Bir mecliste: “Üstad İskender Pala bu konuyu şöyle ifade ediyor.” demiştik de, mecliste bulunan bir dostumuz: “İskender Pala ne zaman üstad oldu?” tepkisinde bulunmuştu.
Peki, üstad nedir? Ya da üstad kimdir, kime denir?
İskender Pala üstad mıdır?
Türk Dil Kurumunun sözlüğünde üstad kelimesi şu şekilde geçiyor:
1.Bilim veya sanat alanında üstün bilgisi ve yeteneği olan kimse:
"Koca üstad hemen rasttan bestelediği bir şarkıyı mırıldanmaya başladı."- A. Gündüz.
2.Ünlem, teklifsiz konuşmada; genellikle erkekler arasında senli benli konuşmada kullanılan bir seslenme sözü:
"Üstad! Nasılsınız?
D. Mehmet Doğan’ın Büyük Türkçe Sözlüğünde ise:
Üstad:1.Öğretici, hoca 2.Bir ilim veya sanatta üstün olan, söz sahibi bulunan 3.Maharetli, tecrübeli, usta 4.Üçüncü derecede mason, şeklinde izah ediliyor.
…
Dinde, dilde, kültürde, sanatta, edebiyatta, mimaride, sporda, sağlıkta vs. çığır açan, öncü olan, çoğunluğun takdirlerine göre en iyisini yapan kişilere layık görülen bir unvandır, üstad kelimesi.
Üstad kelimesi bu bağlamda düşünüldüğünde, her hayrın başı olan Fahri Kâinat Efendimiz şeksiz şüphesiz önderimiz, pirimiz, üstadımızdır.
Çünkü Fahri Âlem Efendimiz (s.a.v.), varlık sebebimizdir. “Sen olmasaydın âlemleri yaratmazdım.” Hitabının muhatabıdır.
O’nun ahlâkı Allah (c.c.) tarafından övülmüş ve örnek gösterilmiştir:
“Andolsun, Allah’ın Resulünde sizin için; Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah’ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır.” (Ahzâb Sûresi, 21)
Ahlâkını O’nun ahlakına benzetmeye çalışanların neslinden de birçok üstadlar yetişmiştir.
İşte neslimizden bazı üstadlar: Ahmet Yesevî, Mevlânâ, Fatih Sultan Mehmet, Mimar Sinan, Bediuzzaman, Mehmet Akif, Necip Fazıl, İskender Pala, Prof. Dr. Gazi Yaşargil ve ismini anmadığımız niceleri…
Daha, ülkemizin müreffeh aydınlık yarınları için gecesini gündüzüne katmış nice üstatlarımız mevcut. Onların bir kısmı şu an fâni dünyada olmasa da, fâni dünyada bıraktıkları iz ile gönlümüzdeki gönüllü yerlerini muhafaza etmekteler.
Üstadları üstad yapan şey şüphesiz çalışma, üretme ve gayret alanlarında ve hedeflerindeki başarıları kadar, ilkeli ve erdemli hayatları ile de bu sıfatı hakkıyla üzerinde taşımalarından kaynaklanmaktadır.
Mimar Sinan için, camii ve minare yapmak önemli ama bir çocuğun, minarenin eğriliğine itirazı üzere, minareye bir halat taktırıp çocuğun gözünde düzelinceye kadar çektirmesi de önemli. İşte bu ince düşünce Sinan’ı, Mimar Sinan yapan düşüncedir. Üstad Mehmet Akif’in deyimiyle “Adam aldırma da geç git…” diyemeyenlerdendir Sinan.
Üstatların hepsi de kendi çalışma alanında çığır açmış en az bir yönüyle bizlere erdemli hayatın bereketini sunmuş ortak değerlerimizdir.
Allah hepsinden razı olsun. Mekânları cennet olsun.
…
Prof. İskender Pala, edebiyatta kendini yetiştirmiş, özellikle divan edebiyatı çalışmaları ile bizlere birçok eserler ve fikirler arz etmiş genç ve dinamik profesörlerimizdendir.
Bırakalım edebi ve kültürel onlarca kitabını, Şairi âzam Fuzuli’nin, “Leyla ve Mecnun” kitabının hikayesini romanlaştırdığı; “Bâbil’de Ölüm, İstanbul’da Aşk” eseri bile İskender Pala’yı üstad saymaya değer kılmaktadır.
…
İskender Pala bir şiirinde “Güllerin Efendisi’ne” şöyle seslenmekte:
…
Divanelere döndük, yaya kaldık yolunda.
Kendimizi unuttuk, seni bilmez olduk...
Sana muhtacız!..
Sana en fazla muhtacız.
En fazla sana muhtacız.
Uyandır bizi uykumuzdan...
Gel ey sevgili!
Bir gelişle gel, bir gülüşle gel.
Doğ ufkumuza, sar dünyamızı, gir gönlümüze yeniden...
Sana muhtacız...
Sana en fazla muhtacız...
…
Dostumuza cevabımızı şimdi verebiliriz: Yukarıdaki bilgilerin ışığında Prof. İskender Pala üstad oluyor, üstadım.
Selam ve muhabbetle.