Mermere sıkışmış bir melek gördüm ve onu özgürlüğüne kavuştuncaya dek mermeri oydum -Mikelanjelo |
|
||||||||||
|
Artık ne yaşım var ne de adım; Bilmiyorum kim olduğumu C.Sıtkı ‘’Fayton geder toz eder. Belli a belli Qız oğlana göz eder. Belli a belli Oğlanın ne suçu var belli? Her ne eder qız eder ‘’ Bu yazdığım bir Azeri halk türküsünün bir bölümüdür. Afdandıl adlı Azeri bir usta müzisyenin söylediği, benim yöremde çok beğenilen, yıllardır aklımdan çıkmayan bir halk türküsü. Qarmon bilirmisiniz? Akordeona benzeyen körüklü ve klavyeli bir müzik aletidir. Daha çok Kars bölgesi ve Kafkaslarda çalınır. Babam bana bir qarmon almıştı sınıf geçtim diyeydi ve ben çok severdim müzik aletlerini. Babam almıştı, annem sevincime ortak olmuştu. Ama ya sonra? Sonrası işte ; Qarmon umu boynuma asardım. Bir yandan körüğünü hareket ettirirken diğer yandan çok biliyormuş gibi tuşlarına dokundururdum parmaklarımı. İğrenç bir ses çıkardı / Melodi demeye içim el vermiyor./ Ve o türküyü söylerdim ‘‘ Fayton geder toz eder. Belli a belli ..... ‘‘ O zamanlar İstanbul türkçesi ile konuşuyorduk ben ve ağabeylerim, dilimiz Kars şivesine henüz alışamamıştı. Hal böyle olunca Azeri ağzı ile konuşmak biraz daha zor oluyordu, zorunda ötesinde komik duruyordu dilimde.... Mahalleyi alt vurup üst çıkardım. / O iğrenç müziğe ve sesime rağmen / Stadyumdan kaçırdığım futbol topu ve bu Qarmon beni acayip karizma yapmıştı mahallede. Eminim Afdandıl görse veya duysa o güzelim türküyü böyle mahvettiğimi, beni bir güzel döverdi. Ama annem Afdandıl’amı acırdı yoksa mahalle halkının ve kendinin kulaklarına mı bilmem, beni bir güzel azarlardı / Hatta laf aramızda arada bir kulaklarımı çektiği çok olmuştur./ ‘‘Ay oğlan di kiri ! senin bu mehelleye ne gerezin var?’‘ ‘‘Besdi menim qara quzum di kiri, milletin qulaxlarını götürdün’‘ Ben daha bir coşardım ‘‘Fayton geder toz eder, belli a belli ‘‘ Kolaymıydı? Zeynep’te bir faytona binip gitmişti.... ‘‘Ay senin meyyidini faytonnara qoyum daşıyım ay gede. Kişisen, kişi oğlusan di kiri qurban olum. Besdi, ayıbdı bax camaat sene gülür’‘ Umursamazdım, bana neydi? Babam Qarmon almıştı bende Afdandıl gibi türkü diyecektim. Akşam olunca susardım, masumca bakardım annemin gözlerine dayanamazdı ve bir daha qarmonu dışarıda çalmayacağıma söz verirdim. /Annem tek ayağımın havada olduğunu asla fark edemedi./ Sabahları herkesten önce kalkar qarmonumu kuş burnu ağaçlarının içine saklardım. Kahvaltıdan sonra bahçeye atardım kendimi. Bir iki ufak ayardan sonra tutuştururdum mahalleyi qarmonumun ve kendimin yanık sesiyle... Evimizin kapısının hışımla açıldığını duyduğumda ben sokağı yarılamış olurdum. Annem arkamdan birkaç kez seslenirdi ama ben faytona takmışım kafayı bir kere. Küçük abim arkamdan koşardı, bereket Birgül ile olan mevzusunu bildiğimden ve benim bu silahı hiç çekinmeden, acımasızca kullanacağımı anladığı için arkamdan koşmaları hep sahteydi. Biraz soluklanıp sırtımı bir bahçe duvarına yaslar beklerdim. Birazdan faytonlar geçecekti, müzik için dekor tamamlanacaktı / Ne yazık ki sokaklarımız taş döşeliydi ve çok az toz kalkardı, belli bellirsiz bir toz ve hiçbir kızda göz etmezdi/ Yinede olsundu. Biraz gerçeklik olmalıydı, faytonda yeterdi bana. Bu Hüseyin amcada amma uyuşuk adammış ha!! İnsan bu kadar geç gider mi işe? Hadi be Hüseyin amca koş atlarını, sür faytonunu.. Dilimde türkü depreşmeye başladı!!! Hüseyin amca faytonu sürerdi, arkasında ben qarmonumu çalaraktan.... Sonra sokakları kuşatırdım qarmonumla, sesimi duyan kapısını kapatırdı sıkıca ve çocuklarını benim sesim kesilinceye kadar sokağa salmazdı. Saatler geçtikçe acıkırdım ve tilki ile kürkçü misali darvazamızı açıp süklüm püklüm içeri girerdim. Annem sinirlenmiş olurdu / Hayatta bana sinirlendiği tek konu qarmon konusuydu / ‘‘Ay Allah, ay qurban olduğum yaradan bu qız kimdi görem? Gedem, tapam, getirem hardasa. tapıb getirem bu gedenin sesini kesem. Bizi üzsüz, abırsız eledi ciyarı yanmış!!’‘ Ben başımı yere eğer gözlerimin altından masumca bakardım. Boynumu da bükerdim hafiften sağ yana doğru. Kıyamazdı dövmeye elbette, qarmonumu almaya da kıyamazdı ama tembih ederdi sokaklarda çalmamam konusunda. Ben karnım doyuncaya kadar susardım. Annem sükutun kabulleniş olduğunu bilirdi, o bilirdi de ben bilmezdim... Çocuktum ya.... Karnımı doyurunca yine sokakları mesken tutardım, yine o türkü.... Babam dokunmayın çocuğa demiş. Her akşam sorardı öğrenip öğrenmediğimi ve çalmamı isterdi. Gülerdi o iğrenç sese ‘‘ Zamanla’‘ derdi ‘‘Zamanla öğreneceksin’‘ Böbürlenerek bakardım evdekilere. Dağ gibi babam arkamdaydı benim, yarın qarmon çaldım diye bana kızsınlarda görsünler kaç bucakmış dünya. Bir zaman sonra mahallemiz yetmedi bana, hem tuşlara biraz daha düzenli basmaya başlamıştım. Gerçi bir başka makam çıkıyordu, bizim’‘ tello gider yan gider tello ‘‘ türküsüne yakın bir makamdı ama olsundu çalıyordum ya. Bir fayton takıntısı başlamıştı ayrıca. Artık mahallemizden geçen faytonlar yetmiyordu bana. Öyle kaptırmıştım ki kendimi nerede bir fayton görsem koşardım, bir yandan da o türküyü söyler, o iğrenç müziği çıkarırdım / Nasıl beceriyorduysam? / Bir süre soluklanır bir başka faytonun peşine takılırdım. Bazen faytonlar geçmezdi, o zaman fayton krizlerim gelirdi. Fayton görmek için şehrin içlerine kadar inmeye başlamıştım. Babam bu durumdan endişelenmeye başlamış olmalı ki bir hafta sonu Hüseyin amcanın faytonunu kiraladı, pikniğe gidecektik. Bazı komşularda katıldı bize onlarda faytonlar kiraladılar piknik için ve o komşularımızdan birinin kızı vardı AYSEL.... Aysel’i önceden de görürdüm ama gözlerinin çakmak çakmak olduğunu o gün fark ettim. O gün, kim bilir belki Aysel bana göz bile ederdi. ‘‘Bu gün faytona dair ne kadar türkü biliyorsan söyleyeceksin ve bir dahaki hafta sonuna kadar sokaklarda qarmon çalmayacaksın’‘ Diye tembihledi babam. Dağlarım yıkılmıştı. Anlamamıştı babam, anlamamıştı Aysel’i daha yeni bulduğumu.... O gün qarmonum elimde Aysel’in başında kelebek gibi dolanıp durdum. Faytonlarda duruyordu. Ne gidişleri vardı, ne toz edişleri ama Aysel’de göz kırpma belirtileri vardı. ‘‘Memmet , kardeşim, bizim oğlan sizin kıza aşık oldu her halde’‘ Dedi babam. Memmet amca güldü. ‘‘Ay kişinin oğlu, oxu, get ey bir iş tut, işle, pul qazan. Sen bu qarmonu çalasan hep? Bes eve çöreyi nece getirecen? Men sene bu halda qız veren deyilem’‘ Derken biraz sert çıkmıştı babası. Aysel’le ben utandık. O gün qarmonumu ihmal etmiştim birazcık. Şu Aysel denen kız saçlarını küt kestirse, iki yandan da kurdele taksa Zeynebe benzerdi sanki. *** Babama verdiğim sözü tuttum, sokağımızdan dışarı çıkmadım qarmonumla. Hem artık başka sokaklara gitmeyi de istemiyordu canım. Darvazanın gölgesinde, bir taşın üzerinde oturup çalıyordum qarmonumu. Hüseyin amca geçti önümden. /Bu deli oğlan yine geçer faytonun önüne diye atların gemlerini çekerek yavaşlatırdı / Bu kez kalkmadım, hatta o türküyü de gönülsüz söyledim. Hüseyin amca şaşırmıştı ‘‘ Ay balam sen xesdesen?’‘ Başımı salladım hayır demek yerine ‘‘Bes niye kefin yoxdu?’‘ Sustum.... Aysel içimdeki Zeynebin katili oluyordu hızla. ‘‘Bu türkünü deme daha, gözel türkü eme sıxılmağa başdadıx’‘ Dedi Aysel. Kırılmıştım biraz. Ben bu qarmonu sırf Afdandıl’a olan hayranlığım için aldırmıştım ve onun en sevdiğim türküsüydü.... Ah ulan Aysel !!! Eve girip plakları karıştırdım, birkaç Afdandıl plağı buldum ve o plak.... Dışarı koştum hızla ‘‘Aysel, sokağı süpürürmüsün? Birazda su serp yere’‘ Aysel itiraz etmeden bir süpürge ve bir maşrapada su getirdi. Önce hafiften suladı sokağı ben sokağın baş tarafına gittim başladım yeni türkümü söylemeye ‘‘ Küçelere su serpmişem, yar gelende toz olmasınnnn’‘ Aysel güldü, ben güldüm, sevmişti yeni türkümü. Ben Zeynebi faytonlarla uğurluyordum.... Bu kez gerçekten.... *** ‘‘Ay gede, men seni sevirem..... Eme sen birde küçelerde qarmon çalıb herlenmiyeceysen’‘ Aysel dayatmalara başlamıştı. Sonra qarmonu hiç çalmamamı istedi....Ben tavizin başka tavizler doğurduğunu anlamıştım o zaman ve sarsılan otoritenin bir çöküşün başlangıcı olduğunu. Yeni bir yerlerden başlamalıydım, yeni bir başlangıç..... Annem çok sevinmişti Aysel in bana qarmon çalmayı terk ettirdiğine / Ben bir zaman sonra Aysel i annemin ve komşu kadınların öğreterek bana qarmonu terk ettirdiğini öğrendiğimde iş işten çoktan geçmişti./ Bir akşam yemeğinden sonra babamdan bir isteğim oldu ‘‘ Baba, bu yıl sınıfı geçersem bana bir klarnet alırmısın? ‘‘ Annem ‘‘ Yoxxx!!! ‘‘ diye çok sert bir tepki gösterdi ve devam etti ‘‘ Ay kişi ele bir şey yapsan var ha seni heç affetmenem. Hem bu dünyede, hem o biri dünyede iki elim yaxanda olar.’‘ Hem Aysel klarnette sevmezmiş. Abim bağlamasını bir daha hiç çıkarmadı odadan. Babam bana bir tane tar alacağını söyledi buda kabul edilmedi, tercihini annemin isteğinden yana kullandı. Güzel, pekiyili bir karne karşılığında bir bisiklet sözü verdi.... *** O yıl pekiyilerle dolu bir karne getirdim.... Ama benim babam artık yoktu, babamsız geçen ilk yazımdı.... Kırlangıç hatıraları VII - asivemavi36 NOT : Bazı kelimeler Kars diliyle yazılmıştır orijinali bozulmasın istedim. x harfi ğ harfinin biraz daha bastırılmış , q harfi ise k ile g harfinin ortasındaki bir sesi belirtmek için kullanılır.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © asivemavi36, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |