İnsan kendini bilmeli. Gerçeği keşfetmeye yaramasa da, yaşamayı öğretiyor. Ve bundan daha güzel birşey yok. -Pascal |
|
||||||||||
|
“İnsan düşünen hayvandır” demiş, bir düşünür. Bir diğeri “insan alet yapan hayvandır” diyerek, dikkatleri çekmeye çalışmış. İnsanın gülen hayvan olduğunu söyleyene, “insan dik yürüyen hayvandır” sözüyle, farklı bir örnek eklenmiştir. Bu örneklerle sınırlı da değildir, söylenenler. Çoktan gerilerde kalması gereken davranışları izleyip-görmekten sıkılan bir düşünür de: “İnsan ne ise, o olmayı reddeden canlıdır” diyerek, kızgınlığını da eklemiştir görüşüne. İnsansızlıklarımızı, eşeklere yüklemediğimiz gün yok gibidir… Eşek bütün bunlardan habersizken, bu kez kaba davranışlar yüklenir, ayılara. İnsanlığın en eski dostlarından biriyken hakaretlerde köpekler de unutulmaz. Eti-sütü ve derisiyle insanlığın hizmetindeki inekler, alaycı küçümsemelerin klasik örnekleri arasındadır. Kedi nankörlüğün, deve aykırı davranışların karşılığıdır, genellikle. Genel olarak sürüngenler, özelde yılan sinsi ve ne zaman zarar vereceği belirsiz, fırsatçı… Akrep, yalnız akrepliği düşünen bir canlı… Karga çirkin ve zararlı… Örnekler uzadıkça uzuyor… Bazı hayvanlara yüklenen anlam ve değerler farklı… Vazgeçilmez kartal-şahin ve benzerleri değerli, ayrıca gurur kaynağı. Kuşkusuz en önde gelenler aslan-kaplan ve benzeri yırtıcı hayvanlar. Tek bir insandan başlayıp krallıkların sembolü olmuş, olmayı sürdüren güçlü hayvanlar. Olumsuzluklarımızdan sorumlu tutulan hayvanlara benzetilmek hakaret iken, diğerlerine benzetilmek gurur verici… Oysa hepsi hayvan… Aynı kavramla bir yandan aşağılanırken, diğer yandan yüceltilen insan… Bu yaklaşım insana özgü bir anlayış, seçim olmalı… Bir de penguen benzeri arada kalanlarla, sempatik maymunlar ve eklenenler var. Pandalar, yunuslar ve diğerleri… Ortak özellikleri, hayvan ana başlığı altında toplanmaları. Hayvani özellikleriyle bir yandan bizleri sevindirip-gururlandıran, diğer yandan kızdırıp-sinirlendirip canlılar. Bazen iç içe, bazen yan yana ya da uzak, ama kesin olarak insanlığın altında bir yerlerde sıralanan, sıradan canlılar, hayvanlar… Eşek eşeklik yaparak yaşarken, başka ne yapması beklenir? Beklenmeli mi? Eşek, eşeklik yapmayıp da ne yapacaktır? Ya ayılar? Siz hiç insan kalabalıkları arasında ayı gördünüz mü? İnsanların arasına karışıp, ayılıklarını sürdüren tek bir ayı öyküsü duydunuz mu? Hani o çok izlendiği söylenen belgesellerdeki ayıları izleyenleriniz vardır elbette? Doğanın en görkemli mevsiminde, balık avlamak için Alaska nehirlerine akın ettiklerini görmüşsünüzdür. Biraz dikkat ettiyseniz, insanların da balık avlarken “ne olur, ne olmaz” düşüncesiyle, yan gözle ayıları izlediğini görmüş olmalısınız. İlginç olanı; ayıların insanlardan uzak yerleri seçerken, insanlara daha da dikkat ettikleridir. Görünen gerçek, ayıların durup dururken insanlara ayılık yapmak amacında olmadıklarıdır. Onlar balıkların peşinde, insanların değil. Ha! Ayılar kovanları talan ediyor. Doğru, ediyorlar. Doğru da; özelde ayılarda, genelde hayvanlar dünyasında insana özgü ve insan uygarlığının bir uygulaması anlamında, mülkiyet kavramı yok. O nedenle ayıların kovanlarla, armut ağaçlarından uzak durması beklenemez… Ayı ayılığını yapıyor, hepsi o. Yaşamlarını sürdürme çabasındaki sürüngenlerin genel olarak itici ve soğuk bulunması, insani anlamda normaldir. Normal koşullarda, insan kalabalıkları arasında da pek görünmezler. Kentlerin karmaşık alanları sürüngenlerle dolup taşmıyor. Nankörlüğü beğenmiyorsak, insan yaşamından neden uzaklaştıramıyoruz? Kedi kediliğini yaparken, planlayarak mı nankörlük yapıyor? Yoksa kedinin o hoşa gitmeyen özelliği, insani yaşamların ayrılmaz bir parçası mı? Olabilir mi? Hani biz insanlar doğanın en güçlü, zeki ve özel canlılarıydık… Öyleyse, hayvani özellik ve davranışlar insanların üst düzeydeki dünyasını, neden bu denli etkiliyor? Bir anlamda yaşamları bizlere bağlı hayvanlar, insanların kendilerine yakıştıramadıkları davranışlarından sorumlu örnekler midir? Onlar küçük dünyalarında yaşamaya çalışırken; insanların büyük dünyasında, izin vermesek var olabilirler mi? Onların önemli bir bölümü olmasaydı, insan yaşamını sürdürebilecek miydi? Kaynakların yalnız insanlık için ve sonsuz olduğu mu düşünülüyor? Türler yok olurken, geri döndürülemeyen kaynaklar, neden azalıyor öyleyse? Her hayvan hayvanlığını yapıp, diğer hayvanlara özenmezken; beğenmediğimiz özelliklerimizi onlara yükleyerek, insanı yüceltemeyiz. Ancak kendimizi rahatlatıp, kandırabiliriz. Hepsi o… Hayvanlar kendi dünyalarında yaşamlarını sürdürürken; insanlar, dünyanın en zeki canlıları olarak insanlığını yaşayamıyorsa, sorun insandadır. İnsanlığın büyük evi dünyamızın beğenilerek, insanca yaşanılacak bir yer olmasını istiyorsak; sorunların değil, çözümlerin bir parçası olmalıyız. Oluruz, ya da olmayız. İsteyen beğenir, isteyen beğenmez. Ancak unutmamalıyız ki her seçimin, bir de karşılığı vardır ve yakın gelecekte gidebileceğimiz başka bir dünya da yoktur. Karar insanın ve insanlığı kimselere bırakmayan insanlığın… Mart 2010 Ertuğrul Asım Öztürk
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © E. Asım Öztürk, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |