"Çok söz hamal yüküdür." -Yunus Emre |
|
||||||||||
|
Yorgunluğumun bedenime işlediği günün bitiminde evde aldım soluğu kadınıma sıcak ve hiç coşkusunu yitirmeyen bir öpücük kondurarak üzerimi değiştirmeye başladım. Ama bir tuhaflık sezmiştim. Benden bir şeyleri saklama çabasındaydı. Gözlerini kaçırmıştı, temiz bir utançla!... Bunu düşünürken mutfaktan gelen sesle irkildim… - Bugün doktora gittim… - Hayırdır!.. dedim. Ama içimi saran korku ve telaş beni düşüncelere itmiş olanca hışımla mutfağa koşmuştum. Gözlerini benden kaçırarak. - Hamileyim dedi. - HA iyi geçer deyip yatak odasına yöneldim.Kendimce hecelemeye başladım. Ha-mi-le !.. Ana!... Yaşadığım o çocuksu coşkuyla sağa sola çarparak, içinden infilak eden atom bombasının olanca etkisiyle savurdum bedenimi mutfağa, Sarmaladım, Umudu, Hayat yaşamı, Derdi, Tasayı benimle paylaşan kadını… Delice savurdum. Haykırıyordum. “Baba olacağım.” “Ba!.. Ba!..” “He hey!...” Doğru yatak odasına götürüp yatağa fırlattım. İçinde taşıdığı bize dokunmak istiyordum. Karnına öpücükler kondurup, kulağımla dinledim delice… Oradaydı içeride… Ve bir mühdet sonra ziyarete gelecekti. Ufacık elleri, kocaman gözleri ve tombul suratı ile … Yemek yerken, uyumaya giderken hep o Anadolu’m kadar zengin kadınımın karnındaydı gözüm. Bana en değerli hediyesini sunmuştu. Yataktan firlayıp Annemi aradım saate bakmadan. Gecenin 2siymiş. Sevinçten paylaşmayı unutmuşum. Karım benden önce söylemiş, Anneme, Ailesine tüm herkese. O gece yönetici ile baya atışmıştık. Aparmanıda uyutmamıştım. Sabah apartmandan çıkan herkez Nazi kampından çıkar gibiydi. Bense uçuyordum delice!.. Düzenli olarak doktor seyansları başladı. Sevdiğim insanın içinde gelişen o varlık için. 5. Aydan itibaren her çekilen ultrason görüntüsünü sakladım Albümüne!.. Ve ilk günden itibaren bu veletin hayatımıza getirdiği rengi anlattım ona. Onu bekleyenleri. Daha dünyaya merhaba demeden ben ona merhaba dedim. Aslında karım ile ben yani biz merhaba dedik. Bu yaptıklarımda rolü büyük. Her gün en az 1 er saat karımla çocuğumuza kitap okuyupğ, ona hayatı, bizi, nasıl tanıştığımızı “Devrim’i” “Sosyalizm’i” “Komünizmi” “Emeği” anlatırdık delice. Hayatın ortasında çocukluğumuzu yaşatır olmuştu. Bize !.. Karımı, Annesi, Kayın Validem ve Annem bizim bu tavrımızı geldiklerinde gülerek izler ve sade bir kıskançlıkla bakarlardı. Anne karnındaki çocuklarına!.. Her gece o yavaş yavaş büyüyen bölgeye dokunup dinlerdim. Her dokunuşumda kıpırdardı. Neşemize neşe ve sevdamıza sevda olmuştu bu sevimli biz kokan velet. Hani derler ya!.. “Kadın hamile kalınca erkek evden uzaklaşır” Onu diyen Bok yemiş. Bağlandım eve delice. Her akşam çocuk gelişimi üzerine aldığımız ansiklopedileri karıştırıp, saatlerce tartışırdık kadınımla. 9. Ayın ilk günleri; içimi saran sevinç daha bir arttı. Kayın validem ve Annem bizim eve kamp kurmuş ve kadınımın elini sıcak soğuk su telaşından kurtarmışlardı. Ama bize bakan yoktu. Bu ne ya!.. Kıskanmaya başlamıştım. “ ya gerçeği unutmuş gibiydiler, benimde payım vardı o canlının var olmasında “ ama bize bakan yoktu. Tatlı bir kıskançlık sarmıştı içimi… Kadınımla ben ilgileniyor, Bebeğimizle ben konuşuyordum. Son doktor ziyaretlerinden birinde son 48 saat alarmı alınmıştı. O geceyi uyuyarak bir sonraki gecede uykusuz bekleyerek atlatacaktım. Ama inleyen bir sesle yarı uyanık sordum “Ne oldu”. “Geliyor” “Kim” - Bebek!.. - Ha iyi yarın gelsin!.. Bir anda karanlık aydınlandı, beynimde bir patlama ile fırladım… Geliyor!.. Uyanın!.. Apartman yine ayaktaydı. İnsanlar camlarda. Olanca gücümle fırladım. Annelerim beni sakinleştirmeye çalışıyordu. Ama sanki ben çocuklaşmıştım. Tam bir curcuna. Hemen hastaneye koştuk. Doktoru yolda arayıp eğer hastaneye yetişmez ise başına gelecekleri haykırarak geçirdim. Hastanede doğum odasında kadınımı yalnız bırakmamak için ve o bizim olana ilk merhabayı beraber söylemek adına içeri atıldım. Derin derin soluk al, ıkın vs. Sanki benden çıkacaktı velet. Kadınım kan ter içinde ben konuşamıyorum. Doktor tatlı bir sevinçle “geliyor” diye haykırdı. Atıldm hemen ama film kopmuş Son Nokta bayılmıştım. Uyandığımda çifte vatandaşlığım devam ediyordu. Herkes o süt kokan yaratığın başındaydı. Karımın suratında tatlı bir tebessüm ve bana bakıyordu. En sevgi dolu, en sade ve en sevdiğim haliyle. Bana elini uzatıp “ gel dedi, bak bizim bebeğimiz” Yaşadığım telaşa aldırmadan dolu dolu baktım, içten derinden!.. ufacık bir şeydi, minicik. Ve o bizimdi. Ufak kıpırdaşmaların ardından pencereden giren günahın en güzel meyvesiydi o. Kulağına “ HOŞ GELDİN BEBEK,” dedim usulca, kımıldadı birazcık. Tanımıştı beni, şiiride tanımıştı, Nazım Usta’yı okurduk ona. Eğilip kadınımın en temiz, en berrak ve onurlu alnına en derinden ve en sıcak bir öpücük kondurup, kulağına seslendim. Ve sen benim olan sen; şimdi bana en güzel hediyeyi verdin!.. “Seni Seviyorum!..”
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © HAMZA EKİZ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |