Düşmekten yükselme doğar. -Victor Hugo |
|
||||||||||
|
Kendimi bildim bileli okumaya ve yazmaya aç iştahımı bir türlü doyuramadım. Cahit Sıtkı’nın dediği “yaş 35 yolun yarısı eder” Yolu çoktan yarıladım ama yine o açlık yine o müthiş iştah, hala var bende… Kendime bir lakap bile taktım. “ Okur-Yazar Obezi” Ama son birkaç ay ne okuyabiliyor ne yazabiliyordum. Beyin kimyamda değişimler oluşmuştu. Dün uzun zamandır içime damıttığım, gözyaşlarıma artık engel olamamıştım. İşin içinden çıkamadığım bir sorunum vardı. Bir başıma çözebileceğim bir şey de değildi. Çaresiz kalmıştım. Bu da yüreğimi kıskıvrak kıstıran bir “ataç” gibiydi. Evimde bir köşem var. O köşede bir “ben” olurum. Düşünürüm, ileri geri sararım belleğimde yaşanmış ve yaşanacak her şeyi. Ve tabi ki, yaşananları. Çıktım terastaki bu köşeme. Takıldı gözlerim ufkun o gökyüzüyle flört ettiği son noktasına…Ve; Ağladım…Ağladım…Ağladım… Sessiz tinimin özsuyu gümüş bir çizgi gibi çenemde birleşip, kucağıma akarken, düşündüm. “ Gözyaşlarının tadı neden tuzludur?” “ Denizlerin ve Okyanusların suyu neden tuzludur?” Sonra bir çocuk gibi gülümsedim. Öyle ya bu soruları kendime soruyor ve yanıt arıyordum. Evet, neden ağlarız ve neden tuzludur tinimizin usaresi? Özellikle acıklı bir film izlerken, mendilleri hazır etmemiz gerekir değil mi? Bizi hislendiren bir şarkı ve sıla özlemi çekerken gelen bir mektup, yahut da bir dokunaklı şiir-yazı da ağlatır bizi. Hele ki, bir ölüm haberi ve sevdiğimiz bir canın yitimi…Ağıtlarımız yüreğimizde yas tuttukça içe damıtırız ruhumuzun öz suyunu… Bazı ağlamalar vardır. Kahkahaların bitiminde gözyaşıyla öpüşürler. Onlar “mutluluk” gözyaşlarıdır. Sevinçli bir haber aldığımızda ve beklentilerimiz olumlu boyuta taşındığında, umutlarımıza ilk baharın yeşillikleri gibi çiçekler tomurcuklandığında akıtılan “sevinç” gözyaşlarımız da vardır. Bu ağlama konusunu araştırayım dedim. Sonucunu buyurun sizde okuyun. “(*)…Göz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Halil Aksu araştırmanın devamının Rusya’da ameliyat olan hastalar üzerinde yapıldığını ve çok çarpıcı sonuçlar alındığını vurgulayarak, "Araştırmada aynı anda ameliyat olan hastalar 3 gruba ayrıldı. 1. gruba hiç ağlama seansı uygulanmadı, 2. gruba soğan kestirerek ağlama seansı uygulandı, 3. gruba acıklı film izletilerek ağlama seansı uygulandı. Sonuç çok çarpıcı. Hiç ağlamayan ya da soğanla ağlayanların yaraları normal süreçte iyileşirken, film izletilerek ağlama seansı uygulatılan grubun yaraları normal süreçten 12 gün önce iyileşti. Bu da gösteriyor ki, bedenimiz ve ruhumuzun temizlenmesinde gözyaşları da görevlendirilmiştir. Bu sonuçlara göre ayrıca erkekler ağlamaz tezi de rafa kaldırıldı" diye konuştu. "Ömür boyu 10 kova gözyaşı" Amerika’da yapılan araştırmada, bir insanın hayatı boyunca 100 litre gözyaşı döktüğü, "erkekler ağlamaz" tezinin de çürütüldüğü bildirildi. Göz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Halil Aksu, gözyaşının anatomi ve fizyolojini anlatmanın saatlere sığmayacağını ancak ağlama gözyaşları hakkında yapılan bilimsel araştırmalara göre bir insanın norman şartlarda 24 saatte 30 damla gözyaşı döktüğünü, bunun da yaşam boyu yaklaşık 100 litre yani 10 kovaya ulaştığını söyledi. Aksu, Minnesota Üniversitesi’nde yapılan araştırmada bir grup insana ’acıklı film’ izlettirildiğini ve ağlama gözyaşlarının incelendiğini belirten Aksu, "Aynı gruba soğan kestirilmiş ve soğana bağlı gözyaşları toplanıp incelenmiş ve sonuçlar çok çarpıcı çıkmıştır. Soğana bağlı gözyaşı su ve lipid ihtiva ederken, acıklı filme bağlı gözyaşlarında su ve lipid ilaveten analjezik ve vücut için toksin bir madde olan lösin ve enkafilin maddeleri de tespit edilmiştir" dedi…” Az önce beni hüzünlendiren anımı ardıma atıp, aklımdan sızan eski bir hikayeyi de sizlerle paylaşma gereksinimi duydum. Keyifli okumalar… “…Küçük bir erkek çocuk annesine sordu; -"Niçin ağlıyorsun ?" -"Çünkü ben kadınım" diye cevapladı annesi. -"Anlamadım !" dedi çocuk. Annesi çocuğunu kucaklayıp; -"Ve hiç bir zaman da anlayamayacaksın!" dedi. Çocuk bu sefer babasına; -"Baba, annem niçin ağlıyor?" diye sordu. Babanın cevabı; "Bütün kadınlar sebepsiz ağlayabilen yapıdadır" Küçük oğlan büyüdü, yetişkin adam oldu ve hâlâ kadınların niçin ağladıklarını keşfedemedi. Nihayet öldükten sonra cennete gittiğinde Allah’a sordu. -"Allahım!" dedi "Kadınlar niçin bu kadar kolay ağlayabiliyorlar?" Allah dedi ki... -"Ben kadınları özel yarattım!... -“…Tüm yaşamın ağırlığını taşıyabilecek kuvvette olmasına rağmen başkalarına teselli verecek kadar yumuşak omuzlar; doğumun acısına olduğu kadar doğurdukları evlatlarının nankörlüğüne dayanabilecek iç kuvvetini verdim… “… Başkalarının kuvvetinin kalmadığında devam edecek azmi, ailesinin hastalığında yorgunluğa pabuç bıraktırmayacak kudreti verdim. Her türlü ağır şart altında, ve hatta annelerini çok kötü incitseler de çocuklarını sevmek duygusallığını verdim… “…Bu duygusallık her yaştaki çocuklarının yaralarını sarmalarına, sorunlarını dinleyip paylaşmalarına yardım ediyor. Kocalarını tüm kusurlarıyla sevmek kuvvetini verdim… “…Onları erkeğin kalbini korumaları için yarattım. Onlara iyi bir kocanın eşini asla incitmeyeceğini fakat bazen destek ve kuvvetini deneyecek davranışlarda bulunacağını anlayacak duyarlı bir zeka verdim… “…Tek zayıflık olarak kadınlara birer “GÖZYAŞI” verdim. Tamamen kendilerinin sahip oldukları, ihtiyaçları olduğunda kullanmak üzere.. İnsanlık için bir gözyaşı..." diye cevapladı…” Gözyaşı döken kadınların, daha uzun ömürlü oluşunu şimdi daha iyi anlayabiliyorum. Yüzünüzden sevgi dolu gülüşler ve mutluluk gözyaşlarınız hiç eksik olmasın…. Emine Pişiren/Edremit-Akçay/30.07.2008 (*):Milli Gazete
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Emine Pişiren, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |