İçine koyabileceğin bir karanlığın olmadan, bir ışığın olamaz. -Arlo Guthrie |
|
||||||||||
|
Herkes özgürlük ister. İnsanlık tarihi bir anlamda özgürlük mücadelesidir. Acaba gerçekten öyle mi? Bu klişe tarih yorumuna karşı kuşkucu bir yaklaşımı en açık şekilde Eric Fromm’da görürüz. Bir kitabının adı “Özgürlükten Kaçış” tır. Onu etkileyen olay Nazi Almanya’sında yaşananlar ve modern bir toplumun top yekûn itaat eğilimi olmuştur. Aynı kuşkucu yaklaşımı bu günün Türkiye’sinde de sormamız gerektiğini düşünüyorum. Demokrasi özgür bireylerden oluşan toplumlara özgü bir rejimdir. Bir yerde demokrasi insanın birey olması, kendini tüm çevresinden ayrı bir varlık olarak algılaması sürecinin bir sonucudur. Eğer bir toplumda insanlar kendilerini temelden bir grupla veya bir ideoloji ile tanımlıyorlarsa orada birey olmadığı gibi demokrasiden de bahsedilemez. Türkiye’de insanlar kendilerini nasıl tanımlıyor ve algılıyorlar? Eğer bir insan “Sen kimsin?” sorusuna basitçe kendini tanımlayan özgün bir cevap üretemiyorsa birey henüz yok demektir. Bir dini gruba, bir lidere veya bir ideolojik yaklaşıma bağlılık çok yaygındır. İnsanımız hayata kendi düşünce imbiğinden geçirdiği bir bakış açısı yerine bir düşünce biçimine kapılanmayı tercih etmektedir. İnsanın bireyselleşmesi esasen doğumla başlar. Göbek bağının kesilmesiyle başlayan bu süreç öyle anlaşılıyor ki kesintiye uğramaktadır. Aile, yakın çevre ve eğitim sistemi bireyselleşme yerine grup değerlerini öne çıkarmaktadır. Belirli bir biçimde düşünme, davranma ve inanma üstün ve teşvik edilen bir davranış tarzıdır. Buna karşılık özgün tavırlar dışlanmakta ve hala yadırganmaktadır. Toplumda cemaatleşme belirli bir dini anlayışın benimsenmesi yerine kapalı ve çoğu kez kendi içinde hiyerarşik yapılar barındıran birer toplumsal örgütlenmelere dönmüştür. Partileşme ise tamamen demokratik anlayışın tersine lidere itaat anlayışı etrafında gelişmektedir. Şerif Mardin’in mahalle baskısı diye ifade ettiği olgu aslında toplumsal yapının her kademesinde varlığını devam ettirmektedir. Bu durum sadece dini uygulamalar anlamında değildir. Kendini modern sayan kesim içinde aynı şeyler geçerlidir. Öyle anlaşılıyor ki insansın özgürleşmesi önce kendi kendine yapması gereken bir mücadeledir. Kendini özgür kılacak şekilde topluma meydan okumak birey olmanın temel şartıdır. Bir insanın “bence” diyebilmesi gerçek bir meydan okumadır. Toplumumuzun bu anlayışı geliştirecek ve destekleyecek bir yaklaşıma ihtiyacı vardır. Bu olmadan insanlar özgürlükten korkmaya ve güvenli limanlar aramaya, demokrasi adına oluşturulmuş tüm yapılar ise içi boş ve aslında özgürlük yanılsaması olarak kalmaya devam edecektir.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © KERİM ALİ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |