerde yalnýz delegeler oy kullanabilir. Delegeler, kendi bölgelerinde yine genel olarak mimarlar odasý üyelerinin oylarýyla seçilirler. Yani iki kademeli bir seçim sistemi uygulanýr.

Gece saat birde, Fenerbahçe stadýnýn önünde toplandýk. Kadýköy delegeleri olarak iki otobüs dolusu mimar, Ankara’ya yola çýktýk. Büyük otellerde rezervasyonlar yapýlmýþtý. Bana Dedeman Otelini uygun görmüþler :). Oraya sabah vardýðýmýz için dinlenme ve uyuma fýrsatý bulamadan Eskiþehir yolu üzerindeki DSÝ binasýnda yapýlan toplantýya katýldýk. Ýster istemez, oturduðum yerde biraz uyukladým tabi ama gene de konuþmalarý takip edebildim.

Açýlýþtan sonra, Türkiyeli Mimarlarýn doðal üyesi olduðu UIA’nýn baþkaný Yunanlý bir kiþi konuþtu. Ýyi þeyler söylemesine karþýn biraz samimiyetsiz buldum konuþmasýný. Mimarlar Odasý baþkaný Oktay Ekinci sözü aldý. Konuþmasýnýn baþlangýcýnda ilkönce iki dönemdir baþkan olduðunu, bir kez daha adaylýðýný koymayacaðýný söyledi. Bunun demokratik bir sivil toplum örgütünde gelenek olmasý gerektiðini vurguladý. Filistin’deki çarpýþmalardan söz etti ve Ýsrail’i kýnadý. Sonra asýl konuya girdi (Bunlarý anlatýyorum, çünkü ona hak veriyorum). Bu dönem, ilk kez mimarlarýn deðil, mimarlýk mesleðinin devlet iþlerinden dýþlandýðýna tanýk olunduðunu söyledi. Mimarlýðýn inþaat þirketlerinde artýk bir promosyon hizmeti olarak, yani bedava verildiðini, devlet yöneticilerinin de mesleði dýþlamak için ellerinden geleni yaptýðýný söyledi.

Mimarlar Odasý Sadettin Tantan’a, bakanlýk görevinden ayrýldýktan sonra bir mesleðe hizmet belgesi vermiþ. Eski eserlerin korunmasý konusunda bakanlýðý sýrasýnda bir yönetmelik çýkarmýþ. Buna göre valilerin kýdem almalarý için eski eserleri korumacý tavra girmeleri saðlanmýþ. Bunun için bütçeden önemli paralar ayrýlmýþ. Bazý oda toplantýlarýna hiçbir bakanýn yapmadýðý þekilde katýlýp sonuna kadar izlemiþ. Bazý mimarlar bu ödülün ona verilmesini eleþtirmiþler. Ekinci bunlarý anlatýp “Sayýn Bakanýn muhafazakar kimliðine raðmen yaptýðýmýz doðruydu” dedi. Bence de doðru yapmýþlar.

Oktay Ekinci, Mimarlýk mesleðinin ve Türkiyeli mimarlarýn dýþlanmasýnýn 1950li yýllardan baþladýðýný söyledi. Ýmzalanan son anlaþmalarla yabancý bir mimar, mimarlar odasýna baðlý olmaksýzýn Türkiye’de istediði gibi proje yapabiliyor. En son ve en büyük örnek Levent’teki Ýþ Bankasý binasýdýr.

Geçen dönemin yapýlan iþleri ve savunma raporlarý okunduktan sonra oy kullanarak eski yöneticileri maddi açýdan akladýk. Karar, bire karþý oy çokluðu ile alýndý. Daha sonra bireysel konuþmalar baþladý. Sýrayla 21 kiþi konuþtu. Bulunduðumuz yerin yüz metre ötesinde, ayný anda Karayollarý Genel Müdürlüðünde, Ýnþaat Mühendisleri Odasý seçimleri vardý. Konuþmacýlardan biri o seçimlerin devlet yönetiminde görev almýþ kiþilerle dolu olduðunu, bizim seçimlerimizde bir kiþinin bile bulunmadýðýný, konuþmaya gidildiðinde bakanlýklardan hiç kimsenin mimarlarýn sözlerine deðer vermediðini vurguladý.

Evet, iþte ben böyle bir odanýn ve mesleðin üyesiyim. Her ne kadar odamýza üye olmak baþka bir sivil toplum örgütüne üye olmak gibi deðilse de, meslek odalarýnda üyelik zorunludur, mimarlarýn aydýn kimliði, üniversitelerdeki çizginin devamý bu sonucu doðurmuþtur.

Konuþmalar yapýlýrken zaman zaman giriþ katýndaki fuayeye inip çay içiyordum, çoktandýr görmediðim arkadaþlarýmla konuþuyordum. Artýk herkes durumun kötülüðünden yakýnýyor. Bu dönem için “Ýlk kez...” diye baþlaya cümleler kuruluyor. Mesleðin kötü durumda olmasýndan yakýnanlara bunun yalnýz mimarlýk için geçerli olmadýðýný, bütün mesleklerde bir çöküntünün yaþandýðýný, bir þeyler yapýlmak isteniyorsa yalnýz meslek için deðil olayýn bütünü için de çalýþmak gerektiðini söyledim. Mimarlar arasýnda istatistikler yapýlmýþ. Sonuçlar tahmin edildiði gibi hiç de iç açýcý deðil.

Fuayede çay ve tost almak için sýraya giriliyordu. Ben de sýraya girdim. Önümde duran genç bir arkadaþa birileri gelip para uzatýp çay almasýný istiyorlardý. Bir iki derken dayanamadým, arkadaþa elimdeki paralarý uzattým, “Bana da çay alýr mýsýnýz?” dedim. Güldüler ama anladýlar tabi yaptýklarýný. Üstelik uzun bir kuyruk da yoktu. Yapýnýn hemen giriþinde de açýk alanda durulup sohbetler yapýlýyordu. Bir arkadaþ dikkatsizce daha yeni ekilmiþ güzelim çiçekleri eziyordu. Onu uyardým ama baþka yerlerde olduðu gibi dayak yemedim. Üstelik arkadaþ ondan sonra çiçekleri ezmemek için dikkat etti.

Bir ara oturacak yer bulamadýðým için merdivenlere oturmuþtum. O sýrada fotoðrafým çekildi. Bize daðýtýlan kalýn kitaplarý karýþtýrýyordum. Bunlar çalýþma raporu olarak adlandýrýlýr. ‘Yitirdiklerimiz’ bölümünü korkarak açtým ve iki tanýdýk isme rastladým. Biri sýnýf arkadaþým Ýnci Dilmen, biri ilk patronum Zihni Doðan’dý. Ýkisini de çok severdim. Sýnýf arkadaþým Ankara’da otururdu. Ankaralý bir arkadaþý bulup nasýl olduðunu anlattýrdým. Kalp krizi geçirmiþ.

Konuþmacýlar çok olduðu için bir kýsmý ertesi güne kaldý. Kapanýþa doðru Bergama’da siyanürle altýn çýkarma iþine direnenlerin baþkaný olan Oktay Konyar’ýn tutuklandýðý haberi geldi. Bu olay mikrofondan bildirildi ve kýnandý. Akþamüzeri bir iki saat uyuduktan sonra Kavaklýdere’de eski Ýþ Bankasý, þimdiki BDDK binasýnýn karþýsýnda, yeni yapýlmýþ bir galeride Ulusal Mimarlýk Sergisi kokteyline katýldým. Bunu ya ayarlamýþlardý ya da þansýmýza denk gelmiþti. Kokteylde tanýdýk yüzler aradým, göremedim. Ýnsanlar deðiþmiþ, Ýnci’nin yerini yeni Ýnciler almýþ. Kalabalýðýn çoðu büyük bir olasýlýkla benim okulumdan geliyordu. Bir an kendimi yeniden öðrenci gibi hissettim. Ancak bir farkla, tanýdýðým kimse yoktu. Sonra kendi dönemimden birilerini bulabildim. Selamlaþtýk, konuþmaya baþladýk fakat yüzleri, elleri buruþuktu. Genç deðillerdi. Bu çok garibime gitti. Tabi ben de o sýrada aynaya bakmýyordum.

Sergi binasý oldukça güzeldi ve benim öðrenci iken yaptýðým bir projeye benziyordu. Ancak kuþkusuz benim projem daha güzeldi :). Ýþte, ayný karaktere sahip kiþilerden eðitim almýþ, ayný karaktere sahip eller ayný þeyleri yapýyorlar. Buna determinizm deniyor galiba.

...

Ertesi gün kiþisel konuþmalar devam etti. Söz alanlardan biri Bursa þubesinden gelmiþ bir mimardý. Konuþmasýndan aklýmda kalanlar, ...Padiþah... ...ulufe... biz nasýl yaþayacaðýz ve birkaç kötü benzetmeli hakaret dolu söz. Toplantýyý yöneten baþkan kendini sözlerine biraz dikkat etmesini istemek zorunda hissetti. Bursa temsilcisinin sýkýntýsý Odanýn þubelerden aldýðý para idi. Alýnmamasýný istiyordu. Bu para devletin aldýðý vergilere benzetilebilir. Tüzükle ve herkesin oylarýyla belirlenmiþtir. Ancak konuþan kiþinin dinci kesimden olduðunu hem görünüþünden hem sözlerinden anlamak zor deðildi. Anlaþýlan vatandaþ demokratik ortamdan yararlanýp biraz çevresine hakaret etmek istemiþti.

Bir diðer konuþmacý Diyarbakýr temsilcisi idi: Ahmet Cengiz. Konuþmasýnýn baþýnda iyi þeyler söyledi fakat sonradan olayý Türk-Kürt sorununa getirdi. Bölgemizde Türk sorunu vardýr dedi. Filistin olayýna deðinen, fakat ülkemizin iç sorunlarýndan söz etmeyen Oktay Ekinci’yi kýnadý. Bütün istediðimiz sevgidir þeklinde konuþmasýný baðladý. Fuayeye indiðini görünce peþinden koþtum. ‘Bölgesinden’ birkaç arkadaþý ile birlikte duruyordu. Selam verip konuþmaya baþladým. Diyarbakýr’da çalýþtýðýmý, orada arkadaþlar edindiðimi, oraya gitmeden önce konu ile ilgili zaten bir fikrim olduðunu anlattým. Kalabalýða hitap etme yeteneðimin olmadýðýný o yüzden çýkýp konuþmadýðýmý ancak Odamýzýn Türkiye þartlarýnda en demokratik örgütlerden olduðunu söyledim. “Keþke öyle suçlayýcý konuþmasaydýnýz” dedim. O da, “Ben yalnýz yönetimi suçladým. Yoksa salondakilerin %80inin benimle ayný düþünceleri paylaþtýðýný biliyorum.” dedi. Araya laf ve baþka insanlar girmeden önce son olarak “Klasik bir deyiþ vardýr, gelin beraber olalým diye. Ben öyle söylemiyorum.” Dedim. Bu sýrada Oktay Ekinci geldi. Ahmet Cengiz’in sýrtýný okþadý. “Sana daha sonra asýl sorunun nereden kaynaklandýðýný anlatacaðým” dedi, gitti. Onlar da çay almaya gittiler.

Salona geri döndüm. Diðer konuþmacýlardan kulaðýma kayda deðer bir þey çarpmadý. Herkese ve suçlamalara yanýt vermek için Oktay Ekinci yeniden kürsüye çýktý. Ahmet Cengiz’e verdiði yanýtta onu haksýz ve vefasýz bulduðunu, düþüncelerinin ne olduðunun bilindiðini, daha önce Diyarbakýr’da ve Antakya’da yapýlan toplantýlarda defalarca söz konusu ettiklerini söyledi. Türkiye’de, Anadolu’da yaþayan uluslarýn bir mozaik deðil –mozaik dökülür- alaþým olduðunu, birinin diðerinden baðýmsýz olarak ayakta kalamayacaðýný vurguladý.

Bana göre de böyledir. Bundan baþka artýk Türkiye’de sorunlar hep birlikte yaþanýyor. Krizler kimsenin etnik kimliðine bakmýyor. Doðudaki insan ne sýkýntý çekiyorsa batýdaki de çekiyor. Kurulmuþ olan Hadep bir Kürt partisi, Türklerin MHPsi gibi bir parti olmaktan öteye gidemez. Sonuçta bir ayrýlýk olursa bundan yalnýz Türkler zarar görmez; herkes görür; Türkiye coðrafyasýnýn bölünmesini sabýrla bekleyen ülke ve ülkeler dýþýnda. Bununla birlikte, bir arada kalmak eskiden olduðu biçimiyle süremez. Ýki tarafýn da deðiþim geçirmesi gerekiyor.

Ýkinci günün akþamýný da yaptýk. Akþam toplu olarak verilen yemeðe katýlmadým. Ankara’da yaþayan yeðenlerimin çocuklarýný görmeye gittim. Yeðenlerim büyüdüler, evlendiler, çocuklarý oldu. Herkes onlarýn çocukluk hallerini unutmuþ. Ama ben anýmsýyorum. En küçük bebek iki buçuk aylýk olmuþ. Cin gibi bakýyor. Büyüyünce çok güzel olacak. Gelecek onu bekliyor. Çocuklarýmýza nasýl bir dünya býrakacaðýz?

Son gün yani Pazar günü oy verme günüydü. Tek liste ile seçime girmeye çalýþmýþlar ama olmamýþ. Bir Ankara-Ýstanbul listesi, bir bürosu olan mimarlar listesi, bir de Anadolu mimarlarý listesi çýktý. Listeler düzenlenirken þu isim olmasýn bu isim olmasýn tartýþmasý olmuþ. Sonunda böyle olmuþ. Böylesi pek iyi olmadý ama ne yapalým, yapacak bir þey yoktu.

Oylarýmýzý verdik. Otobüslerimize bindik, Ýstanbul’a doðru yola koyulduk. Doðru Fenerbahçe stadýnýn önüne gitmemiz gerekirken Kartal’da yolumuzu deðiþtirdik. Yalnýz bir kiþi indi. Otobüsün oradan gitmesini acenteden bildirmiþler. Sonra dar, zor, zahmetli yollardan sahil yoluna çýktýk. Sesli olarak “Dragos tepelerini hiç görmemiþtim, iyi oldu” dedim. Ýyi oldu ama baþýmýza geleceði biliyordum. Sahilde sýkýþýk trafiðin içine girdik. Yolda fýrsat buldukça inenler oldu. Baðdat caddesinden devam ettik. Caddebostan’a gelince þoföre trafik týkanýnca kapýyý açmasýný söyledim. “Bagajýnýz var mý?” diye sordu. “Yok,” dedim. Herkesle vedalaþtým, indim; çantamý sýrtýma vurmuþ giderken dönüp baktýðýmda birinin bagajý açtýrdýðýný gördüm. Bu olay bana baþka bir olayý anýmsattý. Yazýmý da onunla bitireyim.

Gezgin Doktor Þerafeddin Maðmumi, (adý pek hoþ ama iyi bir adam) güney Anadolu ve Suriye gezisinden vapurla dönerken baþýna bir iþ gelmiþ. Oradan aktarýyorum. “...Dingin bir hava ile Midilli’yi bulduk. Edremit’in Kemer’inde (Burhaniye) Bahriye nazýrý Hasan Harami Paþanýn zeytinyaðý varmýþ. Program dýþý olmakla birlikte oraya gidip alýnmasý gerektiði acenteden bildirildi. Birkaç yolcu ile usulsüz hareketi protesto ettikse de kim dinler? Kemer (Burhaniye) iskelesini boyladýk. Meðer yaðlar burada deðil, Edremit’in bir saat ötesindeki Çayaðzý iskelesinde imiþ. Oraya da gittik. Yaðlar daha kasabadan inmedi dediler. Akþama kadar bekledik. Kýsaca Bahriye Nazýrýnýn yaðý için bir gün yitirdik.” Bu kadarla kalmamýþ, yitirilen bir gün yüzünden gemi Marmara’da fýrtýnaya tutulmuþ; batma tehlikesi geçirmiþler.

Artýk günümüzde böyle þeyler olmuyor. Demokrasi ve insan haklarý ilerledi. Umarým, ileride bizim yaþadýklarýmýz da olmaz; birlikte adil bir dünyada yaþarýz; biz deðilse de çocuklarýmýz...

16.Nisan.2002



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn yaþam kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Baharda Uçak Yolculuðu
Ýnsan Denen Beþ Bilinmeyenli

Yazarýn deneme ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Canlý Balýk
Baraj Sorusu: Beni Seviyor Musun?
Lenin'in Mozelesini Ziyaret
Sahalin'de Altý Ay
Ölüm Anýnda Görülen Tünel ve Iþýk
Cadde'de Eðlence
Müzik Film - Hair
Önyargý
Çanakkale Gezisi - 2
Ýki Günlük Çanakkale Gezisi - 1

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Nazým Hikmet'ten Çanakkale Þiiri [Þiir]
Ateþ ve Ölüm (Bütün Þiirler 16. 07. 2009) [Þiir]
Seni Seviyorum Bunalýmý [Þiir]
Ýncir Aðacý [Þiir]
Bir Dosta E - Mektup [Þiir]
10 Aðustos 1915 Anafarta Ovasý [Þiir]
Sevgisizlik [Þiir]
Mor Çiçekler [Þiir]
Eskiden [Þiir]
Bir Ruh Çaðýrma Operasyonu [Öykü]


Mehmet Sinan Gür kimdir?

Yazmayý seviyorum. Bir tümce, bir satýr, bir sözcük yazýp altýna tarihi atýnca onu zaman içine hapsetmiþ gibi oluyorum. Ya da akýp giden zamaný durdurmuþ gibi. . . Bir fotoðraf, dondurulmuþ bir film karesi gibi. Her okuduðunuzda orada oluyorlar ve neredeyse her zaman ayný tadý veriyorlar. Siz de yazýn, zamaný durdurun, göreceksiniz, baþaracaksýnýz. . . . Savaþ cinayettir. Savaþ olursa pozitif edebiyat olmaz. Yurdumuz insanlarý ölenlerin ardýndan aðýt yakmayý edebiyat olarak kabullenmiþ. Yazgýmýz bu olmasýn. Biz demiþtik demeyelim. Yaþam, her geçen gün, bir daha elde edemeyeceðimiz, dolarla, altýnla ölçülemeyecek bir deðer. (Ancak baþkalarý için deðeri olmayabilir. ) Nazým Hikmet’in 25 Cent þiiri gerçek olmasýn. Yaþamý ýskalamayýn ve onun hakkýný verin. Baþkalarýnýn da sizin yaþamýnýzý harcamasýna izin vermeyin. Çünkü o bir tanedir. Sevgisizlik öldürür. Karþýmýza bazen bir kedi yavrusunun ölümüne aldýrmamak, bazen savaþa –yani ölüme- asker göndermek biçiminde çýkar. Nasýl oluyor da çoðunlukla siyasi yazýlar yazarken bakýyorsunuz bir kedi yavrusu için þiir yazabiliyorum. Kimileri bu davranýþýmý yadýrgýyor. Leonardo da Vinci’nin ‘Connessione’ prensibine göre her þey birbiriyle ilintilidir. Buna göre Çin’de kanatlarýný çýrpan bir kelebek Ýtalya’da bir fýrtýnaya neden olur. Ya da tam tersi. Ýtalya’daki bir fýrtýnanýn nedeni Çin’de kantlarýný çýrpan bir kelebek olabilir. Bu düþünceden hareketle biliyorum ki sevgisizlik bir gün döner, dolaþýr, kaynaðýna geri gelir. "Düþünüyorum, peki neden yazmýyorum?" dedim, iþte böyle oldu. .

Etkilendiði Yazarlar:
Herþeyden ve herkesten etkilenirim. Ama isim gerekliyse, Ömer Seyfettin, Orhan Veli Kanýk, Tolstoy ilk aklýma gelenler.


yazardan son gelenler

yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Mehmet Sinan Gür, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.