Roman yazmanın üç kuralı vardır. Ne yazık kimse bu kuralların neler olduğunu bilmiyor. -Somerset Maugham |
|
||||||||||
|
“Zamanın kaybolduğunu bilenler, en çok üzüntü duyanlardır.” derken Dante... Aklıma bir kaç soru takılmıştı. Dante, acaba kim için üzülmüştü? O anda kimi-neyi düşünmekteydi? Bu gün yıl dönümü şehitlerimizin… “Zaman ne kadar çabuk geçiyor,” derdi ninem… Sonra annem bu cümleyi sıklıkla yineledi… Çocuktum… Biraz serpilip, genç bir kız oldum. Sevgi yürek kapısından içeri sızınca, soluğu nikah memurunun kapısında almıştık, diğer yarımla. Ve bir kadındım artık… Anneliğe geçişte aklıma gelmemişti zaman. Ta ki, kucağıma süt beyaz-gül kokulu yavrularımı, bir melek emanet edene kadar. Bebelerimi büyütürken ZAMAN çok yavaş geçiyordu… Ne zaman yürüyecek? Ne zaman sütten kesilecek? Ne zaman dişi çıkacak? Ne zaman kendi kendine yiyecek? Ne zaman konuşacak? Ne zaman çişten kesilecek? Ne zaman okula gidecek? Ne zaman heceleyip, okumayı sökecek? Ne zaman büyüyecek? Soruları ile oyalanırken, bir bakmışız ZAMAN hızla geçip-gitmiş yanımızdan… Ve hala NE ZAMAN? sorularını sormakla meşgul oluyoruz? Çocuklarımız ne zaman okuyup da adam olacak? Oldular işte… Okudular da… Peki ne oldu? Bilinçlendiler-Düşünmeyi ve araştırmayı zamanın önünde kattılar… Bir yüzü fizikçiydi, ASELSAN-DA işe başladılar… Kimilerine kader ve eceldi ölümleri… Kimilerine göre takdir-i ilahi … Asıl olanı ise yukarıda yazdıklarımdı… Eli kanlı emperyalist, gözü dönmüş katillerin, şehit ettikleri çocuklarımızdı… Ya ÜÇ gencecik fidana ne demeli? Suçları Cumhuriyeti korumak mıydı? Yoksa hızla büyümeleri sonucu, düşünce ve fikirleri zamanın önünde mi koşmaktaydı? Kendi kendime söylendim-durdum: Tıpkı ninem gibi… Tıpkı annem gibi… ZAMAN NE DE ÇABUK GEÇMEKTE!.. Yıl 1993 idi… Sayıları bu kez yüzler-binler ve üçler değildi… Tam 35 aydın ve ZAMANDAN hızlı koşan usta kalemlerdi… Sırtlan gülüşlerin ardında saklı, eli sopalı yüzlerce kuru softa kışkırtmalı, Tam 35 edebiyatın gönüllü neferi alevlerin arasında kaldı… Ziftli duman geceyi sardı-kucakladı; masum çığlıklar havayı kuşatmıştı… Şimdi üzerinden tam on yedi sene gelip-geçti. Ve La Bruyere’nin Dante’nin aksine söylediği bir söz de aklımın duvarlarını aşıp geçti. ” Zamanlarını en kötü şekilde kullananlar, en çok, zamanın kısalığından şikayet ederler.” Şimdi ben Dante’ nin mi yoksa La Bruyere’nin mi aklını takip edeyim? Yok yok, ben en iyisi mi kendi aklımla yetineyim. Ninem gibi, annem gibi dövüneyim. Nasıl olsa zaman aklın örtülerini sıyırmıyor. Anladım ki, herkes gafletin uykusuna tam teslim, eskisi gibi hiçbir şeyi umursamıyor. Emperyalist it-çakallar, Kant’ın “sessiz testeresine” benziyor. Her şeyi silip süpürüp, önüne katıp, kesim hanesine götürüyor. Kendi kendime bakın yine söylendim işte… Tıpkı ninem gibi… Tıpkı annem gibi… Şimdi de ben sıklıkla söylenir oldum. Gerçekten ZAMAN ne de çabuk bizleri geçti? 35 Edebiyat neferlerimizin ve diğer şehitlerimizin mekanları cennet toprağı ile dolsun, nurlarda yatsınlar. Ruhları şad olsun. Emine Pişiren/Edremit-Akçay 02.07.2010
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Emine Pişiren, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |