PKK şimdi kimin güdümünde
İskenderun’da donanma askerlerinin nöbet değişimi sırasında gerçekleşen roket saldırısı PKK’nın bu güne kadar gerçekleştirdiği şehir merkezinde bulunan askeri birime yapılan ilk saldırıdır. PKK şu ana kadar ya kırsal bölgelerde bulunan savunma zafiyeti olabilecek karakolları ya da şehir merkezlerinde sivil halkı hedef olarak seçmiştir.
Ayrıca İskenderun’daki böyle bir saldırı, o noktadaki güvenlik açığının uzun zaman izlenmesi ve değerlendirilmesini gerektirecek kadar profesyonelce yapılmış bir saldırıdır.
Bu günlerde Türkiye’de en üst düzeyde ağırlanan Barzani, kendi özerk bölgesini koruyacak “Kürt Ordusu” kurmaya çalışıyor. Bu ordunun danışmanlığını da İsrail askeri uzmanları tarafından yapıldığı artık herkes tarafından biliniyor. Yani üst düzeyde İsrailli kurmay subaylar Kürt ordusunun kurulmasını ve eğitimini yönetiyor. PKK’lı militanların da İsrailli uzmanlarla dirsek temasında olduğunu buradan anlamak hiç de zor değil.
Buradan hareketle PKK’yı yönlendiremediği imasıyla “başınızın çaresine bakın” diye mesajlar veren Öcalan, önderliği bir başka güce mi bıraktı gibi sorular beliriyor zihinlerde.
İskenderun’daki saldırının şekline bakıldığında profesyonelce takip edilmiş ve planlanmış bir saldırı olduğu aşikardır. PKK bu güne kadar yaptığı saldırılarda bu kadar profesyonelce planlı bir eylem yapmamıştır.
PKK’nın İskenderun saldırısının birkaç saat sonrasında yardım konvoyuna İsrail ordusunca saldırılması bu yönden bakıldığında cevabını henüz bulamamış bir çok soruyu da beraberinde getiriyor.
İsrailli uzmanlar PKK militanları ile ne kadar temastalar, nasıl yönlendiriyorlar ve ne kadar lojistik destek veriyorlar?
Beliren sorular bunlarla da sınırlı değil, daha da ötesi, PKK’nın yönetimi şimdi tümüyle Mossad ve İsrail’e mi geçti?
“… hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!”
     İsrail’in Gazze yardım gemilerine yaptığı saldırının ardından RTE yaptığı “çok sert” konuşmasında bunları söyledi.
     Gerçekten öyle mi olacak acaba?
     İsrail buna benzer saldırıları ilk defa yapmıyor ki. Irak’a, Tunus’a, Suriye’ye, Lübnan’a, Mısır’a saldırmadı mı? Hatırlayın, bir Amerikan gemisine operasyon yaparak 34 Amerikan askerini öldürmedi mi? Bölgesinde binlerce kişinin ölümünden bizzat sorumlu bir ülke değil mi?
Ama İsrail’e hiçbir şey olmuyor. İsrail’i dünyada kınamayan tek ülke yok. Ama hiçbir yaptırım uygulanmıyor.
İnsani yardım konvoyuna saldıran İsrail, her zaman olduğu gibi “terörist devlet” olduğunu bir kez daha göstermiştir. Yapılan insanlık dışı, alçakça bir saldırı ve katliamdır. Mutlaka cezalandırılması gerekir. Öyle kınama mesajlarıyla, lanet yağdırmakla, tazminat istemekle kapatılamaz bu.
AKP iktidarının ilk yılındaki “çuval” olayı bir kere daha yaşatılmıştır Türk Halkı’na. Başbakan çok sert konuşmuş, lanetlemiş, dünyaya önemli mesajlar vermiş, bunlar fasa fiso. Fiiliyatta neler yapıldı onlara bir bakın.
Askeri tatbikatın ertelemesi ve çocukların katıldığı bir futbol turnuvasının iptal edilmesi çok önemli bir anlam taşımaz. Türkiye şu ana kadar ne askeri anlaşmalarını bozmuş ne de ekonomik ilişkisini dondurmuştur. Elçi çekme olayını ise kaç defa yaşadık bilmiyorum.
Sonuç olarak İsrail her zaman olduğu gibi yine yaptığı yanına kâr kalan bir ülke olacak gibi görünüyor. Gazetelere Televizyonlara bakarsanız “dünya ayakta” deniyor. Hiç de öyle değil. Dünyanın tepkisi bir trafik kazasında ölenlere duyulan üzüntüden öte gitmedi ki.
Kınama mesajı yayınlayan ülkeleri harekete geçirebilme kudretiniz var mı? Bu ülkeler ile birlikte, ekonomik, siyasal, diplomatik, askeri ve sosyal yaptırımlar uygulayabiliyor musunuz?
İşte bunları yapabiliyorsanız “… hiç bir şey eskisi gibi olmayacak!” diyebilirsiniz pek tabi…
Büyük Oyun…
Son günlerde önemli gelişmeler yaşıyoruz.
Kimsenin aklının ucundan bile geçiremeyeceği bir zamanda ana muhalefet partisinin lideri menşei bilinmeyen bir kaset olayı ile bir anda değişti. Seçmenin büyük oranda okeyini alan Kılıçdaroğlu partinin başına geçti. Yıllardır alternatif bir partinin olmadığı söylemleri ile çalkalanan siyaset arenası güçlü bir muhalefet heyecanı ile bir yıl sonraki seçimlere bayrak açtı.
     BOP eş başkanı Erdoğan ve AKP hükümeti ABD’nin koyduğu sınırları aşarak bölgede daha etkin bir rol oynamaya başladı. Dahası İran ve Brezilya ile uranyum değişim anlaşması imzaladı. Orta doğuda İsrail ile “one minute” ile başlayan bir önderlik savaşı yaşanmaya başladı ve son olayla tam bir düşmanlık boyutu kazandı.
     PKK eylem ve saldırılarını bütün ülkeye yayacağını açıkladı ve planlı ilk eylemini İskenderun’daki Deniz Komutanlığı Birliğine saldırarak gerçekleştirdi Altı denizcimiz şehit edildi. Ülkenin değişik yerlerinde saldırılar devam ediyor.
Uluslararası denilen ama Türkiye’nin liderliğinde düzenlenen bir İnsani Yardım Organizasyonu İsrail’in saldırısı ile kana bulandı. Bu olay Türkiye’yi bir savaşın eşiğine getirdi. Bir savaş çıkmayacak ama, Anadolu toprakları üzerinde 1000 yıllık devlet geleneğini yaşatan Türkiye bu olay ve doğuracağı sonuçlarla ağır bir darbe almıştır.
     Ortadoğu’da oyunlar oynanıyor, kartlar açılıyor. Büyük Ortadoğu Projesi olarak lanse edilen proje acaba “Büyük Kürdistan” planı mı?
Projenin mimarı ABD ve Ortadoğu’daki çocuğu İsrail’in uzun vadeli planları arasında Arap dünyasını, Irak’ı ve İran’ı bölmek var. Bu bölme planda Türkiye de var. Çünkü Büyük Kürdistan kurmaya kalktığınız zaman Türkiye’den de bir parça koparmak gerekecektir. Ülkemizi yönetenlerin iştirak ettiği bir çok toplantıda ortaya atılan batı kaynaklı haritalarda koparılmak istenen bu parça Diyarbakır’dan Güneydoğu sınırına kadar uzanan alanı kapsıyor.
Dünya kurulalı beri oynanan çeşitli oyunlar var Ortadoğu üzerine. Kimbilir belki de “Büyük oyun” daha yeni başlıyordur…