..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
"Hayranlýðý o dereceye vardý ki; yere düþtü ve kendinden geçti." -Fuzuli (Leyla ile Mecnun)
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Ýronik > Orkun Levent BOYA




24 Ekim 2008
Kutu Kutu Pense  
Orkun Levent BOYA
“Apartmanlarý bilirsiniz… Hani o eski sempatik komþuluk iliþkilerini, içinde barýndýrdýðý kutulara tepiþtirerek yok eden apartmanlarý… Býrakýn cücüðünü soðanýn, zarýnýn bile kapýsýndan sarkmaya cesaret edemediði komþuluklarýn yaþandýðý; kapýlarýn düþüncelerden önce sürgülendiði; yaðmurun düþleri uyandýrmasýný önlemek için hava kararmadan çekilen rengarenk perdelerin süslediði apartmanlardan bahsediyorum… Nerede “Yýrtýk Saadet”, “Falcý Hatice”, “Bakkal Kemal”, “Sünnetçi Suphi” ve pijamasýndan önce yaþlanan “Esat Amca”… Hepsi, ama hepsi, aný artýðý olarak süslüyorlar sadece kýrýlgan tebessümleri, apartmanlardaki onlarca kapýnýn ardýndakilerin kýrýlganlýklarýyla kol kola girerek… Ama ne yalan söyleyeyim, apartman yaþamýnýn da kendine has sempatiklikleri yok deðil… Mesela, hiç unutmam, birkaç yýl önceydi”


:BEHA:
Geçenlerde, “Mahalle yaþamýmýzda çok önemli yeri vardý komþuluk iliþkilerimizin” diye baþlayan bir cümle kurunca arkadaþým Ýsa, uçtu gitti aklým kendi asasýnýn kuyruðuna tutunup…

“Gerçekten de” diye baþlayýp, konuþmaya yöneldim, benden de eski olduðunu düþündüðüm kâlp komþumla…

***
Herkes herkesi tanýr, herkes herkesin hemen her þeyini bilir ya da mutlaka haberdar olur; her geliþme ya da deðiþiklik haber deðeri bulurdu uzun süre, mahallenin sessiz gazetesinde…

Atletini teninden hiç esirgemeyen Kadir Amcanýn ortanca kýzý Sevim mesela… Çiklet parasý arama bahanesiyle, cinsiyetsiz korkunç çiçeklerin süslemeye çalýþýrken sararýp solduðu lacivert zeminli pazeninin orasýný burasýný çekiþtirdikten sonra, “ay bunun da cebi yokmuþ” dediðinde, “sonra ödersin” diyen bakkal çýraðý Yýlmaz’ýn yanaðýna “çok teþekkürler” diyerek kondurduðu öpücük, günlerce konuþulmuþtu mahallede…

Sadece bu mu?..

Çatlar yarýlýrdý kýskançlýktan tüm kýzlar, Nevin’den çok, tokalarýna… Mahallemizdeki kýzlarýn hemen hepsinin Almanya’da akrabalarý olmasýna raðmen hiçbiri Nevin’in tokalarý gibi albenili tokalara sahip olamamýþtý.

Nevin mi?..

Daha, estetik cerrahi keþfedilmeden takýlarla, allýkla pullukla güzelleþmeyi olmasa da erkekleri peþinde uðundurmayý becerebilen yegâne diþi simaydý, mahallemizin Nevin’i.

Peki, ya Nevin yüzünden yenilen dayaklara, uçuþan yumruklara ne demeli?

Saçlarýna taktýðý renk renk tokalardan daha güzel olmayan Nevin’in kuyruðunda dolaþmaya yeltenen Cahit’in, Selim’den yediði dayak olayýný da yaþamýþ, haftalarca çalkalanmýþtýk mahallemizin fýsýltý kayýðýnda bu gülüntüyle…

Neler gördü bu gözler, neler neler…

Sere serpe giysileriyle anasýný çýldýrtan Serpil’i; misket çalan kedileri; soba boyasýyla yumurta boyayan Kerim’i, günlüklerin arasýnda kurutulmaya býrakýlan ama rengi hiç unutulmayan gül yapraklarýný; “beynimin içine ettin lan” diyen babasýna raðmen flüt çalmakta ýsrar eden düdükçü Yusuf’u; kolalý yakalarý olan önlükleri; “ben deve” diyen külhanlarý; dantelli mendilleri, balkonsuz evleri ve kuyruklu yýldýzlarý küstüren o gerçek yalanlarý…

Evet…

Gerçekti!..

Ne acýdýr ki, gerçekti bizimkilerin yalanlarý bile…

Çünkü o zamanlarda ne yapýlýyor ediliyorsa sevgiyle yapýlýyordu…

Ha, unutmadan, bir de kapýsý vardý tüm komþularýn, hiç kapanmadýðý için açýlma zahmetine girmeyen…

Ardýna geçmezdi, geçmeyi denemezdi bile mahalleli, ama içi içini yerdi onun ardýnda “neler oluyor”u öðrenebilmek için…

Oysa ne gerek vardý ki; Sevim, Yýlmaz’ý bakkalda öpmüþtü, Nevin tokalarýyla sokakta salýnmýþtý…
***
Þimdilerde öyle mi?

Apartmanlarý bilirsiniz…

Hani, o eski sempatik komþuluk iliþkilerini, içinde barýndýrdýðý kutucuklara tepiþtirerek yok eden apartmanlarý…

Býrakýn cücüðünü soðanýn, zarýnýn bile kapýsýndan sarkmaya cesaret edemediði ürkek komþuluklarýn yaþandýðý; kapýlarýn düþüncelerden önce sürgülendiði apartmanlardan; yaðmurun düþleri uyandýrmasýný önlemek için hava kararmadan çekilen rengarenk perdelerin süslediði apartmanlardan bahsediyorum… Nerede “Yýrtýk Saadet”, “Falcý Hatice”, “Bakkal Kemal”, “Sünnetçi Suphi”, ve pijamasýndan önce yaþlanan “Esat Amca”…

Hepsi, ama hepsi, artýk aný yýrtýðýnýn sýzýntýlarý olarak süslüyorlar sadece kýrýlgan tebessümleri, apartmanlardaki onlarca kapýnýn ardýndakilerin kýrýlganlýklarýyla kol kola girerek…

Ama ne yalan söyleyeyim, apartman yaþamýnýn da kendine has sempatiklikleri de yok deðil. Mesela, hiç unutmam, birkaç yýl önceydi.

O akþam, týkýþtýrýldýðým tüm apartmanlardaki gibi soldan saða açýlan kapýdan içeri girdiðimde sol taraftaki duvara yaslanmýþ, yýlgýn, bir o kadar da küskün bir kapýyla karþýlaþacaðýmý hiç düþünmemiþtim. Ama orada, karþýmdaydý iþte… Kahverengi kostümü de býkmýþtý sanki onun üstünü örtmekten.

“7” yazýyordu kapkara sapýna gömülmüþ sarý yaldýzla… Ýlginç deðil mi, insanlar yerine insanlarýn yaptýðý kapýlarýn yine onlar tarafýnda numaralandýrýlarak adlandýrýlmasý? Ama haklarýný da yemeyelim; Mehmet, Charles, Ahmet, Selim, Lui, Richard adlý, kapý gibi krallarý padiþahlarý numaralandýran da onlar deðil miydi?..

***

O akþam, açtýðým kapýnýn ardýndan karþýma çýkýp, “kucakla beni, al götür istediðin yere, ama kapý dýþarý edilmeme izin verme” der gibiydi numara 7.

Kimin ne yediðini yemediðini düþünmeden kucakladýðým gibi 7 Kocalý Hürmüz’ü týrmanmaya baþladým tüneðime. Kýrýp, parça parça edip þöminemde yakacaktým onu. Bana neydi onun arkasýnda kimlerin yýllarca ne yaþadýðý ya da onun ardýnda neler yaþandýðý. Bulmuþtum bir kapý, elbette ýsýnacaktým onun ardýnda kalacak volkanda…

7 numaralý kapýnýn yer aldýðý üçüncü kata geldiðimde durakladým. Hem soluklanayým hem de kucaðýmdakini kapý dýþarý eden yeniliði görmek, süzmek, bu yeni komþumla tanýþmak için…

O da ne?..

Kucaðýmdakinin ahþap suratýna haykýrýyordu tüm çelik soðukluðunu yeni komþum.

“Sen öldün bittin, artýk ben varým”.

Yeni komþumun küstahlýðýna çýldýrdým, baðýrdým.

“Hayýr, o ölmedi benimle yaþayacak bundan sonra!”

Fýrçalanmýþ füme rengi diþleri gözüme sarktý imalý bakýþlarla.

“Göreceðiz tüten dumanlarý minare ýþýklarýnýn gölgesinden.”

“Sen öyle san, yakmayacaðým onu. Artýk o benim sevgilim, benimle yaþayacak.”

***

“Apartmanlarý bilirsiniz…

Hani o eski sempatik komþuluk iliþkilerini, içinde barýndýrdýðý kutulara tepiþtirerek yok eden apartmanlarý…
Býrakýn cücüðünü soðanýn, zarýnýn bile kapýsýndan sarkmaya cesaret edemediði komþuluklarýn yaþandýðý; kapýlarýn düþüncelerden önce sürgülendiði; yaðmurun düþleri uyandýrmasýný önlemek için hava kararmadan çekilen rengarenk perdelerin süslediði apartmanlardan bahsediyorum… Nerede “Yýrtýk Saadet”, “Falcý Hatice”, “Bakkal Kemal”, “Sünnetçi Suphi” ve pijamasýndan önce yaþlanan “Esat Amca”…

Hepsi, ama hepsi, aný artýðý olarak süslüyorlar sadece kýrýlgan tebessümleri, apartmanlardaki onlarca kapýnýn ardýndakilerin kýrýlganlýklarýyla kol kola girerek…

Ama ne yalan söyleyeyim, apartman yaþamýnýn da kendine has sempatiklikleri yok deðil… Mesela, hiç unutmam, birkaç yýl önceydi” demiþtim ya yukarýlarda bir yerlerde…

Tarih mi tekerrür, tekerrür mü tarih ediyordu bilemiyorum, ama üç gün sonra birilerinin birilerini tekerrür etmekte kararlý olduðuna bizzat þahit oldum apartmanýn kapýsýný açtýðýmda: yine sol duvara yaslý ayný kapý, ama bir yaþ büyümüþ olarak duruyordu karþýmda: 8 numara…
Ýçim ürperdi. 7, 8… Sonrasýnda ben domuzun kapý numarasý: 9

Neden, asansörlerdeki kat numaralarýndan tutun da,
-sevgililer de dahil- bütün her þey 1, 2, 3 diye sayýlmaya baþlarken bizim apartmandaki kapýlar 7’den baþlamýþtý kapý dýþarý edilmeye? Hayýr, evde biri olsa, beni kovmak için bu iþi o tezgâhladý diye düþüneceðim, ama kendi dilinden baþka hiçbir dili konuþmaya yanaþmayan nankör papaðangillerden “Keþa” hýnzýrý dýþýnda kimse de yoktu ki evde.

Acaba?..

Olabilir miydi?..

Apartman sakinleri beni kapýnýn önüne koymanýn provalarýný yapýyor olabilirler miydi topyekün?

Ne topa ne de yekuna kafa yormadan, kucaklayýp 8 numaralý dostumu týrmanmaya baþladým. Daha bir kat çýkmýþtým ki 3 numaralý isimsiz komþu, kapýsýný açtý çöp koyma bahanesiyle.

“Ýyi akþamlar komþum, kendinize yeni bir kapý bulmuþsunuz, hayýrlý olsun.”

Yanýtý dökülüverdi kendiliðinden dudaklarýmýn arasýndan.

“Teþekkürler, yakýnda size de geleceðim, hazýrlýklý olun.”

***

“Apartmanlarý bilirsiniz…
Hani o eski sempatik komþuluk iliþkilerini, içinde barýndýrdýðý kutulara tepiþtirerek yok eden apartmanlarý…

(…)

Ama ne yalan söyleyeyim, apartman yaþamýnýn da kendine has sempatiklikleri yok deðil… Mesela, hiç unutmam, birkaç yýl önceydi” demiþtim ya yukarýlarda bir yerlerde…

Gerçekten de, apartmanlarýn eski mahalle yaþantýsýndan günümüze taþýdýðý en belirgin -ya da benim gözlemlediðim- artýðý, “komþum ne yapýyorsa benim de yapmam gerekir” güdüsü…

Çocukluðumun mahallesindeki her kýz, fingirdek Nevin’in tokalarýna sahip olmak isterdi ya, günümüz apartmanlarýnda da ayný zihinsel fingirdekliklere de rastlanýlmýyor deðil hani… Örneðin, bir komþu, balkonunu farklý bir renge boyamaya kalkmaya görsün, sokaktaki tüm balkonlarda boyacý rulolarý uçuþmaya baþlar hemen. Kapýnýzý ufacýk açmayýn bir komþunuz geçerken, hemen koridorunuzun rengi ya da vestiyeriniz mahalledeki tüm apartmanlarýn koridoruna sýzar gider…

Taklit edilmek korkusuyla da saklanýp sýðýþýyor, kaçýþmýyor muyuz kapýlarýmýzýn ardýna. Kapýlar, evleri deðil de içindekileri örtmeye soyundu gibi git gide… Artýk ne merak ediyoruz ne de edilmek istiyoruz.

Kutu kutu pense, Serpil elmamý yerse…

Nerde, Serpil artýk sere serpe güneþleniyor televizyonunun karþýsýnda, eteðinden kusa kusa mazisini…

***

Bir baþka gece yarýsý, kafam zurna ayaklarým trampet. Güç bela bulduðum anahtar benden de inatçý yuvasýna girmeme konusunda.

Telefonum çalýyor o ara. Ama neremde bu meret?

Bulduðumda da susuyor.

Çarpýyorum yere.

Gitti, bilmem kaç numaralý Samsung kapý.

Neyse ki hâlâ tek deliði yerinde duran kapýyý açabiliyorum…
Ama açmamla kapamam bir oluyor. Hemen, baðýrsaklarýný kusmuþ Samsung’u alýp bir daha yere çarpýyor ve son kýrýntýlarýný da, 4 numarada oturan aþüfteyi almaya gelen 56 Chevrolet kýlýklý ayakkabýmýn topuklarýyla yok etmeye çabalýyorum.

Nasýl yapmam ki, apartmanýn giriþindeki sol duvar vasýtasýyla kapý dýþarý edilmiþ iki kapý daha karþýmda duruyorken.

Tam bir kâbus…

Neden kapý dýþarý edilenler hep sola yaslanýra kafa yoramýyorum bile. Karþýmda, çaresiz sevgililerim var. Baþlýyorum ilkinden kucaklamaya. Köpek ölüsü gibi geliyor o an aðýrlýðý 3 numaralý kapýnýn, ama bir yandan da seviniyorum numaranýn 3’e düþmüþ olmasýna da…

Ýþi gücü yok, beni bekliyor 4 numaralý komþum.

“Bizimkini de unutmayýn, iyi ýsýtýr.”

Diþlerim gýcýrdýyor kendiliðinden.

“Teþekkürler dört numaralý bayan.”

“A, terbiyesize bak, bana numara veriyor. Ben kapý mýyým” deyip, kapýyý çarpýyor.

“Ya nesin, genelkurmay baþkaný mý oldun baþýma, elimin feneri kýçýmýn kenarý.”

Çýt yok apartmanda…

Ama kararlýyým, hemen yandaki 3 numaralý kapýnýn yerini alan yeni çelik kapýnýn üstüne dayayýp kucaðýmdakini hýzla aþaðýya koþuyorum. Kaptýðým gibi 4 numaralý kapýyý týrmanýyorum birer ikiþer basamaklarý durmaksýzýn.

Tüneðime ulaþtýðýmda kâlp atýþlarým minareden anons ediliyor gibi.

Aldýrýr mýyým, durur muyum, ya birisi 3 numarayý çalarsa, hangi 3 numara açýlacak?

Hýzla koþuyorum aþaðýya ve onu da sýrtlayýp kaçýyorum kapý mezarlýðýna…

***

Yaþatamadýðým hayatým geliyor gözümün önüne, dizlerim titriyor.

Ardýndan, iki üç gün daha fazla yaþasýnlar diye kapý kapý dolaþtýrdýðým, çalmadýk kapý býrakmadýklarým…
Sonrasýnda, bu kadar kapýnýn ardýndan sonsuzluða kapanmýþ olmayý dileyerek kapanýyor tüm kapýlarým kendiliðinden…

***

Ne acý…

Ne kötü…

Kendinden de ýlýk bir güne açýlýyor kapýlarým.

Yine ayný tavan, yine ayný lila ve yine ayný saat: tik tak tik tak…

Her þey býraktýðým yerde kapý gibi duruyor iþte.

Ellerim yorganý itelemeye çabalýyor.

Ne mümkün.

Kucaðýmda 4 numaralý kapý.

“Aman Allah’ým, ben bu orospuyla mý geçirdim bütün geceyi?”

Vuruyorum tekmeyi.

***

“Apartmanlarý bilirsiniz…
Hani o eski sempatik komþuluk iliþkilerini, içinde barýndýrdýðý kutulara tepiþtirerek yok eden apartmanlarý…

(…)

Ama ne yalan söyleyeyim, apartman yaþamýnýn da kendine has sempatiklikleri yok deðil… Mesela, hiç unutmam, birkaç yýl önceydi” demiþtim ya yukarýlarda bir yerlerde…

Evet…

Þimdilerde terasýmda, ilk anlardaki kadar olmasa da kapý gibi dostlarým hâlâ beni bekler her akþam.

Ama 4 numara hariç. O orospuyu yaktým. Çoktan hakketmiþti zaten!

56 Chevrolet’yi de hiç sevmem ayrýca…

***

OLB-Ankara











Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Bendeki Karga ile Tilki
Küçük Deniz Kýzý ve Sevgi
Deve ile Yýlan
Kýþ Günlüðü
Anastasia & Pietro
Ýlk Öðretmenim
Tanrý ve Test
Hale'nin Papatyalarý
Bozulmayan
Çal Hanky Çal!..

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Tiktak Tiktak [Þiir]
Mutlu Olma Sanatý [Deneme]
Ufak Þeyleri Dert Etmeyin [Deneme]
Yeni Tanrý [Deneme]


Orkun Levent BOYA kimdir?

Basit, sade, sýradan bir þeyler yazarým.

Etkilendiði Yazarlar:
Klasikler


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Orkun Levent BOYA, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.