"Denemeler"de gördüğüm şeyi Montaigne'de değil, kendimde buluyorum. -Pascal |
|
||||||||||
|
Geriye kalanlarıyla birlikte her ne kadar yaşamaya çabalasa da, hatırlanan bir gün ya da bir an bütün sineye çekmeleri geriye dönüşler yaşatarak umutsuzluk ve mutsuzluk yaratır insanda. Şimdilik kendimden ödün verip, kafamı çevirip o anlara bakasım gelir, çok acı verse de muhakkak bana orası, yine de kendime yenik düşer ve istemeden de olsa eski mekânları ziyaret ederim. Önceleri bu hareketlerim beni derinden sarsardı, mesela o gün kendime gelemezdim, ertesi gün onun etkisi devam ederdi kimseyle konuşmazdım, ondan sonraki gün ağzımı bıçak açmazdı, susardım saatlerce. Üç günüm yalnızca eski mekânlara takılı bir beyinle geçerdi. Sonraki gün inkâr etme seansları, ben çok iyiyim yalanları! En yakın dostuma açamamamın verdiği ıstırap ve acı girdapları. Sırf eski günler aklıma geliyor diye, daha önce mutlu olduğum yerlere adımımı attığım zaman yaşadığım bu türbülanslar beni olduğum durumdan daha vahim hale sokuyordu. Neden sonra zamanla yeni bir şey keşfetmiştim. Artık onu uygulamalıydım. İşe gitmediğim bir gün yine hasret nöbeti geçirirken, canım ağlamak için çırpınırken, gözlerim sabitlenmişken, beynimden eski günler tek tek geçerken, küçük yeğenimin çikolata yeme çabasını görmüş ve istem dışı gülmüştüm. Güldüğümde çok önemli bir şeyi atlamıştım oysaki içine gömüldüğüm mutsuzluğum bir toz bulutu olup uçmuştu! Anlık bile olsa kendime eziyet etmemeyi öğrenmiştim bir çırpıda. Yeğenim bana o haliyle bir gerçeği göstermişti aslında. Kim bilir kendime dışardan baksaydım kesin gülerdim diye düşünmüştüm. Bu kesinlikle mutluluk oyunu değildi, aksine bir anlıkta olsa kendimi kahretmekten uzaklaşabildiğimi görmüştüm. Demek ki dedim kendi kendime, kendimle dalga geçmeliymişim! Denemek için kollarımı bir an evvel sıvamam gerekiyordu, o gücü kendimde hissedebiliyordum artık ve yola çıkmalıydım. Yağmurlu ve karlı günlerde üzerime bir kasvet çöker, daralır ve sıkıntıdan patlardım. Yine öyle bir gündü kendimi dışarıya saldığımda… Beraberce gittiğimiz bir mekâna uğrayacaktım yine. Bu sefer onun özlemi içimde bir kor olmamıştı henüz, bu yönden biraz şanslıydım açıkçası. Oraya geldiğimde ayaklarım birden adım atamadı, o masaya bakakalmıştım. O anlarımı çok iyi bilirim, tam da Allah’ım olmadı diyecektim içimden ama masanın yanına doğru ilerlerken benden önce davranan biri aniden önümden geçerek onun oturduğu tarafa geçmişti bile. Ben neye uğradığımı şaşırarak bir an afallamış, öylece kalakalmıştım. Bizim masanın tam çaprazında duran boş masaya oturmak zorunda kalmıştım. Şimdi bana günlerimi zindan eden düşüncelerimin beynimden geçmesini bekliyordum. Saatime bakmıştım, evet her buluştuğumuzda bu saatte burada olurduk… Masaya iyice kapaklanmış ve bir de sigara yakmıştım. İnanamadığım gelişmeler oluyordu bende, bu sefer gözlerim dolmamıştı! Sanki bir köşeye sinmiş avını bekleyen bir aslan gibi, bana yaşattığı acıların sonunu yakalamak istiyordum, nerden kaynaklanıyorsa bu acının kökü orayı kurutmaya çalışıyordum. Bir başkasının o masaya oturmasına izin vermemden belliydi zaten değiştiğim. Dimdikti göğsüm, hiç iç çekmedim ve yer karolarına diktiğimde gözlerimi kaçmak için çırpınmadım. Bu günlük bu kadar dedim ve eve gittim. Şimdiyse kendimi attığım o bunalımlı dakikaları beklemeye başladım. Oturdum kanepeye, televizyonu açtım. Televizyona bakıyor ama izlemiyordum, sonra usulca bir yorgunluk üzerime çökmüştü, başımın altına küçük bir yastık koyarak kanepede uzandım. Beklemeye başladım bunalımın içimi sızlatmasını. Aklıma nedense o mekâna giderkenki halim geldi ve masayı o çocuğun kapması. Çocuğun masaya oturmasında bir şey dikkatimi çekmişti hemen, sandalyenin üzerine dökülen keççabın farkına varmamıştı maalesef. Bu olay gözümün önüne geldiği anda hemen gülümsemiştim, sonra tekrar geriye dönüp kendimi aklıma getirdim, düşünsene; ben gidip çocuğa diyormuşum ki: —kalksana oradan, orası benim masam! O da bana diyormuş ki; —yok ya nerden oluyor, babanın mı? Bu sefer biraz daha gülümsemem belirginleşmişti. Olayı daha da ilerletip ben garsona; şu çocuk sandalyenizin üzerine pisledi, çok pis kokuyor ya burası, atın şunu :) diyecektim. Garsonda çocuğun altını koklamaya gidecekti, ne komik olurdu ama… Niye düşünemedim peki ben bunları? Çünkü o an, içinde bulunduğum yoğun duyguların ezikliğini yaşıyordum fakat şimdi bununla dalga geçebileceğimi de öğrenmiş durumdayım. Oraya giderken eskisi gibi kalbim çarpmıyor deli gibi, ben onu çok sevdiğimi kabul etmiştim ve ne olursa olsun ondan nefret edemediğimi de, onun yokluğuna da alışmıştım üstelik artık hayatımın geri kalanını böyle geçireceğimi de biliyordum, bana eskiden gittiğimiz yerler acı vermemeliydi, çünkü o her ne kadar hayatımdan çekip gitse de, ben onu sevdiğim için, bütün bunları kabullenmek ve bunlarla mücadele etmek yerine içimdekilerle yaşamayı bilmeliydim. Onu unutmak ya da eski mutluluklarımı geri getirememek beni baştan aşağıya değiştirmemeli, kimliğimi kaybetmeden bu acıların beni olgunlaştırmasını sağlamalıyım. Her mutluluğun büyük bir acıyla biteceğini kabullenmek güzel, bunun bilinciyle hareket etmek daha güzel. Mutluydum, bu keşiflerle kendimi tekrar geri getirmiştim. Uzun zamandan beri gülemeyen yüzümde somurtkanlık yoktu, hatta ondan bahsettiğimde bile canım yanmıyordu. Kafamın içinde arada bir filizlenip tekrar toz bulutu şeklinde hemen ortadan kayboluyordu sanki… Ben onu unutmak için çaba sarf etmedim, etmeyeceğimde. Çünkü onunla çok güzel anlar yaşadım, bu bir gerçek ve bunu da değiştiremem. O masaya oturma gereği bile duymadım zamanla… Ağlama krizleri yerine güzel anları hatırlayıp ince nüansları yakalayıp, gülümsüyorum. Bu duyguları bana yaşattığı için ona teşekkür bile edebiliyorum. O kadar olgunlaştım ki, karşıma çıktığında artık gözlerine canım DOSTUM diye gülesim geliyor… Bunu tek başıma başarmıştım üstelik hiç kimsenin yardımı olmadan ya da hiç kimsenin akıl hocalığı olmadan. Kendime küçük sevinçlerden vazgeçtiğimi inandırmıştım zamanla, hâlbuki bütün bunlar küçük sevinç kırıntıları değilmiş, bunu da zamanla anlamıştım. Zaman su gibi akıp giderken bana kendi yaşadıklarımdan kalanlar bir ders oluyordu ve bunlar da bende küçücük de olsa mutluluk uyandırıyordu, belki benim dışımda başka birisi bu sevinçlerin hiç farkında olmayacaklar ama en azından ben hayatımı biranda tepetaklak eden şeyin ne olduğunu anlamıştım, onu unutup üzerine bir kalem çekmek yerine, onunla yaşamayı ve nihayet onu zamanı geldiğinde de yenmeyi öğrenmiştim, işte bu yüzden mutluydum. Evet. Ağlamıştım ve uykusuz kalmıştım bazı geceler. Evet. Huzurumu kendi elimle bozmuş, boş bir hayalin peşinden koşmuştum. Evet. Kör, sağır, dilsiz kalmıştım o gittikten sonra ama bu kadarının kâfi olduğunu biliyorum. Her şeyin bir güzel başlangıcı, bir de kötü bitişi, her ağlamanın bir başlangıcı, bir de bitişi varmış. Rüyama gelir bazen, bütün gece onunla uğraşır dururum, kafamda yarattığım yeni düzene karşı çıkıyor ve benden daha mutlu olduğunu ısrarla vurguluyor. Ne kadar güzelmiş, onunda mutlu olmaya hakkının olduğunu kabullenmek, bunu ona söyleyebilmek. -Sen de mutlu olmalısın, hayatımda biri olmadan da mutlu olabiliyormuşum, sen olmadan da yaşayabiliyormuşum… -İnanmıyorum sana. Bak bana. -Kalbinde birisi varsa, beni unutmuşsundur. Kalbinde benden başkası varsa, ben de seni unutmuşumdur. Bir gün karşıma böyle bir şey çıktığında, vazgeçip ardıma bakmadan gitmeyi bilmeliydim ve ben bunu yaptım. -Olamaz böyle bir şey! Oluyormuş işte, oluyor, ben de bunu yapabildiysem eğer, herkes yapar, bundan eminim. Artık sende herkes gibisin, kalbimde kalbine yok bile kinim, kendimle baş başa düşündüm demin, sen de artık HERKES gibisin.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © YETER ÖZHAL, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |