..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Güzellik her yerde karşılaşılan bir konuktur. -Goethe
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Sürrealizm > Öykü Yüzer




13 Nisan 2007
Kalırsa, İçinde Biraz Lavanta Kalır  
Öykü Yüzer
Temizlik bitti.


:BEIF:
Herkesin mutlaka var mıdır geçmişten gelen sinema, tiyatro, konser biletleri ve belki birkaç mektup ve belki yer tutmayan minik hatıralarla dolu bir boş ayakkabı kutusu?
Benim var, vardı...yok, hala var...

Dip bucak temizlik günlerinden biriydi. Mutfak dolaplarının içlerini de temizlesin kadın, dur biraz daha bekliyim, kendiliğinden temizlemezse, derim... diyerek geçirdiğim birkaç saatte ben de boş durmamıştım. Sandıklı yatakları sevmem aslında pek, ne o öyle, dolabın üstünde yatar gibi...ama çok da işe yarıyor...kullanılmayan herşeyi tıkabiliyor ve hatta varlıklarını unutabiliyorsunuz. Minik bir baş yastığım olduğunu bilmiyordum mesela, unutmuşum. En kalın ve kullanmadığım kırmızı, lacivert renkli yorganın altında kalmış, evet unutmuşum...Bütün kış eldivensiz dolaştım, ellerim üşüdü, kuruyup çatladı, krem sürmedim gene de...iki çift eldivenim varmış, kullanmadığım kaşkollarla beraber kaldırmışım, unutmuşum. Kolları uzun gelen güzel bir ceketim varmış, kollarını yaptırabilirdim oysa...ama şimdi mevsimi geçti...mevsimlerden mevsim beğendim...baharı seçtim.

Kendi dip bucaklarıma doğru yaklaşıyordum. Aramızda sadece bir uyku tulumu, yılbaşı ağacı (süsleri de bir plastik poşet içinde yanında), bi kutu fotoğraf, aldığımdan beri keşke pembe olmasalardı dediğim paletlerim, bej renkli bavulum vardı. Oldukça çok şey varmış aramızda aslında...

Düzenleye düzenleye giderken, birkaç derginin altında farkettim kutuyu. Orda olduğunu tabi ki biliyordum ama unutmuşum...İçinde de az çok ne olduğunu, ne kaldığını , neleri ayıklayıp çoktan çöpe attığımı da biliyordum ama ayıklamadıklarımı hatırlayamadığım için biraz endişenmeye başlıyordum. Hiç ummadığım, çok fazla unuttuğum bazı ayrıntılarla uğraşasım yoktu, daha alışverişe gidip, ütü yapıp, film seyredecektim çünkü. Ayrıca temizlik bitince birer yorgunluk kahvesi de içilecekti.
Klasik “umrumda değil” rolümle açtım kutunun kapağını kahramanca..Belli ki en az 4 kere filan elenmiş bu anılar...herşey gayet düzgün, hatta yüzeysel ve sembolik kalmış bile. Arkadaşlarımın çoğunun evlendiğini evlenme davetiyelerine bakarken tekrar hatırladım...genelde lavanta dolu keseler yaptırmışlar nikah şekeri yerine. Keseleri kullanırım diyerek aldım, davetiyeleri çöp için hazırladığım market poşetine attım.
Hiç “özel” yoktu. Çoktan atmışım...Benim bu atma huyum...ve attığım için pişmanlık duymamam...Sanırım iyi birşey atmak...ağırlık yapıyor sanki boynumda ve sırtımda ve başımın üstünde yoksa...

Bir dönem yakın bir ülkeye gidip, biraz olsun yaşadığımı hatırlatan başka dilde birkaç kartpostal, müzelerden alınan birşeyler buldum. Artık sadece ülkeden anı olarak benle yaşadıklarını hissettiğim için atmadım. Eşelemeye devam ederken, çok ama çok yüzyıllar önce, beni göklere çıkaran, derin denizlerde boğan, uçurumlardan atan ve bazen de tutan bir dönemden kalma birkaç el yazısı buldum...pek okumadan attım. Oysa önceki anı elemelerinde kıyamamıştım. Gene eskilerden bir hediye, balık şeklindeki ahşap tütsülüğe de kıyamıyordum...kıydım bu kez. Başka da birşey yoktu bot kutusundan yapılmış anı dünyasında. Yeterince işlemişler içime ve yeterince atılmışlar dışarı ter, idrar ve dışkı yoluyla içimden. Lavanta keselerini aldım ve kutu kapandı...kışlıklarımı da yerleştirip, tozlanmasınlar diye üstlerini de kullanmadığım bir yemek örtüsüyle örttüm.
Herşey yerli yerinde, düzgün ve temiz ve gözden geçirilmiş derken rulo yapıp saklamış olduğum bir postere rastladım. Ne posteriydi bilmiyorum, üşenmeyip bakacaktım:

Saçları iki yandan at kuyruklu 8 ya da 9 yaşlarında bir kız basit kare bir tahta masanın çevresinde duran 3 sandalyeden birine oturmuştu. Masanın takımı gibi duran ve gene masa gibi tahtadan sandalyelerin cilasızlığı belki dikkat çekiciydi posterde, posterdeki kız için olmasa da...

Bence kızın tek ilgisini çeken şey hemen gözünün önündeki ucu bucağı olmayan denizdi. Olmak istediği tek yerdi, içinde, dışında ve üstünde, farketmezdi... Büyük yüksek tavanlı odanın kendisi gibi kocaman terasına açılan kapıları ardına kadar açılmıştı enfes deniz manzarasını odaya doldurmak için. Açık kapıların iki yanında yerleri süpürüyordu incecik kırık beyaz renkli tüller. Hafif bir esintide yerlerinde duramaz uçuşurlardı. Deniz kokusunun en yoğun olduğu anlar o uçuşma anlarıydı. Kare tahta masa, terasa çıkmak istermiş gibi tek ayağını öne atmış duruyordu. Perdeler uçuşsa hemen üzerine ve incir reçeline girse etekleri kim ne diyebilirdi ki...Tek bir küçük kız vardı o gün o teraslı odada.

Fareleri tuzağa düşürmek için çizgi filmlerde kullanılan kaşarın aynısı vardı masanın üzerindeki mavi tabakların birinde. Kocaman delikleriyle...Minik ağzını fare gibi yaklaştırdı minik kız koca delikli kaşara ve ellerini hiç kullanmadan sadece ön dişleriyle minik bi ısırık aldı. İşte o sırada denizi bir kaşar deliğinin içinden gördü. Yusyuvarlak olmayan bir kaşar deliği çerçeveli hafif dalgalı bir denizi güzelce hizaladı tek gözüyle. Farklı görünüyordu deniz, kaşar kokarken.

Posterde ne kaşar ne de denizin olmadığını farkettiğim an paniğe kapılmaya başladım. Posteri çarçabuk tekrar rulo yapıp lastiğini takıp, herşeyin ama herşeyin en altına sıkıştırdım .

Temizlik bitti. Yatağın sandığı kapandı. Koca bir poşet kurutulmuş lavantam vardı. Keselerdeki bayatlamış, artık kokmayan lavantaları atıp, yenisiyle doldurdum...
Donlarımın arasına koydum... hiç yakın olmadığım ve yakın hissetmediğim ve artık oldukça yaşlı sembolik bir akrabadan öğrendiğim gibi...bu lavanta keseleri bana hep onu hatırlatmıştır. Ya da sembolik ama kokulu birşeyleri...

                                              11.Nisan.2007



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın sürrealizm kümesinde bulunan diğer yazıları...
Matruşka Tükürük Hokkasında
Balıklı Günlere Hamhumşaralop Bir Flashback
Adanın Dumanları ve Çanlar Benim İçin Çalıyor Sanki
Yanis Nikolaides
Elimi Portakal Kaptı

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Evler
Kaos
Bir... Bir...Bir...Bir...
Sis ve Rüzgar
Sabahat Hanım
Orman
Kim Ulan Bu Cahide?
İstiklal Caddesinde Tütsü Kokuları
Kokteyl
Renklerin Dili, Damağı ve Dişleri


Öykü Yüzer kimdir?

.

Etkilendiği Yazarlar:
edgar alan poe, sait faik abasıyanık


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Öykü Yüzer, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.