Bir önyargýyý yok etmek, atomu parçalamaktan daha zordur. -Einstein |
|
||||||||||
|
Ýlk göz aðrýsý unutulmaz. Biz Atatürk’ü alfabesiyle tanýdýk, onunla büyüdük. Kitaplarýmýzýn kapaðýnda onun resmi vardý. Onun dersleriyle okullarýmýzý bitirdik. Unutmak mümkün müdür? Demokrasimiz onunla baþladý. O’nun ilkeleriyle devam edecektir. Üç defa yakýndan görme þansýna sahip olmuþtum. Babam, annem, ben ve kardeþimi alarak, Cumhuriyet Bayramý merasiminin yapýldýðý, Ankara hipodromu’na götürmüþtü. Merasimin yapýldýðý geniþ yol üstünde Atatürk, üstü açýk makam otomobiliyle, istasyon yönünden aðýr aðýr ilerliyordu. Atatürk’ü görme telaþýndan olacak, kalabalýðýn dalgalanmasýyla ezilme tehlikesiyle karþýlaþtýk. Merasim üniformalý bir subay kýlýcýyla, etrafýmýzda saða sola daireler çizerek, bizi koruma altýna aldý. Biraz sonra, otosu içinde ayakta önümüzden geçerken, çok yakýndan yüzünü görmüþtük. Ertesi yýl (1937) gene ailecek erkenden giderek portatif tribünlerdeki yerimizi almýþtýk. Merasimin yapýlacaðý alan, istasyon tarafýndan hipodromun sonuna kadar boy boy bayraklar sallanýyor, Atatürk’ün gelmesi bekleniyordu. Nihayet binlerce halkýn beklediði an gelmiþti. Ýstasyon tarafýndan ki geniþ giriþ kapýsýndan girildiði görülmüþtür. Atatürk üstü açýk arabasýnda siyah resmi kýyafetiyle halkýn önünden geçerek bulunduðumuz tarafa yaklaþýyordu. Bütün gözler istasyon tarafýna, onun bulunduðu otomobile odaklanmýþtý. Geçtiði yerlerde halk coþkuyla alkýþlýyor, Atatatürk de sað elindeki þapkasýyla halký selamlayarak karþýlýk veriyordu. O heyecaný tekrar yaþamak ve Atatürk’ü görmek için 29 Ekim 1938 günü, Cumhuriyet Bayramý merasimi’nin yapýlacaðý Ankara Hipodromuna gitmiþtik. Gözlerimiz istasyon tarafýnda, milletçe O’nu bekledik. Cumhuriyet Bayramý ilk defa Atatürk’süz kutlanmýþ, alýþýlmamýþ bir yoksunluk içinde geçmiþti. 19 Haziran 1926’da, kendisine yapýlmak istenen suikast dolayýsýyla söylediði gibi: “Benim naçiz vücüdum bir gün elbette toprak olacaktýr. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktýr.” O topraktan da öte, dað oldu, deniz oldu, abide oldu. Ön Asya; Asya oldu. Sömürge olmuþ ülkelere ilham kaynaðý oldu. Bir fani için bundan büyük hoþ seda, biz faniler için de bundan büyük sadakat olamaz. Türkiye buna lâyýktýr. Günümüz dünyasýnda Türkiye ve Atatürk’ün, Atatürk gibi insanlarýn deðeri daha iyi anlaþýlmaktadýr. Yaþayan bir insanýn hele hele ilkokul, ortaokul veya eðitimin her hangi bir basamaðýnda öðretmenleri veya bir büyüðü tarafýndan saðlýðýnda anlatýlmasý Atatürk’ü düþüncelerimizde yüceltmiþ, en yüksek yere oturmuþtu. Okullarýmýzda, sýnýflarýmýzda, kitaplarýmýzda onun adý, onun resmi vardý. Hatýrlýyorum oyunlarýmýzda bile o vardý. Mahallemiz meydanýnda tenis topuyla hepimizin bildiði stop oynuyorduk. Bu oyun oynanýrken her çocuk bir devlet ismi alýrdý. Ýçimizden biri de ‘Türk’ adýný almýþtý kenardan bize hakemlik yapan abi, (Orhan Üler, Dýþiþleri Bakanlýðýnda görev almýþtý) oyunda Türk adýný kullanmamamýzý söylemiþti. : “neden” diye sorulduðunda: “Türk’ün vurulmasýný ister misiniz? Türk vurulunca Atatürk vurulmuþ sayýlýr” demiþti o gün ve o günden sonra da bu oyunu oynarken Türk adýný kullanmamýþtýk. Soyadý kanunu çýktýðýnda çevresinde bulunan pek çok kiþinin soyadýný bizzat Atatürk vermiþti. Ziraatla uðraþan bir kiþiye de, senin soyadýn “eþek olsun,”der. Onun ve çevresindekilerin kendisine garip bir þekilde baktýklarýný görünce bu adýn “eþmek” ve “ekmek” sözcüklerinin emir fiilinden geldiðini söyler. Bu anektod bize anlatýlýnca çocukluk bu ya kahkahalarla gülerdik. Gene bir tanesi, Atatürk’ün Ankara da yabancý diplomatlara verdiði yemekte, garsonlardan birisi servis yaparken, misafirlerden birisinin elbisesine kaza ile yemek döker.Yemekte bulunan Türklerin yabancýlar yanýnda tedirgin olacaklarýný ve mahçup duruma düþeceklerini hisseden Atatürk, yabancý diplomata dönerek þöyle der: “ Bu millete her þeyi öðrettim uþaklýðý öðretemedim” Bir diðer anýda, Ýtalya’nýn diktatörü Benito Mussolini o tarihlerde 12 adalardan bahsederken, Antalya ve çevresine dil uzatýr. Bu haber Atatürk’e ulaþtýrýlýnca cevabý : “Çizmeleri ayaðýma giydirmesin” olur. Bu anektod anýlarý çoðumuz biliriz ama, ben bunlarý kitaplardan almadým bire bir anlatýlandýr. Çoðumuzun babasý mahallemize yakýn hükümet dairelerinde çalýþan bürokrattý. Kaynaðýmýz sýcaðý sýcaðýna arkadaþlarýmýz tarafýndan anlatýlanlardý. Hem öyle olmuþ, böyle olmuþ önemli deðil. Önemli olan bu duygularý yaþayarak bir birimize anlatmamýz, beraber kývanç duymamýzdý… Ankara’da 1920’li yýllarda çocukluðunu yaþayan Mehmet Kemal Kurþunluoðlu, ‘Türkocaðý’ inþaatýnda mermer parçalarý alýrken, Atatürk’le arkadaþ olmadý mý? Kýsaca konusunu ettiðim gençlik, Atatürk’ü yanlarýnda bulmuþtu. Çünkü ; okulumuzda o sýnýflarýmýzda o kitaplarýmýz da, caddelere asýlan afiþlerde kaðýt bayraklarda oyunlarýmýzda bile o vardý. Ölüm, genç dimaðlarýn çok sýk düþünmediði bir duygudur. Atatürk’ün ölümü onun için Türk Gençliðini derinden sarsmýþtý. Atatürk, son 15 yýlýný kalplerimizde yaþayan özel yeri; genciyle, yaþlýsý ile beraber geçirmiþti. Türk milleti onunla onurlu, onunla mutluydu.
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Haydar Köprülüoðlu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |