Bildiğim tek şey, ben bir Marksist değilim. -Karl Marx |
|
||||||||||
|
Yerel seçimler, var olan bir ekonomik krizin eşliğinde gündemimize oturmuştur. Aday adayları ortaya çıkmaya başlıyor. Gündeme damgasını vuran sadece emrivaki gelen bu ekonomik kriz midir? Hayır. Belki, tüm krizlerin anası ve temeli sayılan Kürt sorununun çözümsüz kalmasıdır. Bu yerel seçimde, tüm partilerin gündemini teşkil edecek olan, Kürt sorununa yaklaşım ve çözüm önerilerini ortaya koyma arayışı olacağa benziyor. Kürt sorununun, artık bir terör sorunu olmadığı; asıl terör kaynağının, “Ergenekon” adı verilen gayri meşru “derin devlet” yapılanmasıyla ilintili gerçeği ortaya çıkınca, artık, her şeyin suni olarak içerden üretildiği savı yüksek sesle dillendirilmeye başlamıştır. Bütün örtbas etme çabalarına rağmen, artık asker annelerinin ve ailelerinin, “oğlum şehit değil; vatan sağ olmasın” vb. gayri ihtiyari isyan çığlıkları, basına ve görsel yayınlara yansımaya başlamıştır. Suni kirli bir savaşın var olduğunun bilincine varmıştır herkes. Her parti, doğrudan veya zımnen de olsa, ciddi veya formalite de olsa, kendince kimi çözüm önerilerini, bir zorunluluk olarak, seçim programlarında gündeme sokmaya hazırlanmaktadırlar. Belki, bu süreçteki suçluluklarını bastırmak adına, bunları taktik gereği olarak da yapacaklardır. Dayatıcı nedenler; uluslar arası ve bölgesel konjoktür ile Ergenekon davasında ortaya çıkan bu alandaki kirli ilişkiler sonucu, halkların tepkisel duyarlılığıdır. Tabii ki, bu sorunun, yerel seçimlere girdiğimiz bir aşamada, siyasi partilerce seslendirilmesi, halklarda ve aydınlarda; partilerin ciddiyetsizliğini ve bu konuyu, sorumsuzca kullanacakları kuşkusunu da beraberinde getiriyor. Neden daha önce değil de, şimdi; tam da yerel seçimlerde, kendilerine siyasi rant malzemesi yaparcasına gündemlerine taşıdılar? Bu onların ciddi olamadıklarını ve soruna çözüm üretmeden, kaşıyacakları kuşkusunu veriyor. Halklar, yine çözümsüzlüğün sancısını çekecekler.. MHP, BBP vb. ırkçı partileri kale almadan ortada mevcut üç seçenek AKP, CHP ve DTP üzerinde duralım: AKP, Diyarbakır’da söylediklerini, Şemdinli’de kısa sürede unutması; iki dönemdir, çözüm üretemeyip, derin güçlerin tezgâhına gelip, askere teslim olması; sorunu terörize edip, çözmeyi de askere havale etmesiyle tıkanmıştır. Sözde 75 “Kürt” milletvekilleriyle, sorun karşısında, üç maymunu oynadılar; bu milletvekilleri, Kürt sorununu duymadılar, görmediler, dolayısıyla konuşamadılar... İki dönemlik bu iktidarlarında, önlerine gelen bu büyük şansı, bir çırpıda teptiler; bu konuda çözüm adresi olamayacaklarını tescil ettiler. Başbakanın, “Ya sev, ya terk et” söylemi, son noktayı koymuş oldu. Bu çaresizlik, kendilerine oy veren dindar Kürtlerin de irkilmesine neden oldu. Verilen oyların “emanet oylar” olduğu, artık rahatça söylenebilir. AKP, Kürt gerçeğini, görse de, çözüm üretemeyecek kapasitede olduğunu, rüştünü tamamlayamadığını, askerin tezgâhına gelerek ispat etti. Kürt sorununda kumanda, askerin elinde ve asker de, Kürt sorunundan nefret ediyor. Tabii, Kürtlerin tepkisel nefreti AKP’ye yönelecektir. CHP, Kürt sorununun varlık sorun ve kaynağı olduğu saklanamaz bir gerçektir. Bunun ispatı, bu partinin Kürt illerinde tabela partisi olması gerçeğiyle de izah edilebilir. Ortaya attığı, Kürt sorununa çözüm paketi vb. uyduruk girişimlerini, Kürtler, ciddiye almayacaktır. Bu parti, tezkere konusunda MHP kadar ısrarcı; askeri operasyonlarda, en histerik ve en imhacı bir mantık sergilediler. Demokratik ve barışçıl bir çözümü, akıllarından bile geçirmediler. Onlar yine tabelalarıyla baş başa kalacaklardır. Kürtlerin elinde sadece bir DTP bırakılıyor… PKK’ nin ve dolayısıyla DTP’ in sorgulanıp, eleştirilerek, alternatif arayışlarını gündeme getirdikleri bir dönemde, “derin” ve askeri güçlerce, dayatılan “Tezkere” ve tırmandırılan operasyonlarla, Kürt halkını gererek, onları tekrar, PKK ve DTP’ in kucağına itmiş oldular. Asker, mecliste ( Kürtleri temsil ediyor diye )DTP milletvekilleri var diye, meclise gelmiyorlarmış... Demek oluyor ki, asker bile, T.Erdoğan’ın; “Kürtleri biz temsil ediyoruz; mecliste 75 milletvekilimiz Kürt’ tür” demesini ciddiye almamıştır… Askerin bu tavrı, DTP’ye karşıymış görünse de aslında, onları, Kürtlerin tek temsilcisiymiş gibi öne çıkarmaya yönelik bir taktik sayılmalıdır. DTP ise, gerçekte Kürtlerin partisi yerine, “Türkiye Partisi” olma saçmalığından sıyrılamayıp, mecliste ve meydanlarda Kürt sorununda, çözümü dayatmak yerine Apo’nun sağlığı gibi dar bir çemberde kendini hapsedip, meydanlarda Kürtlerin enerjisini, boşa harcamaktadır. DTP, ne kadar, biz “Türkiye patisiyiz” deseler de, hep “terör yanlısı bir Kürt partisi” olarak görüldüler ve bununla suçlandılar… Oysa gerçek böyle de değildir. DTP, Kürt sorununu bahane edip, Kürt oylarıyla, meclise gelerek çözüm üreten değil, çözüm yollarını tıkayan bir parti rolü oynamıştır hep. Bir kere Kürdî bir parti olsaydı, kendi dışındaki, Kürt partileri, örgütleri, dini cemaat ve şahsiyetleriyle ittifak yollarını arardı; alt yapıları olmayan, kitlesiz Türk solu veya SODEP, SHP gibi düzenden daha ırkçı sözde “sosyal demokrat” partilerle ittifak arayışı hatalarına düşmezlerdi. Onlar hala, “Çatı Parti” adı altında, saçma bir arayışı gündeme getirirlerken, bu çatıya Kürt parti vb. örgütsel güçleri almazlarken, Türk düzen partileri ve sözde sol güçlerini düşünüyorlar. Bu demektir ki, Kürt halkının enerjisini bir başka çıkmaz yolda tüketmeye devam edeceklerdir. DTP, Türkiye egemen güçlerinden, kendileri için, eşit hak, eşit örgütleme vb. haklarını dayatıp isterken; öbür yanda, kendi dışındaki Kürt parti ve oluşumlara, bölgede söz hakkını bile tanımak istememektedirler. DTP’nin önünde, Kürt halkının ve aydınlarının onlardan beklediği yaklaşım; kendi dışındaki Kürt oluşumlarıyla, meşru zeminde; HAK-PAR, KADEK, MESOP, TEVKURD, DDH/TDŞ; illegalitede olsalar bile önemli kadro birikimleri olan, TEVGER, PSK, KKP, PRK-Rizgari, PŞK-Kawa, PDK- Bakur ve birkaç yurtsever Kürt İslamî parti, örgüt vb. ile ya çatı, cephe vb tipte örgütlenmesi veya güç birlikleri şeklinde seçime girmeleridir. Çünkü bu parti ve oluşumların içinde sayısız, siyasetçi aydın ve örgütçü kadrosal yetenekler vardır. Bunlar, ne zamana kadar etkisiz durabilirler ki; kendilerini çürümeye bırakamayacaklardır. Bu tür bir girişim yapılmazsa, PKK ve DTP dışındaki tüm oluşumlar bir araya gelip, kendi (veya bağımsız) adaylarını çıkararak veya Kürtleri, seçimi boykota çağırarak, DTP’ yi cezalandırarak terbiye etme yolunu seçebilirler.. Bu da, onların demokratik hakları sayılacaktır. Şimdi bu kurt kapanından, bu çıkmazdan Kürt halkı, kendisini nasıl sıyıracak ve nasıl kendini özgürce ifade edebilecektir. Önlerinde büyük bir sınav vardır. Kürt halkı, gerçekten kendi adaylarını, (tabandan gelen bir demokratik yöntemle) seçip, nasıl tespit edebilecektir?! Yine, İmralı yetkisi, Kandil etkisi ve merkezden atama ile belirlenecek (demokratik olmayan) yöntemlerle mi adaylar atanacaktır?! Bu mantık yine yürür mü veya kabul görür mü? Kürtler, taban olarak, yani halk olarak, ne zaman demokrasiye uygun yöntemlerle, kendi yerel dengesel gerçekliğine uygun adaylarını, özgür iradesiyle belirleme aşamasına geçebileceklerdir. Demokrasi herkese lazım; demokratik eğitim ve demokrasiyi özümseme ise şarttır. M. Nazım GÜLER - 11.12.2008 http://www.mnazim.com/showthread.php?tid=101
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © M.Nazım Güler, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |