..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Gerçek sanat, gizlenmesini bilen sanattır. -Anatole France
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Yaşam > Ali Erasoğlu




3 Kasım 2008
Duygular ve Gerçekler  
Ali Erasoğlu
Ölüm gerçeği ve yakın birinin kaybı üzerine duyglanımlar...


:BBCJ:
İnsan tercihte zorlanıyor. Basit bir gündelik yürüyüşte, kentin boğucu, insanın üstüne üstüne gelen dağdağasını göze alarak cadde ve sokaklarda mı dolaşmalı? Çevreyi kuşatan insan ve araç yoğunluğu arasından, kendine bir yol bulmanın savaşını mı vermeli? Yoksa, her nasılsa bir yerlerde kalmış sakin, hatta doğaya olabildiğince yakın köşelerde mi gezmeli. Olabildiğince hesapsız kitapsız gelişmiş kent koşulları karşısında kuşkusuz ikinci şık akla geliyor. Ancak, görece ıssız köşeler de başka bir olumsuzluğu barındırıyor bağırlarında. Güz mevsiminin nemli zeminini örten rengârenk yaprakların oluşturduğu halı üzerinde yürürken, geçmişinin ve günün ürettiği duygular tarafından kuşatılıyor insan. Dallardaki ömrünü tamamlayarak biteviye düşen yapraklar, yaşam boyu kaybettiklerini çağrıştırıyorlar birer birer. Engin denizde ağır ağır ilerleyip, ufukta yitip giden gemiler, aynı öykünün sızılı cümleleri sanki. Görünmek ve kaybolmak, yaşamın bu temel gerçeği işte böyle ortamlarda, bütün hedef ve ihtirasları unutturarak, derin bir sızı biçiminde kuşatıyorlar insanı.

Birkaç gün önce toprağa verdiğimiz Ressam Müreccel Küçükaksoy, en son vedamız oldu. Çevresindekileri bir kez daha ölüm denilen yorumlanamaz gerçeğe ve onun baş edilemez hüznüne sürükleyen bir kayıptı bu. Oysa o, aslında hüznün ve ıstırabın değil, gücün ve mücadelenin insanıydı. Yaşamının her evresinde bir enerji kümesiydi. Şu anda bizi izliyor olsaydı, tüm çevresindekilerin güç ve kararlılıkla yollarına devam etmelerini istiyor olurdu kuşkusuz. Küçük yaşta ortaya çıkan, resim kabiliyetini geliştirmek ve bir diplomaya bağlamak uğrunda, Güzel Sanatlar Akademisine girmesi bile o dönemde bir savaşım konusu olmuştu. Kırklı yılların tutucu ortamında, özellikle babasını ikna edebilmesi başlı başına bir sorundu. Gizlice başladığı Akademi eğitiminde bu kez de para sorunu yapıştı yakasına, bunu da, bir yandan öğrenimini sürdürürken, bir yandan da, çeşitli işlerde çalışarak kapatmaya çalıştı.

Yalnızca resimle uğraşmak yetmemişti ona, enerji kapasitesini doldurmamış olacak ki, müzikle de uğraştı. Daha çocukluğundan itibaren adeta kendi kendine keman çalmasını öğrendi. Kadıköy Halkevinde başladığı çok sesli koro çalışmalarını, İstanbul Belediye Korosunda profesyonel olarak sürdürdü. Avukat Mustafa Küçükaksoy’la evliliği sonrasında dünyaya gelen kızı Eren ve oğlu Yusuf’a rağmen, gerek koro üyeliğini, gerekse ortaokul resim öğretmenliğini sürdürmesini bildi. Bunların sona ermesiyle, kendini çocuklarının bakım ve eğitimine verdi. Böylece, hayranı olduğu doğa ağırlıklı resim çalışmaları ve çeşitli sergiler için biraz daha fazla zaman kazanmış oluyordu. Eşi ve çocukları ile ortak zevkleri olan seyahatlerde, çeşitli yurt köşelerinin doğa izlenimlerini ve duygulanımlarını sürekli tuvaline aktardı. Yıllarca beni evlerinde barındırarak, gösterdikleri ilgi, tahsil hayatımın başlamadan bitmesini önlemiştir ki, bu gerçek, kendilerine olan duygularımı, bir halakızı ve enişteye olabileceğin ötesine taşımıştır.

İlerleyen yıllar onun güç ve enerjisini azaltacağına artırıyordu sanki. Gerek Kopuz Oda Orkestrasında oğlu Yusuf’la birlikte keman çalarken, gerekse, bir bankanın sponsorluğunda geniş bir amatör gruba resim dersleri verirken, hem yaşı oldukça ilerlemiş, hem de birtakım sağlık sorunları ile baş etme zorunda bulunuyordu. Doksan yaşını geçmiş olmasına karşın, son günlerine kadar tavlada başa baş mücadele verebilmemiz ve ailenin, bir piyade takımı mevcuduna varan ve yurt içine ve dışına dağılmış bireylerini ayrı ayrı izleyebilecek kadar zihin berraklığı içinde bulunması, nasıl bir bünye ve yaşam direncine sahip olduğunun göstergesi olmuştur. Ölümüyle sonuçlanan kısa süreli rahatsızlığına kadar, elinde günlük gazetesi ile ülkenin ve rejimin bilinen sorunlarını ilgi ve endişe içinde izlemiş katıksız bir Cumhuriyet çocuğu ve Atatürkçü olduğunu da bu vesileyle zikretmek gerekir. İnsanın, hele belli bir yaştan sonra kendi bilinmez akıbeti hakkında düşünmeden edebildiğini sanmıyorum. Ancak, sanatçının ömrünün son demlerinde hala daha etrafına, ve yurduna bu kadar ilgi gösterip, zaman ayırabilmesi her halde bir mazhariyet olsa gerektir; üstelik de kişiyi gereksiz yere ölümü koklayarak geçen, miskin bir bekleyişten koruyan bir mazhariyet…

Müreccel Küçükaksoy Cumhuriyet Türkiye’sinin örnek alınması gereken kadın tiplerinden biriydi. Ne yazıktır ki, eski geleneğe mensup olmanın günümüze hiç uymayan tevazuu ve reklâm eksikliği, yeterince tanınmasını önledi. Tanıyanların ise hiç unutmayacaklarından kuşku yoktur.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
İstasyonları Çalınan Şehir
Duygu Çöplüğü
Asayiş
Her Kadından Üç Çocuk

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Boğaziçi vapurları [Şiir]
İnat [Şiir]
Moda [Şiir]
Düşen Yapraklar Zamanı [Öykü]
Duruşma [Öykü]
Dialog [Öykü]
Atatürk Türkiye'si - Erdoğan Türkiye'si [Eleştiri]
Aşiret Düzeninin Katilleri [Eleştiri]
Ekonomik Kriz ve Düşündürdükleri [Eleştiri]
Leyla Gencer'in Cenazesi [Eleştiri]


Ali Erasoğlu kimdir?

10 yıldır yazıyorum. Bizim Gazete'de Yayınlanmış makalelerim var.


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Ali Erasoğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.