..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Ağlamak da bir zevktir. -Ovidius
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Anı > Sinan Yıldırım




7 Ocak 2011
Ahmet Hocanın Cin Çıkartma Seansı  
Sinan Yıldırım
bizi adeta büyülemişti sanırım odada tütsü niyetine kafa yapıcı bir şeyler yakılıyordu çünkü hoca yerde bu dumana mağruz kalmıyordu ve biz ayakta durduğumuz her saniye içimize çektiğimiz bu tütsü kokusuyla dumanı başımızı döndürüp dilimiz damağımız kuruyordu bizi biraz ayakta beklettikten sonra yere oturttu. Ben hiç konuşmuyordum arkadaşımla öyle anlaşmıştık bu gün için çalışmıştık yani. Saç sakal birbirine girmiş bir imaj yaratmıştım bu güne özel.


:AIEF:
Ahmet Hocanın Cin Çıkartma Seansı

Günlerden pazar olmasına rağmen erken uyanmıştım ve yatakta dönüp dururken kalk hadi dedim kendi kendime, kalkıp fırından yeni çıkmış daha dumanları tüten iki ekmek alıp geri dönerken öğleden önce kalktığını hiç görmediğim arkadaşım evlerinin kapısından çıkmış arabasına doğru ilerlemekteydi ki kendimi tutamadım ve ne o kabusmu gördün sabah sabah erkenden böyle değince işi olduğunu ve akşama anlatacağını söyleyerek aceleyle arabasına binip gitti. Merak etmiştim fakat akşamın bir an önce olup ne olduğunu anlatması için hiçte sabırsızlanmamıştım açıkcası. Güzel bir kahvaltı yapıp, biraz gazete, biraz magazin derken öğleden sonra dışarı çıkıp biraz dolaşıp akşamı yapmıştım. Akşam eve gelirken akşama anlatırım diyen arkadaşımı arayıp ne zaman geleceğini sordum, bir saate kadar gelirim cevabını alınca içecek bir şeyler alıp eve gidip arkadaşımı beklemeye başladım. Arkadaşım gelmişti fazla geçmeden ve havadan sudan muhabbet ederken ufaktanda içmeye başlamıştıkki gülmeye başladı kendi kendine durup dururken, neden güldüğünü sorunca yok bişey değip geçiştirmeye kalksada ısrarlarıma dayanamayıp anlatmaya başladı.

Doktor doktor gezen fakat doktorlardan bir çare bulamamış bir akrabasını hocaya götürdüğünü söyledi. Bende dayanamayıp nasıldı hoca işinin ehlimiydi bali, uzmanmıydı yoksa profesör falanmı değince gülüşmelerimiz artarak yok ya dedi ordinalyus bu hoca şıp diye anlıyor hemen her şeyi, görsen kapı numarasına kadar söyleyecek neredeyse deyince biraz şaşırmıştım. Peki ne kadar para aldı diye sorduğumda gülmeyi bırakıp hiç almadı yahu bende onu anlayamadım değince ikimizide ilginç gelmeye başlamıştı. Hem bu kadar iyi bilecek hem bişey almayacak ypk artık desemde yeminler ederek almadığını söyleyince inandım. Peki bir sonraki kontrol ne zamanmış değince geçmezse 15 gün sonra gelin demiş. Şaka muhabbet derken gece bitmiş evli evine köylü köyüne gidince aklıma takılmıştı var bu işte bir yanlışlık ama neresinde acaba diye düşünürken uyuya kalmışım. Tabi ak sakallı dedeler girmeden rüyama sabah kalkıp işime işimden evime derken onbeş gün geçmiş ve arkadaşım yine akrabasını hoca götürmüş fakat hocanın oradan taşındığını öğrenince geri gelmişlerdi. Sonra o hocayı öneren kişiye söyleyince başka bir şehre taşındığını adresinide almışlar ve bir sonraki gün oraya gitmişlerdi. Birkaç gün sonra arkadaşımla karşılaşınca hiç uğramıyorsun unuttun falan değince akşama sendeyim değip ayrılmıştık. O akşam yine gittiklerini, hocanın hiç para almadığını falan anlatınca yok artık dedim sen görmemişsindir almıştır bedavaya yapmaz bu adamlar bu işi falan desemde yine yeminler içinde almadığını söyleyince benide götür o zaman şu hocaya madem bakalım alıyormu almıyormu sana göstereyim değince tamam dedi. Şaka muhabbet derken önce bir randevu falan alsakmı falan diye şakalaşırken hocanın yeni adresini bilen adama yeniden gitmesini söyledim ve bir arkadaşı olduğunu onu götürmek istediğini hocanın aynı yerde oturup oturmadığını sormasını istedim eğer adam bir şeyler sorarsa ona içime cin girdiği söyle demiştim. Oda öyle yapmış adam hatta hangi gün gideceğini bile sormuş arkadaşıma. Pazar günü yola çıkıp Adapazarı’nın yakınlarında bir yere vardık arabamızı park edip şöyle bir etrafa bakındığımda orada sadece hocanın evi ve karşısında bahçeli kafeterya tarzı biryer vardı. Hocanın evinin önü kalabalık olduğundan şurda iki çay içip bi tost yiyelim değip masalara doğru ilerlerken birinin arabamızın plakasına dikkatle baktığını ve sonra bize baktığını fark ettim. Oturup çaylarımızı içerken tostlarımızda geldi ama benim gözüm hep o adamdaydı ve adam yeni gelen bir arabanında plakasını hafızasına kazır gibi inceledikten ve içinden çıkanlarıda gördükten sonra hocanın evinin arkasına gidip kayboldu. Onun kaybolmasıyla başka birisi evin arkasından çıkıp her yeri gören masaya oturdu. Bu dikkatimi çekince biz birkaç çay daha içelim bahanesiyle biraz daha adamı izlemek için vakit kazanmıştım ve yanılmadığımın farkına varmıştım bu adamda diğeri gibi gelen arabaların plakalarına bakıyor ve içinden çıkanlarıda hafızasına işliyordu. Son gelen çaylarımızıda içtikten sonra arkadaşım birlikte hesabı ödemek için kalmış o önden ben arkadan kasaya varmıştık. Arkadaşım kasada duran adama borçumuz ne kadar usta değince adam ne vardı abi diye soruya soruyla cevab vermiş ve arkadaşım 2 tost 6 çay demişti ve kasadaki adam nasıl bir hesap yaptıysa artık 70 lira abi değince bizimkinin gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Şaşkınlığını görünce sus dercesine dürttüm kendisini ve sıkıla sıkıla hesabı ödedi ve hocanın evine doğru ilerledik. Kapıda bizi karşılayan adam hürmette kusur etmeden buyur etti içeriye. Oturma odasıydı oldukça büyük bir odaydı ve içeride kim yoktuki, Ankara’dan, İstanbul’dan, Afyon’dan, hatta birisi Hatay’dan gelmişti. Biz hiç konuşmadan sıramızı bekledik sıra bize geldiğinde içimde bir ürperme oluşmuştu açıkcası bu büyük zatla tanışacağım için. Arkadaşım hepten strese girmiştiki ikide bir terliyordu. Hocanın bulunduğu odaya girdiğimizde ilk gözüme takılan odanın ikinci bir kapısı olduğuydu ve sanırım o kapı evin arka tarafına açılıyordu ve arabaların plakalarını alan adamlar oradan içeri giriyordu derken başladı bizim ordinalyus gayipten sesler duyuyormuş numaralarına Eksişehir’denmi geliyorlarrrr, çinmi girmiş içineee edalarıyla bizi adeta büyülemişti sanırım odada tütsü niyetine kafa yapıcı bir şeyler yakılıyordu çünkü hoca yerde bu dumana mağruz kalmıyordu ve biz ayakta durduğumuz her saniye içimize çektiğimiz bu tütsü kokusuyla dumanı başımızı döndürüp dilimiz damağımız kuruyordu bizi biraz ayakta beklettikten sonra yere oturttu. Ben hiç konuşmuyordum arkadaşımla öyle anlaşmıştık bu gün için çalışmıştık yani. Saç sakal birbirine girmiş bir imaj yaratmıştım bu güne özel. Arkadaşım konuşmaya başlayacakken hoca arkadaşımın sözünü kesip bu gencin kimi kimsesi yok, yalnız yaşıyor değimli diye sorunca arkadaşım başını salladı ve hoca bundan cesaret alarak bu gencin içine cin girmiş değince kendimi gülmemek için zor tutmuştum, zaten kafa bi dünya olmuştu içimize çektiğimiz tütsünün içinde ne vardıysa artık. Hoca okudu üfledi arkadaşımın eline yazdığı bir kağıdı cevşenleyip verdi. Bunu boynuna takacaksın yedi güne kalmaz kendine gelir değip yol vermesiyle kapıda bekleyen adamını çağırdı arkadaşım eline cebine atarken kapıdan içeri giren adam hocamız para için yapmıyor hayırına sevabına değince elini cebinden çıkardı ve zar zor dışarı attık kendimizi, temiz havaya çıktık çıkmasına ama bu halde araba kullanılmaz değip iki çay içelim şurda değince sessizce arkadaşım kendini tutamayıp ben bi çaya 5 lira vermem hele bi tosta 20 lira hiç vermem değince kendimi zor tutmuştum gülmemek için ve sus ben verecem sana çaktırma diyerek yine bi masaya oturduk, aslında orada biraz oturup kendimize gelmeye ihtiyacımız vardı çünkü üstümüzde bir sarhoşluk vardı, sağa sola bakınırken sadece biz bu halde değildik içeriden çıkan herkes orada sarhoş sarhoş bakınıyordu ve çaylarını içip sususluklarını gideriyorlardı, bir küçük su şişesine 10 lira vermiştik ama ne yapalım dilimiz damağımıza yapışmıştı bir kere ölecektik sanki su içmeseydik.

Kendimize geldikten sonra arabaya binip yola çıktık ve gelene kadar gülmekten karnımıza ağrılar girdi. Nasıl bir dolandırıcılıktı bu, nasıl bir organizasyondu şaşırdık kaldık. Aslında biz daha gitmeden haberimiz gitmişti hocanın adresini veren adam tarafından, biz gelince arabanın plakasından bizi tanımışlar ve gelecek kişiler listesinden ne sorunumuz olduğunu öğrenmişlerdi. Hani yukarıda Allah varya hoca beş kuruş almadı ama o gün verdiğimiz tost, çay ve su paralarıyla bir ay çay içerdikya neyse. Bende ki cin mi hala çıkmadı, 15 gün sonrada tekrar gitmedik açıkcası Ahmet hocaya, belkide çıkartırdı hocayada haksızlık etmeyelim yani.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın anı kümesinde bulunan diğer yazıları...
Seyfi'nin Maceraları 1 (Yetiş Dayı)
Fizik Ötesi Servisler
Kaçan Tren

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Benim Öyküm
İki Rengin Hikayesi
Haticenin Kuzuları
Değmezdi Akacak Bir Damla Yaştaki Yas"a
Hoş Bulduk Hayat
Öpeyimde Geçsin yada Gülümse
Üç Kadın ve Ahmet
Ben Buldum Hoca
Kardan Adam Yaptırmayan Anneleri Protesto Ediyorum
Ben Geldim Anne

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Deli Elbisesi [Şiir]
Seninle Bir Ömür [Şiir]
Alışırsın Unutursun Hatırlarsın [Şiir]
İstanbul Olalım Sevgilim [Şiir]
Yaralarım Var Benim [Şiir]
Senli Benli Biz Olsak [Şiir]
Ateş Olur Yakarım [Şiir]
Nisanda Yağan Aşk [Şiir]
Aşk Sensin Derken Söylenen S E N [Şiir]
Sende Gel Benimle [Şiir]


Sinan Yıldırım kimdir?

Duymak istediklerinizi okuyunca mutlu olmazsınız. Peki hiç duymadıklarınıza ne dersiniz.


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Sinan Yıldırım, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.