Kurguyla gerçek arasındaki ayrım, kurgunun mantıklı olmak zorunda olması. -Tom Clancy |
|
||||||||||
|
yahut fildişinden bir aşk kasrı karılıyor kucağında sonsuza ellerin katıksız harcımdır kavsına takılıyor bir yok ezelden yüzü sapsarı kesilmiş gümüşten bir nakış kepazesiyim bu has odanın bir düzlüğü var’a bir çıkmaz sokağıyım g/izliyorsun bir kabristan kadar ıssızlığımı alevlerine bürünmüşüm kavsında söndür beni ateşinle bir teneşir sessizliğine savur sözü bitmeyen tek dudağa bu kavruluştur işrette koyup gidişin yüzyıllar önceydi beni o kadar yumuşak soluyordun ki taşlara can işleyen nazarınla bir oyun gibi çiziyordun gölgemi şimdi bir o kadar sert, titretmeden savur şavkına ellerin titremez bilirim kaymaz bakışların aşkla sıvadığın bu has odada vartalara öykündü başkalıkların bu savruluştur ve göğünde aşk talimiyim kıskanç Hera’nın şimdi izle kavsından süzülüşümü bir kuru yaprak gibi titriyorken arzında bir yaylım ateşi çokdan yoka bu yokluğundur meczublar sırtlamışken ayrılığımı evrenin sınırsızlığını biçiyorum mızraklarınla hiçliğe kesiyorum hicabımı her sevgi içinde kabus kesilmiş seyirle yokluk ülkesinin köşe taşlarına tek hamlede mıhlanıyorum bu susuzluğumdur ben binler sana çoğaldım sonsuzluğum sen içinde ben olmayan katığım ayak izini can gözüme sürme diye çektiğim hadi al canımı katar katar savur gök kubbenin dağıldığı yadına çöz bendimi yeter yeter tek mısraya sığar gider varlığım eğleşir bir senin kavsında ihtirasla seçilmiş bir kurban gibi devleşir gecem gülüşlerinle ılık ılık seyrelir ken aşk çığlığı heybetin beni böyle uluorta ele verir yalnızlığın ruhuma döküldüğü çeteleden bir nehir bu hiçliğimdir ve dize getirir feleği günüme astığın boranlar ki soluksuz seyre durmuş arzında bu çölü de denizlerine eğdir paramparça kıyışlara susadığım hadi şimdi gerek ahlarım gülizara çevir cennet toprağından bir avuç yüzüme saçtığında dağıldı gökkubbe altında ne kaldıysa ve ölmem kasrında ölüm yok ben bir ok’sam tuzağına her sefer bir daha bir daha bizarım ne sonum var ne başım ne yakınım kaldı ne uzağım savrulduğum ellerindir tutamadığım gülberg şimdi gerek zerre zerre vuslatında yitir sen tutunduğum yay kıvrıldığım hece bu diyemediğim arzuhalimdir tınlıyor hiçlik cankulağımda duyuyorum seslerini kılıçlarının bu yok tepesinden sana sözüm var meczublar bölüşmüş sancılarımı seyret bu aşk kasrına binler kepaze sığar bu sonsuzluğumdur
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © leyla karaca, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |