Düşmekten yükselme doğar. -Victor Hugo |
|
||||||||||
|
Şu anda ülkenin acil gündemi, Kürt açılımı ve Yeni Anayasa çalışması soğumaya bırakılırken, hiç de gereği yokken, alt yapısı bile olmayan suni gündemler yaratılıyor şimdi. 8 yıllık zorunlu eğitim rayına oturdu mu veya ideal bir başarıya ulaştı mı? Hayır. O da gündeme geldiğinde alt yapısı yoktu. Binlerce köy okulları, tek öğretmene talim ederlerken aniden 8 yıllık kesintisiz zorunlu eğitimi kucaklarında buldular. Okullar da uygun değildi; öğretmen kadroları da yetersizdi. Bir proje, ne kadar doğru ve yararlı olursa olsun, eğer alt yapısı yoksa atılacak adım yanlış olur; yarar yerine zarar üretir. Her zaman alt yapı üst yapıyı belirler. Bir binanın bile temeli olmadan, çatısına başlanamaz. Pratikte bu proje tıkandı nitekim... 8 Yıllık eğitim, yüz binle ifade edilebilecek öğretmen kadrosu gerektiriyordu. Ve işin garibi, sayıları yüz binlerle ifade edilebilecek öğretmen adayları da KPSS sınavıyla, görev almaları engellenmektedir. Köy okullarındaki derslikler yetersizdi; tüm okullarda öğretmen açığı vardı. O çaresizlikte geçici tedbirlere başvuruldu; sağlıksız ve denetimsiz bir “toplu taşımacılık” devreye sokuldu. Kimi çocuklarımız bu yolda can verdi. Sorun, hala devam ediyor. Binlerce ilkokul, 8 yıllık eğitim yapamayacak halde duruyor ve bu okulları bitiren çocuklar, diğer akranlarına göre eşit olmayan bir mücadeleye itilmişlerdir. Tam bir adaletsizliktir bu. Bu zihniyetin kaynağı, içerde veya dışarıda her kim olursa olsun, o proje, emrivaki yapılmış bir yanlıştı; çünkü alt yapısı hazırlanmadan dayatılan bir proje olmuştu. Şimdi yeni bir proje daha emrivaki yapılmak isteniyor. 4+4+4 denen bu projesinin ne anlama geldiğini hala kimse bilmiyor; herkes, onu bir yerlere oturtmak istiyor veya değişik türden komplo teorilerine malzeme yapmaya çalışıyorlar. Kimisi de İHL ile ilişkilendirip, kafa bulmaya çalışıyor… Yoksa, 8 yıl kesintisiz zorunlu eğitim olmadı, şimdi “4+4+4” deneylim mi, deniyor acaba; eğitim sistemi bir deneme tahtası mıymış yani? Proje öyle mükemmel (!) ve eksiksiz hazırlanmıştır ki, şimdiden okula başlama yaşının kaç olacağı tartışılabilir olmuştur. Bu projeye göre olası başlama yaşının, beş veya altı yaş olmasını yanlış gören tartışmalar başlamıştır. Yediden gün almak şartı, yanlış (!) idiyse, daha önce neden bu yanlışta ısrar ediliyordu. Eğitim Sisteminin “Anadille Eğitim” ile başı derttedir. Sistemin de , “Kürt Sorunu” ile başı derttedir. Öncelikle bu sorunları çözmesi gerekirken, ortaya yeni suni gündemler yaratmak abesle iştigal oluyor. Eğitimin, yıllarla bir derdi olduğunu sanmıyorum; eğitimin, kaliteyle bir sorunu vardır. Öğretmen yetiştiren tüm fakültelerin hemen kapatılması gerekir bence. Baksanıza oralardan mezun olan herkes, öğretmenlik görevini alamamakla mağdur ediliyor. Demek ki o fakültelerin eğitim kalitesi sıfırdır. Çünkü oradan, 4 yıl okuyup mezun olanlara, bir 4 yıl daha, hatta kimileri, 4+4 yıl daha KPSS sınavlarında test ediliyor. Bu çarpık eğitim sistemin aklından zoru mu vardır yoksa? Bir aile, dişinden tırnağından artırıp biriktirdiği parayla, evladı öğretmen olsun, diye onları, dershanelerde koşturduktan sonra fakültelere okutmaya yolluyorlar. Meğer o fakülteler, öğretmen yetiştiremiyorlarmış(!). O zaman, ya o fakülteleri açık tutan zihniyette bir sorun vardır; ya da oradan mezun olanlara mezuniyet verildiği halde, öğretmenliğe layık görmeyerek, yıllarca onları KPSS ‘lerde test etmeğe (onları engellemeğe) çalışan zihniyette bir sorun vardır. Kesin olan, bu çocukların kendilerinde veya ailelerinde her hangi bir sorun yoktur ve olamaz… T.Özal, zamanının muhalefetini tiye alırken; ellerine verdim bir “Çikita Muz”; oyalanıp duruyorlar, diyordu. Şimdi aynı kafa bir iktidar anlayışı, aynı kalmış mevcut muhalefetin eline veriyor bir “4+4+4” ü uzatmaları oynayarak, oyalanıp duruyorlar. Hükümetteki beyler, Kürt sorununa çözümünüz ne oldu? Bu soruna çözüm adına, eski iktidarlar gibi, kendinizi, hala öncelikle “terör” ü bitirmeğe endeksli sabitlediyseniz; şiddet, şiddeti doğurduğundan, siz de kendinizi terörize edeceksiniz, demektir bu gidişle. Bakın 21 Mart 2012 Newroz da yaklaşıyor; başınız “yeni” bir derde girmesin? Arap Baharını sevenler, gerçekten de bahar (mevsimi) geliyor; umarım bu baharımız, kışa çevrilmez!.. Hani “Yeni” bir Anayasa da yapılacaktı, “yeni” liğiniz nerede kaldı? Kendinizi yenileyecek misiniz ey hükümet ve de muhalefet? Neden herkes 4+4+4’e saplandı kaldı? Böyle olur olmaz şeylere dalarsanız; treni kaçırdığınız yerde kalırsınız. Gerçek gündeme geliniz lütfen, gerçek bir baharı yaşayalım birlikte... Selam ve sevgiyle kalınız. M.Nazım Güler - 12.03.2012 info@mnazim.com
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © M.Nazım Güler, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |