Bildiðim tek þey, ben bir Marksist deðilim. -Karl Marx |
|
||||||||||
|
Ve mesela biri öldü kanserden ve biri de þunlarý yaþadý ya da yaþadýðýný sandý: “Mezarlýðý ancak birkaç tur attýktan ve yine de bulamayýp köþedeki çiçekçiye sorduktan sonra bulmuþtum. Azýnlýk denen kesime neden azýnlýk dendiðini anlamak için bir azýnlýk mezarlýðýna gitmek gerekiyormuþ...senin ölümünle bunu da anlamýþ oldum. Taþ çatlasa elli mezardan oluþan bir yerdesin. Bizim mezarlýklardaki yeþil yok. O uzun aðaçlardan filan eser yok. “Bu ne be, açýk otopark gibi” derdin eminim sen de görseydin. Ýstanbul’un en güzel köþelerini en güzel gözlerle görmüþtün, o köþelerde yaþamýþ, kaybolmuþtun. Niþantaþýnda doðup, Boðaz, Beyoðlu, Balat olmuþtun. Enginar göbeðine oturtulmuþ fava ve kömürde tavuk kanadýný iþtahla anlatmýþ ve tattýrmýþtýn. Domates suyunu þiþeden içmiþtin. Yabancý bir dilde çalýþýp, kazanmýþtýn hayatýný...bol bol konuþarak, bol bol yazarak, bol bol aþýk olarak. Bu bolluk mu yordu beynini? Güzelliðe, sadeliðe, özgünlüðe, özgürlüðe, içtenliðe ve saflýða hayran yaþadýn, kovaladýn. Aradýðýn hep güzellik, sevilme arzusuydu...bulduðunda ne yapacaðýný bilemediðin de...Boþver, olduðu kadar... Girdiðin hayatlarý bazen pek etkilemedin, ciddiye alýnmadýn...bazen de çok alýndýn, çok etkiledin. Ama öyle ya da böyle “kendine has” dedirttin. Hep hayalini kurduðun gibi “izin” kaldý. Tanýndýn, gözlerde büyütüldün zaman zaman, bilginle, tuhaflýklarýnla da anýldýn. Zayýflýklarýnla ve hatalarýnla da...ama reklamýn iyisi kötüsü olmaz. Yer ettin. Þekillendirdin. Anlam kattýn, göz kattýn, o göz baktý...baktýðý herþeyi etkiledi, gözler gözleri doðurdu. Ýþte hayat böyle akýp geçti. Seni gömerlerken bilmediðim bir dilde mýrýldanýyordu herhalde baþýndaki insanlar, en çok aðlayan kimdi? Son senelerde hep duyduðum, yanýndan hiç ayrýlmayan, senin de bana bile “aþkým o benim be” dediðin kadýn mý aðladý en çok? Son kadýnýn... O kadýn aðlarken güneþin altýnda, seni de uzaklaþtýrýrken kürekler bir yandan, ben taksideyken hala, gözlüðümün ardýnda seninle dolu, uzun zaman önce düþünmeyi býraktýðým anlarla boðuþurken ve ben gözyaþlarýma zar zor hakim olurken ve ben senin hep bildiðin halimleyken: kot pantalonum, üstünde düz siyah bir tiþört, yan taktýðým sarý renkli deri bir çanta, saçlarým daðýnýk, senin gibi tek çocuk, senin gibi hüzünlü kaçýk, senin gibi hayatýna anlamlar yüklemeye devam eden, malzemeler peþinde koþan iki lokma daha derinlemesine yaþayabilmek için her adýmda... senin gibi yalnýzdým. Tek fark vardý aramýzda artýk...sen ölüydün ben canlý. Taksi beni sana taþýrdý çok çok önceleri...bir yerde ayakta dikilmiþ beni bekliyor olurdun, tam önünde dururdu taksi çok çok önceleri. Sen, ayakta bir yerde dikilmiþ beni beklerken, ayaklarýnýn dibinde duran taksinin kapýsýný tavþan dudaklarýnla açýp beni kendi dünyanda erittiðinden bu yana seneler geçmiþti. Ölümünü kafamda canlandýrdýðýmdan bu yana da seneler geçmiþti. Ben seni mezarlýkta ziyaret ettiðimi rüyamda bile görmüþtüm seneler önce. Ve bu rüya beni hem çok rahatsýz etmiþ hem de kendime bile itiraf etmeye çekindiðim bir haz vermiþti. Ölmeni istediðim için deðildi ama inan bana. Ben sadece seninle bu hayatta istediðim gibi iletiþim kuramadýðým, seninle istediðim gibi konuþup, istediðim ses tonunu kullanamadýðým için seninle baþbaþa sohbet etme yeri olarak senin mezarýný uygun görmüþtüm sanýrým. Ama gene de bu tuhaf hazzý kafamdan iteliyordum her hissediþimde. Haklýsýn, niye kendimi öldürmedim de ve seni, beni mezarýmda ziyaret ederken ve benle sohbet ederken düþünüp haz almadým da...seni öldürdüm? Çünkü ben ölsem, sen gelmezdin. Hayýr deme þimdi, gelmezdin. Ancak bir kere gelirdin belki. Gördün mü bak ,senin ölmen gerekiyordu iþte, biraraya gelebilmemiz için. Ben gelirdim. Bazen çiçekle, bazen de son yazdýðým öyküyle...bazen sadece geçiyordum, uðradým demek için...bazen sadece gelip, topraða bakýp, susmak için... Bazen senin sarý tiþörtünü hatýrlamak için, bazen de “çok aþýðým çok” diye aþký sana þikayet etmek için ve “bana yardým etsene” demek için. Öldüðünü canlandýrdýðýmda kafamda, böyle þeyler geliyordu aklýma iþte hep. Bugün bu görüntü capcanlý. Canlandýrma yok... artýk canlý. Ölümün canlý canlý ayaklarýmýn dibinde þimdi. “Biraz önce daðýldý cemaat, bakýn hemen þu üzerinde çelenkler olan mezar “ diye iþaret etti görevli. Gözlerim yakýþýklý, uzun boylu, kel, beyaz tenli, kotlu, tiþörtlü bir adam aradý önce. Topak topak toprak olduðuna inanmak imkansýzdý. Ýþte o an “Ah canýýýýým benim” diye haykýrdým sana doðru yürürken. Ne kýzdým, ne hýrslandým. Sadece içim acýdý. Çok ama çok sýcak bir yaz günüydü. Güneþ tam tepemizdeydi. Pardon, sadece benim tepemdeydi demeliyim artýk. Çünkü sen artýk güneþi bilmiyorsun. Mezar taþýn yoktu, daha çok yenisin tabii ...hani þöyle ismin, doðum-ölüm tarihin yazýlý, bembeyaz bir mermer çerçeve içinde olsan daha mý hoþ olurdu be, ne dersin? Böyle hoþuma gitmedi benim. Kürekler ki gayet gýcýktýlar, hala etrafýnda yerde duruyorlardý. Kurak, çorak, bomboþ, anlamsýz, boktan...Boktan, bok gibi gerçek, bok gibi bir görüntü. Üstündeki çelenkler kaba, saba ...öylesine atýlmýþ, özensiz. Baþbaþayýz þimdi. Tam hayalini kurduðum gibi ama hiç haz almýyorum. Çünkü gene uzaksýn, deniz kenarý deðil, hafif sevdalý bir esinti yok, havuz kenarý bile deðil. Sen bira, ben þarap içmiyorum. Ben böyle hayal etmemiþtim ki... Ne bir kestane aðacý, ne bir kedi vardý etrafta. Ýrlanda müziði olmasýný da beklemiyorum tabii, Ýrlandayý býrak, martý sesi bile yok ki. Sadece güneþ var tam tepede. Iþýl ýþýl yaþam veren, beni terleten, senin topraðýný da kuruttukça daha sevimsiz hale getiren. Güneþ artýk ayný þeyi ifade etmiyor ikimiz için. Ýnsan kapalý havada ölür be. Ölüme yaðmur, soðuk yakýþýr. Herkes sandaletlerle, yazlýklarýna gitmek için yola çýkmýþken, tam karþýndaki alýþveriþ merkezinin önünde taksiler dolup boþalýrken gömülünür mü be adam? Tam ayak ucuna yere çömeldim. Korkunç tatsýz bir görüntüydün. Güneþ tam tepedeydi, topraðýn hemen de kurumuþtu...parmaklarýmý topraða sýmsýký geçirdim, sana birazcýk daha yakýn olabilmek için...baktým bir sürü karýnca aralarda...hiç te taaa seneler önce kafamda canlandýrdýðým bir sohbet ortamý yoktu anlayacaðýn. Mezarlýðýn alçak duvarýnýn hemen ardýnda hayat akýyordu...ben senin toprak halinle haþýrneþirken kornalar çalýyordu, arabalarýn bazýlarý kýrmýzý ýþýkta geçiyorlardý, bazý yayalar da kýrmýzý ýþýkta geçmeye çalýþýyorlar ve çok iþlek caddenin ortasýnda çaresiz kalabiliyorlardý. Adabýyla yeþil ýþýðý bekleyenler þiddetle kýnýyorlardý caddenin ortasýndakileri. Sýk alýþveriþ ettiðim bir maðazada indirim baþlamýþtý. Siyah bir pantalona ihtiyacým vardý. Bu gece bir caz konserine gidecektim, herhalde gözleme yerdim konserden önce, peynirli... Aklýma hiçbirþey gelmiyordu söyleyecek. Dua bilmem, anlamam. Sana iki çift laf etmek istiyorum ama aklýma birþey gelmiyor. Tam anlamýyla salak gibiyim. Sadece þunu hatýrladým: “ Bakma be öyle derin derin, kuyu gibi gözlerin var zaten” demiþtin bir masada. O kuyu gözlerimle kuyuna bakýyorum þimdi. Kupkuru bir yalnýzlýkla... Sesin yok, tavþan gülüþün yok. Yaðmur yaðmadý. Sana anlatmak istediðim bir sürü þey vardý ama toparlayamadým gene karþýnda. Aslýnda konuþabilsem...beni daha iyi tanýyabilirdin, hissedebilirdin. Ama eskiden olduðu gibi gene sustum...gene sessizliðe gömdüm kendimi. Ýfade edemedim konuþarak (belki yazmalýyým). Ancak topraðýný biraz daha sýktým avucumda. Gözlerim doldu ilk kez karþýnda...üzüntümü sana göstermekten ilk kez rahatsýzlýk duymadým. Gurur filan yapmadým. Gözlerinin dolduðu bir akþam yemeðini hatýrladým. Gözlerin çaresizliðe yaþarmýþtý. Özür dilemiþtin gözlerinle, daha iyisini yapamadýðýn için. Affetmiþtim ben de, hafifçe gülümseyerek. “Ayyyyy içim þiþti, çok duygu oldu” demiþtin. Gene gülümseyip susmuþtum. Gözlerim dolmasýn diye çok sýkmýþtým kendimi. Þimdi sýkmýyorum. Rahat rahat doluyorlar. Mezarlýðýn kapýsýndan çýktýðýmda durup, kapýdan da hala rahatlýkla görebildiðim sana bakmak için döndüm. Görüntü deðiþmemiþ!!! toprak, çelenk, mezar taþý yok, kürekler hala etrafta. Güneþ zaten tepede, çok sýcak. Farkettim ki, sana çiçek bile getirmemiþim. Oysa rüyamdaki mezarýna en sevdiðin “sarý güllerden” getirmiþtim. Hani en çok sarý gül sevdiðini söylediðinde ben “Teksasýn sembolü olanlardan mý” demiþtim de, sen de “vayyyy , genel kültür o biçim” demiþtin. Þimdi, elimde güneþ gözlüðümle portakal renkli adýný bilmediðim çiçeklerle bezenmiþ çelenklerine bakýyorum. Sýrtýmý sana dönüp yürümeye baþladýðýmda, güneþe çýplak gözlerimle bakmak için baþýmý kaldýrdým, gözlerim çok kamaþtý. Yaþamý hissettim. Ölümle yaþam içiçe geçti bir anlýðýna. Sonra ölüm uzaklaþtý benden. Ben de senden...Geriye önümdeki yaþam, iþlek cadde, tam karþýmdaki alýþveriþ merkezi ve akþamki konser kaldý. Ve umutlarým. Bir yolculuk baþlatmýþtýn bende. Yolculuktan yolculuða yol almýþtým böylece. Bugün trene ilk adýmýmý attýðým o ilk istasyonun yokoluþunu yaþadým. Sonra domino taþlarýnýn birbirlerinden destekle yavaþ ve kararlý yýkýlýþlarý gibi, diðer istasyonlar da silinmeye baþladýlar resimden, teker teker. Ýçimdeki bir kapý aralandý, aralandý, aralandý...ardýna kadar açýldýýýýý ve TRENNNNN!!! “SON ÝSTASYOOOOON, KÝMSE KALMASIIIN” diye öttü düdük!!!. Trenden narin bir 35 no ayak indi önce...sonra kuyu gözler. Koskocaaaaa upuzun bir trenden bir tek ben çýktým. Koca istasyona bir baktým, benden baþka kimse yok. O kadar yolu, o upuzun trende, tüm kompartýmanlarýnda atlaya zýplaya dansederek, tek baþýma...gelmiþim ben. Seninle baþlayan bu yolculuk bitti he? Ben trenden iner inmez, tren de, raylar da, bütün durduðum istasyonlar da yok olup gittiler, hem de birden...pat diye yani. Ýþte ses “pat” olunca bir daha asla ayný olamayacaðýný hissediyor insan. PAT. Ben de içimdeki kapýyý þefkatlice kapayýp pat diye, kilitledim pat diye. Anahtarýný da sana doðru fýrlattým pat diye. Kapý da silindi resimden pat diye. Patlar da resimden silinince, yolun karþýsýndaki alýþveriþ merkezine doðru döndüm yüzümü bu kez. Köfte ve piyaz yemeye karar verdim. Sonra da geçen gün gördüðüm pantalondan kalmýþ mýdýr diye düþündüm. Artýk yeni bir yolculuk baþlamýþtý bile benim için ve senin için de... Yani kýsacasý, sýk sýk gelir miyim ya da bir daha gelir miyim bilmiyorum... Sen de olsan ancak bir kere gelirdin ya...ancak bir kere geliniyor sanýrým... Hayata da ...” 11-07-2005
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Öykü Yüzer, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |