..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Bu hafifçe kenara itilecek bir roman değil. Daha büyük bir şiddetle uzağa fırlatılmalıdır. -Dorothy Parker
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Anılar > YETER ÖZHAL




14 Haziran 2012
Sonsuzluğa Açılan Kapı  
YETER ÖZHAL
İçinden deniz geçen şehirdi aşkın bana geldiği yer.Belki denizin ortasında duran Kız Kulesiydi sözün.Çoktandır unutulmuş buluşmalardır Ayasofya.Mavi deniz,tuzlu gözyaşı ve unutulur her aşk!


:BJCB:
Yarına çıkmam belki de... Ben seni özlerken, rüyalarım hep seni çağırır aslında. Yıllar geçmiş, ne kötü! Bu unutulmaz dediğim duygular yavaş yavaş küllenirken, ben seni arıyorum ama sen beni oturduğum kaldırım taşlarında bırakıyorsun, ne kötü!

Bir söyler, bin ağlar içim. Ne içtiğim çayın tadı var, ne de uyuduğum uykunun anlamı. Her sabah, biliyor musun her sabah yine seninle uyanacağım diye uyanıyorum. Ama yoksun!

Mevsimler geçti.

Sen hiç beni aramazdın derdin... Bak her kapı açılışında sen misin diye soruyorum, ne hoş! Öğrendim seni özlemeyi, bana acı çekmeyi de öğrettin. Sadece bu dünya olsa, içinde yalnızlıkların çekişmeleri ve sonunda kavuşmalar olsa, bırakır mıydım ben seni?

İnanmazdım tek kaldığımda kendimle konuşacağıma! Ve hiç aldanmazdım karanlıkta sessiz kalan bana! Hayır yokmuş kendime acıyan aynalardan! Sonsuzluğa açılan o kapıdan, süzülüp aniden, yok olasım geliyor. Sen olmadan, ben bu hayatı sevemiyorum. Ya elimsin,ya kolum... Ya içimsin, ya da soluğum... Uçsuz bucaksız terkedilişlerin ezberini tutuyorum. Ve hatta o ezberi her saniye okuyorum. Rahlemde, demimde, perdemde gölgelerle oynuyorum. Hiç kimse anlamasın diye, bu yazıyı da şifrelendiriyorum...

Tırnaklarımın arasında mücadele izleri var. Gitme..,gitme... diye yalvarasım.! Telefonu kapatmıştın, duymak istememiştin sancılarımı,ne acı!

Merdiven basamakları gibiyim. Her gün yeni bir basamak iniyorum. Bir gün Eminönü'ne, bir gün Kadıköy'e bazen ille de o durakta mahsustan bekliyorum. Benim yalnızlığımın adı ''Simit'', niye bilmiyorsun! Bak anlatayım, dinle ;

Omuzumda çantam,ya soğuktan ya da aşırı sıcaktan oflaya oflaya kalabalıklar arasında yürüyorum. Kalabalık mı, bence mahşer gibi! Ama sonuçta hiç kimseyi tanımıyorum! Kalabalık benim için sadece bir kelime, başka bir anlamı yok! Yürümek insanı acıktırıyor, çünkü yanımda artık hiç kimse yok! Başka düşünecek bir şey olmayınca, acıkıyor insan. Her zaman gittiğim yerlere uğruyorum ve hatta bazen bir kitabın yeri değişmiş mi diye bazı kitapçılara uğruyorum! Baktığım yağlı boyaların fiyatları artmış mı, onları kontrol ediyorum. Belki çok komik gelecek ama, eve deterjan da alıyorum! Sonra canım sıkılıyor, eve gitmek istiyorum. Giderken, mis gibi gevrek simit kokuları geliyor burnuma. Canım çekiyor.... Ve her zaman, beş tane simit alıyorum. Onları muhakkak evde yiyorum. Evde çayımın yanına bir de simit olsun diyorum. Güzel bir çay demleyip, bilgisayarımın başına geçiyorum. Bakıyorum, bakıyorum, yine bakıyorum. Olmuyor, gidip çayımı simidimi alıyorum. Yanına da beyaz peynir......

Bak, onları yedikten sonra çok mutlu oluyorum.
Yalnız olmadığımı hissettiriyorlar bana.Unutmadığını, beni aradığını. Çay ve simit, yanyana geliyorlar. Benim yalnızlıklarımı paylaşıyorlar. Üç oluyoruz..., susuyoruz, yudum yudum oluyoruz. İşte o zaman anlıyorum saatlerin aslında ne kadar yavaş gittiğini. Bir dakika bir saat, bir saat bir gün, bir gün bir ay, bir ay bir yıl gibi geliyor. Onlar olunca, avutuyorum kendimi. Hiç kimsem olmasa da, ben onlarla çok iyi anlaşıyorum.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Pisagor Tarikatı
Bir Yazarın İlham Kaynakları Nelerdir?
Para Büyüsü
21. Yüzyıl Terör Çağı!
Gebze / Harem Minibüs Hattı
Vale Çocuk
Bir Delinin Günlüğü 2
Mavi Uçurtma
Canım Sıkılıyor Bugün
Sor Kalbine

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Zamanın Boşlukları [Şiir]
Yokluğun [Şiir]
Kendime Mektup! [Şiir]
Hayır Desende [Şiir]
Git, Ama... [Şiir]
Unutamıyorum [Şiir]
Dar Sokaklar [Şiir]
Ahhhhhh,yalancı Yarim! [Şiir]
Unuttum [Şiir]
Sinsi Bir Kış [Şiir]


YETER ÖZHAL kimdir?

Yazmak yaşam biçimim, çizmek ise suskunluğumun çaresi.

Etkilendiği Yazarlar:
Etkilenmiyorum, sadece okuyorum.


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © YETER ÖZHAL, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.