Türkiye Cumhuriyeti'nin temeli kültürdür -Atatürk |
|
||||||||||
|
Kemal Düz Ülkemizde kültür, sanat, kitapçılık daha çok; parasız, pulsuz insanların uğraş alanıdır. Bu alana gönül ve emek verenler daha çok parayı, onun kudretini bilmeyenlerdir. Para kazanmasını da harcamasını da bilmezler ve de böyle bir kaygıları da yoktur. Böyleleri yeteneklerini, ailelerinin imkanlarını da zorlayarak kültürel ve sanatsal alana yönelirler. Büyük sermaye bu alana pek yatırım yapmaz. Gereksiz, fuzuli ve zaman kaybı olarak değerlendirir.. Çünkü bu işte kaybetmek vardır, kazanmak yoktur. Bu işe para yatıracak girişimci de birgün neyi var neyi yok kaybedeceğini bilir. Her şeyden önce sağlığını kaybeder. Kaybettiren bir alana kim yatırım yapar ki… Kültür sanat batı da burjuvazinın sahiplendiği bir alandır. Sanat ve kültürle uğraşanlar, istisnaları hariç iyi eğitim görmüş ve kendilerini bu alanda iyi yetiştirmişlerdir. Tüm gereksinimlerini karşılayan insanın, ruhsal doyumunu sağlamasının bir yoludur sanat. Her ne olursa olsun kim ki; kitapla, oyunla, resimle yazıyla yani sanatla iç içe, o insandan kimseye zarar gelmez. Bilgi ile iç içe olmak, duygulara hitap etmek dünyanın en güzel işidir. Güzel sanatların insana verdiği heyacanı, zevki, yaşama sevincini; ne para, ne makam, ne de bir başka değer verir.. İşte bu işle uğraşanlar , en üstün hazzın peşinden koşanlardır.. Bu da ruhsal bir doygunluk halidir. Bu yüzden gözleri açık gitmez. Mutlu ayrılırlar bu dünyadan. Gerçek şudur ki; ülkemizde hayatını çok zor sürdürenler de kültür insanlarıdır. Tabi çok az da olsa sanattan ve kültürel alandan para kazananlar vardır. Bizim burada anlatmak istediğimiz büyük çoğunluktur. Bir bakış, bir alkış, bir övgü ve güzel sözdür. Çünkü sanat ve kültür karın doyurmaz; Bakkalda geçmez. Evin kirasını ödemez. Hiç bir şair şiir okuyarak fırıncıdan ekmek alamaz.. Kültürün sanatın ölçüsü para değildir. Çok da ilgi görmez.. Örneğin sokakta kavga eden iki kişi mi yoksa tiyatro gösterisi yapan bir birkaç kişiye mi daha çok ilgi olur derseniz, herhalde kavga ve şiddet daha çok ilgi çektiği görülür. Bu nedenle televizyonlar sanat haberlerinden ziyade şiddet haberlerine yer verirler. Ülkemizde gerçek anlamda bir burjuva kültürü olmadığından, sanat da pek âla bir yere gelememiştir. Adları ders kitaplarında belletilen şairlerin, sanatçıların pek çoğu padişahların, imparatorların desteği ile eserlerini ortaya koymuşlardır. Geçmiş yıllarda sanatçılar bir şekilde hep desteklenmişlerdir. Sanatla kültürle duygularını zenginleştiren insanlar ne şiddetin içinde yer alırlar ne de buna alet olurlar. Sanat sadece şiddeti önlemez, her türlü ırkçılığın, bağnazlığın, despotizmin ve ahlaksızlığın da zehiridir. Ruh sağlığının temel şifası da sanat ve estetiktir. En etkili ilaçtan, şifalı bitkiden daha tesirlidir ve hiç yan etkisi de yoktur. Çocuklar kitabı çok severler. Okumasalar da okusalar da halkın her kesimi, kitaba bir şekilde ilgi duyar. Okuyan okuduğuyla övünür. Okumayan da okumadığının ezikliğini yaşar. Bu nedenle her devlet yazarı ve sanatçıyı teşvik eder, destek verir. Her sanatçının temel hedefi yarınlara bir “iz” bırakmaktır. Kalıcı olmaktadır. Ölümlü olan bu dünyaya bir eser bırakmaktır. Ölüme meydan okumaktır. Bu satırlara yazan sanatçı değildir. Sadece sanatı seven onun yeşermesine ortam hazırlayan biridir. 1995 yazında beri İskenderun’da yaşıyoruz. O tarihten bugüne, sanata, kültüre duyduğumuz sevgi, ilgi ve sorumlulukla; İskenderun’da çeşitli kimi kültürel ve sanatsal etkinlikleri, kendi kısıtlı imkanlarımızla yapmaya çalıştık. Buna kendimizi borçlu gibi hissettik. Büyük özveride ve çabalarda bulunduk. İşyerimiz de kültürel bir ortam yarattık. Çok yakın ilgi de gördük.. Özellikle İskenderun gazeteleri bir bütün olarak tüm medyası hep yanımızdaydı. Hiçbir zaman desteklerini (hep varolsunlar ) esirgemediler. Tabi çok sıkıntılar da yaşadık. Baskılar ve engellemeler gördük.. Ancak yılmadık. Yaptıklarımız, İskenderun’da kültürün daha ileri gitmesine, gelişmesine vesile olan çabalardı. Kitabı sevdirmek istedik.okumayı yazmayı özendirmeye çalıştık. Bir çok mum yaktık. Aydınlanmaya katkı yaptık. Mart ayının son haftasında, yine önemli etkinlikler gerçekleştireceğiz. Ülkemizin ve bölgemizin yetiştirdiği yüzakımız yazarları, şairleri edebiyatçıları, İskenderunlu sanatseverlerle buluşturacağız. Adnan Binyazar, Behçet Çelik, daha başka yazarlarımız Ferda Kitabevinde etkinliğe katılacaklar. Okurlarla söyleşi yapıp kitaplarını imzalayacaklar..Etkinliklerle ilgili bundan sonraki yazımda daha ayrıntılı bilgi vereceğim. Burada bir konuyu yazmadan edemeyeceğim; bu söyleşi ve imza günleri bizim Ferda Kitabevi olarak İskenderun’ da son etkinliklerimiz olacak. Nisan ayının ilk günü kitabevimizi istemeyerek de olsa kapatacağız…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © kemal düz, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |