Yaşamdan korkmayın çocuklar. İyi, doğru bir şey yaptınız mı yaşam öyle güzel ki. - Dostoyevski |
|
||||||||||
|
Geçtiğimiz günlerdeki, ‘’Bomba Yüklü Kamyon ‘’ haberini hatırlarız. TRT televizyonu ve paralelindeki medyaya bakarsanız, ürkmemek elde değil. Koca kamyon dolusu bomba ve silahlar ! Gizlice nakledilirken yakalanıyor.! Bombaların seri numaraları silinmiş.! ‘’Kimbilir, hangi karanlık işte kullanılacaklardı (!)’’ Ve her nedense, gerçek sonradan anlaşılıyor. Savcılık takipsizlik kararı veriyor. Olayın, TSK’nin rutin bir faaliyeti olduğu ve bununla ilgili resmi işlemlerin de yerine getirilmiş olduğu anlaşılıyor. Akıllarda, sirenlerini yakmış çok sayıda polis aracının ortasındaki ‘’azılı bir suçlu gibi’’, Emniyet Müdürlüğü’ne götürülen kamyon kalıyor. Olay da, ‘’görevini yapmış olmanın huzuru ile!’’ gündemden çıkıyor. Kimliği belirsiz bir elektronik posta ihbarının dikkate alınmasının, hukuken ne anlama geldiğini bilemiyorum. Bütün kimliği belirsiz ihbarlara böyle ciddiyetle yaklaşılıp, gereği yapılıyor mu, onu da bilemiyorum. Fakat basit bir dilekçenin dahi, herhangi bir resmi kurumda dikkate alınıp, gereğinin yapılması için kimlik bilgileri, adres, imza ve tarih gerekirken ; Sonucu itibarı ile çok daha önemli ve çok daha vahim olan böyle bir ihbarda kimlik bilgilerinin bulunmayışı, buna karşın ciddiyetle gereğinin yapılmasının hukuki mantığını anlamıyorum. İhbarın gereğinin yapılma aşamasında ise : Söz konusu araç beklenip, çevrildi . Aracın evrakları ve içindekilerin kimliklerine bakıldı. Beyan edilen belgelere göre, askeri mühimmat nakliyesi söz konusudur ve aracın içindekiler askerdir. Görev şüpheciliği ile yaklaşıp, bu güzergahta, bu saatte ve araç içindeki kişinin görevli olduğu bir nakliye yapılıp yapılmadığı, TSK’nin ilgili makamları ile teyit edilir ve hemen orada, durum anlaşılabilirdi. Asılsız ihbar olduğu ortaya çıkar ve karşılıklı ‘’İyi yolculuklar, iyi görevler’’ sözleri ile sonuçlanırdı. Böyle yapılmadığı gibi , olayın başından itibaren basının da haberi olduğu anlaşılıyor. Özellikle, devlet televizyonu olan TRT’nin, olayı yansıtma tarzı ibret vericiydi . TRT, TSK’ni yasak silah ve mühimmatı karanlık işlerde kullanmak üzere nakletmekten mahkum etti adeta… Tokat Reşadiye’de yedi askerimizin şehit edildiği saldırının haberlerinde de aynı yaklaşımı sergilemiş ve olayın TSK tarafından yapılmış olabileceğini ima eder tarzda, haberler verilmişti. Bu, kamyon olayı bana fıkra gibi geliyor : Hani deveye sormuşlar. ‘’Neden boynun eğri ?’’diye. Deve de cevap vermiş : ‘’Nerem doğru ki’’ Ülkemizin gündeminden TSK ile ilgili, olumsuz iddialar eksik olmuyor. Toprağa gömülü ‘’eliyle koymuş gibi’’ bulunan silahlar, imzanın ıslak mı, kuru mu olduğu anlaşılamayan ve evrak denilen belgeler, komutanlara suikast planları, devlet büyüklerine suikast hazırlıkları ve bunun için keşif yaparken yakalananlar, suç delili bulmak için araması günler süren kozmik büro, camilerin bomba lanmasının da yer aldığı ve artık sayısını karıştırdığım darbe planları… Bunların hiçbiri, her ne hikmetse sonuçlanmıyor. Suçlu ve suçsuzlar açığa çıkartılmıyor. Fakat karalamalar, ardı ardına gelmeye devam ediyor. Yapılan haksızlık ve hukuksuzlukları kendilerine yediremeyen, TSK’ nin bazı mensupları, intihar ediyorlar. İntihar eden subayların cenazesine, kendisine suikast yapılacağı iddia edilen komutan gelip, namazda saf tutuyor ve ailesine taziyet dileklerini iletiyor. Böyle bir şeyin olamayacağını söylüyor. İkinci kez tutuklanmak üzere iken evinde intihar eden Deniz Kuvvetleri mensubu Yarbay’ın suçsuzluğu, nedense ölümünden 17 gün sonra kesinlik kazanıyor. Köklü bir değişim yaşadığımız ortadadır. ‘’TSK ile ilgili olaylar da, bu değişimin doğal sonucudur. Bütün bunlar, demokratik bir ülke olmanın sancılarıdır. TSK’ne karşı bir husumet asla söz konusu değildir. TSK ‘ni sürekli suçlayarak savunmada kalmaya zorlamak, itibarını zedelemek niyeti yoktur. Rutin faaliyetlerini dahi suçmuş gibi gösterip, TSK’ni görevini yapamaz hale getirmeye çalışma amacı yoktur. Kurumlar arasında bir güvensizlik yok ama, varmış gibi gösteriliyor. Oysa her şey, demokrasi için !’’ diyorsanız… Teşekkür ederim, ben TOKUM. 21 Mart 2010 / Çanakkale
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Mustafa Şakarcan, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |