Dünyanın her tarafından öğretmenler insan topluluğunun en fedakâr ve muhterem unsurlarıdır. -Atatürk |
|
||||||||||
|
BÖLÜM 3 KARA MİRAS Lord Vidov üstünü bir örtü gibi kapatan ve güneşi görmesini engelleyen devasa ağaçların yapraklarına sitem edercesine baktı. “Orman geleceğimiz kadar karanlık” diyerek iç geçirdi. Esfalt Kalesi nin düşmesi ile yüz elli kadar büyücü ,ormana doğru kaçtıysa da Lord Horus ,ordusu ile saldırarak elli kadar büyücüyü katletmişti. Geriye kalan yüz büyücü ve elli deneyimli asker ormana kaçmayı başarsa da deneyimli komutan Horus peşlerini bırakmamakta kararlıydı. Kendisini taşıyan beyaz atını okşayan Yüce Lord ,arkasını döndüğünde sağ ve sol tarafında ,at larının üstünde uyuklamaya başlayan Seres ve Lord Reard da bakarak gülümsedi. Yorgunluktan sesleri çıkmayan yüz elli kişilik sadık ordusuna baktı. “Kralın güçlü ordusuna karşı kaçmaktan başka bir şansımız yok” diyerek iç geçirdi. Lord Horus un donanımlı ordusu nun peşlerinden geldiğini bilen Yüce Lord Vidov ,ormanın sonundaki Garla dağında sıkışıp kalacaklarını biliyordu. Belki de hayatı boyunca ilk kez ,kendi aldığı bir karar içine korku düşürmüştü. “Duman Vadisi” diyerek atının eğerlerini sıktı. Ordusunun gitmesi gereken güzergahı belirlemişti. --------------------------------------------------------------o---------------------------------------------------------- Karanlık ormanın soğuk toprağını bedeninde hisseden Seres ,titreyerek uyandı. Devasa ağaçların yaprakları, gökyüzünü o kadar sıkı kapamıştı ki ,genç büyücü şu anda gece mi yok sa gündüz mü anlayamadı. Çevresindeki büyücü ve askerlerin uyanarak atına bindiğini gördüğünde yattığı yerden hızla kalkarak atına bindi. Lord Horus un peşlerinde olduğunu bilse de deneyimli komutanın onlardan yavaş mı yok sa hızlımı yol aldığını bilmiyordu. “Merilla neredesin” diyerek iç geçirdi. Lord Horus un ordusunda köle olmuş ve zincirlere vurulmuşsa mutlaka geri dönüp onu kurtarmalıydı. “Peki ya saraydaki zindanlara kapatıldıysa” diye düşünerek derin bir nefes aldı. İrkilerek Lonca da ilk gece başına gelenleri hatırladı. O gece genç büyücülere tecavüz edip öldüren kraliyet askerleri aklına geldiğinde Merilla için daha çok endişe duyuyordu. Boğazının düğümlendiğini hisseden Seres “Horus! Neden hala geberemedin” diyerek iç geçirdi. Seres gurubun önünde, atlarının üstünde ilerleyen Lord Reard ve Lord Vidov un aralarında ne konuştuğunu merak etse de, iki yüz kişilik bu küçük orduyu yönlendirmek zorunda olduğu için hızını arttırmadı. Bu karanlık ve soğuk ormanda yalnız kalmak canını yeterince sıkmış ve kendisini bir şekilde yalnız hissetmeye başlamıştı. Önünde uzanan karanlık yola bakıp “Ne tatlı bir patika” diyerek söylendi. Bir saate yakın süredir sağ taraflarında yer alan çalıların sallanması ve çalılardan çıkan seslerin artması ile sağ elini havaya kaldıran Seres, arkasından gelen orduyu durdurdu. Yaşadıkları nın getirdiği acı tecrübelerin korkusunu unutmayan genç büyücü, tüm vücudunu kaplayan görünmez kalkanını oluşturarak avuç içini çalılara yöneltti. Seres in saldırı pozisyonuna geçtiğini gören ordu panik içinde söylenmeye başladı. “Sessiz olun ve mevzilenin” diye bağıran Seres, gözünü ayırmadan çalılara bakmaya devam etti. Aklına ilk önce Lord Horus tarafından yakalandıkları gelse de , o denli büyük bir ordunun bu kadar hızlı hareket eden iki yüz kişilik bir guruba yetişme ihtimalinin zor olduğunu düşündü. Seres, yanına geldiğini gördüğü Lord Reard a “neler oluyor” diye sordu. Mage Lordu, öğrencisinin sorduğu soruya “dikkatini topla” diyerek cevap verdi. Seres, çalıların hareketlenmesini gerektiğinden fazla sorun yaptıklarını düşünmeye başlamışken, üstlerine doğru fırlayan, hatları insan vücuduna benzeyen, tüylü ve kafası bir kurt kafasından farksız olan yaratıkları görür görmez ateş topları fırlatmaya başladı. Sayıca ordudan daha üstün olan yaratıklar, ormanda bulunan herkesi şaşkına çevirdi. Lord Vidov un “ Kurt adamlar” diye bağırması ordudaki asker den büyücüye herkesi harekete geçirdi. Askerler ,büyücüler ve deli gibi kükreyen kurt adamlar ın savaşması ,bir dakika önce sessiz olan ormanı savaş alanına çevirdi. Gönderdiği güç vuruşları ile üzerine gelen kurt adamları rahatlıkla yere yıkan Seres ,sol omuz hizasından gövdesine çarpan bir güç vuruşu ile atı nın üstünden savrularak yere düştü. Bu güçlü güç vuruşunun öldürücü etkisinden, üstündeki kalkanı sayesinde kurtulsa da tüm büyü ve fiziksel gücü tükenen Seres, güçlükle başını soluna çevirdi. Çürümüş bedeni küf kokusu ve yırtılmış güvelenmiş elbisesi ile kendisine doğru gelen yaratığa bakan Seres güçlükle “Cadılar” diye inleyerek gözlerini kapadı. ------------------------------------------------------------------------o------------------------------------------------ Genç büyücü, ilk önce tenindeki soğuk toprağı daha sonra da rahatsız edici küf kokusunu hissedip ,uyanarak ayağa kalktı. Çevresine göz gezdiren genç büyücü, karanlık orman tarafından adeta yutulmuş, yıkık dökük kerpiç evlerin oluşturduğu bir köyde olduğunu fark etti . Köyün Arnavut kaldırımlarından oluşan meydanında kendisi gibi alev büyüsü yapabilenlerin demir kafelere yerleştirildiğini anladı. “Zekice” diye mırıldandı. Ateşi kontrol edebilme gücüne sahip bir Mage ustasının, demir bir kafeste güçlerini kullanırsa pişmiş tavuğa döneceğini çok iyi bilen Seres, başını kafesin aralıklarından çıkararak Lord Rearda “Lord Vidov u nasıl zapdediyorlar” diye seslendi. Karşısındaki diğer kafesin parmaklıklarından başını çıkaran Lord Reard “Su bükücüleri güçlerini kullanmaları halinde, boğulsunlar diye cam kafeslere, hava bükücüleri ise tavanı parmaklıklar tarafından taşınan taştan zindanlara götürdüler. Lord Vidov u nereye götürdüklerini hiç bilmiyorum” diyerek derince nefes aldı. Seres ile Lord Reard ın köy meydanında çıkardığı ses kurt adamların dikkatini çekti. Bir anda kafeslerinin etrafı ağzında salyalar akan, yaratıklar tarafından çevrelenen iki büyücü, derhal konuşmayı keserek geriledi. Bir ısırığın kurbanı olmamak için kafesinin ortasında duran Seres karşısına baktığında kendisini bir heykel gibi izleyen cadı ları fark etti. “Buradan ya kaçacağız, yada çıldıracağız” diyerek ellerini başına götürdü. Köye sessizlik hakim olduğunda, ayağının altındaki zemini alev topu ile parçalayan Seres, eli ile parçalanmış taşları ve toprağı kazıyarak, kafesin altında sığa bileceği bir boşluk oluşturdu. Sürünerek dışarı çıkarak Lord Reard ın kafesine doğru ilerlerken, kendisine doğru koşan kurt adamı görerek avuç içini havaya kaldırdı. Canavar daha kendisine yaklaşamadan gönderdiği ateş topu ile kurtadam ın oracıkta beynini parçalara ayırdı. Bir anlık gürültü sessiz köyü uyandırmaya yetti. Seres daha ne olduğunu anlamadan etrafı kurt adam lar ile doldu. Sayısı altmışı geçkin canavarın tam ortasında kalan Seres, kafesinin içinden kendisini endişeli gözlerle izleyen Lord Reard a “bundan daha kötü ne olabilir” diyerek hayıflandı. Seres, ansızın etrafını saran canavarların sessizleşmesi ile irkildi. Çevresi ne bakınca Kurt adamların korku içinde eğilerek bir gölgeye yol verdiklerini gördü. Seres ,gölge nin kendisine yaklaşması ile artık yırtık siyah elbisesi ,çürüyen bedeni ,mosmor olmuş göz kapakları ile karşısında duran bedenin bir cadıya ait olduğunu anlaya biliyordu. Lord Reard “işte daha kötüsü” diyerek iç geçirdi. Seres şaşırarak ,Lord Reard a dönüp hiçbir şey anlamadığını ifade etmek için ellerini iki yana kaldırdı. Usta büyücü “O cadıların lideri Zefran” diyerek eli ile Seres e kaçamasını işaret etti. Genç büyücü, Loncada ki günlerinin aksine savaş yetenekleri nin bir hayli geliştiğini biliyordu. Ancak Zefran ile mücadele etse bile, bu denli çok sayıda kurt adamla tek başına savaşamazdı. Yavaşça kafesine doğru gerileyen genç büyücü, yerde gerisingeri sürünerek hücresine girdi. Yavaşça kurt adamların çekildiğini gören Seres, biraz olsun rahatlayacaktı ki Zefran ın kendisini pür dikkat izlediğini farketmesi ile yeniden irkildi. --------------------------------------------------------------o---------------------------------------------------------- Sınırlı sayıda verilen su ve yemek ile kafeslerinde birkaç gün geçiren büyücüler büyü yapmak bir yana kollarını bile oynatamaz hale geldiler. Gözlerini açtığında Zefran ın tebasından bir cadı nın kafesinin önüne yemek koyduğunu gören Seres parmaklıklar arasından kolunu çıkararak cadı nın omzunu tuttu. Öfke ve korku ile “Biz den ne istiyorsunuz” diye bağıran genç büyücüye doğru sakince dönen cadı diğer eli ile Seres i başından yakalayarak kendine çekti. Aniden gözleri kararan genç büyücü bir zamanlar evim dediği büyücüler loncasının koridorlarını görmeye başladı. Koridorda alımlı güzel genç bir kız ve kızın etrafında toplanmış kıza ne kadar yetenekli olduğunu söyleyen başka öğrenciler görüyordu. Seres genç kızın cüppesindeki ismi gördüğünde başından aşşağı kaynar sular döküldüğünü hissetti. “Zefran” kısa zamanda bu güzel kızın loncada çok önemli yerlere geldiğini ve cadıların liderine meydan okuduğunu gördü. Mücadelede cadıların liderini yenen Zefran ın tüm cadı tarikatına bir şekilde hükmedebildiğini ve kara mirasın kendisine geçtiğini gördü. Lakin adındanda anlaşılacağı gibi kara miras günden güne Zefranı zehirleyerek bir cadıya dönüşmesine neden oldu. Seres en son Zefran ın loncadan kaçarak tüm cadılar ve kurt adamlar ile dumanlı vadide saklanarak arkadaşlarına izini kaybettirdiğini gördü. Cadı elini genç büyücünün başından çektiğinde Seres irkilerek geriye düştü. Seres e küçümseyerek bakan cadı arkasını dönerek uzaklaştı. Sres doğrularak derin bir nefes aldı. Parlak akıllı bir büyücü iken lanetlenerek ormana kaçan bu cadı karşısındaki büyücülerin yavaş yavaş ölümünü izlemekten zevk alıyordu. Geçmişte yaşanan her şeyin intikamını bu şekilde alacağına inanıyordu. Seres artık yapması gerekenin ne olduğunu çok iyi biliyordu. Ellerini kafesin iki yanına koyarak tüm gücü ile bağırdı. “Zefran sana meydan okuyorum” ------------------------------------------------------------------o---------------------------------------------------------- Kafeste aç ve susuz kalarak ölen asker ve büyücülerin ardından, köyde yalnızca beş kadar büyücü ve altı asker sağ kalabilmişti. Lord Vidov dan hiçbir haber alınamamış olması yetmezmiş gibi, Seres in kafesinin, hemen yanında bulunan Lord Reard ise, dünden beri kafesinde hareketsiz yatıyordu. Seres, bu köyde ölüp gideceğinden o kadar emindi ki Zefran gibi deneyimli ve güçlü bir büyücüye meydan okuması ,kendisini korkutmak bir yana heyecanlandırmıyordu bile. “Zefran sana meydan okuyorum” Bir saatten beridir Zefran na meydan okuyan genç büyücü, yorularak yere çöktü. Seres tam da ümitlerinin bittiğini düşünüyordu ki, köyün meydanında belli belirsiz bir gölge, çatlak ve kuru sesi ile genç büyücüye seslendi. “İsmi zikredilmeyecek kadar değersiz olan büyücü. Meydan okumanı kabul ediyorum” Genç büyücü nün kafesine daha çok yaklaşan Zefran, eli ile kafesi işaret ederek açılmasını emretti. Seres in kafesine yaklaşan üç kurt adam, kafesi açarak sessizce geri çekildiler. Kafesinin kapısının açılması ile bacakları ve kollarının titremesini kontrol etmeye çalışan Seres, meydanda kendisini bekleyen rakibinin yanına doğru yürümeye başladı. “Sana güvenenlere ihanet etmek nasıl bir his” Seres in kendisine seslenmesine aldırmayan Zefran büyücünün menziline girmesini bekledi. “Bu sene Avelon krallığı pek çok ihanet gördü” Zefran ın konsantrasyonu nu bozmaya çalışan Seres cadı nın sessiz bekleyişi karşısında ürperiyordu. “Ancak en kötü ihanet senin gibi bir büyücünün Lonca ya sırt çevirmesi” Seres in kendisine yeteri kadar yaklaştığını düşünen Zefran, avuç içini genç büyücüye doğru tutarak güçlü bir yıldırım gönderdi. Bir ay kadar önce böyle bir saldırı karşısında şoka girecek olan Seres, yaşadığı acı deneyimler sayesinde daha iyi bir ateş ustası olmuş, Zefran ın niyetini önceden anlayarak üstündeki kalkana saldırıdan korunması için yeterli gücü vermişti. Genç büyücü, kendisini bile şaşırtacak kadar hızlı bir şekilde oluşturduğu alev toplarını cadı ya gönderse de, Zefran ın ayağını hızla yere vurması ile toprak bir duvar gibi yükselip, alev toplarına kalkan olmuştu. Arkasına saklandığı yükseltiden hızla çıkan Zefran, oluşturduğu küçük sivri buz parçalarını Seres se gönderdi. Seres kalkanına çarpan yıldırımdan sonra, buz parçalarının da kalkanına çarpması halinde tüm gücünün tükeneceğinden emin olduğu için ,hızla koşarak kerpiçten yapılmış küçük bir evin arkasına saklandı. Elinden geldiği kadar hızlı bir şekilde kerpiç evin çatısına tırmanan genç büyücü, yüksekte olmanın verdiği avantaj ile Zefran na ardarda alev topları göndermeye başladı. Cadı panik içinde ayağının altındaki zemini yükseltip arkasına saklansa da Seres, birkaç alev vuruşu ile cadının saklandığı tüm siperleri parçalıyor, rakibini açık alanda kalmaya zorluyordu. Seres in alev toplarından kendini korumak için sürekli toprağı yükseltmek Zefranı bitkin düşürmeye başlamıştı. Zafere yakın olmanın verdiği azim ile “Birazdan yahni gibi pişeceksin” diye bağıran Seres ,cadıya daha hızlı ve daha tehlikeli alev topları fırlatmaya başladı. Zefran ,seri bir şekilde, genç büyücüye doğru, kendi etrafında bir ejderin bile kafasını uçuracak kadar hızlı dönen bir su hortumu fırlattı. Genç büyücü aynı hızla oluşturduğu alev hortumunu su hortumuna fırlattı. Şiddetli çarpışma ile her yer ansızın su buharı olmuştu. Buharların azalması ile Zefran nı gözden kaybettiğini anlayan Seres, çevresine göz gezdirmeye başladı. Kerpiç evin tam arkasında Zefran ın iki elini de yere koymuş vaziyette kendisine baktığını gören Seres başına gelecekleri anlayarak üstündeki kalkanına tüm gücünü verdi. Büyük bir sarsıntı ile kerpiç evin yere düşmesi Seres in kalkanının limitlerini zorlamış ve genç büyücünün tüm gücünü kaybetmesine neden olmuştu. “Yine de çok iyi mücadele ettin” Seres in yanına gelen Zefran ilk kez konuşmuştu. Artık cadının kendisini öldürmesini bekleyen genç büyücü “En azından bir hain olarak ölmeyeceğim” diye bağırdı. Zefran gülerek “Yanılıyorsun gerçek görebildiğin kadar sığ değil” diyerek elini Seres in başına koydu. Gözleri bir kez daha kararan Seres, loncaya geri dönmüş ,Zefran ın teninin ve kokusunun değişmesi ile büyücülerin kendisine nasıl sırt çevirdiklerine tanık olmuştu. Zefran ın kimseye zarar vermemek için dumanlı vadiye nasıl kaçtığını ve bu köyden asla çıkmadığını gördü. Zefran elini Seres in başından çektiğinde genç büyücü irkilerek inledi. Şaşkın şaşkın cadı ya bakarken “Bizi öldürmek için köyde tutmuyordun. Laneti devralmamız ,seni öldürmemiz için bizi sana meydan okumaya zorluyordun” diye bağırdı. Zefran gülerek “Kendimi öldürmeyi çok denedim. Ama ölümsüz olduğumu anladığımda, bu laneti sonsuza kadar taşıyacağımdan korktum” dedi . “Peki sen ilk cadıyı nasıl öldürebildin” diyerek Zefrana seslenen genç büyücü ,daha cadı cevap vermeden “Meydan okudun” diyerek kendini cevapladı. Seres ,Zefran ın tüm büyücüleri içlerinden birinin ona meydan okuması için hapsettiğini. Böylelikle büyücü tarafından öldürülüp özgür kalmak istediğini anlamıştı. Zefranı öldürdüğünde tüm cadıların ve kurt adamların kontrolü de ona geçecekti. Seres in aklından geçenleri anlayan Zefran “Dikkat et. Kralın saltanatını kurt adamları ve cadıları kullanarak yıkarken herkes tarafından alkışlanacaksın.” Seres in gözlerine bakan cadı, öfke ile devam etti “Sonra sana cadı diyecekler. Seni öldürmek isteyecekler ve sende insanlardan kurtulmak için soluğu burada alacaksın” Zefran kollarını iki yana açarak dizleri üstüne çöktü. Seres ayağa kalkarak cadının yanına geldiğinde Zefran gözlerini kapayarak “Unutma kara mirası kullanman ancak yüreğindeki kin ve nefreti açığa çıkarabilirsen mümkün olur” diyerek fısıldadı. Genç büyücü Zefran ın başına gönderdiği alev topu ile cadıyı oracıkta öldürdü. Tüm büyücü ve askerleri kurtaran genç büyücü, birkaç gün sonra köyden çıkmayı başardı. Esaret altındaki büyücüler kendilerini çok zor toparlasalar da, Lord Vidov uyutularak tutulduğu için hemen kendine gelebilmişti. Seres “zaten ihtiyarı başka türlü zaptedemezler di” diyerek iç geçirdi. Avelon krallık limanlarından beş yüz kadar paralı asker toplayan Lord Vidov, krala saldırmak için harekete geçmiş, Lord horus ise yüz bin kişilik orduyla kralı korumak için saraya çekilmişti. Seres, Lord Horus ve kralın beş yüz kişi ve birkaç büyücüden ibaret olan orduyu küçümsediğini bilse de ikisinin de bir sürpriz ile karşılaşacağını biliyordu. Seres artık bir cadıydı. MEHMET BURAK YÜKSEL
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © mehmet burak yüksel, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |