Konuş ki seni göreyim. -Aristoteles |
|
||||||||||
|
Artvin yollarına düşerek en doğuya doğru gidiyoruz. Karadeniz Bölgesinin Doğu Karadeniz bölgesinde yer alan Artvin'in; doğu ve güneydoğusunda Ardahan, güneyinde Erzurum, batısında Rize, kuzeybatısında Karadeniz, kuzeyinde Gürcistan Cumhuriyeti bulunmaktadır. 5000 yıllık tarihi geçmişi içerisinde yörede yaşamış değişik medeniyetlerin izleri olan ve kendi türünde nadir bulunan; manastır, kilise, kale ve köprüleri ilimizin tarihi eserler yönünden zenginliğini ortaya koymaktadır. Dorukları karlarla kaplı dağları; ilgi çekici ahşap mimari yapı tarzıyla yeşil yaylaları; anıt ağaçları ile bozulmamış doğal ormanları; yüksek dağlarının doruklarında krater gölleri, karagölleri; Çoruh Vadisi ve kanyonları gibi çok çeşitli doğal değerleri içinde barındıran Artvin, doğa turizmi zenginliği ile Türkiye’nin sayılı illeri arasında yer alıyor. Kaçkar ve Karçal dağlarında yapılan dağ tırmanışları, bölgenin değişik yörelerinde doğal güzellikler içinde bulunan trekking parkurlarında yapılan doğa yürüyüşleri, Çoruh Nehri ve Barhal çayında yapılmakta olan rafting, katamaran ve kano gibi akarsu sporları yörenin turizm potansiyelini de açığa çıkarmaktadır. İl genelinde yılın değişik tarihlerinde düzenlenmekte olan Festival ve Şenlikler, yöre insanının kültürel zenginliğini yansıtmakta ve yapılan bu faaliyetler sayesinde; zengin doğa yapısı, tarihi eserleri, alternatif turizm çeşitliliği, festival ve şenlikleri gibi çeşitli turizm değerlerine sahip olan Artvin, Çoruh Nehri üzerinde yapılmakta olan barajların tamamlanması ve Karadeniz Otoyolunun hizmete girmesi ile ülke turizmi içindeki layık olduğu yere kısa zamanda ulaşacaktır. Geçmişte Çoroksi, Çorok, Kollehis ve Klarceti, Osmanlı Döneminde ise Livane olarak bilinen Artvin’in bu ismini nereden aldığı ve hangi tarihten itibaren kullanıldığı tam olarak bilinmemektedir. İlk adları Çoruh Irmağı ile ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Hopa’dan sonra Artvin’e giriyoruz. Bu arada yolda Borçka levhasını görüyoruz. Ben bu adı ilk defa duyduğumdan Gürcistan şehri sanıyorum. Eşim gülüyor. “Olur mu öyle şey? Gürcistan daha ileride. Bu, olsa olsa Artvin’in bir ilçesi olur” diyor. Ben iddia ediyorum. İsim yabancı geliyor. Rusça’ya benziyor diyorum. “biraz sonra görürsün” diyor. Bir saat olmadan önümüze çıkan levhada Borçka yazıyor. Hanım “Gürcistan’a girdik. Hayret kimse pasaport da sormadı” diyor alay ederek. Bahsi o kazanıyor. “Ne yapayım Cahilliğime bağışla” diyorum. Tatlı bir espri olarak hatıralarımızda kalıyor Borçka. Dağları adeta koşarak tırmanıyoruz. Fındıklar burada yerini çaya bırakmış. Daha ziyade çay bitkileri gözümüze çarpıyor. Dikkatlerimizi çeken bir şey de dağlardan yollara kadar uzanan halat teller oluyor. Önce çözemiyoruz. Ama biraz sonra karşımıza tüm canlılığı ile çıkıyor. İnsanlar tahtadan yaptıkları küçük kasaları burada asansör veya teleferik olarak kullanıyorlar. Dağlardan, bu tel halatlar üzerinde ya eşya taşıyorlar; veya kendilerini aşağıya indiriyorlar. Çok değişik ve ilginç bir görüntü oluşturuyor. Ama bizim için hayati tehlike taşıyor. Oysa buradaki insanlar için çok basit ve eğlenceli bir iş görünüyor. Bazen de çuvalların dağlardan yuvarlandıklarına şahit oluyoruz. Karadeniz insanı hiç zora gelmiyor. Her şeyin pratik çözümünü bulmuş. “Ne kadar zeki insanlar diyorum” kendi kendime. Artvin Dağları arasından Çoruh kıvrılarak akıyor. Dev bir yılan gibi. Sanki devasa bir piton. Ama yol boyunca bizden arkadaşlığını, dostluğunu esirgemiyor. Ben, Çoruh’un hiç bu kadar görkemli olduğunu tahmin etmiyordum. Deli divane akıp gidiyor. Kabına sığmıyor. Hatta yet yer dağların arasına açtığı yarıklardan bile içlere doğru sızıyor. Çoruh, bölge için büyük önem taşıyor. Şantiyeler, yol yapımı şehre girene kadar bitmiyor. Kaç işsize, fakire fukaraya ekmek kapısı olmuş. Kaç insanın karnını doyurmuş. Şehre girerken önce sizi Artvin kalesi karşılıyor. Artvin Köprübaşı mevkiinde bulunmakta olup, X. yy'da inşa edildiği tahmin ediliyor. Osmanlılar döneminde de kullanılan kale günümüze sağlam olarak ulaşmış olup, içinde su deposu (sarnıç) ve küçük kilise (şapel) bulunuyor. Şehir dağların üzerine kurulmuş. Dar bir alan içinde engebeli arazi üzerine yerleştirilmiştir İl topraklarının %95’i ormanlarla kaplıdır. Orman ve ağaç türleri bakımından Türkiye’nin en zengin yerlerinden biridir. Artvin topraklarının büyük bir bölümü sarp ve geçit vermeyen dağlarla kaplanmış, bu dağlar kimi yerde daralıp kimi yerde de genişleyerek uzanan Çoruh vadisi ile iki bölüme ayrılmıştır. Mevcut yüzey şekillerinden dolayı “ova” olarak nitelendirilebilecek düzlükler görülmezken, yörede “Karagöl” adıyla anılan küçük göllere sıkça rastlanır. Bu göllerin ekseriyeti buzul vadilerin diplerinde oluşmuş müren, krater ve set gölleridir. Artvin doğa turizmi ile tanınıyor. Zengin bir yapıya sahip. Kaçkar ve Karçal Dağlarında yapılan dağ tırmanışları, yürüyüşler, ve nehirde yapılan rafting ile kano sporları yöreye ayrı bir önem kazandırıyor. Ayrıca bir çok festival düzenlendiğinden burası festivaller şehri olarak da biliniyor. Bunun en çok tanınmış olanı ise dünyada eşi benzeri bulunmayan boğa güreşlerinin yapıldığı Kafkasör Kültür ve Sanat Festivalidir. Bu festival her yıl Temmuz ayının ilk haftası düzenleniyor. Büyük ilgi görüyor. Diğer taraftan Artvin, bağımsız devletler topluluğuna ve Kafkasyadaki Cumhuriyetlere açılan bir kapıdır. Bu bakımdan önemi daha da artmaktadır. Çünkü Artvin Güney Kafkasya’dır. Stratejik açıdan önemi büyüktür. Küçük bir kent görünümünde olan Artvin ili Osmanlı İmparatorluğu ile Rus İmparatorluğunun kesiştiği noktadır. Artvinliler de bugün Laik, Demokratik, Kemalist topluluğunun bir parçasıdır. Türklüğün serhat şehirlerinden biri olmuştur. Aynı zamanda tarihsel süreç içerisinde Rus ve Ermeni çetelerle sürekli bir şekilde mücadele etmiş ve savaşmış bir topluluktur. Nihayetinde Artvin Stratejik bir Türk Eli’dir. Biz, burada yemekleri çok lezzetli bulduk. Etler, gerçekten mis gibi. Sebzeli yemekler de bir harika. Oturduğumuz lokantada şehrin geçim kaynaklarını sorduk. Genelde herkesin memur olduğunu, devletten maaş aldıklarını söylediler. “Burada herkes bir kamu kuruluşunda görev alır. Her eve mutlaka bir maaş girer. Zaten zenginler burada kalmaz. Onlar büyük şehirlere giderler. Bu nedenle nüfus az. Burada olanlar da dışarıdan gelen memurlardır.” dediler. Onların Artvin’e yatırım yapmadıklarından şikayet ettiler. Her şeye rağmen, Artvin bu gün tüm doğal güzellikleriyle, korunan alanlarıyla, kültürel yapısıyla, kültür turizmi ile, Halk oyunları, müziği ile yöresel mutfaklarıyla, el sanatlarıyla, festival ve şenlikleriyle sizleri beklemektedir. Hiç durmayın. Değişik bir heyecan, bambaşka bir tat, yüksek adrenalin arıyorsanız, aracınızı hemen en doğuya, Artvin’e sürün. Pişman olmazsınız. Biz olmadık.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hakan Yozcu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |