Eğer bir kelebeği sevebiliyorsak, tırtıllara da değer vermemiz gerekir. -Antonie de Saint-Exupery |
|
||||||||||
|
Hayat gün gelir ağır bir yük olur omuzlarımızda. Yaşamak nefes almaksa eğer, nefesimizin daraldığı yerlerde başlar çaresizliğimiz. Beklenmeyen yolcular girmiş hayatımıza ve sürücüsü olduğumuz hayatımızın yolcusu yapmıştır bizi. Artık kayıp gecelere yalnız başlamanın cesaretinden eser kalmamıştır içimizde. O sizi nereye götürürse gidersiniz. Ölüm bile yeni dinmiş bir fırtına gibi suskun kalır, içimizde kopan adı hüzün denen fırtınaların yanında. Ölüm bile savaşmaz bizden ruhumuzu almak için, çünkü biz çoktan yenik düşmüşüzdür ölüme karşı. Alnımızdan akan terle gözümüzden akan yaşlar buluşuyorsa bir yerde, yediğimiz her lokmanın hakkını vermiş ama hayatı doya doya yaşamanın hakkını verememişiz ki bedenimiz yorgun düşmüş ancak içimizdeki sızı yorgun düşmemiştir gözyaşını akıtmaya. Kim olursanız olun size ait bir fotoğraf karesine baktığınız anda içiniz paramparça oluyor toplayamıyorsanız her bir parçanızı eksik bırakan bir şey vardır yaşamınızda. Her şey bir anda değişmiştir. En sevdiğiniz insan artık herkesten biridir artık, belki en çok ihtiyaç duyduğunuz anda yoktur yanınızda. Belki açsınızdır, yoktur ekmeğini paylaşan, bir damla suya muhtaçsınızdır bir damla vermez denizlere sahip olanlar. Ölüm ve yaşam arasındaki o ince çizgideyseniz ve karar veremiyorsanız, güneşin doğması çok uzun görünebilir gecenin karanlığında. En çok o anlarda korkar insan karar almaktan. İnsan kaybedecek bir şeyleri varsa korkar yanlış kararlar almaktan. Kaybetmekten korkuyorsanız, hala yaşamak için nedenleriniz var demek ki. Eğer yolun sonuna geldim dediğiniz yerdeyseniz yine korkmamalı yaşamdan. Batsanız daha ne kadar batabilirsiniz ki en dipteyseniz zaten. Daha ne kadar korkarak yaşanır hayat. Aynaya her baktığımızda kaç defa daha bize ait olmayan bir yüzü izleyip içi hüzün kokan yüreğimizi mutluluk kostümleri giydirerek tanıştırırız insanlara. Ya hep birilerini mutlu etmek için yaşamış ya da mutlu olduğumuza inanmaya çalışıp kendimize ihanet etmiş olabiliriz. Ne bulunduğumuz yerde kalabilir ne de gidebiliriz elveda diyerek. Bilirim hayatta en zor şeydir hoşçakal demek. Nefeslerin daraldığı yerlere nokta koymayı bilmeli insanlar. İnsan gitmesi gerektiği yerde gitmeyi bilmeli. Öyle bir koşuşturma içinde yaşarız ki hayatı çoğu zaman avuçlarımızdan akıp giden yılların bize ait olduğunu unutur sanki bir başkasının hayatını yaşarmışçasına her yeni güne kaldığımız yerden devam ederiz. Ama gün gelir en olmadık saatlerde en zayıf anımızda öylece dalıp gitmişken buluruz kendimizi. Geçmişte olmak istediğimiz yeri ve şu an içinde bulunduğumuz durumu karşılaştırırken belki de en acımasız yargılamaları yaparız kendimize. İşte o zaman başlar kendimizle olan savaşımız. O böyle olmasaydı, şunu şöyle yapmasaydım keşke daha çok çalışsaydım, keşke inanmasaydım güvenmeseydim keşke…keşke…keşke… Yaşadığımız her anı düşündükçe artan keşkeler. Hayat tercihler sunmuştur ve bu tercihleri seçerken ihtimali en az olan sonuçları da seçmişizdir. Ama artık keşkelerin faydası olmaz ve geri getirmez zamanı. Hayat bir satranç oyunu gibidir. Piyonlar hayatınıza giren günübirlik insanlar. Kale her zaman arkanızda güç olarak gördüğünüz kişiler. Vezir hayatınızdan uçup gittiğinde bir daha asla yaşayamam dediğiniz o en nadide insan. Ama vezir gidince sonlanacağını düşündüğünüz hayatınız devam eder ya piyonlarla yeniden kazanacağınız bir vezirle veya elinizde var olan diğer taşlarınızla. Ve ŞAH… Şah gidince oyun biter. Gözlerinizi sonsuzluğa kapatmanın zamanının geldiğini düşünürsünüz o an. Şah’ın yerine siz kimi koydunuz bilmem ama ben inançlarımı her şeyin üstünde tutarım. İşte o zaman her doğan güne yeniden başlamanın gücü olur insanın yüreğinde. Dedim ya hayat bazen çok acımasız olabilir. Hakettiğiniz değeri görmediğinizi ve hak etmediğiniz acıları çektiğinizi düşünürsünüz. Yaratan bir insanın rızkını kestiğinde canını alırmış ya, değil rızkınızı kesmeye çalışan birisinden, gözünüzden bir damla gözyaşının akmasına neden olandan bile hesap sorulur gün gelir. Yeter ki en büyük erdeminiz sabır ve en büyük inancınız yaratanın adaletine inanmak olsun.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ramazan Karalar, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |