"Hemen yüzüne gül suyu seperek Leyla'yı ayılttılar." -Fuzuli, Leyla ile Mecnun |
|
||||||||||
|
Geçmiş, bugün ve yarın… İnsan hayatının en keskin dönüm noktaları Geçmişten ders alarak bugünü yaşamazsan, bugün hep geçmiş olarak kalacak ve yarıların hep ders almakla geçecek. Hayatı ikili bir döngü içinde yasamaktansa; yaşanılası bir hayat kurmak, şiir gibi, türkü kadar temiz yasamak, umut kokmak mesela, küskün yüzlerde bir tebessüm olarak kalmak ya da öyle bir hatırlanmak, en yürek dolduran roman olmak mesela bir sayfa sonrası özlemle merakla beklenen her satırda bedeni, ruhu ve beyni doyuran bir yasam sürmek. Kulağa ne kadar hoş geliyor değil mi? Hiçbir yanlış yok bu satılarda. Paylaşım dolu çünkü, ben kavramı yok, bizlikle güçlenen kelime gurupları var. Özlenen ve sadece özlemlerde kalan bir yaşam. Uygulama noktasında bireysel çıkarlar en keskin en boğucu ve en sert yüzü bencillikler sarıyor bedenleri. Keşke yasamak şu yazdıklarımı söylemek kadar basit olabilseydi!… Oysa insanı insan yapan değerlerdir bunlar. Anlatırken, yazarken ya da yazdıklarını okurken kimi yürekler sizinle dolar, sizi sever, sizi keşfedip sizinle bir ömür boyu yol almak ister yasamın en engin denizlerinde. Ve fırtınalar koparır bu birliktelikleri. Yârin yanağından gayrı paylaşılınca tüm değerler uçurumlar oluşur ve o engin denizler Musa’nı asasından nasibini almışçasına ortadan ikiye ayrılıverir siz anlamaya çalışırken hatta ne olduğunu bile anlamadan. İnsani değer olarak nitelendirdiğiniz yada size insan olduğunuzu hatırlatan ve sadece yapılması gerektiği için yapılan tüm Yargılar, sizi sevenlerce, paylaştığınız insanlar tarafından hiç acımadan şiddetle yargılanır. Hüküm bellidir. Yanlış olan sizsinizdir. Ve artık onlar kendi bireysel dünyaların da kral olmuşlardır. işte o krallıları içinde sonbaharda kurumuş bir yaprak gibi savrulur bedeniniz. Paylaşımların karşılığı omzunuza dokunup size güç katacak bir el olsun isterken, Azraillin tırpanından daha keskin suçlamalar, olanca borç ve terk edilmişliklerle yapayalnız kalakalırsınız ortada. Kaybolmuşluklar içinde şiirler eşlik eder size. Karanlık gecelerde bir mum ışığının buğusunda içilen bir biranın mezesi türkü olur titrek, buruk ve kırılmış sesinizle. Hıçkırıklarınız türkünün ahengini bozarken gözünüzden süzülen yaslar yarınlarınızın kirini yıkamaktadır oysa siz farkında bile olmadan. Can baba’nın dediği gibi " AĞADIĞIN KADAR GULECEKSİN" , yarınlara hazırlıktır dökülen her damla gözyaşı Ve her damlası yürekten süzülüyorsa savurur karanlığın içine yürekte kalan her hatırayı anıyı acı ve kırgınlığı. Çevrenize bakarsınız en çocuksu en masum en kırılgan halinizle ve kala kala bir elin beş parmağını geçmeyen sizi borçlarınızla, kırgınlıklarınızla, umutsuzluklarınızla ve acılarınızla seven ve bir araya gelince yumruk olan DOSTLARINIZIN kaldığını görürsünüz. Ve hıçkırıklarınız sizi boğarcasına yükselir, yankıanır uçbeş hatıranın üzerine yapıştığı eşyalarla dolu odada. Gözyaşlarınız sel olur ve yine siz farkında olmadan sırf o yumruk olan dostlarınız için temizler yarınları. Yok oluşlar arasında, var oluşları yakalarsın. Dünü yasayıp tükettin; bugünün, seni acıyla savurduğu aklına gelir. Yaşlı gözlerle yarına bakarsın o hiç bitmeyecek olan yarılara. Her şey o yarılarda gizlidir işte. Avuç içlerinin ter kokusunu özlediğin sevgilin, yüreğini hoplatan yar düne gizlenmiş geçmişin en güzel sayfalarında yerini almış anı olmuştur artık ve sana atılan türlü türlü kazıklar bileşkeleri alınarak tecrübe başlıklı ciltlerde tozlanmaya bırakılmıştır. Susarsın iste o zaman geçmişe ait ne varsa hepsi karanlı bir liman olur sende ve suskunluğun cevap olsun istersin. Ama sen sustukça yasadığı dun acımasız bir cellat olur ve alır götürür senden, her yeni gün bir parçanı koparı acımadan sanki çölde leş bulan bir akbaba misali. Adı ayrılık olur ve sende olmayan senin olmayan uç kuruş paylaşılır acımasızca. Ve sen hayatın en çirkef, en boktan yani kirletmesin yüreğini diye o işaret parmağı acımadan yargılarken seni susarsın. Tek tesellin, seni ayakta tutan tek yargı düzene kaptırmadığın bedenin, kirletmediğin yüreğin ve yarılarda seni bekleyen umutlarındır. Bunu anladığında yarını beklemez olduğun yerden yeniden baslarsın hayata… sen seni anlarsın; ve seni sorumsuzlukla, onursuzlukla, kalleşlikle, kahpelikle ve korkaklıkla suçlayanların gerçek yüzlerini görürsün. Karsıdaki çatık kaslı ayrığa inadına bir tebessüm patlatarak en çocuksu ve en içten yanınla kapı aralığından sana gülücüklerle göz kırpan o umut dolu yarınlara göz kıparsın. İnsan olmanın hazzını yaşarsın işte o zaman, içtiğin bir biranı tadı ilişir damağına ve türküleri hiç duyulmamış bir tınıda söylemeye başlarsın. Gözyaşlarını da bir başka yarında daha Aydınlık daha başka yarınlar kurmak için saklarsın. O üzerine hatıralar yapışmış eşyalar vardı ya onlarında analarını eşşekler kovalasın…. www.hamzaekiz.com
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © HAMZA EKİZ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |